Analiz

Şara'nın ABD ziyareti Suriye'ye ne getirecek?

Suriye Cumhurbaşkanı Şara'nın ABD ziyareti sembolik anlamının ötesinde sonuçları önümüzdeki süreçte görülecek önemli bir dönüm noktası anlamına geliyor.

Ahmet Arda Şensoy  | 11.11.2025 - Güncelleme : 11.11.2025
Şara'nın ABD ziyareti Suriye'ye ne getirecek?

İstanbul

Ahmet Arda Şensoy, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın ABD ziyaretinin perde arkasını ve olası etkilerini AA Analiz için kaleme aldı.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

***

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, ABD Başkanı Donald Trump’ın davetlisi olarak Beyaz Saray'a tarihi bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaretten yalnızca 2 gün önceye kadar ABD tarafından "özel olarak belirlenmiş küresel terörist" yaptırım listesinde bulunan Şara, Suriye'nin 1946'daki bağımsızlığından bugüne Beyaz Saray'da ağırlanan ilk Suriye Cumhurbaşkanı oldu. Ziyaretin tarihsel ve sembolik öneminin yanı sıra masada birçok gündem maddesi bulunuyordu. Görüşmeden, Suriye’nin DEAŞ’a karşı koalisyona katılımı, İsrail’le muhtemel bir güvenlik anlaşması, Amerikan yaptırımlarının kaldırılması ve SDG’nin entegrasyonu gibi kritik konularda somut sonuçlar çıkması bekleniyordu.

Görüşme sonrası ortak basın toplantısının yapılmaması, toplantıdan çıkan sonuçlar konusunda bir muğlaklık doğursa da tarafların beklentileri, öncelikleri ve toplantı sonrası gelen çeşitli açıklamalar ekseninde çıkarımlarda bulunulabilir. Ayrıca Şara’nın görüşme sonrası Amerikan basınına verdiği röportajda vurguladığı noktalar ve Suriye Dışişleri Bakanlığından gelen açıklamalarla birlikte görüşmeye dair daha net bir resim ortaya çıkmış oldu. Peki, görüşmeden somut ne gibi sonuçlar ortaya çıktı? Taraflar görüşmeden beklediklerini elde edebildi mi? Bu toplantı Suriye’nin çözüm bekleyen acil sorunlarına ne gibi katkılar sağlayabilir?

Masadaki konular ve beklentiler

Beyaz Saray'daki görüşme öncesinde Trump yönetiminin Suriye'ye dair birinci gündem maddesi, Suriye ile İsrail arasında imzalanacak bir güvenlik anlaşmasıyken Şara yönetimi içinse ABD'nin Suriye'ye yönelik ekonomik yaptırımlarının tamamen kaldırılmasıydı. Trump yönetiminin Suriye'ye Biden ve Obama döneminden farklı yaklaşması ve Esed rejiminin devrilmesi sonrası yeni döneme adapte olma çabası Şara yönetimi için büyük bir fırsat oluşturuyor. Bu çerçevede, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan'daki görüşme sonrası Trump sürpriz bir şekilde Suriye'ye yönelik ekonomik yaptırımları kaldırdığını ilan etmiş ve yeni Suriye yönetimine ülkenin istikrarı ve yeniden inşası için bir fırsat vereceklerini vurgulamıştı.

Ancak geçen sürede İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırılarının devam etmesi ve Amerikan Kongresi'nde ekonomik yaptırımların önemli bir kısmını oluşturan Sezar Yasası'nın kaldırılmasına yönelik henüz karar alınmamış olması Suriye'nin yeniden inşasının önünde ciddi bir engel oluşturuyordu. Öte yandan, SDG'nin Suriye yönetimine entegrasyonu konusunda mart ayındaki mutabakatın uygulanmasında yaşanan sorunların çözülmesi de ABD’nin müdahalesini gerektiriyordu. Dolayısıyla İsrail'in işgal ettiği Suriye topraklarından çekilmeyi reddetmesi, SDG'nin Şam'la uzlaşmaktan uzak olması ve Amerikan Kongresi'nin Sezar Yasası'na yönelik bir adım atmamış olması beklentilerin bu konular etrafında şekillenmesine yol açtı.

Somut gelişmeler: Yaptırımların kaldırılması ve DEAŞ’a karşı koalisyon

Beyaz Saray'daki görüşme öncesinde Suriye heyetine yönelik bir karşılama töreni düzenlenmedi, toplantı basına kapalı yapıldı ve görüşme sonrasında liderler ortak bir basın toplantısı da yapmadı. Dolayısıyla görüşmenin sonuçları ilerleyen anlarda taraflardan gelen çeşitli açıklamalarla netleşti.

Suriye tarafının beklentisi ekonomik yaptırımların tamamen kaldırılması olsa da Sezar yaptırımlarının kaldırılması için Amerikan Kongresi'nde alınacak bir karar gerekmesi sebebiyle görüşmeden bu yönde karar çıkma ihtimali zaten bulunmuyordu. Ayrıca Şara, Trump ile görüşmesi öncesinde Sezar yaptırımlarının kaldırılmasına karşı olan Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Brian Mast ile görüşerek bu konuda muhatabını ikna etmeye çalıştı. Öte yandan, ABD'de bütçe görüşmeleri ve federal hükümetin kapanması gündemi dolayısıyla Kongre'nin kısa vadede Sezar yaptırımlarına yönelik bir karar alması muhtemel görünmüyor. Ancak toplantıdan hemen sonra ABD Hazine Bakanlığından yapılan açıklamada Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırıldığı ve Sezar Yasası yaptırımlarının ise yeniden 6 aylığına askıya alındığı ilan edildi. Dolayısıyla tamamen kaldırılmamış olsa da Trump yönetiminin yaptırımları bazı istisnalar hariç askıya almasıyla geçici bir çözüm bulunduğu söylenebilir. Bu durum, Suriye’nin acil ihtiyaç duyduğu ekonomik yardımlar ve yatırımlara imkan verse de uluslararası şirketlerin Suriye’ye uzun vadeli ekonomik yatırımlar yapabilmesi için bu yaptırımların tamamen kaldırılması gerekiyor.

Suriye heyetinin ABD ziyaretinden çıkan bir diğer sonuç ise Suriye'nin DEAŞ'a karşı koalisyona katılım anlaşmasıydı. Her ne kadar görüşme öncesi beklenti Suriye'nin koalisyona tam katılımı anlaşmasının liderler tarafından imzalanması olsa da Suriye tarafından yapılan açıklamaya göre Suriye koalisyona yalnızca siyasi olarak katıldı ve anlaşmanın askeri bir içeriği olmadığı vurgulandı. Bu da tıpkı ekonomik yaptırımların kaldırılması gündeminde olduğu gibi pozitif bir gelişmenin yaşandığı ancak konunun tam olarak nihayete ermediği bir durum doğurdu.

Anlaşmaya göre Suriye'nin koalisyona tam katılımından ziyade ABD ile karşılıklı istihbarat paylaşımı yapması ve DEAŞ terörüne karşı birlikte çalışmaya devam etmesi öngörülüyor. Mevcut durumda Suriye'nin SDG/YPG'nin Şam'a entegrasyonu tam olarak sonuçlanmadan bu koalisyona katılması bazı sorunlar doğurabilirdi. Tam katılım olması durumunda Şam yönetimiyle SDG/YPG'nin aynı koalisyon içerisinde farklı askeri aktörler olarak ortak çalıştığı bir fiili durum oluşma riski, entegrasyon süreci ve SDG/YPG'nin askeri ve siyasi olarak dağıtılması konusuna negatif yansıyabilirdi. Dolayısıyla Şam yönetiminin DEAŞ'a karşı koalisyona katılımının siyasi düzeyde kalması SDG'nin entegrasyonu konusuyla doğrudan bağlantılı olması sebebiyle tam olarak sonuca ulaşmamış oldu.

Öte yandan, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da heyetler arasındaki toplantının bir bölümüne katıldı. Ayrıca ana görüşmeden sonra Amerikan ve Suriyeli mevkidaşlarıyla gerçekleştirdiği üçlü toplantıda da SDG’nin entegrasyonu konusunda müzakerelerde bulunulduğunu açıkladı. Dolayısıyla taraflar arasındaki müzakereler sürerken yıl sonuna kadar SDG’nin entegrasyonu konusunda çalışmaya devam edileceği öngörülüyor.

Çözüm bekleyen konular: YPG meselesi ve İsrail işgali

Geçtiğimiz aylarda İsrail ile Suriye arasında bir güvenlik anlaşmasının son aşamaya geldiği ancak İsrail'in son anda değiştirdiği anlaşma şartları sebebiyle müzakerelerin çöktüğü uluslararası basına yansımıştı. Golan Tepeleri'ni 1967’den beri işgal altında tutan, iç savaş boyunca Suriye'ye yönelik saldırılarını sürdüren İsrail, Esed'in devrilme sürecinde de sınır bölgesindeki işgalini genişletmişti. İsrail'in Süveyda’daki ayrılıkçı Dürzi unsurları kullanma çabası ve Şam’ın güneyinde silahsızlandırılmış bölge gibi talepleri sebebiyle iki ülke arasında bir anlaşma yapılması kısa vadede pek mümkün görünmüyor. Trump’ın Şara’yı Abraham Anlaşmaları'nı imzalamaya teşvik etme çabalarına rağmen Netanyahu yönetiminin işgal bölgelerinden çekilmeyi reddetmesi, Şara yönetiminin ise topraklarını işgal eden bir ülkeyle doğrudan görüşmeyi reddetmesi sebebiyle görüşmeler tıkanmış durumda. Bu noktada bir gelişme yaşanması için Suriye'den öte İsrail'in ABD tarafından taviz vermeye zorlanması gerekiyor. Bu da konuyu bir çıkmaza sokuyor.

Her ne kadar ana görüşme ve Fidan'ın da katılımıyla yapılan üçlü Dışişleri Bakanları toplantısında SDG'nin Şam'a entegrasyonu konusunda çalışmaya devam etme iradesi tekrar beyan edilmiş olsa da mart ayında yapılan mutabakatın sahada herhangi bir uygulamaya geçmediği görülüyor. Ana yapısını terör örgütü PKK'nın Suriye kolu YPG'nin oluşturduğu SDG'nin askeri olarak dağıtılmayı reddetmesi ve Suriye ordusuna birkaç tümen şeklinde dahil olmakta diretmesi sebebiyle konu tıkanmış durumda. Öte yandan sınır kapıları, DEAŞ'lıların bulunduğu kamplar, petrol tesisleri ve devlet kurumlarının Şam'a devredilmesi konusunda da henüz bir gelişme yaşanmamış olması da Ankara ve Şam için önemli bir güvenlik tehdidi olmayı sürdürüyor. Bu noktada Türkiye ve Suriye, ABD'nin DEAŞ'la mücadele çerçevesinde desteklediği yapıyı dağılmaya ve entegrasyona zorlaması bekleniyor. Ancak Trump yönetiminden gelen açıklamalara rağmen şu ana kadar örgütü zorlayacak bir adımın atılmamış olması konuyu çözümsüzlüğe hapsediyor.

Sonuç olarak, Şara'nın ABD ziyareti sembolik anlamının ötesinde sonuçları önümüzdeki süreçte görülecek önemli bir dönüm noktası anlamına geliyor. Başta Sezar Yasası olmak üzere yaptırımların kaldırılması ve ABD’nin DEAŞ’a karşı yalnızca Şam yönetimiyle kapsamlı bir işbirliğine gitmesi halinde, Suriye açısından önemli kazanımlar mümkün görünüyor. Ancak İsrail'in saldırıları ve işgali ile SDG'nin entegrasyonunda yaşanan sorunlar zaten iç savaşın ağır yükü altında zorlanan ülkenin kırılgan durumunun sürmesine sebep oluyor. İç içe geçmiş bu konuların hepsinin takviminin yıl sonunda muhtemel bir çözümü işaret etmesi ise önümüzdeki iki ayın Suriye'nin geleceği açısından oldukça belirleyici olacağını gösteriyor.

[Ahmet Arda Şensoy, Türkiye Araştırmaları Vakfında araştırmacıdır.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.