Dolar
32.50
Euro
35.18
Altın
2,233.04
ETH/USDT
3,554.40
BTC/USDT
70,734.00
BIST 100
9,079.97
Politika, arşiv

Cumhurbaşkanının görevleri anayasada belli

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, "Milletim bizi eğer 10 Ağustos'ta cumhurbaşkanlığı ile görevlendirirse cumhurbaşkanının yapması gerekenlerin hepsi Anayasa'da bellidir" dedi.

27.07.2014 - Güncelleme : 27.07.2014
Cumhurbaşkanının görevleri anayasada belli

ANKARA 

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, belediye başkanlığı ve başbakanlık yaptığı dönemde Anayasa ve yasalar çerçevesinde görev yaptığını belirterek "Milletim bizi eğer 10 Ağustos'ta cumhurbaşkanlığı ile görevlendirirse cumhurbaşkanının yapması gerekenlerin hepsi de burada (Anayasa'da) bellidir. Burada bize verilen görevler nelerse bu görevlerin tamamını harfiyen yerine getiririz" dedi.

Erdoğan, Kanal 7 ve Ülke TV ortak yayınındaki "İskele Sancak" programında, gazeteci Mehmet Acet'in sorularını yanıtladı. 

"Ramazan ayında cumhurbaşkanı seçimi çalışmaları zor olmadı mı? Oruçlu şekilde oradan oraya koşmak, yetişmek" sorusu üzerine, yaz sıcağına rağmen adeta gölgede ramazanı geçirdiklerini, oruçta herhangi bir sıkıntı yaşamadığını söyledi.

Bazı programlarda eksiltme yaptıklarını, normalde birkaç miting yaparken, ramazan boyu birer miting düzenlediklerini anlatan Erdoğan, "Başbakanlıkta da izne çıkmıyorsunuz, Başbakanlık görevi devam ediyor. Bu vesileyle bazı yurt dışı seyahatleri de gerçekleştirdik" diye konuştu. 

"Performans iyi, herhangi bir sıkıntı yok. Sesimin kısıklığı da konuşmaktan değil" diyen Erdoğan, Ankara-İstanbul yüksek hızlı tren hattını açtığı gün maruz kaldığı klima nedeniyle sesinin kısıldığını, bayram sürecinde bunu da atlatacağını dile getirdi. 

Başakşehir Fatih Terim Stadı'nın açılışında forma giydiği şöhretler maçında 3 gol attığının hatırlatılması ve "Yeşil sahaları özlemiş misiniz" sorusu üzerine Erdoğan, "Özlemişiz. Herhalde onun hırsıyla olsa gerek. Akşam eve geldiğimde torun bile bana 'dede hat trick (üçleme) yaptın. Ama ikinci golü çok beğendim' dedi" şeklinde konuştu.

Son anketler

Bir başka soru üzerine de Başbakan Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin anket çalışmasının sıkı şekilde devam ettiğini belirtti. Erdoğan, şunları kaydetti: 

"Yapılan bütün kamuoyu araştırmalarında şu anda durum, yüzde 54 ile yüzde 58 arasında bir tablo ortaya çıkıyor. Kaymaların da olduğunu görmek bizi ayrıca mutlu ediyor. CHP'den, MHP'den ne kadar kayma var bize doğru. Bunlar olumlu. Birinci derece MHP'ye gönül veren kardeşlerimizden bizi destekleyenler var aynı şekilde CHP'ye gönül verenlerden bizi destekleyenler var. Aynı şekilde HDP'ye gönül verenlerden bizi destekleyenler var. Bir de parlamento dışı siyasi partilerden ciddi bir desteğin olduğunu görüyoruz. Bundan dolayı da ben tüm Türkiye'yi kucaklayacak bir cumhurbaşkanı seçiminde bu objektif bakışı sergileyen vatandaşlarıma özellikle ramazanın bu son akşamında kalbi şükranlarımı ifade ediyorum."

"Çok enteresan bir tespit"

"CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, merhum Adnan Menderes'in kabri başında 'Menderes Türkiye'de diktatörlüğü bitiren bir liderdir' dedi. AK Parti seçmeninden de oy alabilecek bir potansiyeli ortaya koymuyor mu" sorusuna karşılık da Erdoğan, şu yanıtı verdi:

"Mensubu olduğu çatının adeta tavrını ortaya koyuyor. Kabrini ziyaret ettiği İnönü'nün kabrini ziyaretinden sonra Menderes'in kabrini de ziyaret edip, o ziyaretten sonra da böyle bir açıklama yapmış olması... Atatürk'ün kabrini ziyarete gittiğinde, İnönü'nün kabrini de ziyaret etmişti. Merhum Menderes'in kabrini ziyaret ettiğinde 'Diktatörlüğü bitirmiştir' demesi çok çok manidar. Çünkü sen şu anda İnönü'nün partisinin içinde olduğu bir çatının adayısın. Herhalde CHP'ye gönül verenlerin bunu iyi yakalamış olması lazım. Burada İnönü'nün bir diktatör olduğunu, mutlakiyetin onunla süregeldiğini ama Menderes'in bunu bitirdiğini ortaya koyması bir gerçeği yakalamayı ortaya koyuyor. Bozuk saat bile bir kere doğruyu yakalar. Burada da herhalde bu aday arkadaşımız, doğruyu bir kere yakaladı, yakaladığı yerde de CHP'nin o tek partili dönemde nasıl bir dikta rejimi olduğunu ve bunun da başında İnönü'nün olduğunu kendisi Menderes'in kabrini ziyaret ederken ifade ediyor. Bu çok enteresan bir tespittir. Bu tespiti sebebiyle de Ekmeleddin beye ayrıca teşekkür ediyorum."

"Önümüzde Anayasa var"

"Seçilirseniz nasıl hareket edeceksiniz?" sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan, hayata siyasetin içinde başladığını ve buralara geldiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Önümüzde Anayasa var. İstanbul'da belediye başkanlığı yaptım, yaparken İstanbul'da neler yaptığımı, neye göre hareket ettiğimi, hangi yasalar çerçevesinde bunu yaptığımı bütün Türkiye biliyor. Nasıl bir İstanbul devraldık, nasıl bir İstanbul teslim ettik. Bu herkes tarafından biliniyor. Daha sonra başbakan olduk. Başbakanlığımızda da 11 yılı aşkın süresi içinde de Anayasa'mızın, yasalarımızın belirlediği neyse buna göre ülkemizi yönettik. Şimdi cumhurbaşkanlığı konusunda da milletim bize teveccüh ederse milletim bizi eğer 10 Ağustos'ta cumhurbaşkanlığı ile görevlendirirse cumhurbaşkanının yapması gerekenlerin hepsi de burada (Anayasa'da) bellidir. Burada bize verilen görevler nelerse bu görevlerin tamamını yerine harfiyen getiririz. Sadece Anayasa değil, yasaların çerçevesi içinde yapılması gerekenler var."

Türkiye'de ilk kez cumhurbaşkanını halkın seçeceğine işaret eden Erdoğan, daha önce aracılar yani milletvekilleri tarafından cumhurbaşkanının seçildiğini hatırlattı. Erdoğan, 114 tur cumhurbaşkanı seçimi yapıldığını, o gelişmelerin Türkiye'yi bu noktaya getirdiğini kaydetti.

"Hangi yüzle milletin karşısına çıkacaklar"

Erdoğan, cumhurbaşkanını halkın seçmesi için millete gittiklerini, buna MHP, CHP ve o zamanki adıyla BDP'nin karşı çıktığını, parlamentodaki görüşmeler sırasında zaman zaman genel kurul salonunu terk ettiklerini anlattı. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Ama biz milletimize gittik ve milletimiz yüzde 69 ile milletin cumhurbaşkanını, yani kendi başkanını seçme kararı verdi. Bu CHP, MHP, BDP hangi yüzle milletin karşısına gidip, 'bizim cumhurbaşkanı adayımız budur, hadi bakalım oylarınızı istiyoruz' diyecekler. Siz bir defa milletin cumhurbaşkanı seçmesini istemediniz ki. Cumhurbaşkanı yani halkın başkanı. Halkın kendi başkanını seçmesini istemediniz, şimdi hangi yüzle bu halkın karşısına gidiyorsunuz. Ama giderler, çünkü yüz yok. Biz ise o gün ne dediysek bugün aynı noktadayız. Biz halkın seçeceği adayı kabullendik, adımımızı buna göre attık ve şimdi de halkın karşısına gönül huzuruyla çıkıyoruz. İl il dolaşıyoruz. Diğerleri daha halkın huzuruna çıkmış değil. Biz ramazan, sıcak demedik. Meydan meydan ilçe ilçe dolaşıyoruz, aynı şekilde dolaşmaya devam edeceğiz."

"Başkanlık sisteminde bu engelleri çok rahat aşma imkanınız var"

Başkanlık sistemine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, dünyada parlamenter ve demokratik parlamenter sistemlerde gelişmiş ülkelere bakıldığında, bu ülkelerin başkanlık ya da yarı başkanlık sistemiyle yönetildiğinin görüleceğini söyledi.

Amerika, Rusya, Çin ve Avrupa'nın geneli itibarıyla bu şekilde yönetildiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"Çok daha seri kararlar alabilmek, bu noktada seri hareket edebilmek için böyle bir sistemin olmasının gerekliliği gelişmiş ülkelere baktığınız zaman önünüzdedir. Şu anda birçok yerde engellerle karşılaşıyoruz. Başkanlık sisteminde bu engelleri çok rahat aşma imkanınız var. Bürokratik oligarşiyi kıramadığınız sürece üretmeniz çok ağırlaşacaktı. Şu anda 12 yıllık hükümetimiz döneminde bunu yaşadım. Biz, ülkemize hizmet etmek istiyoruz, ülkemize aşkımız, sevdamız var. Bunu yoğun bir şekilde sürdürebilmemiz için çok basit engellerle önümüzün kesilmemesi gerekir."

"Danıştay, devlete bir yerde yardım kuruluşudur. Şu anda böyle mi? Hayır"

Erdoğan, yargıda ve yargı dışında yürütmenin içinde de engellerle karşılaşıldığına işaret ederek, şunları söyledi:

"Hükümette bakıyorsunuz ki, Bakanlar Kurulu'nun mensubu olan arkadaşlar kendi altlarına yeterince söz geçiremiyorlar. Çünkü orada oligarşik yapı önünüzü kesiyor. Adı Danıştay. Kuruluşuna baktığımız zaman Danıştay şurayı devlettir. Yani devletin, meşveret ettiği oluşumdur. Yani devlete bir yerde yardım kuruluşudur. Şu anda böyle mi? Hayır, tam aksine şu anda Danıştay, yürütmenin önünü kesme görevini yapıyor. Birçok yatırımlarda vesaire bakıyorsunuz ön kesiyor ve bu, idare mahkemelerinde de ne yazık ki böyledir. İdari mahkemelerinin de en hareketli, en cazip yer olarak yaptıkları iş, devletin yatırımlarıyla ilgili ön kesmektir. Bu, hızı düşürüyor ama bizim süratle eğer muhasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkacaksak, bu konuda idari mahkemeler, Danıştay olsun bize, yürütmeye yardımcı olması gerekir. Yürütmeye yardımcı olacak ki yürütme, bir an önce yoluna devam etsin."

"O kararı verenleri de açılışa davet ederiz"

Başbakanlık yeni binasının yapımına yürütmeyi durdurma kararı verildiğine dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bir, iki ay sonra başbakanlık binasına taşınacağız. Şu anda mevcut başbakanlık binamızda, yabancı başbakanlar geldiği zaman belki halkımın büyük bir kısmı bunu bilmiyor olabilir, biz caddede tören yapıyoruz. Gelişmiş ülkeleri bırakın orta halli ülkelerde bile böyle bir şey yok. Türkiye Cumhuriyeti gibi bir ülkede, gelen başbakanları caddede tören yaparak karşılayacağız, bunlar bize yakışmıyor. Kaldı ki biz, Devlet-i Aliye-yi Osmaniye'nin bakiyesi üzerine kurulmuş bir cumhuriyetiz, bu cumhuriyeti hafife alamayız. Gayet güzel bir proje hazırladık ve bu projeyle de hakikaten dünyada saygın bir başbakanlık hizmeti çıkıyor. Sağdan, soldan kendilerine göre bazı şikayetler geliyor ya da uyduruyorlar şikayetleri. Bu saatten sonra 'buranın durması falan' diye bir şey yok, bu iş bitiyor, bittikten sonra da açılışını yaparız, o kararı verenleri de açılışa davet ederiz." 

"Geleneklerin oluşturduğu bir cumhurbaşkanı olmam"

Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda yeni başbakanlık binasını kullanıp kullanmayacağıyla ilgili bir soruya da "Şu anda Çankaya'nın bizim, cumhuriyetimiz içindeki konumu farklıdır. Burası başbakanlıktır. Bazı uygulamalar, seçilmemiz halinde olacaktır ve bu uygulamalarla ben ortaya bir şey söyledim; 'anayasanın vermiş olduğu yetkiler ne ise bu yetkileri ben kullanırım' dedim. Ben, geleneklerin oluşturduğu bir cumhurbaşkanı olmam, teamüllerin ortaya koyduğu bir cumhurbaşkanı olmam. Burada anayasada nasıl tanımlanıyorsa cumhurbaşkanının görevleri, bunları yerine getiririm. Bu yerine geldiği zaman cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanlığı yapmışı olur" yanıtını verdi.

"Bazı arkadaşlarımızın açıklamaları doğrusu bizi üzüyor"

Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda kimin başbakan ve AK Parti'nin genel başkanı olacağıyla ilgili soruyu yanıtlayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"AK Parti'nin şahsım, arkadaşlarımla beraber kurucusuyuz. Ben partinin genel başkanıyım ve biz partimizi bir lider hareket olarak kurduk. Partimizin adımını atmadan, 'erdemliler hareketi' diye başladık. Oradan partinin oluşumuna geldik. Dolayısıyla biz, eğer belli yıllara hitap edecek bir partiyi kurmuşsak, o zaman şu anda parlamentoda tek parti, tek başına iktidar olamayan partilerin düştüğü duruma düşeriz. Zaman zaman bazı arkadaşlarımızın bazı açıklamaları oluyor, bunlar doğrusu bizi üzüyor. Bu konuda açıklamalara girmek istemiyorum. Bunlar, AK Parti'nin bugüne kadar yapmış olduğu, ortaya koymuş olduğu icraatlar, köşe yazarlarının verdiği nasihatlerle olmamıştır. Bazı köşe yazarları kendilerine göre bazı ifadelerle bize akıl vermeye çalışıyor, o aklı siz kendinize saklayın. Bizim partimizin Merkez Karar Yönetim Kurulu vardır, MYK'sı vardır. Biz, buralarda A'dan Z'ye atacağımız her adımın istişaresini yaparız ve kararımızı da ona göre veririz.

Eğer bize yardımcı olacaksanız, bunu köşenizden vermeye gerek yok, randevulaşırız, otururuz, konuşuruz bunu yaparız. Ama öyle şeyler yazılıyor ki, partimizin içinde olmayan şeyler, varmış gibi gösteriliyor. Örneğin, 'Erdoğan da bundan önceki cumhurbaşkanları nasıl çalıştıysa, öyle çalışacak'. Kim dedi sana öyle çalışır diye. Benden önceki başbakanların çalıştığı gibi mi çalıştım ben. Eğer benden önceki başbakanların çalışmış olduğu gibi çalışsaydım şu anda, Türkiye Cumhuriyeti'nin geldiği noktaya bu ülke gelemezdi. Eğer bir lider, başbakan kendi kabinesine sahip olamıyorsa, kendi kabinesini sevki idare edemiyorsa sizin bir netice almanız mümkün değil. Biz, 'ben'i yıktık, 'biz'i koyduk. Eğer biz olmasaydık bu hareket, buralara gelemezdi."

"İstişarelere önem vermemiş olsaydık buralara gelemezdik"

Başbakan Erdoğan, arka arkaya 8 seçim kazandıklarının altını çizerek, şunları belirtti:

"Bu seçimleri kazanırken, birilerinin verdiği o tür akıllarla değil, meşveret ettiğimiz arkadaşlarımızla, MKYK'mızla, MYK'mızla, milletvekili arkadaşlarımızla yaptık. Her konuda kim daha otoritedir, kim daha bize yardımcı olabilecektir, onları davet ederek, onlarla bu işleri yaptık. Bu istişarelere önem vermemiş olsaydık buralara gelemezdik. Çoğu zamanlar bu ülkeyi batıranlar, bizim için güya 'yol göstericiymiş' gibi ifade edilmek istendi. 'Filanca gelmiş de onun programı uygulanıyor mu' falan gibi yaklaşımlar yaptılar. Ne alakası var. Eğer onların programı bu ülkede faydalı olsaydı 3,5 senede iktidarı bırakıp, kaçıp gitmezlerdi. Niye kaçıp gittiler, niye yürütemediler? Bir Gölcük depreminin altında kaldılar, Sakarya depreminin altında kaldılar, Düzce depreminin altında kaldılar, kalkamadılar altından. Ama biz hamdolsun Simav, Bingöl, Van depreminde bir yılda oraları ayağa kaldırdık. Ekonomi, eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, enerjide geldiğimiz durum ortada.

Tüm bunlara baktığınız zaman bunlar öyle durup dururken olmuyor. Ama bazıları bunu kabullenemiyor, rahatsız oluyor. Onun için de 'diğer cumhurbaşkanları nasıl çalıştıysa, Erdoğan da böyle çalışacak'. Hayır arkadaş. Allah nasip eder de milletim bize bu görevi verirse, nasıl bir cumhurbaşkanı örneklemesi yaptığımızı göreceksiniz. Çünkü biz eğer öncekilerin daha önüne gidemiyorsak zaten o zaman bu göreve gelmenin bir anlamı yok. Bazılarının ağırına gidiyordur ama kusura bakmasınlar. Ben Abdullah Gül kardeşimi tenzih ederim. Biz Çankaya'ya kalkıp da bir vitrin süsü seçmiyoruz. Orada seçilmiş bir hükümetle seçilmiş halkın bizzat seçtiği bir cumhurbaşkanı el ele verecek, omuz omuza verecek ve biz Türkiye'yi uçurmamız lazım, uçuracağız."

Başbakan Erdoğan, 2023 hedeflerine de değinerek, "2023 hedefini yan gelip yatalım diye koymadık ki. 2023 hedefini koyarken ülkemizi uçurmamız lazım, milletimizin refah düzeyini artırmamız lazım. Birliğimiz, beraberliğimiz bütün bunları çok farklı bir şekilde ayağa kaldırmamız lazım. Eğer biz bunları yapamıyorsak, kusura bakmasınlar biz ülkemize başta sahsım olmak üzere ihanet etmiş oluruz. Bizim derdimiz Türkiye'nin gücüne güç katmaktır. Türkiye'nin gücüne güç kattığımız zaman inanın 2023'ün Türkiye'si çok farklı olacaktır" ifadesini kullandı.

"BOP'un ne olduğunu sorun bilmezler"

Türkiye'nin G20'ye AK Parti döneminde girdiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ne olduğunu bilmiyorlar ki. Bazıları çıkıyor BOP. Bu hükümet, BOP'un içine girmek suretiyle ihanet etmiştir. BOP'un ne olduğunu sorun bilmezler. 'Büyük Ortadoğu Projesi'nde ne vardır' diye sorun bilmezler, bunların hepsi ulusalcı tipler zaten. Eğer böyle bir şey gerçekleşmiş olsaydı diyelim ki, NATO nasıl gerçekleşmiş, OECD nasıl gerçekleşmiş, bu tür şeylerin içinde Türkiye nasıl yer aldıysa eğer Büyük Ortadoğu Projesi gerçekleşmiş olsaydı, orada da kadın haklarından tutun, bölgedeki bütün siyasi, savunmaya, eğitime yönelik aklınıza ne geliyorsa, bunların hepsi bu işlerin içinde olan şeylerdir, olay bu ama bunu saptırmak isteyenler var. Bu ülkenin bölünmesine yönelik şeyler gibi bu tür uydurma şeylerle bize yaklaşmaya veya AK Parti iktidarına fatura kesmeye çalışanlar oldu. Onun için bu cumhurbaşkanlığı seçimindeki durum diğerleri gibi değil. Çünkü millet, kendi başkanını seçiyor. Onun için bu seçim çok farklı." 

"Güçlü bir başbakan, güçlü bir genel başkan... İkisi ayrı olmaz"

Erdoğan, Kanal 7 ve Ülke TV ortak yayınındaki "İskele Sancak" programında gazeteci Mehmet Acet'in sorularını yanıtlarken, "Yeni başbakanın 3 dönem şartına takılmayan isimlerden birisi arasından seçileceğini düşünebilir miyiz?" sorusu üzerine, ilk etapta 2015 seçimine güçlü girmeleri gerektiğini dile getirerek, henüz cumhurbaşkanı sıfatıyla değil AK Parti Genel Başkanı, kurucusu sıfatıyla konuştuğunu ifade etti.

AK Parti'nin 2015 seçimlerinden bugünkünden çok daha güçlü çıkmasını istediğini belirten Erdoğan, "Bugünkünden çok daha güçlü çıkabilmesi için güçlü bir başbakan, güçlü bir genel başkan... İkisi ayrı olmaz. Eğer ikisi ayrı düşünülecek olursa, başbakan da zayıf düşer, genel başkan da zayıf düşer. Başbakanın güçlü olabilmesi için aynı zamanda partisinin genel başkanı olması, genel başkanın güçlü olması için aynı zamanda başbakan olması, bizim için söylüyorum bunu, gereklidir" diye konuştu.

Erdoğan, bazı kişilerin kendilerine göre bir senaryo hazırladığını, partinin içinde yer alanlardan da bu senaryo içinde rol alanlar bulunduğunu ve bunları bildiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

"Bu, bir defa çok çirkin bir şey. Böyle bir şey olamaz. Bizim partimizde herkes kanaatini söyler ama bunu medyayla paylaşmaz, bizimle paylaşır. Özellikle de burada dürüst hareket edecek olanların yapacakları şey şudur. Ben partinin merkez karar üyesi miyim? Burada her şeyi açıklarım. Açıkla orada, orada konuşalım. Orada konuşmaz da daha sonra medyadan birilerini çağırıp onlara konuşursan, bu, dürüst hareket olmaz. MYK üyesiysen, MYK'da bunu konuşacaksın, orada bunları dertleşeceğiz. 'Ben özgürüm'. Tamam da kardeşim, sen bir partinin mensubusun; eğer milletvekili olarak konuşuyorsan, bunu dahi konuşma hakkın yok. Niye? Çünkü partinin kendi bir iç disiplini vardır. Bu iç disipline uymadığın takdirde partine zarar verirsin. Bunları bir defa görmemiz lazım."

Cumhurbaşkanı seçiminden sonra genel seçimlere yaklaşık 9 ay kalacağına değinen Erdoğan, şu anda bütün enerjinin cumhurbaşkanı seçimini kazanmaya, daha sonra 2015 seçimlerine verilmesi gerektiğini belirtti.

Erdoğan, AK Parti'nin daha da güçlenmesi derken yüzde 50'nin üzerinde bir oyu alması gerektiğini kastettiğini belirterek, "Cumhurbaşkanlığı seçimi, aslında 2015 seçiminin bir işaret fişeğidir. Şu anda cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde, 'Genel başkan kim olacak?', 'Başbakan kim olacak?' konuşulmaz. Böyle bir şeyi konuşan arkadaşlarımın kendilerini test etmeleri lazım. Çok yanlış bir şey. Bunu kalkarsın benimle de konuşursun, partinin genel başkanıyım, MYK'da, MKYK'da konuşuruz. Dışarıda bunun kulisi yapılmaz. Ondan sonra da gazeteciler, şunlar, bunlar, herkes neyi konuşuyor? 'İşte genel başkan, eğer cumhurbaşkanı olursa, gittikten sonra AK Parti'ye artık kına yakarlar'. Böyle bir şey olur mu? Buna bir defa kimsenin fırsat vermemesi gerekir" dedi.

"3 dönem" meselesine milletin rıza gösterdiğini dile getiren Erdoğan, parti içinde de sorduğunu ve son yapılan büyük kongrede delegelerle istişarede bulunduğunu, onlardan yazılı olarak aldığını ifade ederek, büyük kongre delegelerinin yüzde 90'ın üzerinde oranla "3 dönem kalmalı" dediğini aktardı. 

Erdoğan, 3 dönem içerisinde olanlardan da atama yapılabileceğine işaret ederek, "Mesele yine istişare. İstişareler neticesinde böyle bir atama görevini gerçekleştiririz. Nedir? 2015 seçimine götürür, eğer 3 dönem mensubuysa kendisi tekrar aday olamaz. 3 dönem nas değil. Bunu da daha önce söyledim. Partinin en önemli kurulu büyük kongredir. Büyük kongrede tüzük tadiline gidilir, böyle bir adım atılırsa, o ayrı bir konudur. Ama bu benim düşüncem olmaz. Bizden sonra gelecek arkadaşların düşüncesi olur. Kaldı ki bizim için önemli olan bir adım daha var. Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra 45 gün içinde en geç, genel kurul yapması gerekir. Ondan sonra yeni genel başkanıyla beraber parti yoluna devam eder" diye konuştu.

"Burası adalet sarayı ya, yolgeçen hanı değil ki"

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, paralel yapı soruşturmasına ilişkin soru üzerine, konunun yargı sürecinde olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi:

"Fakat benim anlamadığım bir şey var. Şu anda bu polislerle hiç ilgisi olmadığını söyleyen paralel yapının, bunlarla ne kadar iç içe olduğu ortaya çıktı mı? Bundan önce İstanbul Adalet Sarayı'nın kapısını aşındıranların oradaki tavırları malumdu. Şimdi aynı tavırları bu malum takım ortaya koyuyor, paralel yapı. Bu olay tamamıyla bir defa çok açık, net olarak şunu getirmektedir, inanıyorum ki yargı gereğini yapacaktır. Çünkü süreç içerisinde bunlara müdahale etmek, bunlara kalkıp da etkide, tesirde bulunmak anayasa suçu işlemektir. Bu ister milletvekili olsun, ister yazar, çizer şu, bu olsun; kim olursa olsun. Özellikle bazı milletvekillerinin adalet sarayının içerisine girmek suretiyle, oradaki zanlılarla beraber resim çektirmeleri suçtur. Bunu yapamazlar çünkü bu, yargıya aynı zamanda baskıdır."

Anayasa'nın 138. maddesini okuyan Erdoğan, şu anda yapılanların hukuku ihlal olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu hukuku ihlale karşı, bana göre, başta cumhuriyet savcısı olmak üzere mahkeme yetkililerinin, bunlar hakkında kesinlikle dava açması, işlem yapması gerekir. Burası adalet sarayı ya, yolgeçen hanı değil ki. Kimilerinin elinde telefonlar, rahat rahat orada görüşmeler, konuşmalar yapılıyor. Kimileri, gelen polislere meydan okuyor. Çünkü oraya polisin de müdahale yetkisi yok. Orada ancak savcılık, mahkeme, adli kolluk olarak talep ederse, onlar böyle bir görevi yapabilirler. Burada böyle bir baskının yapılması çok çok çirkin. Oralarda yapılan şeylerde şunlar var: Sanki tribünde maç seyreder gibi, gelmişler orada bağırıyor, kendilerinin o aşırı taraftarları falan, adeta amigolarla filan falan bu işleri yürütüyorlar. Böyle bir şey olamaz. Şu anda tutuklananlar, tutuklandıysa bir şey yaptılar da tutuklandı. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'na kalkıp da 'dönemin başbakanı' ifadesini yakıştıranlar, yargı mensupları değildi, emniyet mensuplarıydı. Bu emniyet mensupları bunu hazırladılar ve bunlar, bu operasyonlarda meydana çıktı. 'Dönemin başbakanı' diyerek, şahsımla alakalı böyle bir adım atacaksın, kendine göre 17 Aralık, 25 Aralık olaylarında darbe girişiminde bulunacaksın ve bu darbe girişiminde kabinemdeki birçok arkadaşımı, şahsım da dahil olmak üzere örgüt başı olarak göstereceksin, bunun bedeli ödenmeyecek mi? Şu anda bu işleri yapanların hepsi, bunun bedelini er veya geç ödeyecekler, bundan kaçış yok."

Grubun yayın organlarının son gelişmeleri "İntikam almak için yapılıyor" şeklinde sunduğu değerlendirmesi üzerine, Erdoğan, bunu, "algı yönetiminin kendi açılarından yürütülmesi" şeklinde yorumlayarak, "Bunu artık kimse yutmaz. Bunların şantaj, montaj, bütün her şeyleri ortaya çıktı, çıkıyor. Artık bunları kimsenin yutacak bir şeyi yok. Millet, kusura bakmasınlar, enayi değil. Kimse de milleti enayi yerine koymasın. Bunların hepsi belgelerle ortaya çıktı, çıkıyor. Daha bu zincirin ilk halkaları. Daha bunun gerisi gelir, gelecek de. Niye? Yaşadıklarımız var. Benim en yakın, en önemli mesai arkadaşım konumunda olan MİT Müsteşarı'na oynanan oyunun, gittiği, dayandığı yerleri biz biliyoruz. Bunun hesabını bunlar verecekler. Daha bu, işin ilk kademesi. Aynı şekilde Türkmenlere götürülmekte olan insani yardımlar noktasında, yargı ve güvenlik boyutunda atılan adımlar ortada. Bunun hesabını verecekler" diye konuştu.

Erdoğan, "Tırlar IŞİD'e gidiyordu" iddiasına ilişkin olarak da "O istikametin bir defa IŞİD'le ne alakası var? Türkiye Cumhuriyeti'nin AK Parti iktidarını, 'IŞİD'e yardım gönderen bir iktidar' diye göstermeye çalışanlar, alçak ve haindirler, ihanet içindedirler" ifadelerini kullandı. 

"Tavandakiler, bunun bedelini ödemek durumundadır"

"Paralel yapı örgütü"ne gönül veren, tabandaki safiyane, samimi çok insan bulunduğunu kaydeden Erdoğan, onları tenzih ettiğini dile getirerek, "Burada bir uluhiyet anlayışı var. Önce bunun yıkılması lazım. 'O, ne derse doğrudur' gibi bir yanlış anlayış var. Terbiye metotları çok çok tehlikeli. Ne demek 'O, ne derse doğru'? Öyle şey olabilir mi ya?" dedi.

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, söz konusu ifadenin, Peygamberle ilgili olduğuna değinerek, şöyle konuştu:

"Pensilvanya'daki zatın onunla ne alakası var? Pensilvanya'daki zatın söyledikleri içinde doğru da olur yanlış da olur. Kalkıp da 'O, dediyse doğrudur' derseniz, kusura bakma, hapı yutarsınız. Böyle bir şey yok ve burada bir tehlike var. Gönül verenler içerisinde, tabandan çok samimi olan, saf insanlar var. Burada öyle şeyler oynanmıştır ki kurbanını vermiştir, kurbanlar satılmıştır, başka yerlere gitmiştir; zekatlar toplanmıştır başka yerlere gitmiştir. Bunlar yolunda filan kullanılmamıştır. 'Bizim kardeşlerimiz' diye yaklaştığımız insanlar, maalesef bize karşı tavırları nerede değişti? Dershane olayında. Niye? Çünkü dershane olayında ciddi bir kaynak vardı. Biz de halkımızın bu noktada sömürülmesini durdurmak istedik. Bu sömürü çarkını bozduğumuz için olay bozuldu. O ana kadar 'Bizden ne istediler vermedik?' diye açıklamam var. Her türlü desteği verdik. Demek ki yanlış yapmışız. Şimdi biz ayrı bir yere düştük, o ana kadar 'Okyanus ötesi' diye Bahçeli'nin çok ifadeleri var, Kılıçdaroğlu'nun çok ağır ifadeleri var. Şimdi onlar beraber oldular. Hayırlı olsun, beraber yürüsünler. Hatta BDP... Hayırlı olsun, beraber yürüsünler. Yeter ki AK Parti'ye oy vermeyin, gidip oylarınızı onlara verin. Tavandakiler, bunun bedelini ödemek durumundadır.

Hatta bunların kendi köşe yazarlarının falan çok edepsizce yazıları var. Kendileri Müslüman, AK Partililer münafık. Bunları söyleyecek kadar... Sen kimsin ya? Sen bir defa Müslüman ile münafığı tefrik edecek, bunun kararını verecek noktada mısın? Haddini bil. Bizim için hesap gününde bunun kararı verilir. Hesap gününün maliki, sahibi de sen değilsin. Önce haddini bileceksin. Böyle bir şeyi senin söyleme hakkın yok. Hesap gününün sahibi bellidir. Tabanı tenzih ediyorum ama tavan, onunla mücadelemiz devam edecektir çünkü bu işin hesabını vermek durumundalar. Bu toplumu, bu milleti bunlar böldüler, parçaladılar ve bu ülkenin iktidarını, hükümetini, ABD'de, şurada, burada, parlamentolarda, belli ilişkiler içerisine girdikleri insanlarla karalamaya, kötülemeye girenlerle tabii ki bizim bir hesabımız olacak. Milli Güvenlik Kurulu'nda aldığımız bir karar var. Ulusal güvenliğimizi tehdit eden bütün unsurlara karşı, bu, bunlar olur, başka olur, burada bizim ulusal güvenlik meselemiz var. Ulusal güvenliğimizi tehdit eden bütün unsurlara karşı mücadelemiz kararlı bir şekilde devam edecektir. Cumhurbaşkanının en önemli görevi budur."

"Daha iyi bir noktaya gelebilirdik. Bu bizim hızımızı uluslararası camiada kesti"

Erdoğan, Kanal 7 ve Ülke TV ortak yayınındaki "İskele Sancak" programında, gazeteci Mehmet Acet'in sorularını yanıtladı. 

"Türkiye'de darbe davaları vardı. Ergenekon, Balyoz... Bunların hepsi hapistelerdi, hapisten çıktı. Türkiye'nin istikameti ve geleceği bakımından; bir taraftan böyle bir gelişme var, bir taraftan paralel yapılanmayla mücadele var. Biraz yükü ağırlaşmıyor mu memleketin? Biraz sizin elinizdeki yük ağırlaşmıyor mu? Türkiye'nin geleceği açısından buradan baktığınız zaman bir tehdit, bir tehlike görüyor musunuz?" şeklindeki soruya Erdoğan, hapisten çıkanların beraat etmediklerini, büyük bir kısmının tutuksuz olarak yargılanmalarına devam edileceğini belirterek, davaların sürdüğünü söyledi. 

Erdoğan, Gezi olaylarıyla bir süreç başladığını, bu olaylarla başlayan süreçte, Merkez Bankası'ndaki döviz rezervinin 135 milyar dolardan 120 milyar dolara düştüğünü ifade ederek, şöyle devam etti:

"Demek ki piyasalarda bir olumsuz gelişme meydana geldi. Fakat ekonomik olarak herkes bizim büyümede düşeceğimizi söylüyorlardı. Performansın düşeceğini söylüyorlardı. Düşmedi. Hani ne oldu? Daha iyi bir noktaya gelebilirdik. Bu bizim hızımızı uluslararası camiada kesti. Bakın biz 120'den 135'e bunu toparladık. Bu arada malum IMF'ye olan borcumuzu sıfırladık ve onlara da '5 milyar dolar borç verebiliriz' dedik. Bununla da kalmadık, yeniden faizde... Ama burada bizim başka sıkıntımız var. Nedir bu? Şu anda faiz politikaları itibariyle maalesef Hükümet ile Merkez Bankası'nın arasında sıkıntı var. Merkez Bankası'nın faize yaklaşımı, burada bir Başbakan olarak söylüyorum, bir bağımsız kuruluş olması hasebiyle de tabii Merkez Bankası'na defaatle bu uyarılarımızı yaptık. Ben Başbakan olarak bunu söyleme hakkına sahibim. Söylerim. Diyorum ki, şu andaki faiz oranları yüksektir. Bunun düşmesi lazım."

"Türkiye bütün olaylara rağmen büyümeye devam etti" 

Türkiye'nin yatırımlarının durmaması için, bu yatırımların devam edebilmesi için bir defa kredi maliyetlerinin düşük olması gerektiğini aktaran Erdoğan, kredi maliyetlerinin yüksek olması durumunda ülkede yatırım yapılamayacağını ifade etti. 

Erdoğan, kendisi için öncelikli adımın, Türkiye'deki girişimcinin yatırım yapabilmesi olduğunu belirterek, "Ülkemdeki güvenilir girişimciye bu imkanı hazırlayacak olan bankalar ölçüyü Merkez Bankası'ndan alıyor. Eğer Merkez Bankası bunları yüksek tutarsa, bir yerlere bakması lazım. Nereye bakacaksın? FED'e bak. Avrupa'ya bak. Hiçbirinde acaba senin faiz oranlarında bir oran var mı?" diye konuştu. 

Faizlerin Amerika'da, Japonya'da, İsrail'de, Avrupa'da, Türkiye'deki orandan çok aşağılarda olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Şu anda bizim çok enteresan yine rakam aslında 11-12'dedir. '8-8,5'e indirdik şeyi' falan bunların hepsi uydurma şeyler. Çünkü ben faizin maliyetine bakarım. Komisyonlarla, şunlarla, bunlarla maliyetler 11-12'lerde. Sen 11-12'de faizin maliyetini koyarsan, buraya getirirsen, burada yatırımcı iş başaramaz. Ondan sonra da 'yatırımda netice alacağım' diye beklerken o yatırımın iflas ettiğini görürsün. Onlar da bize çöplük oluşturur. Bir defa bunları aşmamız lazım. Bunu aşmamız için de buradaki cumhurbaşkanının işte burada rolü önemli. Burada olaylara bizim müdahil olmamız lazım. Hamdolsun, Gezi olayları, 17 Aralık, 25 Aralık bütün bu olaylara rağmen Türkiye 4'ün üzerinde büyümeye devam etti. İnşallah bunu bu şekilde devam ettireceğiz. Avrupa ülkelerinin hiçbirinde böyle bir büyüme oranı yok. En iyisi Almanya, o da 0,8."

İsrail'in Gazze'ye saldırıları

Acet'in, İsrail'in Gazze'ye saldırılarına ilişkin Türkiye'nin çabalarını anımsatarak, bu konudaki son gelişmeleri sorması üzerine Erdoğan, İsrail ile anlaşmanın kolay bir olay olmadığını, bu konuyla ilgili gerek özel temsilcinin, gerekse Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun bu trafik içerisindeki rollerinin ve yapılan görüşmelerde Amerika'nın rolünün çok önemli olduğunu söyledi. 

Erdoğan, öncelikle 12 saatlik geçici bir ateşkes, daha sonra da bir 4 saatlik ateşkes yapıldığını anımsatarak, şöyle devam etti:

"Biz tabii, her iki tarafa dedik ki, bir haftalık bir geçici ateşkes sağlansın. Ama bu arada da oradaki kara harekatındaki araç gereç neyse bunlar Gazze'yi terk etsin. Yani hiçbir ön şart olmasın. Böyle bir ifade olmaz. Hani eğer ateşkes yapılacaksa bunun ön şartı nedir? Bir, bir defa insani yardım noktasında Gazze'ye bir insani yardım gidebiliyor mu? Yok. Bunun içinde gıdası var, ilacı var. Gidemiyor. Bunun önünü açacaksın ki, ben senin ateşkesteki samimiyetini göreyim. Bu konuda ister bunu Türkiye üzerinden yapın, ister bunu kalkın Mısır üzerinden yapın. Tabii, ben uluslararası bir televizyon kanalında şu ifadeyi de kullandım; dedim ki, ben burada Mısır'ın bir defa samimiyetine inanmıyorum. Eğer Mısır samimiyse ve halkı Müslüman olan bir ülke olarak ağırlıklı öbür taraftaki Müslüman kardeşleri bombalar altında şehit olurken, ölürken, ki, şu an itibariyle 1100'e vardı, böyle bir noktada kalkıp da kapısını açmıyor, Refah kapısından içeri insani yardım girmiyorsa, yaralılar taşınamıyorsa, bunun önünü açmıyorsa ben o zaman Mısır'ın yönetimine hiçbir zaman iyi bir gözle bakamam. Zaten bir darbe yönetimi olarak görüyorum. Bu konuda benim kanaatim budur. Beyefendi çok rahatsız olmuş, bundan dolayı maslahatgüzarımızı çağırmış, ona bazı olumsuz şeyler söylemişler. Tabii, maslahatgüzara bu tür olumsuz şeyleri söylemesi Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın ağzını kilitlemez."

Bu konuda kendilerinin de düşündüklerini aynı şekilde söylediklerini belirten Erdoğan, bunun asla iç işlerine karışmak olmadığını dile getirdi.

Erdoğan, "Adama burada sorarlar. Eğer sen bunu iç işlerine karışmak olarak alıyorsan, o zaman dünyada İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi diye bir şey var. Senin yanı başında değerleri itibariyle aynı değerleri paylaştığınız kalkıp da bir Gazze'ye yardım elini uzatmıyorsan, o zaman sana da burada müsaade et de gerekeni söyleyelim. Bu bir uyarıdır. Bu uyarıyı yaparız. Ama uluslararası camiada Türkiye olarak biz hiçbir zaman Mısır halkı değil, Mısır yönetimiyle bizim sorunumuz var. Bu yönetim bir darbe yönetimidir. Ben cumhurbaşkanı olarak Sisi'yi tanımıyorum" diye konuştu. 

 Mısır'da seçilmiş cumhurbaşkanının Mursi olduğunu ve Mursi'yi şu anda darbeyle içeri atanları tanırsa, demokrasiye inanan bir insan olarak kendini inkar edeceğini kaydeden Erdoğan, Türkiye'de de kimlerin onlarla beraber dans ettiğinin ortada olduğunu, böyle bir oyunun içerisinde rol almayacaklarını, inandıkları doğruları sonuna kadar savunmak zorunda olduklarını vurguladı.

"Amerika son dönemde iyi imtihanlar vermedi"

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun "Gazze'ye bir hava köprüsü kurmak" şeklindeki ifadeleri anımsatılarak, buraya uçakla bir yardım götürülmesi yönünde bir adım atılıp atılmayacağının sorulması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Bunların hepsi bu ateşkesin içerisinde yer alan konular. Ateşkeste bir defa bu hava olabilir, kara, deniz olabilir, bunun önünün açılmasını istiyorum. Bunu ısrarla Sayın Kerry'e de Ahmet Bey söyledi ve onlar da kendilerine ilettiler, bunun sağlanması halinde biz Türkiye üzerinden gıdaydı, ilaçtı... Mesela bakın orada ameliyatla ilgili malzemeleri olmadığı için yavruların kollarını kesmek durumunda kaldılar. Nerede insanlık? İnsanlığın vicdanı nerede? Bunun hesabını vermek durumunda değil miyiz?"

Erdoğan, "John Kerry Türkiye'nin pozisyonuna biraz yakın duruyor diye İsrailli yetkililerin Kerry'i eleştirdiği" yönünde çıkan haberlerin hatırlatılması üzerine, kendilerinin de bu haberleri aldıklarını ifade etti. 

Amerika'nın bu konuda kendini hala beklenen yere konumlamadığını, Amerika'nın son dönemlerde iyi imtihan vermediğini söyleyen Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in de son dönemde iyi imtihan vermediğini, Suriye'de de başarısız olduklarını dile getirdi. 

Erdoğan, Amerika'nın Irak'ta çok ama çok başarısız olduğunu vurgulayarak, Irak'taki durumu değerlendirdi. 

Irak'ta da bir an önce yönetim oluşmasını temenni eden Erdoğan, ülkenin içindeki karışıklığın da bir an önce giderilmesi hassasiyeti içinde olduklarını belirtti. 

Başbakan Erdoğan, Suriye'de 200 bini aşkın ölü olduğunu ve 5-6 milyonu bulan da bir göç bulunduğunu ifade ederek, sadece Türkiye'de 1 milyon 150 bin sığınmacı olduğunu anlattı. 

"Bunun da tabii bir bedeli var. Bu bedelleri Türkiye ödüyor, ödemeye devam edeceğiz çünkü biz olaya muhacir ensar açısından bakıyoruz. Lübnan çok ciddi bir bedel ödüyor. Ürdün keza öyle" diyen Erdoğan, insani yardım konusunda Katar'ın destek verdiğini, Suudi Arabistan'ın Suriye konusunda gereken desteği verdiğini, ancak bir numarada Katar'ın yer aldığını aktardı. 

Dış politika

Erdoğan, "Dış politika konusunda çok eleştiriler de yöneltiliyor. Bir makas değişikliği ihtiyacı var mı? Siz cumhurbaşkanı seçilirseniz dış politikada bir makas değişikliği olacak mı?" sorusuna, şöyle cevap verdi:

"Başarılı bir dış politika, ilkesizliğe dayalı olmaz, ilkeli olmaya dayalı olur. Bugün bizi başarısız olarak görenler yarın başarımızı görecekler. Bunu söyleyenlerin hiçbirinin Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politika tarihine bakmadıklarını görüyorum. Eğer bakmış olsalar, bir defa Türkiye Cumhuriyeti'nin şu anda uluslararası camiadaki konumu, şu son 11 senede olduğundan daha iyi hiçbir zaman olamamıştır. Şu anda Türkiye dünyada dış politikada, siyasette gündem belirleyen bir ülkedir. Gündemin içinde yer alan bir ülkedir. Zaman zaman televizyonlarda yorumcuları falan görüyoruz. Bunların hiçbirinin sırtında küfe yok. Yumurta küfesi olmadığı için de bunlar rahat konuşuyorlar. Ama bu işin içerisinde şu anda terleyenler, koşanlar olarak biz hamdolsun bir netice alıyoruz ve bu neticeleri biz görüyoruz. Türkiye'de ana muhalefet yok ki dış siyasetten anlasın. Yavru muhalefet yok. 3,5 sene başbakan yardımcılığı yaptı. Bahçeli'nin şöyle hayatına bakın, kaç tane ülke ziyaret etmiş acaba? Şu anda ana muhalefetin başındaki genel müdür acaba kaç tane ülkeyi ziyaret etmiş. Bunların böyle bir derdi yok. Anlamazlar bu işten. Ama biz iktidara gelmeden önce bu trafiği yaptık. Böyle başladık bu işe. Siyaset başka bir şey."

Erdoğan, Avrupa Birliği'nde daha farklı bir yere varabilmek için daha genel başkanken 15 gün içerisinde 14 ülkeyi dolaştığını ifade ederek, daha partiyi kurduklarında hangi alanda neler yapacaklarını, eylem planlarını belirleyerek yola çıktıklarını ve bunun neticesinde de bu adımları attıklarını kaydetti. 

Yeri geldiği zaman bir değişiklik olabileceğine işaret eden Erdoğan, "Olması gereken yerde onu yaparsın. İlkeden taviz veremeyiz" dedi.

 "Hiçbir iktidarın getiremediği hak ve özgürlükleri bu dönem içerisinde getirdik" 

 Başbakan Erdoğan, "Film şeridi gibi başbakanlık süreniz gözünüzün önünden geçtiğinde sizi çok üzen ve çok mutlu eden olay, anı bizimle paylaşır mısınız?" denilmesi üzerine, süreç içerisinde Marmaray'ı çok önemsediğini belirtti. Erdoğan, "Çünkü denizin altından hakikaten Türkiye'nin temelini atıp açılışını yaptığı böyle bir proje bizi dünyada çok farklı bir konuma oturtmuştur. İkinci beni mutlu eden olay, üçüncü köprü olayıdır. Bunlar liderlerin hayatında, demin söylediğiniz makas değiştirme var ya, başarıya yönelik makas değiştirmedir bunlar" dedi.

Erdoğan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün kendileri için önemli bir adım olduğunu, çünkü bunun sadece bir köprü olmadığını, onunla beraber Asya, Avrupa yakasında ulaşım noktasındaki bütün sıkıntıların aşılacağına inandığını söyledi. 

Bir diğer önemli adımın da yılda 150 milyon yolcu kapasiteli havalimanının temelinin atılması olduğunu kaydeden Erdoğan, 2017 itibariyle de projenin ilk etabının biteceğini, bunun da çok büyük önem arz ettiğini dile getirdi. 

Erdoğan, temel hak ve özgürlükler konusunda hiçbir iktidarın getiremediği hak ve özgürlükleri bu dönem içerisinde getirdiklerini aktararak, partiyi kurarken, Anadolu'yu dolaşırken, özellikle Güneydoğu'da kendilerinden istenen en önemli şeyin olağanüstü halin kaldırılması olduğunu ve iktidara geldiklerinde 1,5 ay içinde bunu kaldırdıklarını bildirdi. 

"Gazete kupürlerini bize suç vesikası olarak önümüze getiriyorlar"

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Şu anda cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyoruz. Geçenlerde maalesef Bingöl'de yine tehditlerle, üstelik cami cemaatine tehditlerle buralarda oylara yönlendirme yapılıyor. Aynı şekilde Güneydoğu'da şu anda başka illerde yine bu tür tehditler yapılıyor. Bunlar doğru şeyler değil. Eğer demokratik bir mücadeleyi şu anda HDP yapacaksa bu yollarla yapmamalı" dedi.

Erdoğan, Kanal 7 ve Ülke TV ortak yayınındaki "İskele Sancak" programında, gazeteci Mehmet Acet'in sorularını yanıtladı. 

Parlamentoda 336 milletvekilleri olduğu dönemlerde partilerine kapatma davası açıldığını hatırlatan Erdoğan, bu dava açılırken "laiklik" meselesinin tutturulduğunu, İspanya'da kendisine başörtülü kızların eğitim meselesiyle ilgili sorulan soruya, "Velev ki başörtülü bir kızımız üniversiteye başörtülü gidecek olsa suçlu konumuna düşüyor" dediğini, sözlerinin kayıtlara bu şekilde geçtiğini söyledi.

"Nereden alıyorlar bunu? Yandaş medyaları var ya, o yandaş medyalarından alıyorlar. Gazete kupürlerini bize suç vesikası olarak önümüze getiriyorlar" diyen Erdoğan, şu anda böyle bir şey kalmadığını, gerçeklerin ortaya çıktığını, bu yasak zulmünden çok çektiklerini, daha sonra 367 olayının çıktığını dile getirdi.

Erdoğan, bir grubun 367 ile ilgili attığı başlıkların bilindiğini kaydederek, bütün bu atılan başlıkların, süreçlerin kendilerini üzdüğünü aktardı.

Partilerinin kapatılmasına herhangi bir bahane bulunamadığı için "laiklik" denildiğini, halbuki kendilerinin parti programlarında 1982 Anayasası'nın gerekçesindeki tanımın yer aldığını ifade eden Erdoğan, "Bu tanım, devletin tüm inanç gruplarına eşit mesafede kalmasıdır ve onları güvence altına almasıdır. Ve bunu dünyada Anglosakson laiklik anlayışında olsun, Kara Avrupası'nda olsun tüm buralarda yaptığım görüşmelerde, bunu söylediğimde hepsi 'Bunun dışında başka bir şey olamaz' demiştir" diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye'nin kendine göre oluşturulmuş bir laiklik anlayışı olduğunu ve onun yıkıldığını, AK Parti iktidarının hep çözümün yanında olmasının kabul edilemediğini, ancak şimdi taşların yerine oturduğunu, başörtü probleminin, katsayı sorununun çözüme ulaştığını anlattı.

"Tehditle oy atmaya yönlendirme doğru şey değil"

Erdoğan, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni başlattıklarını hatırlatarak, çözüm süreciyle ilgili 6 maddelik yasanın TBMM'den geçtiğini, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bu yasayı onayladığını, artık Güneydoğu'da kepenklerin kapatılmamasını ve dağdakilerin silahını bırakıp ailelerinin yanına gelmesini istediklerini bildirdi.

Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

"İstiyoruz ki, demokratik siyaseti benimsesinler ve gelsinler bunun içinde yer alsınlar. Zaten beraber hareket ettiklerinin parlamentodaki yeri belli. Bundan sonra daha da gayret etsinler, daha büyük oylar alsınlar. Ama bunu silah zoruyla, tehdit ederek almasınlar. Örneğin şu anda cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyoruz. Geçenlerde maalesef Bingöl'de yine tehditlerle, üstelik cami cemaatine tehditlerle buralarda oylara yönlendirme yapılıyor. Aynı şekilde Güneydoğu'da şu anda başka illerde yine bu tür tehditler yapılıyor. Bunlar doğru şeyler değil. Eğer demokratik bir mücadeleyi şu anda HDP yapacaksa bu yollarla yapmamalı."

Acet'in "6 maddelik yasaya çok destek verdiler" sözü üzerine Erdoğan, bu konuda ciddi bir istişare mekanizması çalıştırdıklarını, bu maddelere CHP'nin de büyük oranda destek verdiğini, MHP'nin destek vermediğini, hiçbir yerde çözümden yana olmadığını söyledi.

"Amacımız, Hakk'ın ve halkın rızasını tahsil etmek"

Erdoğan, Acet'in "Başbakan olduğunuz gün babanızın kabrini ziyaret edip Fatiha bağışladığınızı hatırlıyorum. Şimdi de böyle bir ahdiniz var mı? 'Cumhurbaşkanı olursam şunu yapacağım' şeklinde" sözü üzerine belirli rutinler olduğunu, anne ve babasının kabrini İstanbul'a her gelişinde ziyaret ettiğini anlattı.

Bu ziyaretin geleneksel olduğunu ve onlara göndermesi gerekenleri bildiğini belirten Erdoğan, İslami değerler içerisinde Hazreti Muhammed'den bugüne kadar gelen evliyalara, bütün peygamberlere karşı olan görevlerini zaten yerine getirdiklerini aktardı.

Erdoğan, ziyaretler açısından bazı rutinler bulunduğunu, göreve geldiğinde Anıtkabir'i ziyaret ettiğini, gereken ziyaretler varsa yapılacağını, kendilerinin önemli olarak gördükleri yerler olduğunu, Fatih Sultan Mehmet'in kabrini bir kenara koyamayacaklarını, İstanbul'da onun bulunduğu konumun farklı olduğunu dile getirdi.

Başbakan Erdoğan, "Bütün bunların yanında tabii bizim için bu başarıdan sonra birinci derecede Hakk'ın rızasını tahsil etmektir, ikinci derecede halkın rızasını tahsil etmektir. Burada milletimize olan bir şükranımız olur, bunu ifa etmemiz özellikle gerekir. O da nedir? Bundan sonra çok daha fazla çalışmamız gerekir ki, milletimize şükran borcumuzu yerine getirmiş olalım" ifadelerini kullandı.

"Bedelli askerlik gündemimizde yok"

Erdoğan, bedelli askerlik konusunda yöneltilen bir soruya karşılık, şunları kaydetti:

"Bedelli askerlik gündemimizde şu anda yok. Daha sonra bu gündeme girebilir mi? Girebilir. Bedelli askerlik noktasında 800 bin civarında olduğu söyleniyor. Bu konuyla ilgili olarak tabii Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli Savunma Bakanlığımız çalışma yapabilir, bu çalışmalardan sonra yeniden 'böyle bir adım atalım' denirse bu konuda hükümetimiz ben inanıyorum ki çalışmayı yapar ve o çalışmadan sonra atılması gerekiyorsa böyle bir adım atılabilir."

Erdoğan, Ramazan Bayramı programına ilişkin, bu bayramda İstanbul'un kendisi için önem arz ettiğini, bayram namazını Fatih Camisi'nde kılacağını aktardı.

Bu akşam 18.00'de de partisinin Haliç Kongre Merkezi'ndeki bayramlaşma törenine katılacağını ifade eden Erdoğan, bayramlaşma töreninde partisine yeni katılımlar olacağı bilgisini verdi.

Erdoğan, "Farklı siyasi partilerden öyle zannediyorum ki 15'e yakın ilçe belediye başkanı, hepsi de ilçe belediye başkanı, bunlar partimize katılacaklar. Burada halkımızla bütünleşmeyi sağlamış olacağız katılanların şahsında" dedi.

Bayramın son iki gününde de partisinin İstanbul'daki bazı teşkilatlarının bayramlaşma etkinliklerine gerekirse katılacağını kaydeden Erdoğan, ayrıca cumhurbaşkanı seçiminde son 10 güne girilirken yapacakları çalışmaları ekibiyle birlikte İstanbul'da değerlendireceklerini kaydetti. 

Trafik kuralları uyarısı

Vatandaşların Ramazan Bayramı'nı da tebrik eden Erdoğan, "Gazze'deki kardeşlerimizi, Filistinli kardeşlerimizi, şu anda zindanlarda olan kardeşlerimizi, Suriye'deki kardeşlerimizi, Irak'taki kardeşlerimizi dualarında unutmasınlar, Arakan'daki, Patani'deki kardeşlerimizi dualarında unutmasınlar ve bütün bu dualarla birlikte bizi de tabii dualarında unutmasınlar. Biz de kendilerinin inşallah dualarımızda yanlarında olacağız" dedi.

Bayramın tüm millet ve İslam alemi için barışa, hayırlara ve insanlık için yeni bir dönemin başlangıcına vesile olması dileğini dile getiren Erdoğan, "Filistin'de, Suriye'de ölenlere Allah'tan rahmet diliyorum, milletime saygı ve sevgilerimi sunuyorum" ifadesini kullandı.

Erdoğan ayrıca, bayram nedeniyle kara yoluyla seyahate çıkan vatandaşları da trafik kurallarına uymaları konusunda uyararak, "Trafik kurallarına uymak suretiyle eğer kara yollarında bu yolculukları yaparlarsa, yakınlarına ve bizlere üzüntü vermemiş olurlar" diye konuştu.

Erdoğan'a, program çıkışı bir grup vatandaş sevgi gösterisinde bulundu

Haliç Kongre Merkezi'nde bir televizyon programına katılan Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, program çıkışı bir grup vatandaş sevgi gösterisinde bulundu.

Erdoğan, yaklaşık iki saat süren programın ardından çıkışta yol kenarında kendisine sevgi gösterisinde bulunan bir grup vatandaşı görünce aracını durdurdu.

Araçtan inen Erdoğan, burada vatandaşlarla bir süre sohbet etti, hatıra fotoğrafı çektirdi.

Vatandaşlar, Erdoğan için sık sık "Recep Tayyip Erdoğan", "Gücüne güç katmaya geldik Başbakan" ve "Kağıthane seninle gurur duyuyor" diye slogan attı. 

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, daha sonra Kısıklı'daki konutuna geçti.

Muhabir: Aylin Sırıklı, Ilkay Guder, Andaç Hongur, Hatice Şenses Kurukız, Uğur Aslanhan, Tayfun Salcı, Muharrem Aksakallı

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın