

Ekonomi güvenliği uzmanı Dr. Levent Yılmaz, Rusya-Ukrayna savaşının Avrupa Birliği'nin enerji politikasına yansımalarıyla ilgili, "Türkiye’nin, Rus gazına olan bağımlılığı azaltacak bir ticaret merkezi olarak görülmesi gerekiyor." dedi.
Rusya ile Ukrayna arasında sürmekte olan savaş, sebep olduğu can kayıplarının yanında, enerji krizi ve net-sıfır emisyon hedeflerine dair farklı endişeleri de ortaya çıkardı.
Polis Akademisi Öğretim Görevlisi ve Oxford Teknoloji ve Geliştirme Merkezi Araştırma Görevlisi Doç. Dr. Levent Yılmaz, AA muhabirine savaşın net-sıfır hedefi üzerinde yaratacağı muhtemel etkileri değerlendirdi.
Yılmaz, AB’nin Rus boru gazına olan bağımlılığını azaltmak için çeşitli çalışmalar yaptığını belirterek sözlerini sürdürdü.
AB ülkelerinin daha fazla LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) tedarik etmesinin bu çabalar arasında yer aldığını vurgulayan Yılmaz, blok içerisindeki tedarik oranlarına da dikkati çekerek şunları söyledi:
"Avrupa’nın ithal ettiği LNG’nin yüzde 70’i üç ülkeden tedarik ediliyor. Bunun yüzde 26’sı Amerika Birleşik Devletleri’nden, yüzde 24’ü Katar’dan ve enteresandır ki yüzde 20’si Rusya’dan alınıyor; yani Avrupa, Rusya’nın boru gazına olan bağımlılığını azaltmaya çalışırken, diğer taraftan Rusya’dan LNG alıyor."
Doğalgazda "inanılmaz yüksek fiyat" riski
AB ülkelerinin doğalgaz depolarını yaz aylarında talep ve fiyatlar düşükken doldurduğuna işaret eden Yılmaz bu ülkelerin, depolarını, bu yaz daha yüksek maliyetlerle doldurmak zorunda kalabileceğini vurguladı.
Yılmaz, "Hele bir de dönüp ithalatının yüzde 20’si olan LNG’sini de almazsa karşı karşıya kalacağımız tablo, sadece Avrupa piyasalarında değil, Çin dahil, Latin Amerika dahil inanılmaz yüksek doğalgaz fiyatları anlamına gelebilir." dedi ve bu nedenle Avrupa’nın enerji tedariğinde gerçek bir problem ile karşı karşıya olduğunu, bu problemin yakın zamanda çözülemeyeceğe benzediğini de sözlerine ekledi.
Yakın gelecekte Avrupa’nın enerji ihtiyacı
Ukrayna'daki savaş öncesinde COVID-19 pandemisinin ekonomiler üzerindeki etkisinin halihazırda “çok yıkıcı” olduğunu hatırlatan Yılmaz, Avrupa’daki Yeşil Dönüşüm baskısının da enerji alanında etkilerinin gözlemlendiğini ifade etti.
Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:
"COVID-19 döneminde enerji piyasası allak bullak olmuşken, yeşil dönüşüm baskısıyla beraber bu alandaki yatırımların, özellikle de doğalgaz ve petrol arama ve iletim yatırımlarının da azaldığını görüyoruz. Yaşanan bu azalmanın en önemli nedeni, AB’nin en fazla enerji talebi olan bölgelerden biri olarak fosil yakıtlardan vazgeçme planları. Savaşın da etkisiyle daha farklı değişiklikler de yaşanabilir, örneğin Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nın ertelenmesi gündeme gelebilir.
Zaten zaman zaman Avrupa Komisyonu’nun, kömürle ilgili kararları ertelediğini, nükleerle ilgili kararlarını değiştirdiğini, doğalgaz çevrim santrallerinin bir süre daha Yeşil Dönüşüm kapsamına alınabileceği gibi ara kararlar aldığını gördük. Şimdilik Avrupa Birliği bu 'Yeşil Mutabakat' meselesindeki takvimi değiştirmemiş gibi görünüyor ama atılan adımlar takvimin değişebileceğinin sinyallerini de veriyor."
Yılmaz, AB’nin güvenlik mimarisini yeniden oluşturduğu bir dönemin içerisine girdiğini ifade ederek bu dönemde enerji arz güvenliği ve bunu da içinde barındıran ekonomi güvenliğine ilişkin yeni çalışmalar yapılacağını bildirdi.
AB’nin bir süre enerji konusunda yaşadığı sıkıntıların devam edeceğini sözlerine ekleyen Yılmaz, "Savaşın gidişatı veya sonucu ne olursa olsun önümüzdeki dönemde Avrupa Birliği’nin öncelikleri farklılaşabilir" dedi.
Yeşil Dönüşüm yeni zorlukları beraberinde getirecek
Fosil yakıt kullanımından vazgeçerek yenilenebilir enerjiye yönelme kararlarının Yeşil Dönüşüm için yeterli olmadığına dikkati çeken Yılmaz, "Vazgeçtiğimiz her 1 milyar dolarlık fosil yakıtın yerine yenilenebilir enerji kaynağı koymaya başladığımızda neredeyse bunun 10 katından daha fazla bir yatırım yapmamız gerekecek; şu an hesaplamalar üç aşağı beş yukarı bunu gösteriyor." şeklinde konuştu.
Dünyanın zorlu bir ekonomik konjonktürün içinde bulunduğunu, COVID-19 pandemisinin ekonomiler üzerinde ciddi sıkıntılar yarattığı bir dönemde bu tür pahalı yatırımların Yeşil Dönüşüm hedeflerinde büyük zorluklar ortaya çıkaracağını söyleyen Yılmaz, "Yani net sıfır hedeflerine erişmede bir gecikme olabilir. Avrupa Rusya’dan gelen gazı ikame ederken çok daha pahalı senaryolarla karşı karşıya kalabilir" ifadelerini kullandı.
Kömüre bağımlı ülkeler net-sıfır hedeflerinde gecikme yaşayacak
Her ne kadar AB içerisinde Rus gazına yüzde 100 bağımlı ülkeler bulunsa da özellikle Balkanlar’da çok ciddi miktarlarda kömür tüketildiğini hatırlatan Yılmaz, bu durumun ülkelerin net-sıfır hedeflerinde de farklılıklar yaratmasının kaçınılmaz olduğunu anlattı.
Yılmaz şöyle konuştu:
"Yüksek kömür tüketimi yapan ülkelerin net sıfır hedefleriyle başka bir ülkenin, mesela Fransa’nınki aynı olamaz, çünkü Fransa, nükleer tarafında ciddi yatırımları olduğu için yüzde 60-65 nükleere bağlı elektrik üretimi yapıyor. Dolayısıyla Balkanlar’daki herhangi bir Avrupa Birliği ülkesiyle Güney Avrupa’daki ülkeleri kıyaslamak çok doğru olmayabilir. AB, bir enerji birliği olarak ele alındığında gözlemlenen enerji kaynaklarına farklı oranlarda bağımlılıklar var. Bu fark zaten aslında 'Yeşil Mutabakat' tartışmalarını da Avrupa Birliği içerisinde farklı noktalara götürüyor. Rusya’ya olan gaz bağımlılığını ve kömür kullanımına bağımlılığı, sıfır emisyon meselesi içerisinde incelendiğimizde gördüğümüz konu şu: Balkanlar ve Doğu Avrupa ülkeleri, hatta Güneydoğu Avrupa ülkeleri, büyük ihtimalle Avrupa’nın geri kalanına göre sıfır emisyon meselesinde gecikmeli gelecekler."
Türkiye, net-sıfır hedeflerine ulaşmada Avrupa için önemli bir alternatif
Avrupa’nın net-sıfır hedeflerine ulaşması konusunda Türkiye’nin önemli bir yere sahip olduğunu aktaran Yılmaz, "Net sıfır hedeflerine ulaşmada Türkiye hem Avrupa’da enerji çeşitlendirmesi açısından hem de fiyat güvenliği açısından önemli bir kapı olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’nin Rus gazına olan bağımlılığı azaltacak bir ticaret merkezi olarak görülmesi gerekiyor. Türkiye, Avrupa için ciddi bir temiz enerji tedarikçisi haline gelebilir. Bu yenilenebilir enerjiyle beraber Türkiye, Avrupa’ya elektrik ihraç ediyor olabilir. Zaten Türkiye’de belirli miktarlarda temiz enerji var ama bu çok ciddi oranlarda artırılabilir. Ancak bu tür gelişmeler zaman alır, kısa vadede beklememek lazım." dedi.
Türkiye’ye daha adil bir yaklaşım şart
Net-sıfır hedeflerine yönelik adımların atılabilmesi için Türkiye’ye daha adil yaklaşılması gerektiğinin altını çizen Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:
"Türkiye-Avrupa enerji arz güvenliği ve fiyat güvenliği açısından çok stratejik bir ülke ama Avrupa Birliği müzakereleri sürecinde enerji başlığı açılmadı. Türkiye’nin potansiyeli görmezden gelinmeye çalışılıyor. Son dönemde İsrail ile beraber ilişkilerin yumuşaması, olası İsrail gazının Avrupa’ya taşınması meselesindeki iş birliği konusu, Kuzey Irak gazı meselesi ve Rusya'ya yaptırımların ilerlemesi durumunda Amerika Birleşik Devletleri’nin İran’a uyguladığı ambargoyu hafifletmesi, özellikle enerji tarafında, doğalgaz tarafında İran’ın biraz daha serbest hareket edebilmesi meselesi, Türkmen gazının İran gazına bağlanarak Türkiye üzerinden iletilmesi meselesi... Bunlar Avrupa Birliği’nin Türkiye olmadan bu işi çözemeyeceğinin de göstergesi ama Avrupa Birliği uzunca bir süreden beri Türkiye’ye bu konuda çok adil yaklaşmıyor."