Dünya

Venezuela'da başarısız insani müdahalenin bıraktığı soru işaretleri

Venezuela muhalefetinin ilan ettiği barışçıl gösteri karmaşa ve şiddete dönüştü.

Daniel Salgar Antolinez  | 06.03.2019 - Güncelleme : 06.03.2019
Venezuela'da başarısız insani müdahalenin bıraktığı soru işaretleri

Ankara

Venezuela Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido, 23 Ocak'ta anayasanın 233, 333 ve 350 sayılı maddelerine başvurarak kendisini ülkenin "geçici devlet başkanı" ilan etmesinin ardından Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yu "gaspçı" diye nitelendirerek, Maduro hükümetini bitirme stratejisine öncülük etmeye başladı. Venezuela muhalefetinin bu yeni planı, güçlü müttefikleri bir araya getirdi ve küresel medyanın ilgisini çekti ancak hala ikna edici neticelerden yoksun görünüyor.

Stratejinin ilk bölümü, "uluslararası destek için mücadele". Guaido, en az 50 ülke tarafından önemli ölçüde geçici devlet başkanı olarak tanınmayı başardı. Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) üyesi 193 ülke arasında bu bir çoğunluk olmaktan çok uzak. BM Güvenlik Konseyinin (BMGK) Rusya ve Çin gibi ekabirleri, hala Guaido'yu desteklemiyor. Yanında başlıca Batılı güçler yer alsa da genç Venezuelalı muhalefet liderinin, Maduro'yu uluslararası alanda gayrimeşru kılmak ve tecrit edebilmek için gidecek uzun bir yolu var.

Guaido veya Maduro'nun uluslararası başarısına bakılmaksızın, ülkelerinde temelde güç ve meşruiyet sorunu mevcut. Guaido'nun önderlik ettiği yasama gücünün yanında devletin kalan dört bölümünün hiçbiri onu geçici devlet başkanı olarak tanımıyor; ne yürütme, ne yargı, ne seçim sistemi ve vatandaşlar, ne de silahlı kuvvetler.

Guaido'nun liderliğindeki stratejinin ikinci kısmı, Kolombiya ve Brezilya ile kara, Porto Riko ve Curacao ile deniz sınırları boyunca Venezuelalılara insani yardım göndermekti. Büyük ölçüde ABD ve Şili tarafından sağlanan 600 tondan fazla yardımın girişinin, 23 Şubat'ta yapılması planlandı. Bu yardımın, Maduro hükümetinin reddetmesine rağmen herhangi bir şekilde Venezuela'ya gireceği defalarca dile getirildi.

Söz ve gerçek arasındaki ayrım

Venezuelalı muhalif vekiller, 22 Şubat'ta Kolombiya'nın sınır kenti Cucuta'da basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, yardım sokmak için nasıl bir insan selinin sınırı geçeceğini duyurdular.

Vekiller Gaby Arellano ve Jose Manuel Olivares, bunun barışçıl bir gösteri olacağına, yardım taşıyan kamyonların girişini desteklerken göstericilerin beyaz kıyafetler giyeceğine güvence verdiler. Bu tür "silahsız bir devrimle" karşı karşıya kalacak Bolivarcı Ulusal Muhafızların bir adım geri çekilip koridor açacağına emin görünüyorlardı. Vekiller, Cucuta'daki her sınır köprüsünde Venezuela kapılarının tarihi operasyona açılmasını koordine edecek bir muhalif temsilci bulunacağını söylediler.

Yüzlerce gazeteci, 23 Şubat'ta bu barışçıl insani ilerleyişi takip etmek üzere hazırdı ancak olay yerinde durum çok farklıydı. Muhalif isimlerin öncülük ettiği beyazlar giyen silahsız insanların yerine yüzleri kapalı gençlerden oluşan grupların, Bolivarcı Ulusal Muhafızlara taş ve molotofkokteyli attığı, muhafızların plastik mermi ve göz yaşartıcı gazla karşılık verdiği görüldü.

Sınırın planlandığı gibi açılmayacağı hemen anlaşıldı. Sivillerden oluşan grupların kontrolsüz saldırdığı bu koşullar altında hangi ülke insani yardımın girişine izin verirdi? Guaido ve müttefikleri, muhafızların barışçıl göstericilere baskı yaptığı konusunda ısrarcı olmasına ve birçok basın kuruluşunun bu söylevi tekrarlamasına rağmen olay yerinde bulununca, muhafızların dünyada herhangi bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin yapacağı gibi topraklarına yönelik bir saldırıya öldürücü nitelikte olmayan silahlarla cevap verdiğini söylemek mümkün.

Gençlerden oluşan bu gruplar, sınırda Simon Bolivar ve Francisco de Paula Santander köprülerinde yedi saat süren aralıklı bir çatışmayı yönetti. Bu arada emniyetin ve birlikteliğin sağlanmasından sorumlu Kolombiya polisi, olayları öylece izledi, insan selinin karmaşa ve şiddete dönüşmesini önlemek için asla müdahale etmedi. Kolombiyalı yetkililer çoğu reşit olmayan genç insanların hayatlarını riske etmelerine ve komşu bir ülkeye saldırmalarına neden izin verdi? Göstericiler yaralanırken ve kendi topraklarına göz yaşartıcı gaz yağarken neden bu kadar pasif kaldılar?

Bir diğer mesele, sözde ortaklar olan Venezuelalı sivil silahlı grupların varlığı. Venezuela'daki varlıkları inkar edilemez; adam öldürdükleri, Chavez hükümetinden silah aldıkları ve Bolivarcı devrimi savundukları iyi bilinir. 23 Şubat'taki gösteriler sırasında sınırın Venezuela tarafında bu silahlı grupların varlığı defalarca ihbar edildi. Öte yandan ölen olmadığı söylendi.

Günün sonunda Venezuela'ya hiçbir insani yardım girmedi, onun yerine en az 285 kişi yaralandı. Francisco de Paula Santander Köprüsü'nde yardım taşıyan iki kamyon yakıldı. Bundan kimin sorumlu olduğu hala netlik kazanmadı. İzleyen günlerde taş ve molotofkokteyli atan genç sahneleri, Kolombiyalı yetkililerin durağan tutumu sürerken ana köprülerde daha sürekli hale geldi.

23 Şubat'ta muhalefet liderlerinin rolü

23 Şubat olayında muhalefet liderlerinin rolü analiz edildiğinde başka sorular ortaya çıkıyor. Her ne kadar insani yardımların dağıtımını koordine etme sözü verdilerse de muhalefet liderlerinin yalnızca birkaçı çatışmaların ortasında boy gösterdi. Onlar da sınırdaki köprülere üşüşen ve burada Venezuelalı güvenlik görevlilerinin şiddetli müdahalesiyle karşılaşan sivil kalabalıkları kontrol altına alamadılar. Üstelik mavi yelek giyen bazı organizatörlerin göstericileri teşvik ettiği, onlara sınır noktalarına saldırmaları için maske ve malzeme dağıttığı görüldü. Hani bu bir barışçıl gösteri olacaktı?

Öte yandan, Guaido öğle saatlerinde düzenlediği basın toplantısının ardından sınırda teşhir edilen 14 yardım kamyonundan birinin tepesine çıktı. Burada kendisini gün boyu Cucuta'da takip eden gazetecilere poz verdi. Sonra kamyondan indi ve gece saatlerinde düzenlediği basın toplantısına kadar bir daha ortalarda görülmedi. Ne yardımların dağıtılmasına öncülük etti ne de bunun bir şiddet olayına dönüşmesini engellemek için çaba gösterdi.

Guaido, kısacası yardım operasyonunu koordine eden ana muhalefet figürlerinin liderlik görevini yerine getiremedi. Venezuela'nın geçici devlet başkanı olduğu iddiasındaki Guaido'nun bir grup sivilin kendi ordusuna ve kendi topraklarına saldırmasına nasıl izin verdiğini anlamak güç. Guaido, Kolombiya ve dünya medyası önünde askerlerin karşısına barışçıl şekilde çıkıp onlara yardımın ülkeye girişine izin vermelerini emredemez miydi? Herkesin görmek istediği fotoğraf buydu.

İnsani yardım?

Tartışmalardan biri de Venezuela'ya yollanması planlanan tonlarca yardım malzemesinin "insani yardım" olarak adlandırılıp adlandırılamayacağıydı.

İnsan hakları hukuku açısından bakıldığında, bir yardımın "insani yardım" kabul edilmesi için bağımsızlık, tarafsızlık ve yansızlık ilkelerine uygun organize edilmiş olması gerekiyor. Tamamıyla insani amaçla yapılması ve daha önce belirlenen ihtiyaçlara göre hazırlanmış olması gerekiyor. Venezuela'ya gönderilmek istenen yardım söz konusu şartlara uymuyordu. Hatta Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve Birleşmiş Milletler (BM), 23 Şubat yardımlarının içeriğinin siyasileştirilmesi nedeniyle artık "insani" olarak değerlendirilemeyeceğini belirterek, yardım dağıtım operasyonuna katılmayacağını açıkladı.

Sahadaki görüntü de yardıma muhtaç insanlara yapılan gerçek bir insani jestten oldukça uzaktı. Bu, daha çok mevcut Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yu dünya medyası önünde küçük düşürmeyi ve gayrimeşru ilan etmeyi amaçlayan bir gösteriydi. Günün sonunda Guaido zaferini ilan etti ama yardım dağıtmaya muvaffak olduğu için değil dünya kamuoyu Maduro'nun baskıcı yönüne tanık olduğu için… O zaman bu "insani yardımın" asıl amacı neydi?

Amaç eğer kıtlıklar ve hiper-enflasyon nedeniyle açlıktan muzdarip milyonlarca Venezuelalıya yardım etmek olsaydı, insani yardım operasyonu başka şekillerde yürütülüp şiddet olaylarından kaçınılabilirdi. Aslında her ne kadar Maduro ülkesindeki insani krizi kabul etmeyip insani yardım koridorlarını açmayı kabul etmese de çok sayıda yardım kuruluşu, farklı yollardan Venezuela'ya yardım göndermeyi sürdürüyor. Bunu yaparken anonim kalmayı ve gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmayı başarıyor.

Venezuela askerlerinin firarı

Maduro'ya karşı bu turda olası bir zafer varsa o da bazı askerlerin Venezuela silahlı kuvvetlerini terk edip sınırı geçerek Kolombiya makamlarından koruma talep etmesidir.

Venezuela muhalefet liderleri, Venezuelalı askerlere kendilerini "tarihin doğru tarafına" koyma çağrısını yineledi.

Kolombiyalı göç idaresi yetkililerine göre, şubatın 23'ünden 27'sine kadar Venezuelalı en az 570 güvenlik gücü görevinden ayrıldı.

Savunma Bakanlığının internet sitesinde yer alan bilgilere göre, bu rakam göreceli ancak firarlar, "95 bin ila 150 bin aktif savaşçısı olan" Bolivarcı Ulusal Silahlı Kuvvetlerinin askeri yapısının yüzde 1'ine bile tekabül etmiyor.

Bireysel kararlar, Maduro'ya bazı mesajlar gönderebilir ancak bunlar şu ana kadar ne Maduro tarafında kalan silahlı kuvvetlerin kurumsal pozisyonunu sorgulatır hale getirdi ne de Guaido ve müttefiklerinin beklediği askeri darbeyi ve sonrasındaki rejim değişikliğini tetikledi.

Ayrıca, firari askerlerin büyük çoğunluğu yüksek rütbeli değil. Kolombiya'ya göre bu, firari askerlerin ülke içinde korunmalarının ve himayelerinin sağlanması için bir çaba anlamına gelirken, bunların, Maduro'ya karşı güçlü şekilde avantaj sağlamak için anlamlı istihbarat bilgilerini sağlayabilmeleri ise mümkün görünmüyor.

[Daniel Salgar Antolinez, Anadolu Ajansı (AA) İspanyolca Haberler Editörü olarak çalışmaktadır]

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın