Analiz

Afrika Birliği: Değişim mi, statüko mu?

Darbeyle Mısır yönetimine gelen ve yönetimini kalıcı hale getirmeye çalışan Sisi’nin demokrasinin muhafazası ve geliştirilmesi vurgusunu temel alan Afrika Birliği'nin dönem başkanı olması, kıtanın gelecek vizyonu açısından bir paradoks.

Hakan Aydın  | 20.02.2019 - Güncelleme : 15.03.2019
Afrika Birliği: Değişim mi, statüko mu? Fotoğraf: AA/Minasse Wondimu Hailu

İstanbul

Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa’da 1963 yılında kurulan Afrika Birliği Örgütü dekolonizasyon süreci ve Soğuk Savaş döneminin sona ermesiyle yapısal değişikliğe giderek “küresel arenada dinamik bir gücü temsil eden bütünleşik, müreffeh ve huzurlu bir Afrika” vizyonuyla 2002’de Afrika Birliği’ne (AfB) dönüştü. Birliğin 32. Olağan Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi “Mülteciler, Ülkesine Dönenler ve Ülke İçinde Yerinden Edilenler: Afrika’da Zorla Yerinden Edilmeye Yönelik Kalıcı Çözümlere Doğru” başlığıyla 10-11 Şubat 2019 tarihlerinde Addis Ababa’da gerçekleştirildi. Zirveye katılım üst düzeydeyken gündem konuları çeşitlilik arz etti.

Sömürgeci anlayışın Afrika üzerindeki ayrışma etkisine karşılık pan-Afrikanist düşüncenin etrafında toplanan Afrika ülkeleri bağımsızlık ve bütünleşmenin sağlanması hedefiyle AfB’yi kurdular. AfB’nin temel karar organı olan devlet ve hükümet başkanları zirvelerinde alınan kararlar, birliğin yıllık planlamaları ve ülkeler arasındaki iş birlikleri açısından Afrikalı ülkelerin siyasi, iktisadi ve sosyal ilişkileri üzerinde belirleyici mahiyette. Yapılandırılma sürecinden bugüne AfB’nin kıtanın sorunlarına çözüm yaklaşımlarında statükoyu aşıp değişimi sağlayıp sağlayamayacağı zorlu bir tartışma konusu olmaya devam ediyor.

Değişimin etkisinde zirve gündemi ve kararlar

Düzenlenen zirvede AfB’nin 2018 yılındaki çalışmaları takdirle söz edildi. Ruanda Başkanı ve Afrika Birliği Dönem Başkanı Paul Kagame, zirvede yaptığı konuşmada 2012’den bu yana çatışmaların ve krizin son bulduğu Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki anlaşma ve barış inşası sürecinden duyduğu memnuniyeti ifade etti. Zirve tartışmalarında Güney Sudan’da çatışmaların nihayete ermesi, Etiyopya ile Eritre arasında imzalanan barış anlaşmaları örnekleri üzerinden Libya konusunda da benzer beklentiler vurgulandı. Bunlara ek olarak birlik için kaçınılmaz görülerek başlatılan kurumsal reform çabalarının ilerletilmesi temayülü tekrar ortaya konuldu. Özellikle, Kagame'nin 1994 sonrasında Ruanda’da Tutsi ve Hutular arasındaki iç savaşın sona erdirilmesindeki belirleyici rolü, bölgedeki çatışmalara çözüm geliştirilmesi açısından önemli bir referans noktasıydı.

AfB’nin 100. kuruluş yılı vurgusuyla ayrı önem bir önem atfedilen 2063 hedefi kapsamında sürdürülebilir kalkınma, sağlık finansmanı, kıtalararası serbest ticaret bölgesi, terör ve aşırılıkla mücadele gibi konulardaki mesajlar da dikkat çekti. Öte yandan tek bir Afrika piyasası kapsamında kurulması hedeflenen kıtalararası serbest ticaret bölgesi anlaşmasının 52 ülke tarafından kabul edildiği, 15 ülkenin anlaşmayı onayladığı ve 22 ülkenin de onay sürecinin tamamlanmasıyla anlaşmanın yürürlüğe gireceği belirtildi.

Birlik üyesi ülkeler açısından bölgesel iktisadi planlamaları kolaylaştıran Batı Afrika Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), Orta Afrika Ekonomik Topluluğu (ECCAS), Doğu ve Güney Afrika Ekonomik Topluluğu (COMESA), Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC) ve Hükümetler arası Kalkınma Otoritesi (IGAD) kritik önem taşıyor. 2020 planlamaları içerisinde yer alan Afrika Merkez Bankası oluşturma planı da hayata geçerse, ekonomik entegrasyonun kritik adımı parasal birlik kurulacak. Bunlara ek olarak kıta ülkeleri arasında ticarette tarife dışı engellerin ortadan kaldırılması ve işlem maliyetlerinin azaltılmasının olumlu etkileri gözlenecektir. Avrupa Birliği (AB) modelini de referans alan AfB’nin ekonomik bütünleşmeyi geliştirmesi üye ülkeler arasındaki ekonomik bağımlılığı artırarak siyasi ve sosyal alanlardaki bütünleşmeleri de kolaylaştıracak.

Birlik üyesi ülkelerin liderlerinin Libya, bilim ve inovasyon, küresel iklim değişikliği, terör, kalkınma gibi konularda sundukları raporlar da gündemdeki diğer başlıklar içerisindeydi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres zirve kapsamında yaptığı konuşmasında mültecilere kapılarını kapatan Avrupa ülkelerine Afrika’yı hatırlatıp, Afrika ülkelerinin kendi sorunlarına rağmen mültecilere açıklık politikasını devam ettirmesinin önemini dile getirirken, özellikle Libya konusunda AfB ve BM girişimiyle tüm tarafların katılacağı bir toplantı düzenleneceği de kaydedildi. Zirvede BM Güvenlik Konseyi’nin mevcut yapısıyla ilgili de reform talepleri hem dile getirildi hem de sonuç bildirisinde yer buldu.

Statükonun değişim karşısındaki zorlayıcılığı

Küresel ilişkiler doğrultusunda AfB’nin Afrika’nın temel sorunları açısından temsil gücü aşikardır. Ancak birliğin siyasi, ekonomik ve sosyal bütünleşmenin sağlanması amacıyla kurduğu ve geliştirmek istediği mekanizmalar üzerinde üye ülkelerin iç sorunları önceliğini korumuştur. Bu çerçevede AfB’nin kurumsal reform çabalarına yönelik Barış ve Güvenlik Konseyi’nin durumu, Burundi’deki hükümet krizi, Kamerun’da İngiliz bölgesinde gerçekleşen çatışmalar, Kongo’daki siyasi kriz, Somali’deki AfB misyonunun 2020’de görev süresi dolması ve Sudan’da başlayan hükümet karşıtı gösteriler önemli başlıklar olmaya devam edecek. Afrika’da uzun süredir tartışılan ülkeler arasında kişilerin serbest dolaşımını sağlayacak pasaport uygulamasının hayata geçirilmesi de temel beklentiler arasında. 

Netice olarak AfB’nin 2002’de kuruluşundan bugüne ilgili konularda bin 500’den fazla karar alınsa da, kararların çok azı uygulanabildi. Bu sebeple, AfB daha çok küresel platformlarda Afrika’yı temsil özelliğiyle öne çıkıyor. AfB’nin entegrasyon düzeyini artırması ve çeşitli politikalar geliştirip uygulaması önündeki engeller halen devam ediyor. Bunun değişmesi statükonun zorlayıcılığını oluşturan problem alanlarının çözümüyle mümkün hale gelecektir.

AfB dönem Başkanlığı Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame’den Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’ye geçti. 5 Temmuz 2013 tarihindeki darbenin akabinde üyeliği askıya alınan Mısır, 17 Haziran 2014’te tekrar aktif üye haline getirildi. Mısır iç siyaseti açısından da geçen hafta önemli bir gelişme yaşandı. Mısır’da cumhurbaşkanlığı süresinin 4 yıldan 6 yıla yükseltilmesi ve 2 kez üst üste görev yapılabilmesini sağlayan anayasa değişikliği teklifi mecliste kabul edildi. Dolayısıyla 2022’de görev süresi dolacak olan Sisi’nin iki dönem daha cumhurbaşkanlığı yapıp 2034’e kadar Mısır’da görevde kalabilmesi mümkün. Darbeyle Mısır yönetimine gelen ve yönetimini kalıcı hale getirmeye çalışan Sisi’nin demokrasinin muhafazası ve geliştirilmesi vurgusunu temel alan AfB’ye bir yıl başkanlık edecek olması aslında Afrika'nın gelecek vizyonu açısından bir paradoksa da işaret ediyor.

Buna bağlı olarak 2019’da Sisi’nin dönem başkanlığıyla birlikte birliğin değişim ve reform sürecinin aksayacağı görüşü de öne çıkıyor. Nitekim Sisi’nin bölgedeki çatışmalarda ilgili ülkelerin iç işlerine müdahil olunmaması ve ‘nötr’ kalınmasına yönelik söylemleri bu görüşü doğruluyor. Dolayısıyla anlaşma gereği Afrikalı ülkelerde barışı teşvik, demokrasiyi koruma otoritesine sahip olan ve değerli bir arabuluculuk mekanizması görülen AfB’nin ilgili ülkelerdeki sorunlar konusundaki çözüm çabalarının birliğe Sisi’nin başkanlık edeceği dönemde sekteye uğrama ihtimali artıyor.

Türkiye-AfB ilişkilerinin seyri

Türkiye’nin Afrika ile gelişen ilişkilerinde kıta ülkeleriyle kurulan ikili diyalogların yanı sıra AfB ile temaslar da büyük önem taşıyor. Türkiye 2005 yılında AfB’nin gözlemci üyesiyken, 2008’de AfB ile ilişkileri stratejik ortaklık düzeyine çıktı. Özellikle son 10 yıllık dönemde Türkiye’nin Afrika’ya artan ilgisi kapsamında siyasi, iktisadi ve sosyal ilişkilerde yaşanan değişim yeni gündem ve farklı yaklaşımları da gerekli kılıyor.

“Sürdürülebilir bir kalkınmanın ve bütünleşmenin güçlendirilmesi için yeni bir ortaklık modeli” temasıyla 2014’te Ekvator Ginesi'nin başkenti Malabo’da gerçekleştirilen II. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi, Türkiye için geçen beş yıl boyunca önemli bir referans noktasıydı. Bu minvalde “kazan kazan” ilkesi çerçevesinde Türkiye’nin özellikle Sahraaltı Afrika bölgesi ülkeleriyle ilişkileri bu süreçte ivme kazandı. Ekim 1998'de Afrika Eylem Planı’yla oluşturulan kıta ülkeleriyle ilişkilerdeki mevcut kazanımları koruma ve geliştirme yaklaşımının devam ettirilmesi elzem. En son Ekim 2018’de “Yükselen Afrika ve Türkiye” temasıyla Türkiye ve AfB arasında düzenlenen iş forumunda Afrika’nın çok kültürlülüğü üzerinden bütüncül bir anlayış belirleme hususunda kararlılık dile getirilmişti. Özellikle Türkiye ve AfB arasında 2019’da İstanbul’da yapılması düşünülen üçüncü zirvenin gerçekleştirilmesi ilişkilere yeni bir ivme kazandıracaktır.

Türkiye'nin Mısır'da demokratik yönetime güçlü desteği ve darbe karşıtı kararlı tavrı ve halihazırda iki ülke ilişkilerinin seyri hesaba katıldığında, Sisi'nin dönem başkanlığıTürkiye-AfB ilişkileri açısından olumsuz bir faktör olarak değerledirilebilir. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki; AfB organizasyonel yapısı içerisinde uygulama ve günlük işleri yürütme organı olarak öne çıkan komisyonun da misyonu kritiktir. Dolayısıyla AfB’nin hem kendi hem de dış ilişkilerindeki uygulamaları açısından komisyonun başkanlıktan ayrı etkiye sahip olduğu gerçeği yadsınamaz. Ayrıca Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle olan ikili ilişkilerindeki ilerlemeler, AfB ile kurumsal olarak geliştirdiği ilişkilerine de olumlu anlamda katkı sağlama potansiyelini her zaman barındıracaktır.

[Kırklareli Üniversitesi Afrika Araştırmaları Merkezi Müdürü olan Hakan Aydın aynı zamanda Babaeski Meslek Yüksekokulu’nda Öğretim Görevlisidir]

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.