arşiv

60. HÜKÜMETİN PROGRAMI

31.08.2007 - Güncelleme : 31.08.2007
60. HÜKÜMETİN PROGRAMI


ANKARA (A.A) - 31.08.2007 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaşırken, ülkemiz sivil bir uzlaşma anayasasını hak etmektedir'' dedi.
Erdoğan, 60. Hükümet Programını, TBMM Genel Kurulunda okudu. Başbakan Erdoğan, sözlerine, ''Bu anlamlı günde başta Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bugüne kadar ülkemize, milletimize hizmeti geçen bütün devlet ve siyaset adamlarına teşekkürü borç biliyorum'' diyerek başladı.
Seçimlerin yüzde 84 düzeyinde bir katılım oranıyla, huzur ve güven içinde geçmesinden, sonuçların doğru ve hızlı biçimde açıklanmasından duyduğu memnuniyeti ifade eden Erdoğan, ''Bunun için Hükümet olarak büyük çaba sarfettik, tüm ilgili kurumlarımız büyük bir başarı örneği sergilediler, kendilerini tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum'' dedi. 
Seçimlerin yaz ortasında ve tatil mevsiminde yapılmasına rağmen yüksek bir katılımla gerçekleşmesi ve milli iradenin güçlü bir biçimde Mecliste temsil edilmesinin, demokrasinin katılımcılık ve temsil niteliklerinin daha da güçlendiğinin açık bir göstergesi olduğuna işaret eden Erdoğan, seçim sonuçlarının, aynı zamanda, milletin siyaset kurumuna duyduğu güvenin en yüksek düzeye çıktığının da somut bir göstergesi olduğunu kaydetti.
AK Parti olarak ülke gerçekleriyle tutarlı, inandırıcı ve güven verici politikalarla milletin huzuruna çıkmayı en önemli ilke olarak benimsediklerini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Milletimizin siyaset kurumuna güveninin ancak böyle sağlanacağına inandık, inanıyoruz. Kuşkusuz siyasetimizin öznesi milletimizdir. Büyük reformlarla Türkiye'yi zenginleştiren, ülkemizin itibarına itibar kazandıran siyasetimiz, yeni dönemde daha güçlü bir Türkiye için milletten aldığı gücü yine milletimizin hizmetine sunacaktır. Ülkemize kazandırdığımız başarılarla dolu beş yıllık iktidarımızın tecrübesiyle yeni hükümetimiz önümüzdeki dönemi de Türkiye'ye kazandırma kararlılığındadır.''

-YENİ HEDEFLER...-
Devamlılığı esas alan yeni Hükümet Programının pek çok yeni unsuru ve yeni hedefleri içerdiğini belirten Erdoğan, 58. ve 59. Hükümet Programlarının, ülkeyi yıllardır bekleyen sorunlarına gerçekçi çözümler içerdiğini kaydetti.
Bu çözümlerin büyük bir bölümünü hayata geçirdiklerini, bir çok önemli reformun Hükümet ve Meclisin yoğun çalışmaları sonucu başarıyla gerçekleştiğine dikkati çeken Erdoğan, ekonomiden sosyal politikalara, sağlıktan eğitime, temel hak ve özgürlüklerden yargı sistemine, yerel yönetimlerden çevreye, toplu konuttan ulaşıma, sosyal güvenlik sisteminden yoksulluğun azaltılması ve gelir dağılımının iyileştirilmesine kadar çok geniş bir alanda önemli mesafeler alındığını anlattı.
''Herkesin geleceğe güvenle baktığı, demokrasimizin güçlendiği, Cumhuriyetimizin tüm kazanımlarının kökleştiği ve ülkemizin itibarının arttığı bir dönem yaşanmıştır'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''AK Parti iktidarı, ülkemizde refahın artmasına ve istikrarın güçlenmesine önemli katkısı olan AB'ye katılım sürecini başlatarak Türkiye'yi uzun vadede çok daha öngörülebilir bir ülke haline getirmiştir. AB hedefi, ülkemizin demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü gibi konularda evrensel standartlara yaklaşmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca, kurumsal yapılanmalar ve sektörel politikalar gibi pek çok konuda Türkiye'nin önümüzdeki dönemde neler yapacağını da şekillendirecektir.''

-''SIÇRAMA DÖNEMİ PROGRAMI...''-
Erdoğan, 22 Temmuz seçimi öncesinde ''iktidar olma sorumluluğu içinde, dürüst, popülizmden uzak, gerçekçi vaatler içeren geniş kapsamlı'' bir Seçim Beyannamesi hazırladıklarını ve kamuoyuna sunduklarını anlattı.
Hükümet Programının, Seçim Beyannamesinde yer alan geniş kapsamlı taahhütleri esas aldığına işaret eden Erdoğan, geride bıraktıkları icraat döneminin, ''ekonomide istikrarlı büyüme, kalkınma ve yapısal dönüşüm dönemi'' olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, ''Türkiye'ye, insanımızın hayat kalitesini etkileyen her alanda önemli mesafeler aldırdık, ekonomik kalkınma sürecinde kritik bir eşiğe getirdik. Türkiye artık kalkışa hazır hale gelmiştir. Bu programda öngördüğümüz dönem sonu hedefleriyle, Türkiye'yi bu kritik eşikten geçirmeyi başaracağımıza inanıyorum. Açıklayacağım program, istikrar zemininde ilerleyen ekonomik ve sosyal gelişme sürecimizde bir 'sıçrama dönemi' programıdır. Bu bakımdan temel hedefimiz, Türkiye'yi take-off'a, 'kalkış'a geçirerek, daha güvenli bir hıza ve yüksekliğe taşımaktır'' diye konuştu.

-YENİ ANAYASA...-
Türkiye Cumhuriyeti'nin, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu hatırlatan Erdoğan, ''Anayasamızın değişmez hükümleri ile belirlenmiş olan bu nitelikler bir bütündür ve Cumhuriyetimizin temel değerleridir'' dedi.
AK Parti'nin, Anayasada tarifini bulan ve birbirini tamamlayan bu temel değerlerin bütünlüğünün savunucusu ve bu bütünlük üzerinde yükselen Türkiye'nin güvencesi olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
''Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaşırken, ülkemiz sivil bir uzlaşma anayasasını hak etmektedir.  Yeni anayasa, Cumhuriyetimizin değiştirilemez temel nitelikleri olan demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerini tam olarak hayata geçirmeli, bireylerin haklarını en etkili şekilde korumalı, temel hak ve özgürlükleri İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) getirdiği ilke ve standartlarda güvence altına almalıdır. Yeni anayasa, olabilecek en geniş toplumsal uzlaşmayla hazırlanmalıdır.''

-TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER...-
Erdoğan, demokrasinin ve hukuk devletinin nihai amacının, bütün temel hak ve özgürlükleri güvence altına almak, insanların korku ve endişeden uzak olarak güven içinde yaşamalarını sağlamak olarak tanımladı.
Temel hak ve özgürlükler konusunda Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde belirtilen esasların uygulanacağını, özellikle Kopenhag Siyasi Kriterlerine tam uyum sağlanacağını belirten Erdoğan, ''sıfır tolerans'' anlayışı ile işkence, kayıp, gözaltında ölüm, faili meçhul cinayet gibi demokratik hukuk devletinde kabul edilemez insan hakları ihlallerinin üzerine, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da büyük bir kararlılıkla gidileceğini bildirdi.
Erdoğan, Hükümetin, demokrasinin daha da kökleşmesi için sivil toplumun güçlenmesini ve etkili bir kamuoyu denetimini gerekli gördüğünü, çoğulcu ve katılımcı demokratik siyasal sürecin sivil toplum örgütlerine daha fazla açılmasına ve siyasal karar alma süreçlerinde ilgili toplum kesimlerinin görüş ve önerilerini almaya devam edeceğini belirtti.
Hükümetin medyanın bağımsızlığına önem verdiğini, bireylerin doğru habere ulaşma hakkının, güçlü bir demokratik kültürün oluşması için birinci şart olduğunu kaydeden Erdoğan, şeffaf bir yönetimin, ancak bağımsız, tarafsız ve sorumlu bir medya ile mümkün olabileceğini, bu nedenle de medyanın çoğulcu, şeffaf ve rekabetçi bir yapıda gelişmesi için gerekli adımların atılacağını söyledi.

-BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGI ADALETİN ÖN ŞARTI-
Başbakan Erdoğan, önümüzdeki dönemde de adalet ve yargı reformuyla ilgili çalışmalarını kararlılıkla sürdüreceklerini belirterek, ''İhtilafları çıkmadan önlemek amacıyla 'koruyucu hukuk' uygulamaları daha da geliştirilecektir'' dedi.Erdoğan, bağımsız ve tarafsız yargının, adaleti sağlamanın ön şartı olduğunu söyledi.Yıllarca sorunlarla, yetersizliklerle ve cezaevi isyanlarıyla kamuoyunun gündemine gelen yargı teşkilatının, AK Parti iktidarında AB'ye uyumu sağlanan temel kanunlarla, bilgi ve iletişim teknolojilerinin etkin kullanımıyla, teknik donanımlarıyla birlikte yükselen modern adliye binalarıyla, evrensel standartlara uygun hale getirilen ceza ve infaz kurumlarıyla önemli mesafeler katettiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Önümüzdeki dönemde de adalet ve yargı reformuyla ilgili çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz. İhtilafları çıkmadan önlemek amacıyla 'koruyucu hukuk' uygulamaları daha da geliştirilecektir.
Uyuşmazlıkların hızlı, basit, az giderle ve etkin bir şekilde çözülmesini sağlamak ve böylece yargı organlarının iş yükünü azaltmak amacıyla, özellikle hukuki uyuşmazlıklarda alternatif çözüm yollarını öngören yasal düzenlemeler yapılacaktır.
AB standartlarına ulaşmak için gerekli mevzuat çalışmalarıyla adli ve idari kapasitenin güçlendirilmesi yolunda çalışmalara devam edilecektir.
Mahkemelerin elektronik arşiv imkanlarından daha verimli bir şekilde yararlanması sağlanarak, gerekli bilgi ve belgeler ile emsal kararlara zamanında erişim daha etkili hale getirilecek, yargı organları arasında kurulan bilgi ağı geliştirilecektir.''

-KAMU YÖNETİMİNDE ŞEFFAFLIK-
Kamu yönetiminin temel amacının, halkın hayatını kolaylaştırmak, huzur, güvenlik ve refah içinde yaşam kalitesini geliştirmek olduğunun altını çizen Başbakan Erdoğan, ''Kamu yönetiminin kuruluş ve işleyişinde idarenin bütünlüğü esastır; merkezi ve yerel yönetimler birbirini tamamlayarak güçlendirir. Kamu hizmetlerinde beyana güven, basitleştirme ve mükerrer bilgi istememe esastır'' dedi.
AK Parti iktidarında, şeffaf yönetime doğru çok önemli açılımlar yapılmış, Bilgi Edinme Kanunu çıkarılmıştır. Kanun sayesinde devlete ait birçok bilgiye vatandaşlar kolayca ulaşabilmekte ve kamuoyu denetimi yapabilmektedir. 
Geçtiğimiz dönemde yönetimde dağınıklığı gidermek, aşırı merkezileşmeyi önlemek ve vatandaşlarımıza daha iyi hizmet sunabilmek için önemli düzenlemeler ve uygulamalar gerçekleştirilmiştir.
Bu çerçevede, geçen dönem hazırlıklarını tamamlamış olduğumuz İl Özel İdareleri ve Belediye Gelirleri Kanun Tasarısı bu dönemde çıkarılarak, yerel yönetimlerimiz mali yönden de güçlendirilecek, Köy Kanunu da yenilenecektir.''

-YOLSUZLUKLARLA MÜCADELE-
Yolsuzluğun, vatandaş ile devlet arasındaki güven ilişkisini yaralayan, kamu kaynaklarının haksızca gasp edilmesiyle Türkiye'ye yıllarca ağır maliyetler ödeten temel bir sorun olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Hükümetimiz döneminde, yolsuzlukların önlenmesi ve hesabının sorulması yönünde çok ciddi tedbirler alınmıştır. Yolsuzluklar karşısında hükümetimiz tavizsiz tutumunu sürdürecektir.
Vatandaşlık hizmetlerinin en hızlı şekilde görülebilmesinde, büyük zaman ve enerji kaybına yol açan bürokratik işlemlerin en aza indirilmesinde teknolojik gelişmeler büyük imkanlar sunmaktadır.
Önümüzdeki dönem bütün kurumların hizmetlerinin elektronik ortama taşınması sağlanacaktır.
Diğer taraftan, kısa bir süre içerisinde, 'Tek Kart' projesi milletimizin hizmetine sunulacaktır.
Böylece vatandaşlarımız her kurum için ayrı ayrı kartlar taşımak yerine, üzerinde bulunduracağı tek bir kartla; hem vergi ve nüfus-vatandaşlık işlemlerini yapabilecek, hem sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlanabilecek, hem de ehliyet, ruhsat, pasaport ve benzeri işlemlerini yürütebilecektir.''

-''DEMOKRASİ VE GÜVENLİK TALEPLERİ...''-
Başbakan Erdoğan, ''Milletimizin demokrasi ve güvenlik taleplerini eşzamanlı olarak ve birbirini tamamlar bir şekilde karşılamak, ana hedefimizdir. Gerçek anlamda huzur ve güvenlik, özgürlüğün ve adaletin tam anlamıyla yaşandığı bir toplumda mümkündür'' dedi. Geçen 5 yıllık dönemde güvenliğin gerek yasal altyapısı, gerekse güvenlik güçlerinin etkinleştirilmesi konusunda önemli adımlar atıldığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Mobil iletişim teknolojisi kullanılarak, kentlerimizin cadde, sokak ve meydanları görüntülü güvenlik denetimine alınmıştır. Proje, 58 il ve 36 ilçeye yaygınlaştırılmıştır.
Önümüzdeki dönemde, artan bir kararlılıkla ve etkinleştirilecek politika ve programlarla, halkımızın huzur ve güvenliğini sağlamaya dönük çabalarımız yoğunlaştırılacaktır.
Genel kolluğun önleyici kolluk yetkileri, yapılacak yasal düzenlemelerle yeniden tanımlanacak, polis ve jandarma, gerek insan kaynakları gerekse teknoloji, teçhizat ve malzeme bakımından daha da güçlendirilecektir.''

-ULUSAL GÜVENLİK...-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 60. Hükümetin, milletin birlik ve beraberliğini, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü ve üniter yapısını güçlendirecek politikaları esas aldığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ulusal güvenliğimize kast edecek her türlü oluşuma karşı tavizsiz tutumumuz kararlılıkla sürecektir.
Hiçbir şiddet ve terör odağının nüfuz edemeyeceği en büyük gücün, milletimizin birlik ve beraberlik ruhu olduğunu iyi biliyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti, güvenliğine, hudutlarına ve büyük bir mücadeleyle kazanmış olduğu istiklaline ilelebet sahip çıkma kararlılığındadır.  
Ülkemiz son 30 yıldır bölücü terör belasıyla karşı karşıyadır. Bu süreçte, sosyal ve ekonomik sorunlar ile kültürel hassasiyetler sürekli istismar edilmiş ve ülkemiz ağır bedeller ödemiştir. AK Parti iktidarı, Türkiye'nin milli güvenliğini geniş bir açıdan ele almış, güvenliğin askeri, diplomatik, ekonomik, kültürel ve toplumsal boyutlarını bir bütün içinde değerlendirerek, iç ve dış güvenliğimizin sağlanmasında büyük kararlılık göstermiştir.
Bütün vatandaşlarımızın ortak aidiyet duygusunu güçlendirmek ve terörün kaynaklarını kurutmak amacıyla etkin ve kapsamlı politikalar uygulamıştır. Türkiye'nin her bir köşesinde sosyal ve ekonomik kalkınmayı hızlandırmak, hiçbir bölgemizin geride kalmamasını sağlamak amacıyla çalışmalarımız yoğunlaşarak devam edecektir.
İktidarımız döneminde terörizmle mücadele konusunda Türkiye'nin haklı konumunu uluslararası platformlarda etkin bir şekilde savunduk ve savunmaya devam edeceğiz.
Milli güvenliğimizi güçlendirmek, ulusal birliğimizi muhafaza etmek için verdiğimiz mücadeleyi, 60. Hükümet döneminde de her türlü meşru aracı kullanarak devam ettireceğiz.''

-ASLOLAN ŞEFFAFLIK-
Başbakan Erdoğan, ekonomi politikalarında, ''şeffaflık'', ''süreklilik'', ''tutarlılık'' ve ''öngörülebilirlik'' ilkelerini esas almaya devam edeceklerini söyledi.
Atatürk'ün, ''Yurtta sulh, cihanda sulh'' ilkesine uygun olarak, Türkiye'nin tarihi ve stratejik konumu gereği, güçlü bir milli savunma sistemine sahip olmasının temel politikaları olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
''Bu anlayışla hem milli savunma sanayimizi güçlendirme çalışmalarına ağırlık verilmiş, hem de Türk Silahlı Kuvvetlerinin her türlü ihtiyacının zamanında karşılanmasına öncelik verilmiştir.
Savunma sanayimizin uluslararası etkinliği de artırılmış, askeri hücumbot ve gemiler, silah, diğer savunma araç-gereçleri ile komuta kontrol ve elektronik harp sistemleri ihracatımız 350 milyon dolara çıkarılmıştır. Türkiye, bu dönemde, güçlü ordusu ve savunma sanayiyle başta NATO, AB ve BM organizasyonları içinde birçok ülkede barışın korunması ve güvenliğin sağlanması misyonu çerçevesinde önemli roller üstlenmiştir. 
Türkiye'nin gücünü her türlü şart ve coğrafyada hissettirecek, hem konvansiyonel hem de asimetrik muharebeleri icra edebilecek, caydırıcılığı, beka kabiliyeti ve muharebe gücü yüksek bir savunma sistemi ve gücünün oluşturulması ana hedefimiz olmuştur. Olmaya devam edecektir.''

-''KAYIP YILLAR''-
Başbakan Erdoğan, verimsiz koalisyon yapıları ile geçen 1990'lı yılların, ülkenin ''kayıp yılları'' olduğunu savunarak, 1994, 1999 ve nihayet 2001 krizi ile anılan bu yılların; büyümenin durduğu, enflasyonun, faizlerin ve borç yükünün hızla yükseldiği, işsizliğin arttığı, yolsuzlukların makro dengeleri sarsacak boyutlara yükseldiği, halkın geleceğe dair umutlarını kaybettiği, uluslararası alanda itibarın yitirildiği yıllar olduğunu söyledi.
AK Parti iktidarının göreve başladıktan hemen sonra, siyasi istikrarın hızla güçlendiğini, seçimlerden önce tüm ayrıntılarıyla ilan ettikleri çok kapsamlı bir ekonomik programın uygulanmaya başladığını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''2003-2007 dönemi Cumhuriyet tarihimizin en parlak dönemlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir. Bu dönemde Türkiye, gelişen ülkeler arasında 'yükselen yıldız' olarak adlandırılmış, bir 'başarı örneği' olarak tüm dünyada övgüyle anılır olmuştur. Hükümetimizin tüm politikalarının ve yönetim anlayışının ekseninde 'güven' kavramı vardır.
Ekonomi alanında elde ettiğimiz tarihi başarıların en önemli sebebi de ülkemizde oluşturduğumuz güven ortamıdır. Hükümetimiz, ekonomi politikalarında, 'şeffaflık', 'süreklilik', 'tutarlılık' ve 'öngörülebilirlik' ilkelerini esas almaya devam edecektir. İktidarımız, yapacaklarını ve ortaya çıkan sonuçları, ilgili tüm taraflarla son derece şeffaf bir biçimde paylaşmakta ve bunun yararlarını yaşayarak görmektedir.
Politikaların tüm unsurlarının birbiriyle tutarlı olmasına özen göstermekte, bütün uygulamaların ortak hedeflere ulaşma yönünde gerçekleşmesini sağlamaktadır.Akşamdan sabaha politika değiştirmemekte, uygulamalarda süreklilik sağlayarak halkımız ve ekonomik karar alıcılar için güvenilir bir ortam oluşturmaktadır.Ulusal ve uluslararası yatırımcıların Türkiye'yi bir yatırım yeri olarak tercih etmesinde; yatırımların, ekonomik büyümenin ve böylece istihdamın artmasında önemli bir rol oynayan AB hedefi, ekonomimizin geleceğini güçlü bir çerçeveye oturtmaktadır.''

-''TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER''-
Başbakan Erdoğan, sağlıklı ve işleyen bir piyasa ekonomisinin, güçlü ve yerleşik bir demokratik temel üzerinde inşa edilebileceğine dikkati çekerek, ''Temel hakların korunuyor olması, temel özgürlüklere saygı duyulması, hukuk devletinin bütün kuralları ve kurumları ile varlığı, sürdürülebilir bir ekonomik kalkınmanın ana dinamiğini oluşturur'' diye konuştu.
Bu gerçeği başından itibaren gören Hükümetin, başarıyla uyguladığı ekonomik programını, demokratikleşme çabaları ile bütünleştirmeye ve bu iki süreci birbirini tamamlayan unsurlar olarak görmeye devam edeceğini kaydeden Erdoğan, çağdaş normlara dayalı olarak işleyen bir hukuk düzeninin, ekonomik kalkınmanın ön şartları arasında yer aldığını vurguladı.
Can ve mal güvenliğini sağlayan, keyfiliğe kapalı, günübirlik tartışmaların ve siyasi etkilerin üstünde bir hukuk sisteminin, ekonomik faaliyetlerin güven ve öngörülebilirlik içinde yürütülmesini sağlayacağını bildiren Erdoğan, şöyle konuştu:
''Sosyal refahtaki artışın kalıcı bir şekilde devamı ise mal ve hizmet sektörlerindeki rekabet ortamını iyileştirmek ve böylece verimliliğin artmasını sağlamak ile mümkündür. Rekabet ortamının iyileştirilmesindeki en önemli konulardan birisi, devletin ekonomik faaliyetlerden çekilmesi, düzenleme ve denetleme fonksiyonlarına ağırlık vermesidir.
Bu çerçevede, hükümetimiz, özelleştirme uygulamalarını sadece kamu için bir gelir kaynağı olarak görmemekte, üretimdeki verimliliğin ve istihdamın artmasını sağlayacak önemli bir politika aracı olarak değerlendirmektedir. Ekonomimiz dışa açılıp uluslararası piyasayla çok daha iyi bir şekilde entegre oldukça, halkımızın refahı da artacaktır.''

-KÜRESEL SERMAYE-
Erdoğan, uluslararası bilgi birikimi ve teknoloji getiren, rekabet gücünü artıran, dış denge açısından önemli bir finansman kaynağı oluşturan, yeni pazarlara açılımı sağlayan ve en önemlisi istihdamı artıran uluslararası doğrudan yatırımların Türkiye'ye artan oranlarda gelmesini sağlamanın temel hedeflerinden olduğunu ifade ederek, ''Küresel sermayenin özellikle mal ve hizmet üretimine yönelik yeni yatırımlara yönelmesi için gerekli ortam oluşturulacaktır'' dedi.

-MALİ DİSİPLİN-
Başbakan Erdoğan, ekonomik programlarının temel unsurlarından birinin de mali disiplin olduğunu vurgulayarak, ''AK Parti iktidarı her yıl arka arkaya ilan ettiği bütçe hedeflerini tutturmuştur. Programımızın bir diğer unsuru ise Merkez Bankamızın bağımsızlık ilkesi çerçevesinde uyguladığı para politikalarıdır'' diye konuştu.
Para politikalarının temel önceliğinin fiyat istikrarı olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:
''AK Parti iktidarı döneminde enflasyonla mücadelede büyük başarılar elde edilmiştir. Türkiye'ye sermaye girişinin ve çıkışının serbest olması, ekonomik programımızın bir diğer temel unsurudur. Açık bir ekonomik yapı başarımızın temel faktörlerindendir. Programımızın bir diğer unsuru ise 'serbest kur rejimidir'. Kurun piyasa şartlarında oluşması, ekonomimizin iç veya dış şoklardan daha az etkilenmesini sağlamaktadır. AK Parti iktidarı, gerçekleştirdiği yapısal reformlarla, ekonomide elde ettiği başarılara kalıcı bir zemin hazırlamıştır.
Türkiye ekonomisini iç ya da dış etkilere karşı çok daha korunaklı bir yapıya kavuşturmuştur. Ekonomik programda öngördüğü kamu sektörü, finans sektörü ve sosyal güvenlik gibi alanlarda pek çok reformu tamamlamıştır. Hükümetimiz önümüzdeki dönemde de yapısal reformlara kararlılıkla devam edecektir. Ekonomimiz, 2002 yılından bu yana kesintisiz olarak ilk defa 21 çeyrek boyunca büyüme kaydetmiştir. 2003-2006 yılları arasında ortalama büyüme oranı yüzde 7.3 olmuştur. 2002 yılında 181 milyar dolar seviyesinde olan milli gelirimiz, 2.2 kat artarak 2006 yılında 400 milyar dolara yükselmiş ve ülkemiz dünyanın 17. büyük ekonomisi haline gelmiştir.
Kişi başına milli gelir 2002'de 2.598 dolar iken 2006 sonu itibarıyla 5.477 dolara yükselmiştir. 2013 yılı için hedefimiz 800 milyara yaklaşan bir milli gelire ulaşmak, kişi başına geliri 10.000 dolara çıkarmaktır. Ekonomide hızlı bir büyüme sağlanırken, eş zamanlı olarak enflasyon düşürülmüştür. Vatandaşımızın cebindeki parayı durduğu yerde eriten enflasyon, temmuz 2007 sonunda son 38 yılın en düşük oranına inmiş, yüzde 6.9 olmuştur.''

-''MAKRO DÜZEYDEKİ YAPISAL REFORMLAR''-
Erdoğan, hükümetlerinin enflasyonu kalıcı, hızlı ve adaletli bir kalkınma sürecinin önündeki en önemli engel olarak gördüğünü belirterek, ''Enflasyonu tek haneli seviyelere getirmekle yetinemeyiz. Yeni dönemdeki hedefimiz fiyat istikrarını sağlayıp kalıcı hale getirmektir. Ekonominin genelindeki fiyat artışları, iktisadi kararlar alınırken ihmal edilebilir seviyelere kalıcı olarak ininceye kadar bu mücadeleye devam edeceğiz'' diye konuştu.
Bunu gerçekleştirirken operasyonel bağımsızlığını koruyacakları Merkez Bankasına, uygulayacakları maliye politikasıyla destek vereceklerini bildiren Erdoğan, ayrıca, gerek makro düzeydeki yapısal reformlar, gerekse mal ve özellikle hizmetler sektöründe rekabeti artırıcı mikro reformlar yoluyla enflasyonun düşük, tek haneli seviyelere inmesi için çalışacaklarını söyledi.

-''ENFLASYON HEDEFLEMESİ...''-
Erdoğan, ''enflasyon hedeflemesi'' rejimini geliştirmeye devam edeceklerini bildirerek, şöyle konuştu:
''AK Parti iktidarı, Türk parasına itibarını yeniden kazandırmış, başarılı bir operasyonla liradan altı sıfır atılmıştır. 2009 yılında ise 'Yeni' ibaresi kaldırılacak ve paramız yeniden Türk Lirası adını alacaktır. Dünyaya açılan ve özgüveni yükselen ülkemizin dış ticaret hacmi de çarpıcı bir büyüme göstermiştir. 2002-2006 döneminde dış ticaret hacmimiz 87 milyar dolardan 223 milyar dolara yükselmiştir. İhracatımız 2002 yılında 36 milyar dolar seviyesinde iken, 2007 yılı Temmuz ayı itibarıyla 12 aylık ihracat rakamı 97 milyar dolara ulaşmıştır. 2013 yılında ihracatımızın 200 milyar doları aşmasını bekliyoruz.
Cari açığın finansmanında doğrudan küresel yatırımların payı önemli ölçüde artış göstermiştir. Yıllarca ortalama 1 milyar dolar civarında seyreden doğrudan küresel sermaye yatırımları tam anlamıyla bir sıçrama göstermiş ve 2006 yılında 20.1 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. 2007 yılının ilk altı ayında ise doğrudan sermaye girişi 12 milyar dolara yaklaşmıştır. Merkez Bankası döviz rezervleri 2002 yılı sonunda 26.8 milyar dolar iken, 2007 yılı Ağustos ayında en yüksek tarihi seviyesine ulaşarak 70 milyar dolara yaklaşmıştır. Böylece ekonomimizin dış şoklara dayanıklılığı artmıştır.
Bütçe disiplini sağlanmış, kamu borçlarının çevrilme endişesi tarihe karışmıştır. 2002 yılında kamu açıklarının milli gelire oranı yüzde 12.6 iken, 2006 sonunda bu açık fazlaya dönüşmüş ve milli gelirin yüzde 3'ü civarında fazla verilmiştir.''

-''ÖZELLEŞTİRMELER DEVAM EDECEK''-
Program tanımlı faiz dışı fazlanın GSMH'ye oranının yüzde 6.5 seviyesine yükseltildiğini anlatan Erdoğan, 1985-2002 arasında 18 yılda yapılan özelleştirme tutarının sadece 8 milyar dolar olduğunu hatırlattı. 2003 yılından bugüne kadar yapılan özelleştirme toplamının 33 milyar dolara ulaştığını kaydeden Erdoğan, böylece kamunun ekonomideki ağırlığı azaltılırken özel sektörün rolünün artırıldığını söyledi. Başbakan Erdoğan, ''Önümüzdeki dönemde özelleştirme programımızı kararlılıkla devam ettireceğiz'' dedi.
Erdoğan, sadece gelecek 5 yılı değil, 2013 yılını ve Cumhuriyetin 100. yılı olan 2023 yılını da hedeflediklerini bildirerek, ''17 Nisan 2007'de açıkladığımız ve Türkiye'nin AB müktesebatına uyumu için 2013 yılına kadar uygulayacağımız program çerçevesinde, ekonomik değişim ve dönüşümü de kapsayan 200 kadar yasal düzenleme ve 600 kadar ikincil düzenlemeyi tamamlayacağız'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, 2023 yılında satın alma paritesine göre milli hasıla büyüklüğü bakımından Türkiye'nin dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer almasının ana hedefleri olduğunu söyledi.

-''MALİ DİSİPLİN ÖNEMLİ''-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kamu borç yükünün düşmeye devam etmesi, cari açığın kontrol altında tutulması ve enflasyonun daha da düşük oranlara çekilmesinin, ancak mali disiplinle mümkün olduğunu belirterek, ''Önümüzdeki dönemde, öncelikle istihdam üzerindeki yükler olmak üzere vergi oranlarını indirmeye devam edeceğiz'' dedi.
Erdoğan, toplam kamu net borç stokunun GSMH'ye oranının 2002 yılında yüzde 78 seviyesinde iken 2006 yılında yüzde 45 düzeyine gerilediğini bildirdi.
Borç stokunun kur ve faiz riskine karşı daha korunaklı bir yapıya kavuşturulduğunu anlatan Erdoğan, kamu borç yükünün düşmeye devam etmesi, cari açığın kontrol altında tutulması ve enflasyonun daha da düşük oranlara çekilmesinin, ancak mali disiplinle mümkün olduğunu söyledi.

-''KAYITDIŞI İLE MÜCADELE, ÖNCELİKLİ ALANIMIZ''-
''Önümüzdeki dönemde kamu borcunun milli gelire oranı daha da aşağı düşürülecektir'' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Mali disiplinin doğrudan ve en çarpıcı yansıması, borçlanma maliyetlerinde görülmüştür. Türk Lirası cinsinden iskontolu Devlet İç Borçlanma Senetlerinin (DİBS) faiz oranı, 2002 yılı Ekim ayında yüzde 64 iken, 2006 yılı Nisan ayında yüzde 14'e gerilemiştir. Son dönemlerde global piyasalardaki olumsuz gelişmelere rağmen, söz konusu faiz oranları 2007 Ağustos ayı itibariyle yüzde 17-19 aralığında seyretmektedir. Hükümetimizin hedefi, önümüzdeki dönemde nominal faizleri tek haneye indirmektir.''
Uygulanacak vergi politikalarının temel amacının; ekonomide kayıtdışılığın azaltılması, rekabet gücümüzün artırılması, daha basit, adil ve geniş tabanlı bir vergi sistemi kurmak olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Önümüzdeki dönemde, öncelikle istihdam üzerindeki yükler olmak üzere vergi oranlarını indirmeye devam edeceğiz. Damga vergisi başta olmak üzere, işlemler üzerindeki vergileri kademeli olarak kaldıracağız. Vergi politikalarında öngörülebilirliği artıracak, vergi mevzuatını sadeleştireceğiz'' diye konuştu.
Hükümetinin, kayıtdışılığı, işletmelerin verimliliğini azaltan, büyümesini engelleyen ve rekabet edebilirliğini azaltan bir sorun olarak gördüğünü vurgulayan Erdoğan, önümüzdeki dönemde kayıtdışılıkla mücadelenin, öncelikli alanlarından biri olacağına işaret etti.
''Uygulamaya konulan ve bankacılık sektörünü yeniden yapılandırmayı amaçlayan program ile sektörün kırılganlığının giderilmesine yönelik önemli gelişmeler sağlandığını kaydeden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Sağlıklı bir bankacılık sisteminin reel kesim ve ekonomik büyüme için ne kadar önemli olduğunu bilen hükümetimiz, önümüzdeki dönemde, bir yandan sektördeki rekabet ortamının gelişmesi, diğer yandan reel kesimin bankacılık sisteminden daha fazla faydalanabilmesi için gerekli her türlü önlemi zamanında ve kararlılıkla almaya devam edecektir. Sanayi politikamızın temel hedefi, rekabet gücümüzü verimlilik ve teknolojik yenilik ekseninde artırmak, özel sektör öncülüğünde dışa dönük bir yapı içinde sürdürülebilir kalkınmayı sağlamaktır. Bu hedefe, piyasa koşullarında ve taraf olduğumuz uluslararası anlaşmaları gözeterek ulaşacağız.
Ülkemize döviz kazandıran, çok sayıda insanımıza aş ve iş imkanı sunan turizm sektörü, AK Parti iktidarı döneminde hızla büyümüş ve dünyayla rekabet edebilir en önemli üstünlük alanlarımızdan birisi haline gelmiştir.''
Erdoğan, Türkiye'nin dünya çapında bir marka olması hedefi doğrultusunda yapılan çalışmalarla, ülkeye gelen turist sayısı ve gelirlerde önemli artışlar olduğuna dikkati çekerek, ''2006 yılında ülkemize gelen turist sayısı 19 milyona yükselirken, turizm gelirlerimiz yaklaşık 17 milyar dolar olmuştur. 2013 yılında turizm gelirlerimizin 40 milyar dolara yaklaşmasını hedefliyoruz'' dedi.

-''ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARININ GELİŞTİRİLMESİ...''-
Enerji politikalarına da değinen Başbakan Erdoğan, rekabetin oluştuğu şeffaf bir serbest piyasa mekanizması ile artan nüfusun ve hızla gelişen ekonominin enerji ihtiyacının sürekli, kaliteli, güvenli ve uygun maliyetlerle temin edilmesi gerektiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Enerji politikamızda ana unsur, enerji arz güvenliğidir. Elektrik üretim ve dağıtımında özel sektör katılımının sağlanması, rekabetin oluştuğu işleyen bir piyasanın oluşturulması, tedarikçi ülkelerin çeşitlendirilmesi ve enerji üretiminde azami oranda iç kaynak kullanarak ithalata bağımlılığın azaltılması temel önceliklerimizdir. Bütün dünyada enerji ve özellikle elektrik fiyatları hızla artarken, yukarıda sayılan tedbirler sayesinde, iktidarımız döneminde, konutlarda tüketilen elektriğe hiç zam yapılmamıştır. Ayrıca sanayide tüketilen elektriğin fiyatında yüzde 5 indirim yapılmıştır. Doğalgazdan faydalanan il sayısı 9'dan 47'ye çıkarılmıştır. Yeni dönemde doğalgazı tüm şehirlerimize yaygınlaştırmayı planlıyoruz.
Önümüzdeki dönemde enerji sektöründe; yatırımcıya, tüketiciye ve ilgili kesimlere güven veren, belirsizlik içermeyen bir ortam oluşturulacaktır. Düzenlenmiş işleyen piyasa yapısını oluşturmak için başlatılmış olan çalışmalar hızla tamamlanacak, öngörülebilirlik sağlanacak ve özel sektörün yatırım yapmasının önündeki engeller kaldırılacaktır. İktidarımız döneminde tamamladığımız Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı örneğinde görüldüğü gibi, bölgemizde bulunan petrol, doğalgaz ve elektrik gibi enerji kaynaklarının uluslararası pazarlara ulaştırılmasında daha fazla rol üstlenerek, ülkemizin jeo-stratejik konumu güçlendirilecektir.
Hazar Bölgesi ve Ortadoğu gaz rezervlerini Avrupa pazarlarına ulaştırmayı öngören Türkiye-Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya (NABUCCO) Doğal Gaz Boru Hattı Projesi'nin gerçekleşmesi için çabamız sürdürülecektir. Avrupa elektrik sistemine ülkemiz elektrik sisteminin entegrasyonuna yönelik çalışmalar en kısa sürede tamamlanacaktır. Ayrıca Türkiye, Yunanistan ve İtalya (Güney Avrupa Hattı) arasında, yılda 12 milyar metreküp kapasiteli Doğalgaz Boru Hattı ile elektrik iletim hattı devreye yakında alınacaktır. Bu çalışmaların tamamlanmasıyla, ülkemiz enerji geçişi konusunda önemli bir altyapıya kavuşacağı gibi, kendi arz güvenliği açısından da avantajlar elde edilecektir.''
Alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesi için de çalışılacağını bildiren Başbakan Erdoğan, ''Yenilenebilir enerji kaynaklarından azami şekilde istifade etmek ve uygulamaları yaygınlaştırmak için yapılan çalışmalara devam edilecektir. Enerji kaynaklarımıza nükleer enerjinin de eklenmesi için gerekli hukuki çalışmalar hızla sonuçlandırılacak, özel sektörün bu alandaki yatırımları desteklenecektir'' diye konuştu.
''Önümüzdeki dönemde ülkemizin altyapı ihtiyacının, ekonomik ve sosyal gelişmeyi hızlandıracak şekilde karşılanması esas olacaktır'' diyen Erdoğan, ''Bu nedenle AK Parti iktidarı, göreve geldiğinde ilk iş olarak ulaşım sistemlerinin dengeli bir şekilde gelişimini sağlayacak bir Ulaştırma Ana Plan Stratejisi hazırlamıştır. Bu planda hedef gelecek 10 yıl için; kara, deniz, demiryolu ve hava taşımacılığının birbirine paralel gelişimini sağlamak, gerçekleştirilecek projelerle deniz ve hava taşımacılığı ile demiryolu öncelikli olmak üzere tüm ulaşım türleri arasındaki dengeyi sağlamaktır'' dedi.
İktidarları döneminde Cumhuriyet tarihinin en uzun bölünmüş yol ağı yapıldığını, 2002 sonu itibariyle bölünmüş yol ağı toplam 4.326 km. iken, sadece 4,5 yıllık dönemde 6.700 km. yeni bölünmüş yol ağı tamamladığını anlatan Erdoğan, hedeflerinin, bölünmüş yol ağının toplam uzunluğunu 15 bin km'ye çıkarmak olduğunu söyledi.

-''ATILIMLAR ARTARAK SÜRECEK''-
Demiryollarına dönemlerinde yapılan yatırım miktarının, son 40 yılda yapılanın üzerinde olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
''Demiryollarında; hızlı tren çağını başlatmak, mevcut sistemi yenilemek, yeniden yapılanmayı sağlamak, özel sektörün dinamizmini demiryollarına aktarmak, işletmelerin tedarik sürecine değer katan bir anlayışa geçmek, ana hedef olarak belirlenmiştir. Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, İstanbul-Ankara-Sivas, Ankara- Afyonkarahisar-İzmir koridorlarından oluşan ağ üzerinde hızlı tren çalışmaları süratle devam etmektedir. Ankara-İstanbul arasında seyahat süresini 3 saate indirecek hızlı tren projesine büyük önem veriyoruz. Ankara-Eskişehir etabı bitti. Test çalışmaları devam ediyor. Eskişehir-Köseköy etabının ihalesi yapıldı. Sadece ülkemizin değil dünyanın da önemli projelerinden biri olan Marmaray projesini hayata geçiriyoruz. Önümüzdeki dönemde demiryolu ağını daha da geliştirmeyi planlıyoruz.
Günümüzün en hızlı ulaşım sektörü olan havacılık, iktidarımız döneminde çağ atlamıştır. İç hatlarda tekel kaldırılmış, uyguladığımız teşvikler sayesinde özel şirketlerin yurdun her tarafına tarifeli sefer yapması sağlanmıştır. Bunun sonucu olarak, 2002'de 8,5 milyon olan iç hat yolcu sayısı 29 milyona ulaşmıştır. 2002'de toplam yolcu sayısı 33,5 milyondan 2006 sonunda 62 milyona yükselmiştir. Başkentimiz başta olmak üzere, birçok ilimiz modern terminal binalarına kavuşturulmuştur. Yeni dönemde, havacılıkta başlattığımız serbestleşme politikası, dış hatları da kapsayacak şekilde yaygınlaştırılacaktır. Denizcilik sektörü de iktidarımız döneminde altın çağını yaşamış, bir çok proje hayata geçirilmiştir. Özellikle gemi inşa sanayiinde büyük atılımlar yapılmış; Türkiye, sayılı gemi üreticisi ülkeler arasına girmiştir. Bu sektörlerdeki atılımlar artarak devam edecektir.''
İktidarları döneminde kırsal kalkınma programının uygulanmaya konulduğunu, ilk kez bir Kırsal Kalkınma Stratejisi'nin hazırlandığını bildiren Erdoğan, bu strateji doğrultusunda kırsal kesimde iş imkanlarını çeşitlendirmek ve gelir düzeyini yükseltmek için kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi projelerinin uygulamaya konulduğunu, AB fonlarından yararlanmak için Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu kurulduğunu bildirdi.
Köylerin ve beldelerin altyapısını tamamlamak için KÖYDES ve BELDES projelerine 2 yılda toplam 4,5 milyar YTL'nin üzerinde bir kaynak tahsis edildiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, ''2005 ve 2006 yıllarında toplam 11.706 içme suyu projesi, 24.280 km. asfalt yol, 32.023 km. stabilize ve ham yol yapılmıştır. 2007 yılı sonu itibariyle; 21.000 içme suyu projesi, 50.000 km. asfalt yol, 45.000 km. stabilize ve ham yol tamamlanmış olacaktır. Bu dönemde, KÖYDES projesi kapsamında köylerimizin elektrik altyapı sorunları çözülecektir. Önümüzdeki dönemde yol ve sudan sonra KÖYDES projesinde enerji öne çıkacaktır.''

-''REKABET GÜCÜNÜ ARTIRMAK...''-
Tarım sektörünün rekabet gücünü artırmak, sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak ve orta vadede uygulanacak politikaları net olarak ortaya koymak için Tarım Stratejisi Belgesi hazırlandığını, Tarım Çerçeve Kanunu başta olmak üzere tohumculuk, depoculuk, toprak ve arazi kullanımı, tarım sigortası, organik tarım, üretici birlikleri ve kırsal kalkınmayı destekleme alanlarında gerekli yasal düzenlemelerin yapıldığını anlatan Erdoğan, ''Önümüzdeki dönemde bu düzenlemelerin hayata geçirilmesine büyük önem verilecektir'' diye konuştu.
Petrol fiyatlarında meydana gelen artışın üreticiye yansıtılmaması için çiftçilerimize ilk defa mazot desteği verilmeye başlandığını hatırlatan Erdoğan, bu desteğin, önümüzdeki dönemde de devam edeceğini vurguladı.
Başbakan Erdoğan, yeni dönemde tarımsal kredi faizlerinin daha da düşürüleceğini, tarımsal kredilerin verilmesine yaygınlaştırılarak devam edileceğini belirterek, ''Tarım Bakanlığı, Hazine ve Ziraat Bankasının müşterek olarak başlattığı yağmurlama-damlama ile sulama projeleri yaygınlaştırılacaktır. Tarım alanlarındaki en yeni bilgi birikimini çiftçimizin ayağına götürmek amacıyla 2.500 ziraat mühendisi ile veteriner hekimin 20 bin köye hizmet verecek şekilde merkez köylerde istihdamı ve ikameti sağlanmıştır. Önümüzdeki dönemde bu tarım danışmanlarının sayısı 10 bine çıkarılacak ve bütün köylerimize hizmet vermeleri sağlanacaktır'' dedi.
İthalatta önemli bir yer tutan yağlı tohumlar başta olmak üzere arz açığı olan ürünlere yönlendirme teşvikleri uygulanacağını, pilot uygulaması başlatılan havza bazlı teşvikleri ülke geneline yaygınlaştıracaklarını, pazar garantili sözleşmeli üretimi yaygınlaştıracak tedbirler alacaklarını bildiren Erdoğan, hayvancılık sektöründe büyük bir potansiyele sahip olan Türkiye'nin rekabet gücünü artırmak için başlatılan zihniyet devriminin kararlılıkla sürdürüleceğini vurguladı.

-''EKONOMİK VE SOSYAL YAPIMIZIN OMURGASI''-
''Küçük ve orta ölçekli işletmeler ile esnaf ve sanatkarımız, ekonomik ve sosyal yapımızın omurgasını teşkil etmektedir'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu kesimin güçlenmesini hayati derecede önemsiyoruz. İktidarımız döneminde, devletin borçlanma gereğindeki azalmaya paralel olarak, özel bankacılık ve finans sistemi küçük girişimcilere daha geniş imkanlar sunmaya başlamıştır.
Halk Bankası esnaf ve sanatkar kredileri 2002 yılında 154 milyon YTL iken, yaklaşık 17 kat artarak Ağustos 2007 itibariyle 2,6 milyar YTL'ye yükselmiştir.KOBİ kredileri ise 2002 yılında 347 milyon YTL iken, Ağustos 2007'de 5,7 milyar YTL'ye yükselmiştir. 2002 yılında sadece 63 bin işletme bu imkânlardan yararlanmışken, 2007 yılında yaklaşık 600 bin işletme yararlanır hale gelmiştir. Ziraat Bankası KOBİ kredileri 2002 yılında 22 milyon YTL iken rekor seviyede bir artışla 80 kat artarak, Ağustos 2007 itibariyle 1,8 milyar YTL seviyesine ulaşmıştır. Esnaf ve sanatkarlara kullandırılan kredilerin faiz oranları yüzde 47'den yüzde 13'e indirilmiştir.
Önümüzdeki dönemde, modern teknolojiyi takip edememeleri nedeniyle rekabet güçleri azalan KOBİ'lerin müşterek yatırımları kümelenme yaklaşımı çerçevesinde desteklenecek, OSB yönetimlerinin kümelenmede önemli rol üstlenmeleri sağlanacaktır. Girişim sermayesi, kredi garantisi gibi uygulamaların gelişmesi desteklenecek, KOBİ'lerin finansman imkanlarının çeşitlendirilmesi sağlanacaktır. Teknoloji Geliştirme Bölgelerine yatırım kredisi faiz desteği sağlanarak Ar-Ge çalışması yapan KOBİ'lerin sayısı artırılacaktır. Geleneksel sektörlerde faaliyette bulunan firmalarımızın markalaşma çalışmalarıyla eşzamanlı olarak teknik altyapısından insan kaynaklarına, yönetişim sistemlerinden marka yönetimi ve pazarlamaya kadar, tüm yeteneklerini uluslararası standartlara ulaştırarak rekabet güçlerini artıracağız.
Bu amaçla kümeleme politikaları oluşturularak halihazırda ülkemizde doğal olarak oluşmuş KOBİ kümelerinin sektörel kümeler halinde örgütlenmesini özendireceğiz.''

-''SSK İŞVEREN PRİM ORANI KADEMELİ OLARAK İNDİRİLECEK''-
Başbakan Erdoğan, ''Önümüzdeki dönemde SSK işveren prim oranı, 2008 yılında beş puan ile başlamak üzere kademeli olarak indirilecektir. İşverenlerin zorunlu özürlü istihdamında SSK işveren prim tutarı Hazine tarafından karşılanacaktır. Şirket kurma ve kapatma ile ilgili maliyetler düşürülecektir'' dedi.
''Hükümetimiz, odağında insan ve insana ait değerler olan bir siyaset anlayışına sahiptir'' diyen Erdoğan, ''Politikalarımızda insanımızın adalet ve kalkınma taleplerine cevap vermek, milletin tercihlerini siyasete taşımak temel ilkemizdir. Anayasamızda ifadesini bulan ve devletimizin temel vasıflarından olan 'sosyal devlet' ilkesini en kapsamlı ve etkili şekilde hayata geçirmek, vatandaşlarımızın her konuda hizmetinde olma anlayışımızın gereğidir. Bu inanç ve kararlılıkla iktidarımız döneminde sosyal politikalara özel bir önem ve ağırlık verilmiştir'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, iktidarları döneminde iyileşme trendine giren gelir dağılımının daha dengeli hale geleceğini, sosyal güvenlik-sosyal yardım-sosyal hizmet şemsiyesi merkezli bir organizasyonla bütün vatandaşları kapsayacağını söyledi.
Eğitim ve sağlık gibi temel insan hakkı olduğuna inandıkları hizmetlerin daha çağdaş bir kimlik kazanacağını belirten Erdoğan, ''Ekonomik güçlenmemize paralel olarak yeni dönemde, insanımızın hayat standardını yükseltecek sosyal harcamalara daha fazla kaynak ayırabileceğiz. Yeni dönemimiz, sosyal yapımızı her boyutuyla güçlendirme politikalarını artırdığımız bir dönem olacaktır'' dedi.

-''EN BÜYÜK PAY, YİNE EĞİTİME AYRILACAK''-
Göreve geldikleri günden beri, eğitimi en temel sorun olarak gördüklerini, altyapı, erişim ve kalite sorunlarının üzerine ısrarla gittiklerini belirten Erdoğan, bu çerçevede, insan kaynağı niteliğinin yükseltilmesi ve beşeri sermayenin çağdaş standartlara ulaştırılması amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı bütçesini yüzde 186 oranında artırdıklarını kaydetti.
''Önümüzdeki dönemde de kamu harcamalarında en büyük pay, yine eğitime ayrılacaktır'' diyen Erdoğan, 7 yaşını eğitime başlamak için çok geç bir yaş olarak gördüklerini, iktidara geldiklerinde yüzde 11 olan okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranını, yüzde 25'e çıkardıklarını, yeni dönemde bu oranı yüzde 50'ye yükselteceklerini açıkladı.
Eğitim altyapısını iyileştirmek için tüm imkan ve kaynakların seferber edilerek 110 bin yeni derslik yapıldığını bildiren Erdoğan, okullara 550 bin bilgisayar dağıtıltığını, özel bilişim ve teknoloji sınıfları oluşturulduğunu, bunlar için ADSL internet bağlantıları kurulduğunu kaydetti.
Okula gidemeyen veya gönderilmeyen kız çocuklarına yönelik ''Haydi Kızlar Okula'' kampanyası ile yaklaşık 250 bin kızın okula kazandırıldığını belirten Erdoğan, ailesi düşük gelirli olan yaklaşık 1,6 milyon çocuğun okula devamı şartı ile ailelerine eğitim ihtiyaçlarını karşılamak üzere düzenli yardım yapıldığını bildirdi.
Hükümetin, özellikle ilköğretim ve ortaöğretimi, bilgi yüklemeden ziyade öğrencilere temel beceriler edinme, analiz ve sentez yapabilme, düşünebilme, sorgulama, sağlam bir karakter kazandırma dönemi olarak gördüğüne dikkati çeken Erdoğan, bu dönemi, aynı zamanda öğrencinin kendisi ve çevresiyle uyumlu, sosyal ve kültürel değerler ile toplumsal aidiyet duygusunu kazanacağı bir kimlik oluşturma aşaması olarak görüldüğünü ifade etti.

-''HEDEF; SINIFLARDA 30 ÖĞRENCİ...''-
Cumhuriyet tarihinde ilk defa AK Parti iktidarı döneminde, ilköğretim ve ortaöğretimdeki her çocuğa ücretsiz ders kitabı verilmeye başlandığını anımsatan Erdoğan, ''Yeni dönemdeki en öncelikli hedeflerinin; derslik, altyapı, öğretmen ve donanım gibi zaten büyük oranda çözülen erişim sorunlarını sıfıra indirmek, eğitim kalitesini artırmak'' olduğunu söyledi.
Önümüzdeki dönemde hedeflerinin ilköğretimde yüzde 100, mesleki ve teknik eğitim dahil olmak üzere ortaöğretimde yüzde 90 okullaşmayı gerçekleştirmek olduğunu ifade eden Erdoğan, ''İlk ve ortaöğretimde tekli öğretime geçmek kaydıyla, hedefimiz sınıflarda azami 30 öğrencinin eğitim görmesini sağlamaktır. Bu dönem başlattığımız bilgi ve iletişim teknolojilerini eğitimde yaygın olarak kullanma çalışmalarına, önümüzdeki dönem aynı hız ve kararlılıkla devam edeceğiz. İnternetin bağlanmadığı okul, bilişim okuryazarı olmayan öğrenci bırakmayacağız'' diye konuştu.
İktidara geldiklerinde ortaöğretime devam eden öğrencilerin yüzde 28'i meslek okullarına kayıtlı iken, yapılan çalışmalar ve alınan tedbirler sonucu bu oranın yüzde 35'e çıkarıldığını kaydeden Erdoğan, bu oranın önümüzdeki dönem yüzde 50'ye yükseltileceğini bildirdi.

-''ÜNİVERSİTE SİSTEMİ, YENİLİĞE İHTİYAÇ DUYMAKTADIR''-
Başbakan Erdoğan, üniversitelerin, yenilikçi ve eleştirel bir bakış açısı ile bilgi üreten, bu bilgiyi yayan ve kaliteli insan gücü yetiştiren kurumlar olduğuna dikkati çekti.
Türkiye'deki üniversite sisteminin, yeniliğe ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Ülkemizdeki üniversite sistemi, bilgi ekonomisinin gerektirdiği kaliteli insan gücünün yetiştirilmesi, sosyal yapının güçlendirilmesi, eleştirel düşünce ve evrensel demokratik değerlerin yaygınlaştırılması gibi alanlarda toplumsal beklentileri karşılayabilmek için bir dizi yeniliğe ihtiyaç duymaktadır. Üniversitelerimizdeki nitelik ve kaynak sorununun çözümü, ancak katılımcı, hesap verebilir, özerk, sorumlu ve şeffaf bir yönetim anlayışıyla mümkündür.
Üniversiteler, bilimsel olarak özgür, idari olarak özerk ve finansal olarak mali kaynak üretebilen yapılara sahip olmalıdır. Yeni dönemde, üniversitelerimizin karşılaştığı sorunların ilgili paydaşların katılımı ile çözümüne öncelik verilecektir. Üniversitelerimizin, yönetişim ve öğretimdeki farklılaşmaları ile temayüz etmeleri desteklenecektir.''
Erdoğan, ''Farklı insani, fiziki ve mali kaynaklara sahip olan üniversitelerin, tek tip ve tek merkezli yönetim anlayışı yerine; küresel rekabete katılabilen, dünyaya açık ve Türk toplumunun beklentilerini karşılayan dinamik kurumlar haline gelmesinin'' sağlanacağını ifade etti.
Üniversitelerdeki öğrencilerin eğitimlerini daha rahat şartlarda sürdürmeleri için yurt kapasitelerinin artırıldığını, öğrenci burslarının 45 YTL'den 150 YTL'ye çıkarıldığını kaydeden Erdoğan, yeni dönemde, yurtların kalitesinin daha da iyileştirileceğini, burs miktarlarının artırılacağını söyledi.

-SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI...-
Daha kaliteli, daha adil ve daha kolay ulaşılabilir sağlık hizmeti sunma yolunda hayal edilemeyen başarıların sağlandığını kaydeden Erdoğan, vatandaşların sağlık hizmetlerine ulaşmasını zorlaştıran birçok engelin cesaretle ve kararlılıkla kaldırıldığını, sağlıktaki çarpık, hakkaniyetten uzak sistemi iyileştirmek üzere, kapsamlı bir Sağlıkta Dönüşüm Programının başarıyla yürütüldüğünü anlattı.
Başta SSK hastaneleri olmak üzere diğer kamu kurumlarının hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na devredildiğini anımsatan Erdoğan, artık her vatandaşın, üniversite hastaneleri ve özel hastaneler dahil, istediği her hastaneye gidebildiğini, tercih ettiği doktora muayene olabildiğini, ilaçlarını anlaşmalı serbest eczanelerden alabildiğini söyledi.
Sağlık hizmetlerinden faydalanmada vatandaşların Emekli Sandığı, SSK'lı, Bağ-Kur'lu gibi ayrımlara tabi tutulmasının sona erdirildiğini belirten Erdoğan, sağlık kurum ve kuruluşlarında sunulan sağlık hizmetlerinden alınan KDV oranının da yüzde 18'den yüzde 8'e düşürdüklerini kaydetti.
Çağdaş sağlık anlayışının temel unsurları arasında yer alan ''Aile Hekimliği'' uygulamasını başlattıklarına dikkati çeken Erdoğan, geleceğe dönük olarak büyük bir adım niteliğinde olan ve halen 11 pilot ilde başarıyla sürdürülen bu uygulamadan 9 milyon vatandaşın yararlandığını ifade etti.
Önümüzdeki dönemde ''Sağlıkta Dönüşüm Programını'' kararlılıkla sürdüreceklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Aile hekimliği uygulaması, bu dönemimizde ülke genelinde yaygınlaştırılacaktır. Bildiğiniz gibi, Genel Sağlık Sigortası sistemi geçen dönemde yasal ve kurumsal altyapısını tamamlamış, ancak bazı nedenlerle hayata geçirilememiştir. Zengin fakir ayrımı gözetmeden halkımızın tümünün sağlık hizmetlerinden aynı standartta faydalanacağı, yoksulların primlerinin devletimizce karşılanacağı, 18 yaşın altındaki çocuklarımızın tamamının sağlık güvencesi altında olacağı 'Genel Sağlık Sigortası' sistemi, 2008 yılında uygulamaya konulacaktır.''

-''SOSYAL YARALARI SARMAK, ÖNCELİKLİ HEDEFİMİZ''-
Erdoğan, Hükümetin en önemli önceliğinin ''gelecek kaygısı olmadan huzur içinde yaşamaları için tüm insanların kapsamlı ve etkin bir sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmalarının'' olduğunu kaydetti.
Geçen dönemde net asgari ücret 2002-2007 yılları arasında yüzde 128 oranında arttığını kaydeden Erdoğan, 2002 yılı sonunda net ele geçen asgari ücret 184 YTL iken, 2007 yılı ikinci yarısı için 419 YTL olarak belirlendiğini anımsattı.
2002 yılı sonunda 276 YTL olan SSK ortalama emekli aylığının, yüzde 95 artışla 2007 Ocak ayında 538 YTL'ye yükseltildiğini bildiren Erdoğan, Bağ-Kur'lu esnafın 2002 yılı sonunda ortalama emekli aylığının 261 YTL'den yüzde 117 artışla 2007 Ocak ayında 566 YTL'ye çıkarıldığını kaydetti.
Bağ-Kur'lu çiftçilerin 2002 yılı sonunda ortalama emekli aylığı 110 YTL'den yüzde 205 artışla 2007 Ocak ayında 335 YTL'ye çıkarıldığını bildiren Erdoğan, ''Ülkemizin imkanları ve kaynakları ölçüsünde büyümeye ve kalkınmaya paralel olarak iyileşmeler bütün toplumsal kesimlere yansıtılacaktır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Biz, 'kimsesizlerin kimsesi olacağız' diye yola çıktık. Çaresiz ve umutsuz tek bir insanımızın kalmaması için var gücüyle çalışmak ve insanımıza onurlu bir hayat imkanı sunmak hükümetimizin en temel amaçlarından biridir. 2002 yılında iktidar olduğumuzda, yılların ihmali ve yaşanan krizlerin sonucu artan yoksullaşmayı yenmek, açılan sosyal yaraları sarmak öncelikli hedefimiz olmuştur.
Yıpranan toplumsal yapımızı güçlendirmek, adeta çaresizlik içerisinde kalan vatandaşlarımızın yardımına ulaşmak ve tekrar insanımıza özgüven kazandırmak için ülkemizin bütün imkanlarını seferber ettik. Değişik bakanlıklarımızca vatandaşlarımıza ulaştırılan sosyal yardımların miktarı 2002 yılında 1,4 milyar YTL iken dönemimizde bu miktar hızla artırılmış ve 2006 yılında 5,7 milyar YTL'ye ulaşmıştır.''
Erdoğan, Hükümetin önümüzdeki dönemde, sosyal yardım ve destek politikalarını yeni bir yapılanma içinde daha güçlü ve etkin bir şekilde sürdüreceğini belirterek, özellikle en düşük gelir grubundaki ailelerin çocuklarının periyodik sağlık hizmeti alması ve eğitime devamlarını sağlamak için annelere yapılan her çocuk için aylık ödemelerin sürdürüleceğini bildirdi.

-TÖRE VE NAMUS CİNAYETİNE, SIFIR TOLERANS-
Ailenin toplumun temel taşı olduğuna dikkati çeken Erdoğan, ''Bütün toplumsal değerler, bu temelin sağlamlığı ölçüsünde yükselir'' dedi.
Toplumsal dokunun güçlenmesi ve gelecek nesillerin emniyeti için toplumsal sorumluluk taşıyan bütün kurumlarla birlikte her zamankinden daha çok aile kurumuna ve aile değerlerinin korunmasına önem verileceğini belirten Erdoğan, ''Aile içi şiddet, töre ve namus cinayetleri ile mücadelede sıfır tolerans yaklaşımıyla hareket edilmektedir. Bu soruna karşı kalıcı ve gerçekçi bir çözüme ulaşılması için bir seferberlik başlatılmıştır. Kız çocuklarımızın ve kadınlarımızın eğitimin her kademesine daha fazla katılması ve toplumsal hayatın her alanında daha fazla rol alması için sürdürdüğümüz çalışmalarımız, yeni politikalarla güçlendirilecektir'' diye konuştu.
Kadın huzurevlerinin yaygınlaştırılacağını belirten Erdoğan, çocuk, genç, yaşlı ve özürlülere verilen hizmetlerin katlanarak arttığını bildirdi. Hükümet döneminde bu hizmetlerden yararlananların sayısında 2,5 kat, sağlanan ayni nakdi yardımlarda 9 kat artış sağlandığını kaydeden Erdoğan, ''Sevgi Evleri Projesi'' ile çocukların aile ortamına yakın şartlarda oluşturulan Sevgi ve Çocuk Evlerine taşınmaya başladığını söyledi.
2007 sonuna kadar çocukların yüzde 40'ının bu sıcak ortamlara kavuşacağını kaydeden Erdoğan, önümüzdeki dönemde de aile statüsünü geliştirmeye, aile kurumunu güçlendirmeye ve aile üyelerinin bir bütün olarak yaşam standartlarını yükseltmeye yönelik çalışmaların sürdürüleceğine değindi.
''Nitelikli, girişimci, özgüveni yüksek, milli ve manevi değerlerine sahip çıkan bir gençlik, ülkemizi hak ettiği yere taşıyacak temel varlığımızdır'' diyen Erdoğan, hükümetin bütün politikalarında gözeteceği önceliğin ''gençliğin her anlamda donanımlı, temel değerlere sahip çıkan bireyler olarak yetişmelerini temin etmek, onları zararlı alışkanlıklardan korumak ve istikbale güvenle bakmalarını sağlamak'' olduğunu bildirdi.

-ÖZÜRLÜLERİN SİGORTA PRİMİNİ HAZİNE ÖDEYECEK-
AK Parti iktidarı döneminde, bir reform niteliğinde olan Özürlüler Kanunu çıkarılarak, dünyadaki birçok ülkeye örnek olacak şekilde, toplumda özürlü bireylere hak ettikleri değerin verildiğini anlatan Başbakan Erdoğan, önümüzdeki dönemde, özürlüler konusunda yapılan reform niteliğindeki düzenlemelerin en iyi şekilde hayata geçirilmesinin sağlanacağını söyledi.
Özürlülerin toplumla bütünleşmeleri, refah seviyelerinin, huzur ve mutluluklarının artırılması için önümüzdeki dönemde de yeni düzenlemeler yapmaya devam edileceğini belirten Erdoğan, özürlü vatandaşların istihdamını artırmak amacıyla, özel sektörde çalışan özürlülerin sosyal sigorta primlerinin Hazine tarafından ödeneceğini bildirdi.
Hükümetin, ahlaki ve manevi değerlerin yaşatılması, milli dayanışma ve bütünleşmenin sağlanması için din hizmetlerini, önemli bir alan olarak gördüklerini ifade eden Erdoğan, iktidarlıkları döneminde din hizmetlerinin etkin bir şekilde yürütülmesi için Diyanet İşleri Başkanlığına her tür desteğin verildiğini söyledi.
Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığının, her türlü siyasi görüş ve düşünce karşısında özerkliğini koruyarak, dinin birleştirici ve bütünleştirici özelliğini, din kurumunun saygınlığını öne çıkardığını ve toplumun bütün kesimlerinin ortak kabul ve teveccühünü kazandığını ifade etti.

-''İSTİHDAM, TEMEL ÖNCELİĞİMİZDİR''-
''Artan nüfusumuza ve işsizlerimize istihdam imkanı oluşturmak temel önceliğimizdir'' diyen Erdoğan, sağladıkları güven ve istikrar ile hızlı, yüksek ve sürdürülebilir bir büyüme gerçekleştirildiğini, geçmiş krizlerin açtığı yaraların sarıldığını söyledi.
İstihdamı ve üretimi destekleyen bir anlayış içinde; kapsamlı bir teşvik yasası uygulamaya konduğunu, istihdam oluşturmanın dinamiği olan yatırımların canlandırıldığını, üretime dönük kapasite kullanım oranlarının artırıldığına dikkati çeken Erdoğan, ''İktidarımızın başladığı 2002 yılının sonundan günümüze, nüfusumuzda meydana gelen 4 milyon kişilik artışa rağmen, yeni işsiz oluşturulmadığı gibi, devralınan işsiz kişi sayısı azaltılmıştır. 2002 yılında yüzde 10,3 olan işsizlik oranı 2006'da yüzde 9,9'a gerilemiştir. Önümüzdeki dönem Hükümetimiz için uzun vadeli ekonomik gelişme ve kalkınma için sosyal politikaların merkeze alındığı bir dönem olacaktır. İstihdamın artırılması, daha fazla ve daha kaliteli iş imkanlarının oluşturulması için çabalarımız artarak devam edecektir'' diye konuştu.
2003 yılında yapılan 3 puanlık indirim sonucu, işsizlik sigortası prim oranının yüzde 7'den yüzde 4'e çekildiğini belirten Erdoğan, sosyal sigorta primine esas kazancın alt sınırının asgari ücrete eşitlendiğini, bir başka ifadeyle sanal asgari ücret uygulamasının sona erdirildiğini söyledi.

-PRİM ORANLARI-
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Önümüzdeki dönemde SSK işveren prim oranı, 2008 yılında beş puan ile başlamak üzere kademeli olarak indirilecektir. İşverenlerin zorunlu özürlü istihdamında SSK işveren prim tutarı Hazine tarafından karşılanacaktır. Şirket kurma ve kapatma ile ilgili maliyetler düşürülecektir. Esnek istihdam biçimleri artırılacak, esneklik-güvence ilişkisi korunacaktır. Önümüzdeki dönemde sadece mali yükler değil, istihdam üzerindeki idari ve yasal yükler de azaltılacaktır.
Çalışma hayatına ilişkin bürokratik formaliteler daha da basitleştirilecektir. Zorunlu istihdam uygulamalarında, işverenlerin işçi çalıştırmasını özendirecek düzenlemelere gidilecektir. İstihdam üzerindeki yüklerin hafifletilmesi için İş Kanununa göre açılması zorunlu birimler konusunda kolaylaştırıcı düzenlemeler yapılacaktır.''
Türkiye'de eğitim sistemi ile işgücü piyasası arasında yapısal bir uyumsuzluk bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, ''Bir yandan iş arayan çok sayıda insan, diğer taraftan aradığı nitelikte eleman bulamamaktan şikayet eden çok sayıda firma olması, bu yapısal sorunun çarpıcı bir göstergesidir. Özellikle ara insan gücü alanında ortaya çıkan bu tabloyu, sadece makro politikalarla değil, eş zamanlı olarak uygulamaya koyacağımız mikro politikalar ve reformlarla aşmak kararlılığındayız'' diye konuştu.
Mesleki eğitimde okul türü yerine program türünü esas alan ve programlar arasında kolaylıkla geçişlerin yapılabildiği esnek bir sistemin altyapısının kurulduğunu, önümüzdeki dönem bu sisteme geçileceğini belirten Başbakan Erdoğan, çıraklık eğitim merkezlerinin ve programlarının modernleştirilmesi, meslek liseleri ve meslek yüksek okullarının işgücü piyasası ile işbirliği içinde eğitim yapmalarının sağlanacağını ifade etti. 

-''TERÖR TEHDİDİNE KARŞI HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALDIK''-
Başbakan Erdoğan, Irak'ta istikrarsızlıktan beslenen terör tehdidine karşı her türlü önlemi en etkin bir şekilde aldıklarını ve alacaklarını vurgulayarak, ''Hiçbir komşu ülke toprağının, ülkemize yönelik terörist eylemler için bir üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz'' dedi.
Erdoğan, çevre, telekomünikasyon, çalışma hayatı, ekonomi, dış politika, AB ile ilişkiler gibi konularda yapacakları çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Türkiye İş Kurumunun, aktif işgücü programlarını etkin ve yaygın bir şekilde uygulayabilecek kapasiteye ulaştırılacağını belirten Erdoğan, ''Meslek Edin-İşin Hazır'', ''Gençler İşadamı Oluyor'', ''Kadın Girişimcilik'' gibi aktif işgücü programlarının uygulanmaya başlanacağını bildirdi.
Özel istihdam bürolarının açılmasının özendirileceğini belirten Erdoğan, İşsizlik Sigortası Fonunun, önümüzdeki dönem daha etkili kullanılacağını, kullanım koşullarının kolaylaştırılacağını ifade etti. Erdoğan, fon kaynaklarının, işsizlere verilecek desteklerin yanı sıra istihdamı artırmak amacıyla geliştirilecek projelerde de kullanılacağını vurguladı.

-KÜRESEL ISINMA-
Başbakan Erdoğan, vatandaşın yaşam kalitesini artırmak ve tüm ülkeye yaygınlaştırmanın, Hükümetin yeni dönemde öncelikli hedefi olacağını dile getirdi.
Anayasada yer alan, ''sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı'' nın, çevre politikalarının temelini oluşturduğunu ifade eden Erdoğan, ''Türkiye'yi, biyolojik çeşitliliğin korunduğu, doğal kaynakların sürdürülebilir kalkınma yaklaşımıyla yönetildiği, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını gözeten bir ülke yapmayı hedefliyoruz'' dedi.
Su kaynaklarının çok daha verimli bir şekilde kullanılmasına yönelik çalışmaların artarak devam edeceğini vurgulayan Erdoğan, bu çerçevede atıksu, katı atık, tehlikeli atık gibi çevre korumaya yönelik tesislerin yaygınlaşmasını sağlayacaklarını söyledi.
Erdoğan, geri dönüşüm çalışmalarına ağırlık vereceklerini, ağaçlandırma, erozyonla mücadele ve iyileştirme çalışmalarını hızlandıracaklarını, şehirlerin etrafındaki yeşil kuşak ormancılığını geliştirerek, daha yaşanabilir kentler oluşturulmasına katkıda bulunacaklarını anlattı.
Başbakan Erdoğan, küresel ısınmayla ilgili olarak daha önce başlatılan enerji, ulaştırma, tarım ve sanayi gibi sektörel alandaki çalışmalara ve ağaçlandırmalara kararlılıkla devam edeceklerini belirtti.

-''GÜVENLİ YAŞAM MEKANLARI OLUŞTURMA''-
TOKİ aracılığıyla yürütülen projelerle, hem kentsel dönüşüme öncülük edildiğini hem de tüm yurtta modern şehirlerin oluşumuna katkı sağlandığını anlatan Erdoğan, bugüne kadar toplam 280 bin konutun yapımına başlandığını söyledi. Erdoğan, bunların yaklaşık 140 bininin sosyal donatıları ve çevre düzenlemeleriyle tamamlandığını ifade etti.
Erdoğan, ''Önümüzdeki dönemde hedefimiz, tamamlanmış olan konut sayısını, sosyal donatılarıyla birlikte toplam 500 bine çıkartmaktır'' dedi. Doğal afetlere hazırlıkta güvenli yaşam mekanları oluşturmanın, temel öncelikleri olacağını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bu amaçla, ülke genelinde doğal afet riski taşıyan yerleşim yerlerimiz risk düzeyine göre önceliklendirilecek, bunlardan yeniden yerleşim gerekenlere TOKİ tarafından uygun koşullarda konut ve işyeri yapılacaktır. Güçlendirme ve rehabilitasyon ihtiyacı olanlara da yeni finansman modelleri geliştirilecektir.
Ayrıca İstanbul'da yürütülen depreme hazırlık çalışmaları daha hızlandırılacak ve denetimler artırılacaktır.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk kültür ve sanatının milli kimliğini koruyarak, evrensel platformlara taşınmasının, öncelikli hedefleri arasında olduğunu belirterek, ''Hükümetimiz, devletin kültür alanındaki rolünü, zengin ve rekabetçi bir kültür hayatının oluşması için ortam hazırlamak, kültür mirasını korumak ve geliştirmek olarak görür'' dedi.

-''SERBESTLEŞME HIZLANDIRILACAK''-
Başbakan Erdoğan, ekonomik büyümeye, sosyal gelişmeye, milletin yaşam düzeyinin yükselmesine ve sürdürülmesine olan stratejik etkisi nedeniyle bilim, teknoloji ve yeniliğin desteklenmesinin en temel önceliklerinden olduğunu vurguladı.
Gelecek dönemde hedeflerinin, Ar-Ge harcamalarının milli gelir içindeki payının, 2013 yılına kadar yüzde 2'ye yükseltilmesi olduğunu bildiren Erdoğan,bu payın en az yarısının özel kesim tarafından karşılanabilmesi için her türlü önlem alınacağını, gerekli idari ve hukuki ortamın hazırlanacağını kaydetti.
Geçen 5 yıllık dönemde, bilgi toplumuna dönüşüm yolunda çok hızlı bir değişim yaşandığına işaret eden Erdoğan, genişbant internet (ADSL) hizmeti başlatıldığını ve abone sayısının 4,4 milyona ulaştığını anlattı.
Erdoğan, 2002'de 4 milyon olan internet kullanıcı sayısının 2006'da 20 milyona ulaştığını, aynı dönemde bilgisayar sayısının da 4 milyondan 8 milyona çıktığını kaydetti. Erdoğan, 2002 sonunda 23 milyon olan cep telefonu kullanıcı sayısının, 2006 yılı sonunda 54 milyona ulaştığını vurguladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bilgisayar kullanımının yaygınlaşmasında, bu dönemde Türkiye'nin dünya birincisi olduğuna dikkati çekerek, ''Önümüzdeki dönemde telekomünikasyon pazarındaki serbestleşme hızlandırılacaktır. Elektronik haberleşme hizmetlerindeki yüksek vergi yükü, bütçe imkanları dahilinde tedricen makul seviyelere çekilecektir'' diye konuştu.

-''GÜVENLİK VE REFAH HALKASI''-
Türkiye'nin, dış politika gündemi ve sorumluluk alanları açısından çok yönlü ve çok boyutlu bir ülke olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
''Tarihi birikimimiz, coğrafi ve kültürel bağlarımız, stratejik konumumuz; iyi belirlenmiş ve bütüncül bir çerçeveye oturtulmuş çok boyutlu bir dış politika gerektirmektedir.
Türkiye'yi, krizlere tepki veren savunmacı bir ülke konumundan çıkararak, bölgesel ve küresel vizyonu ile gelişmeleri yönlendirebilen belirleyici bir aktör haline getirmek, temel amacımız olmuştur.
Bu hedefe ulaşmanın öncelikli şartı, komşu ülkelerle ekonomik, kültürel ve siyasi bağları güçlendirerek ülkemizin çevresinde bir güvenlik ve refah halkası oluşturulmasıdır.
Bunun için hükümetimiz Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Orta Asya bölgeleri ile Akdeniz, Karadeniz, Hazar ve Basra havzaları ile ilişkilerin kurumsallaşmasını öncelikli hedef olarak görmüş ve bu yönde köklü adımlar atmıştır.''

-''ASKER ÇEKİLMEDİ, TOPRAK VERİLMEDİ''-
Erdoğan, Kıbrıs Türk halkının güvenlik ve refahının sağlanması için KKTC'nin her alanda uluslararası etkinliğinin artırılmasının ve Doğu Akdeniz'deki denge ve istikrarın korunmasının, Türkiye'nin Kıbrıs politikasının iki ana stratejik hedefini oluşturduğunu anımsattı.
Geçen dönemde takip ettikleri ''dinamik Kıbrıs politikasıyla'', Türkiye'nin bir taraftan büyük bir psikolojik üstünlük kazanırken diğer taraftan KKTC'nin uluslararası meşruiyetini ve etkinliğini artırdığını belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''2002 yılı itibarıyla Kıbrıs konusunda uluslararası baskı altında bunalan Türkiye, yürüttüğümüz aktif politika sonucunda, ulusal çıkarlarımızdan en küçük bir taviz vermeden uluslararası alanda büyük bir manevra kabiliyeti kazanmıştır. Bu noktaya gelinirken Kıbrıs'ta tek bir asker çekilmemiş, bir metrekare toprak verilmemiştir.
Bu süre içinde KKTC'nin uluslararası temaslarında ciddi bir artış gözlenmiştir. Her yıl artan sayıda uluslararası yetkili Kıbrıs'ı ziyaret etmekte ve KKTC'nin Cumhurbaşkanı ve hükümet üyeleri, gittikleri ülkelerde daha üst düzeyde ilgi ve kabul görmektedirler.
Kıbrıs Türk halkının ekonomik kalkınma düzeyi büyük bir gelişme göstermiş, 2002'de 4 bin 500 dolar olan kişi başına düşen gelir, 2006 sonu itibariyle 11 bin 270 dolar olmuştur.
Uluslararası konumunun daha ileriye götürülmesi, başta ticaret, kültür, turizm ve eğitim olmak üzere ana hizmet sektörlerinin geliştirilmesi, temel altyapı sorunlarının aşılması için hükümetimiz bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da KKTC'ye gerekli desteği verecektir.''

-IRAK VE ORTADOĞU SORUNU-
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin tarihsel sorumluluğunu yerine getirmenin, Türk ve akraba devlet ve topluluklarına sahip çıkmanın, dış politikalarının öncelikli konuları arasında olduğunu söyledi.
Ortadoğu'nun, büyük gerilimlerin ve önemli dönüşümlerin yaşandığı tarihi bir kavşak noktasında olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Geçtiğimiz dönemde Filistin sorununa hakkaniyetli bir çözüm bulunması ve Lübnan'ın istikrara kavuşması için göstermiş olduğumuz yoğun çabayı, önümüzdeki dönemde kararlılıkla devam ettireceğiz'' diye konuştu.
Irak'taki gelişmelerin, dünya enerji politikalarını ve küresel ekonominin dengelerini önemli ölçüde etkileyeceğini dile getiren Erdoğan, Türkiye için Irak'ın güvenlik ve istikrarının, sadece komşu bir ülke olarak değil, Türkiye'nin güvenliği açısından da büyük önem taşıdığını söyledi. Erdoğan, bu nedenle, Türkiye'nin, son 4 yıl içinde Irak'ın istikrar ve güvenliği için en fazla çaba sarf eden ülkelerin başında geldiğini söyledi.
''Irak politikamız, barış, güvenlik, demokrasi ve istikrar ilkelerine dayanır'' diyen Erdoğan, Kerkük sorununun bütün etnik ve mezhebi unsurların katılımıyla, hakkaniyet ilkelerine dayalı bir çözüme kavuşturulmasının öncelikli gündem maddelerinden birini oluşturmaya devam edeceğini belirtti.
Erdoğan, ''Irak'ta istikrarsızlıktan beslenen terör tehdidine karşı da her türlü tedbiri en etkin bir şekilde alacağız. Hiçbir komşu ülke toprağının, ülkemize yönelik terörist eylemler için bir üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz'' diye konuştu.

-''YENİDEN YAPILANMA SÜRECİ''-
Hükümetin, AB-Türkiye ilişkilerini sadece ikili ilişkiler çerçevesinde değil, küresel ve bölgesel barış vizyonları içinde değerlendirdiğini vurgulayan Erdoğan, ''AB-Türkiye ilişkileri, küresel barışı tehdit eden gerilimlerin yumuşatılmasında, uluslararası terör, kültürel çatışma, enerji güvenliği gibi risk alanlarında uluslararası işbirliğinin yaygınlaştırılmasında büyük önem taşımaktadır'' dedi.
Erdoğan, 17 Aralık 2004 AB zirvesinde alınan kararın, Türkiye'nin yarım asırdır sürdürdüğü AB ile bütünleşme çabalarına ivme kattığını, bölgesel ve küresel bir aktör olma iradesine kurumsal bir boyut kazandırdığını anlattı.
AB müktesebatını tarama çalışmalarının, gerçekleştirecekleri yapısal dönüşümün altyapısını hazırladığını ifade eden Erdoğan, 2007 başında aldıkları kararla, fasılların müzakerelere resmen açılıp açılmamasına bakmaksızın pek çok alanda reformların hızla devam edeceğini vurguladı.
Erdoğan, ''Hükümetimiz, AB katılım sürecini hem bir entegrasyon hem de Türkiye'nin siyasal, ekonomik, sosyal ve yasal standartlarını yükselten bir yeniden yapılanma süreci olarak değerlendirmektedir'' dedi.

-''İNSANİ YARDIM POLİTİKAMIZ''-
Türkiye'nin AB üyeliğinin, transatlantik ilişkileri de geliştiren bir etkiye sahip olduğuna işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin Avrupa üzerinden Avrasya'ya uzanan alanda yaşanan gerilimlerin aşılmasında belirleyici bir konum ve role sahip olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin bu konumla NATO'nun ve transatlantik ittifak sisteminin en önemli aktörlerinden biri olduğunu ifade eden Erdoğan, bu ilişkilerin daha geniş kapsamlı bir şekilde ekonomik, teknolojik, sosyal ve kültürel alanda zenginleştirilmesi gerektiğini kaydetti. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''ABD ile olan ittifakımızı, transatlantik ilişkilerin omurgasını oluşturan NATO içindeki etkin rolümüzü ve AB üyelik sürecimizi, ortak bir hedefin ana unsurları olarak görüyoruz.
Rusya, Çin, Hindistan ve Japonya gibi Avrasya'nın önemli aktörleriyle geliştirilen ilişkiler, Türkiye'nin AB ve ABD ile sahip olduğu bu kurumsallaşmış ilişkiler sisteminin bir alternatifi değildir.
İktidarımız döneminde aktif dış politikamıza paralel olarak dış teknik yardımlara, kalkınma projesi desteklerine ve insani yardımlara yeni bir yaklaşım getirilmiştir.
Başta Türk Cumhuriyetleri ve Türk topluluklarının bulunduğu ülkeler olmak üzere Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar, Ortadoğu ve Afrika'da daha planlı ve etkili bir yardım politikası izlenmiştir.
Hükümet olarak, yeni dönemimizde de dinamik dış politikamıza paralel olarak dış teknik yardım ve insani yardım politikamızı aynı kararlılıkla sürdüreceğiz.''

-''MUHALEFET İLE YÜRÜTECEĞİZ''-
Türkiye'nin imkanları ve kaynaklarının zengin olduğunu, çözülemeyecek hiçbir sorununun bulunmadığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
''Daha önceki hükümet programlarımızdaki bütün hedeflerimizi gerçekleştirdiğimiz gibi, buradaki hedeflerimizi de inşallah gerçekleştirerek, milletimizi daha çok refaha, daha çok adalete, daha güçlü bir Türkiye'ye kavuşturacağız. 
Seçim Beyannamemizde ayrıntılı biçimde yer alan taahhütlere dayalı olarak hazırladığımız, sürekliliği ve tutarlılığı esas alan 60. Hükümet Programı çerçevesinde, halkımızın gerçek gündeminden kopmadan, toplumumuzun tüm kesimlerini kucaklayan bir anlayış içinde çalışmalarını yürütecek olan hükümetimiz, yüce Meclisten ve aziz milletimizden güven ve destek beklemektedir.
Çalışmalarımızı, başta muhalefet partilerimiz olmak üzere, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tüm taraflarla diyalog ve işbirliği içinde şeffaf biçimde yürüteceğiz.
Bütün bu çalışmalar sonucu elde edilecek olan başarılar, sadece bize ait olmayacak, tüm tarafların katkısıyla  milletimizin başarısı haline gelecektir.''

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın