Dolar
42.56
Euro
49.64
Altın
4,212.25
ETH/USDT
3,150.90
BTC/USDT
92,034.00
BIST 100
11,228.57
Analiz

Macron'un Çin ziyareti: Ekonomik ve jeopolitik arayışlar

Macron’un Çin ziyareti, iddialı ekonomik ve jeopolitik hedefler taşısa da somut bir sonuç üretmeyecek, en fazla, kısa vadede Çin mallarına uygulanacak yeni gümrük vergileriyle sınırlı kalacaktır.

Dr. Nevzet Çelik  | 08.12.2025 - Güncelleme : 08.12.2025
Macron'un Çin ziyareti: Ekonomik ve jeopolitik arayışlar

İstanbul

Paris Advanced Research Center (PARC) Direktörü Dr. Nevzet Çelik, Macron’un Çin ziyaretinin perde arkasını AA Analiz için kaleme aldı.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

***

Rusya’nın Avrupa üzerindeki baskısının arttığı, ABD-Çin rekabetinin küresel dengeleri sarstığı bir dönemde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Pekin’e kritik bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret, hem Çin ile diplomatik ilişkilerin 60. yılına denk gelmesi hem de Macron’un iç politikada karşılaştığı zorluklar nedeniyle ayrı bir önem taşıyor.

Macron'un ekonomik sorunlardan çıkış arayışı

Bu atmosferde Macron’un Çin ziyareti, hem ekonomiye bir çıkış yolu arayışı hem de jeopolitik dengeleri yeniden şekillendirme çabası açısından kritik bir ziyaretti. Ziyaretin birinci ve en belirgin hedefi, Çin ile artan ticaret dengesizliğini Fransa ve Avrupa Birliği (AB) lehine düzeltmekti. Avrupa, uzun yıllar boyunca yüksek teknoloji üreterek Çin gibi gelişmekte olan ülkelere ihracat yapabileceğini, karşılığında da ucuz mal ve hizmet alarak ekonomik modelini sürdürülebileceğini hesaplıyordu ancak evdeki hesap çarşıya uymadı ve Çin, beklenenden çok daha hızlı bir ekonomik ve teknolojik dönüşüm geçirdi. Bugün komünist bir partinin yönetiminde devlet kapitalizmi modeli uygulayan Çin, elektrikli araçlardan güneş panellerine, telekomünikasyon ekipmanlarından endüstriyel üretime kadar pek çok alanda yalnızca rekabet eden değil liderlik iddiası taşıyan bir güç haline geldi.

AB’nin Çin ile dış ticaret açığının 357 milyar dolara ulaşması, Fransa gibi ülkelerde siyasi ve ekonomik kaygıları derinleştiriyor. Fransa’nın ticaret açığının neredeyse yarısının Çin kaynaklı olması, Macron’u bu tabloyu değiştirmek amacıyla Çin’e gitmeye yöneltti. Fransa’nın da içinde yer aldığı Avrupa’daki büyük otomotiv şirketleri, yıllar boyunca düşük maliyet avantajı nedeniyle üretimlerini Çin’e taşımıştı ancak bugün Çin’in kendi markalarıyla pazarı hızla domine etmesi ve ABD’nin Çin’de üretilen araçlara yüksek gümrük vergileri uygulaması, Avrupa otomotiv devlerini hem ekonomik hem de stratejik açıdan köşeye sıkıştırıyor.

Avrupa’nın Çin’deki bu büyük yatırımları artık ters etki yaratıyor. Çinli üreticiler, daha ucuz ve daha donanımlı araçlar sunarken Avrupa firmaları, yükselen maliyetler karşısında rekabet gücünü kaybediyor. Macron, Çin ziyaretinde yeni bir yaklaşım denemeye çalıştı. Avrupa’nın artık fiyat, üretim kapasitesi ve teknoloji açısından Çin’le rekabet edememesi ve ticaret açığının tarihi seviyelere çıkması, çözüm olarak Çinli şirketlerin Avrupa’da yatırım yapmasının teşvik edilmesi gerektiği düşüncesini öne çıkarıyor. Bu strateji, hem ekonomik dengeyi yeniden kurmayı hem de Avrupa sanayisini güçlendirmeyi hedefliyor.

Bu yüzden Macron, Pekin temaslarında bir yandan Çin’i ürkütmeden ticari ilişkilerde daha adil koşullar talep etti, diğer yandan Çin, ticaret fazlasını azaltmaya yönelik somut adımlar atmazsa Avrupa’nın Çin mallarına gümrük vergileri uygulayabileceği mesajını verdi. Macron’un amacı, yalnızca Fransa’nın ihracatını artırmak değil aynı zamanda Avrupa’nın sanayi modelinin çöküşünü durdurmak. Nitekim dönüş yolunda Les Echos’a verdiği röportajda, “Çin, Avrupa’nın endüstriyel modelinin kalbine çarpıyor.” diyerek bu tehlikenin altını çizdi. [1]

Ziyaretin jeopolitik boyutu

Macron’un ziyaretinin diğer kritik boyutu ise jeopolitik gündemlerdi.

Rusya’nın ağır yaptırımlara rağmen direnmesi, AB içinde ciddi tedirginlik yaratıyor. Almanya ve Fransa’nın asker alımlarını hızlandırması ve AB’nin yeni savunma bütçesi hazırlıkları, kıtanın yeniden bir jeopolitik gerilim dönemine girdiğini gösteriyor. Bu nedenle Macron, Çin’in Moskova’ya verdiği desteği sınırlandırmasını ve daha yapıcı diplomatik rol üstlenmesini istedi. Temel beklentisi, Pekin’in Rusya üzerindeki nüfuzunu kullanarak ateşkes sürecine katkı sağlamasıydı ancak Çin ile Rusya arasındaki derin stratejik ortaklık düşünüldüğünde bunun gerçekleşmesi boş bir beklentiden öteye geçmeyecek. Yine de Macron’un Çin’e mesajı açıktı: Avrupa ile ticaret yapmak istiyorsanız barış çabalarına da katkı vermelisiniz. Macron ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, ziyaret sırasında nükleer enerji, eğitim ve sembolik öneme sahip Panda koruma programı dahil 12 anlaşmaya imza attı ancak Çin açısından ziyaretin asıl kritik başlığı Tayvan meselesiydi.

Pekin yönetimi, Tayvan konusundaki hassasiyeti vurgulayarak Fransa’nın Çin’in tutumuna daha yakın çizgide durmasını talep etti. Bir dönem Çin’e kapsamlı yatırımlar yapan ve bu pazara yüksek teknoloji ihracatı gerçekleştiren Fransa ve genel olarak Avrupa, günümüzde artık bunu sürdüremiyor. Avrupa, Çin’den sermaye girişini talep eden, giderek dışa bağımlılığı artan ve yüksek teknoloji ihracatçısı kimliğinden uzaklaşmış durumda. Fransa, Çin’e daha çok lüks tüketim, moda ve şarap gibi geleneksel ürünler ihraç ediyor. Bu dönüşüm, Avrupa’nın küresel değer zincirlerindeki konumunun yapısal olarak zayıfladığını da göstermektedir. Söz konusu değişimin arka planında Avrupa’nın uzun yıllar boyunca üretim faaliyetlerini Çin ve benzeri düşük maliyetli ekonomilere kaydırarak rekabet gücünü maliyet avantajına dayandırması yer alıyor. Ucuz ithalat, Avrupa’da tüketici refahını artırmış olsa da bu, artık sürdürülemiyor. Bu dönemde Avrupa, insan hakları söylemini ve çeşitli jeopolitik baskı araçlarını kullanarak söz konusu ülkelerin siyasal ve ekonomik yönelimleri üzerinde belirli bir etki kapasitesine de sahipti ancak günümüzde bu düzenin sürdürülebilirliği sorgulanmakta, Çin’in teknolojik kapasite ve üretim gücündeki hızlı artış, Avrupa’nın geleneksel avantajlarını aşındırmakta ve güç dengelerini kalıcı biçimde yeniden tanımlamakta.

Günümüzde Çin ve diğer yükselen ekonomiler, ticaret ilişkilerinin artık eşitlik temelinde yürütülmesini, Batı’nın geleneksel üstünlük iddiasını terk etmesini ve küresel düzenin karşılıklı çıkarlara dayalı olarak yeniden tanımlanmasını açık biçimde talep ediyor. Çin, Türkiye, Brezilya ve Rusya gibi yeni güç merkezleri ise bu talebin ötesine geçerek küresel güç dengesinin çoktan değiştiğini ve bu yeni jeoekonomik gerçekliğin artık geri çevrilemez nitelik kazandığını gösteriyor.

Trump’ın Avrupa’yı sürece dahil etmeden Ukrayna üzerinde baskı kurarak kendi barış planını dayatmaya çalışması, Avrupa başkentlerinde derin ve giderek büyüyen endişe yaratıyor. Almanya ve Fransa’nın hızlandırılmış asker alımları ile AB’nin 1 trilyon dolarlık savunma bütçesi hazırlığı, kıtanın uzun süredir görülmemiş ölçüde güvenlik sıkışmasına girdiğini ortaya koyuyor. Bu yüzden Macron’un Çin ziyareti, iddialı ekonomik ve jeopolitik hedefler taşısa da somut bir sonuç üretmeyecek, en fazla, kısa vadede Çin mallarına uygulanacak yeni gümrük vergileriyle sınırlı kalacaktır.

[1] https://www.lesechos.fr/monde/europe/la-chine-vient-percuter-le-coeur-du-modele-industriel-europeen-pr evient-emmanuel-macron-2203223

[Dr. Nevzet Çelik, Paris Advanced Research Center (PARC) Direktörü ve aynı zamanda GSRL-EPHE-PSL Üniversitesi üyesidir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.