Dolar
39.81
Euro
46.91
Altın
3,298.74
ETH/USDT
2,481.10
BTC/USDT
107,286.00
BIST 100
9,948.51
Analiz, Analiz İran-İsrail Krizi

İsrail-İran ateşkesi İsrail içinde nasıl yankılandı?

İsrail gibi güvenlikçi bir toplumda, Demir Kubbe'nin onları her şeyden koruyacağı şeklinde bir ön kabul varken böylesi saldırılara maruz kalınması, 7 Ekim'den sonra yeni bir travmayı daha tetikledi.

Haydar Oruç  | 30.06.2025 - Güncelleme : 30.06.2025
İsrail-İran ateşkesi İsrail içinde nasıl yankılandı?

İstanbul

Orta Doğu uzmanı Haydar Oruç, İran ile sağlanan ateşkesin İsrail içinde nasıl karşılık bulduğunu AA Analiz için kaleme aldı.

***

İsrail’in 13 Haziran 2025'te İran'a sürpriz saldırısıyla başlayan ve ABD Başkanı Donald Trump'ın sürece müdahil olmasıyla 24 Haziran sabahı itibarıyla yürürlüğe giren ateşkes ile sona eren süreç, tarihe "12 Gün Savaşı" olarak geçmiştir.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Aslında İran ve İsrail arasında yaşanan kriz pek çok yönüyle akıllarda kalacak gibi gözükse de savaşı bitiren ateşkesteki tuhaflıklar da bir o kadar ilgi çekici oldu. Zira, söz konusu ateşkes herhangi bir metin içermiyor ve sadece Trump'ın karizmasına ve tehditlerine dayanıyor. Kaldı ki ne ateşkesin koşulları ne de taraflardan biri ateşkese riayet etmezse uygulanacak yaptırımlar belli değil. Dolayısıyla ortada gerçekten bir ateşkes var mıdır, yoksa bu sadece İsrail'in biraz nefes almasını sağlamak için başvurulan bir taktik midir tam olarak anlaşılamıyor.

Trump faktörü

Bilinen bir şey var ki Trump, bu ateşkesi kişisel başarısı olarak dünyaya sundu ve kimsenin bunu bozmasına izin vermeyeceğini de belirtti. Buradan Trump'ın İsrail'in İran'a saldırılarıyla başlayan çatışmayı bitiren ateşkesin mimarı olarak tarihe geçmek istediği anlaşılıyor.

Ateşkesin hemen öncesinde ABD'nin 22 Haziran gecesi İran'ın Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerini film senaryosu gibi bir saldırıyla vurması, İsrail'in savaşı devam ettirme gerekçesini ortadan kaldırdı. Trump, bu saldırıya rağmen İran ile topyekun bir savaşa girmek istemediğini belirtti ve 23 Haziran akşamı İran'ın ABD Merkez Komutanlığının (CENTCOM) Katar'da bulunan El-Udeyd üssünü füzelerle vurarak misilleme hakkını kullanmasına sessiz kaldı. Bu sayede arka kapı diplomasisinin yolu açıldı ve ateşkes mümkün oldu.

Savaşın bilançosu

Ateşkesten sonra her iki taraf da zaferini ilan ederken; ulaşılan hedefler ve karşı tarafa verilen zayiat bakımından yapılan değerlendirmede ise mütecaviz taraf olmasına rağmen İsrail’in daha avantajlı olduğu görüldü. Zira savaşın bilançosuna bakıldığında İsrail'in; İran'da toplam 900 hedefi vurduğu, çoğu üst rütbeli 30 İranlı komutanı ve 11 nükleer bilim insanıyla birlikte toplam 627 kişiyi öldürdüğü görülüyor. Ayrıca İsrail'in, İran'ın neredeyse bütün nükleer tesislerine büyük oranda hasar verdiği, pek çok balistik füze üretim tesisinin ve deposunun imha edildiği, hava savunma sistemlerinin ve envanterdeki uçakların çoğunun kullanılamaz duruma getirildiği anlaşılıyor. Son olarak, belki de en önemlisi içeri sızdırılan veya İran içinden devşirilen ajanlar marifetiyle nokta operasyonlar yapılarak, İran güvenlik mimarisinin felce uğratıldığı görülüyor.

Buna mukabil İran da kullandığı 550 balistik füze ve 1000 kadar dron ile İsrail'in askeri kapasitesine zarar vermek için ticaret yolları ve enerji hatlarını vurarak bir tesir oluşturmaya çalıştı. Bu kapsamda, bazı askeri üslere hasar verilirken İsrail donanmasının ana üssü olan Hayfa Limanı ve burada bulunan Bazan Petrol Rafinesi vurularak kullanılamaz hale getirildi. Tel Aviv'deki Mossad karargahı ve yakınlarında bulunan Weizman Bilimsel Araştırma Merkezi de vurularak İsrail'in istihbari kabiliyetleri sınırlandırılmaya çalışıldı. İran'ın saldırılarında 29 İsrail vatandaşı ölürken 3 bin 250 kişi de yaralandı.

Bu bilanço, savaşın her iki taraf için de sürdürülebilir olmadığını göstermiş olup tarafların en azından savunmalarını tahkim etmek için bir ateşkese razı olmalarını sağladı.

Savaşın İsrail'e maliyeti

Aslında İsrail'in ateşkesi kabul etmesinin ardında ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine gerçekleştirdiği saldırı önemli rol oynasa da bununla beraber 12 günlük savaşın yüksek maliyeti de karar üzerinde etkili oldu. Zira, bu savaşın İsrail'e maliyetinin 20 milyar dolar civarında olduğu ve eğer ateşkes kabul edilmeseydi bu rakamın kısa sürede 40 milyar dolara ulaşabileceği tahmin ediliyor. İsrail'in 2025 yılı bütçesinde bu maliyetin karşılanması için herhangi bir kalem bulunmuyor. Bir de bu maliyete ek olarak 39 bine yakın kişinin savaştan dolayı uğradıkları hasar nedeniyle devletten tazminat talebinde bulunduğu da belirtiliyor. İsrail'in kamu binalarında yaşanan yıkımın maliyetinin 2 milyar doları bulduğu tahmin ediliyor. Sonuç olarak, toplam maliyetin tahmin edilenden daha yüksek olabileceği değerlendiriliyor.

Tüm bu verilerin ışığında İsrail hükümetinin ateşkesi kabul etmesinin aslında bir tercih değil, zorunluluk olduğu anlaşılıyor.

İsrail toplumunun ateşkese bakışı

İsrail gibi güvenlikçi bir toplumda, Demir Kubbe'nin onları her şeyden koruyacağı şeklinde bir ön kabul varken böylesi saldırılara maruz kalınması, 7 Ekim'den sonra yeni bir travmayı daha tetikledi. Dolayısıyla İran'ın saldırılarının İsrail halkı üzerinde tahmin edilenden daha fazla etki yaptığı söylenebilir.

Tel Aviv merkezli Lazar Araştırma Enstitüsünün Walla haber sitesi için yaptığı bir araştırmaya göre, İsrail halkının yüzde 52'si bu ateşkesi desteklerken, yüzde 33'ü karşı çıktı ve yüzde 15'i de herhangi bir görüş bildirmedi. Ateşkesi destekleyenlerin yüzde 66'sı kendini muhalif olarak tanımlarken yüzde 34'ü ise mevcut hükümeti desteklediğini belirtti.

Savaşa ve ateşkese yönelik algıyı ölçmek için yapılan bir diğer araştırmada, İsrail halkının yüzde 54'ünün Başbakan Binyamin Netanyahu'ya bakışının değişmediği, yüzde 32'sinin olumlu yönde değiştiği ve sadece yüzde 8'lik kısmının olumsuz olduğu görüldü. Bu değişim siyasi partilere yönelik bakışa da yansıdı. Netanyahu'nun partisi Likud'un bir süredir yaşadığı oy kaybı durdu ve parti seçim anketlerinde 24'e kadar düşen milletvekili sayısını tekrar 28'e çıkarabildi. Kısacası, İsrail toplumunun İran'a yönelik saldırıyı desteklediğini ancak gelinen noktada ateşkesi de onayladığı anlaşılıyor.

Ateşkes devam edebilecek mi?

İsrail hükümetinin, İran'ın nükleer kapasitesinin tamamen ortadan kalkıp kalkmadığına dair bazı soru işaretleri olsa da genel olarak ateşkese destek verdiği görülüyor. Ancak İran'ın ateşkesi ihlal etmesi veya yeniden nükleer silah çalışmalarına başladığının anlaşılması halinde, ateşkese bağlı kalınmayacağı ve İran'ın tekrar vurulacağı da ısrarla belirtiliyor.

Hatta İran ile ateşkesinde tıpkı Lübnan ile devam eden ateşkes gibi olacağı ve tehdit görülmesi halinde İran'ın vurulacağı İsrail makamları tarafından ifade ediliyor. Bu nedenle, ateşkesin pamuk ipliğine bağlı olduğu ve her an ortadan kalkabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

İsrail hükümeti şimdilik Trump'ın sözlerine itimat ediyor gibi görünüyor ve ateşkesi bozarak Trump ile çatışmak istemiyor. Ancak Netanyahu'nun asıl niyetinin ABD'nin de İsrail'in yanında savaşa girmesi olduğu göz önünde bulundurulursa, Trump'ın İran ile savaşmaktansa sadece nükleer tesislerini vurarak anlaşmaya zorlamasının İsrail için yeterli olmayacağı unutulmamalıdır. Dolayısıyla, İsrail'in ne yapıp edip ateşkesi bozarak İran'a yeniden saldıracağı ve ABD'yi de savaşa girmeye zorlayacağı değerlendirmeler arasında yer alıyor.

[Haydar Oruç Orta Doğu uzmanıdır.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.


Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.