İsrail’in Holokost Endüstrisi çöktü: Son çare Proje 545
İsrail’in ABD-Almanya ikilisini paravan olarak kullanmak suretiyle 1945’ten bu yana inşa ettiği tüm halkla ilişkiler enstrümanları iflas etmiş durumda.

İstanbul
Gazeteci Mehmet A. Kancı, İsrail’in Holokost söyleminin dünya kamuoyunda neden inandırıcılığını kaybettiğini ve bu durumun sonuçlarını AA Analiz için kaleme aldı.
***
"ABD’nin ne olduğunu biliyorum. ABD çok kolay manipüle edilebilen, gerektiğinde rahatça yönlendirilebilen bir ülke. Yolumuza çıkmayacaklardır. Bize bir şey söyleseler bile kimin umurunda (Filistin yönetimine karşı başlatacakları saldırıyı kast ederek) ABD halkının yüzde 80’i bizi destekliyor." İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, yeniden gündem olan bu ifadeleri 2001'de Ofra’daki yasadışı Yahudi yerleşimini ziyareti sırasında sarf etmişti. Gizlice çekilen bu kayıt ilk olarak 2010'da "This Week With Miki Rosenthal" adlı programda yayımlandı. Bu kayıtta Netanyahu’nun Oslo Anlaşmalarını nasıl işlemez hale getirdiğini övünerek anlattığına ve Filistin toplumu üzerinde büyük panik yaratacak bir saldırı planladığına dair ayrıntılar da mevcut.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Kısacası, 2023 Ekim'den bugüne kadar Netanyahu liderliğindeki İsrail’in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü soykırımın 25 yıldan uzun bir süre önce planlandığını, son 2 yılda şahitlik ettiğimiz vahşetin günü birlik bir vaka olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Peki Netanyahu bir soykırım planlama konusunda nasıl bu kadar rahat olabiliyor ve ABD’yi hatta uluslararası kamuoyunu manipüle etme konusunda nasıl bu denli kendisine güvenebiliyordu? Bunun yanıtını 1939-1942 yılları arasında İsrail devletini kurmayı planlayan kadroların, Filistin’e Yahudi göçünü sınırlayan İngiltere’yi terk ederek ABD’yi kendilerine müttefik olarak seçtikleri dönemde aramak lazım.
İsrail’in ABD siyasetini ve kültür dünyasını satın alma süreci 1942’de başladı
Bu tarihten itibaren Yahudi lobileri, yalnızca 2025 itibarıyla ABD Kongresi’nin yüzde 90’ını kontrol altına alacak mali operasyonlar yapmakla yetinmediler. Aynı zamanda medya, sinema, edebiyat sac ayakları üzerinde bir “Holokost (Soykırım) Endüstrisi” inşa ettiler. Bu endüstri İkinci Dünya Savaşı’nı takip eden yaklaşık 70 yıl boyunca kusursuz bir şekilde işleyerek, Nazi Almanya’sının Yahudilere karşı işlediği suçlar nedeniyle küresel toplumun kolektif bir suçluluk duygusu ile İsrail devletinin her eylemini kabul edilebilir kılmaya odaklandı.
ABD sinemasının merkezi Hollywood, Birinci Soğuk Savaş sırasında yalnızca Washington yönetimini “Özgür Dünyanın Savunucusu” olarak dünyaya pazarlamakla yetinmedi, Yahudi lobilerine iman etmiş aktör, aktris ve yönetmenlerin ön plana çıktığı, her yeni kuşağa İsrail’in Orta Doğu’daki tek “medeni ülke” olduğu fikrini işleyen filmlerin üretimini de üstlendi. “Münih”, “Schindler’in Listesi”, “Piyanist” gibi filmler şüphesiz insanlık vicdanının bam tellerine dokunarak İsrail’e geniş bir hareket alanı açtı. Ancak Arap-İslam dünyası bu kültürel saldırıya karşı,1948'de Siyonist terörizmin ilk soykırım hamlesi olan “Deir Yasin Katliamını” dahi dünyaya anlatmaktan aciz kaldı. Eğer İsrail ordusunun 10 Ekim 2023'te Aksa Tufanı Operasyonu'na karşı başlattığı saldırı Netanyahu’nun umduğu şekilde gelişse ve 2 milyondan fazla Filistinli Mısır topraklarına kaçsaydı, İsrail'in Holokost Endüstrisi'ne bugüne kadar yaptığı yatırım bir kez daha hedefini tutturmuş olacaktı. Birkaç cılız ses haricinde uluslararası toplumun eylemsizliği ve suni vicdan azabının yarattığı korku sayesinde İsrail bir hedefine daha ulaşacaktı.
Gazze’deki direniş İsrail tanklarını da propaganda makinesini de imha etti
Ancak Gazze halkının direnişi ile beraber yalnızca İsrail-ABD ortaklığı ile işleyen Holokost Endüstrisi'nin yaldızları dökülmekle kalmadı. Frankfurt Kitap Fuarı gibi uluslararası organizasyonlarda Filistinli yazarları susturmaya çalışan Almanya gibi İsrail işbirlikçilerinin yüzleri de açığa çıktı. Ukrayna’ya saldırdığı gerekçesiyle Rusya’yı tüm kültürel ve sportif faaliyetlerden dışlayan, hatta Rus orkestra şeflerinin dahi sahne almasını engelleyen kimi Avrupa ülkeleri, söz konusu Orta Doğu olduğunda saldırgan İsrail yerine, medyada, sanatta ve edebiyatta Filistinlileri susturma yoluna gitmeye kalktı.
Ancak direnişin kırılamaması, TRT, Anadolu Ajansı, Al Jazeera gibi kurumların İsrail’in katliamlarını neredeyse gerçek zamanlı olarak uluslararası topluma aktarması, bu defa güneşin balçıkla sıvanmasının önüne geçti. Öncelikle, Netanyahu yönetiminin dünyaya pazarlamaya çalıştığı “Orta Doğu sorunu 7 Ekim 2023’te başladı” algısı etkisiz hale getirildi. İsrail, dünya kentlerinde yüzbinler tarafından lanetlenirken, işbirlikçileriyse başta ABD sinema ve medya sektörlerinden, kültürel ve sportif alanlardan dışlanan bir ülke haline geldi. Gazze Şeridi’ne uygulanan ablukaya karşı özgür denizlerden akan yardım filoları Doğu Akdeniz’de İsrail’in çizdiği hayali kırmızı çizgileri bir bir aştı.
Netanyahu’nun bulduğu çare: Sosyal medyayı satın almak
Artık Netanyahu da Holokost Endüstrisi’nin kullanışlı bir enstrüman olmadığının farkında. Bu nedenle, yeni söylemlerinde “ABD-Yahudi medeniyetini, Batı medeniyetini barbarlara karşı biz savunuyoruz” gibi ifadeler kullanıyor. ABD’deki kamuoyu desteğini yitirdiğinin bilinciyle Amerikalıları İran’ın New York, Washington, Miami’ye füzelerle göndereceğini iddia ettiği nükleer silahlarla korkutmaya çalışıyor. Netanyahu bu kirli korku propagandasını yaymanın yolu olarak da sosyal medyada kuracağı hegemonyayı yeni çare olarak görüyor. Nitekim, son ABD ziyaretinde TikTok'un ABD şirketlerine devrini “Şu anda yaptığım en önemli alışveriş TikTok” sözleriyle kendi halkına müjdeledi.
Uluslararası toplum, TikTok’un Çin tarafından ABD’ye karşı bir propaganda aracı olarak kullanıldığı için Trump yönetimi tarafından satın alındığını zannederken, meğer bu sosyal mecranın Netanyahu’ya hediye edilmek için alındığını öğrenmiş olduk. Netanyahu’nun bu konudaki bir diğer ifadesi de şöyleydi: "X için Elon Musk ile konuşmalıyız. O bir düşman değil, bir dost. Bu ikisini elde edebilirsek çok şey kazanırız. Yahudi olmayan dostlarımıza yön vermemiz gerekiyor." Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere, İsrail’in ABD-Almanya ikilisini paravan olarak kullanmak suretiyle 1945’ten bu yana inşa ettiği tüm halkla ilişkiler enstrümanları iflas etmiş durumda. Lakin Netanyahu, soykırımdan vazgeçmek yerine kendisine uluslararası toplumu etkileyecek yeni enstrümanlar arıyor.
İsrail’in yeni algı oyunu: “Proje 545”
İsrail Dışişleri Bakanlığı ilk aşamada bunun için 145 milyon doları gözden çıkardı. Hedef ABD toplumu başta olmak üzere İsrail’e küresel desteğin yeniden sağlanması. Netanyahu’nun, ülkesinin ve vatandaşlarının “dünyanın en nefret edilenleri” kategorisine yükselmesine karşı bulduğu çözümün adı “Proje 545”. Bütçenin 6 milyon dolarlık kısmı “Clock Tower X” şirketine emanet edilecek. Brad Parscale tarafından yönetilen bu şirket 2016'da Trump’ın seçim kampanyası danışmanıydı. Parscale 2020 kampanyasında da kıdemli danışman olarak Trump’a hizmet verdi. Bu şirket İsrail’in imajı için TikTok, YouTube ve Instagram'da "Z kuşağını" hedefleyen içerikler üretilmesinden sorumlu olacak. ABD Adalet Bakanlığı Yabancı Temsilciler Kayıt Yasası (FARA) kapsamında elde edilen bilgilere göre, İsrail Dışişleri Bakanlığı bütçesinin önemli bir kısmı da oyun algoritmaları ve ChatGPT ya da Google Gemini gibi yapay zeka mecralarında İsrail yanlısı içeriklerin artırılması için harcanacak.
Bu noktada, Türkiye gibi kendi sosyal medya mecralarını devreye sokan ülkelerin aynı zamanda uluslararası cephede İsrail propagandasına yanıt verecek düzeye ulaşması gerekiyor. İsrail’in bölgesinde soykırım ve toprak işgaline dayalı maksimalist politikalarının devam edeceğini dikkate alarak, propaganda mecrasındaki mücadelenin sürdürülebilir kılınması, dolayısıyla bu yolla İsrail’in izolasyonu yönündeki çabaların da aralıksız devam etmesi diplomasi alanındaki mücadele kadar önemli hale geliyor.
[Gazeteci Mehmet A. Kancı, Türk dış politikası üzerine analizler kaleme almaktadır.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.