

Doğaya Kulak Verin.
Ekolojik gündem, sürdürülebilirlik ve çevre mücadeleleri artık cebinizde.
Yeşilhat WhatsApp kanalını takip edin.
Marmara Denizi'nin ekolojik zenginliğinin anlatıldığı kitap için hem Marmara hem de Ege, Akdeniz ve Karadeniz'de 100 günde 100 farklı noktaya dalış yapan Narcı, 240 sayfalık eserde, alanında uzman bilim insanları, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile balıkçılık ve süngercilik gibi işlerle geçimini denizden sağlayan toplam 22 kişinin görüşlerine yer verdi.
Ege, Akdeniz ve Karadeniz'de yaşayan türlerden 428'inin Marmara Denizi'nde de bulunduğunu ortaya koyan kitapta, bu türlere dair bilimsel bilgiler ile özgün fotoğraflar da yer alıyor.
Doğa ve deniz meraklıları için kaynak niteliğindeki eserde ayrıca interaktif içerikler bulunuyor. Kitap sayfalarındaki kare kodlar okutularak, Narcı ve ekibi tarafından kitapla eş zamanlı hazırlanan ve aynı adı taşıyan belgesele Youtube üzerinden erişim sağlanabiliyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Narcı, dernek olarak 10 yıldır Marmara Denizi'nin biyoçeşitliliğine ve zengin kültürel mirasına sahip çıkmaya çalıştıklarını, bunu farklı bir boyuta taşımak için geçen sene Marmara'dan Akdeniz'e yelkenli tekneyle yol aldıklarını söyledi.
Bu seyahatte 100 ayrı dalış yaptıklarını ve kitabı da Cumhuriyet'in 100. yılına armağan ettiklerini dile getiren Narcı, "Kitapta Marmara'nın 1700, 1800'lü yıllarına kadar bilgiler yer alıyor. 22 röportaj, 8 bilimsel makaleyle birlikte kılıç balığı, orkinos, fok gibi türlerin 1930'lardaki görselleri bulunuyor. 35-40 sene öncesine kadar bu canlılar Marmara'da yaşıyordu. Kitabın amacı, 'Kaybettiğimiz neler var? Kaybetmememiz gereken neler var? Birlikte bunu nasıl koruruz?' sorularına yanıt vermek." dedi.
Kitabı genel okuyucu için bir macera, kendi alanında çalışanlar için ise referans kitap olarak nitelendiren Narcı, ayrıca çalışmanın Marmara Denizi'ndeki tüm yaşamın kanıtı niteliğinde bir arşiv kitap olarak tasarlandığını anlattı.
Balıkçılar, deniz yaşamıyla ilgili çalışmalar yürüten bilim insanları ve sivil toplum kuruluşlarının görüşlerine yer verdiklerini aktaran Narcı, "Herkes kendi açısından Marmara'yı konuştu, tüm Karadeniz, Ege ve Akdeniz'de ortak çıkan tek konu Marmara'nın son sığınak olduğu ve korunması gerekli en hassas deniz olduğu. Biz de bu denizle ilgili bir veriyi oluşturmuş olduk." diye konuştu.
İklim değişikliği ve küresel ısınmanın yanında Marmara Denizi'nin üzerinde büyük bir de sanayi yükü olduğunu kaydeden Narcı, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Karadeniz, Akdeniz ve Ege'de kaybolan ya da yaşamları neredeyse sona dayanan birçok tür, Marmara'da hala yaşamaya devam ediyor. Fakat deniz artık yoruldu. Marmara Denizi artık bu kadar kalabalığı, bu kadar atığı ve bu kadar zorlamayı kaldıramıyor. O yüzden işte önümüze müsilaj, kirlilik, bazı problemler çıkmaya başlıyor. Zaten bir eylem planımız var, son derece hassasiyetle yapılmış, planlanmış. Buna biraz daha toplum olarak özen göstermemiz lazım çünkü bu deniz bizim. Geçmişte ne vardı da neyi kaybettik? Biz de aslında kaybetmeden neleri başarabileceğimizi de ortaya koyacağımız bir kitap hazırladık."
"Kitap, geleceğe bir yol haritası sunuyor"
Kitaba katkıda bulunan bilim insanlarından İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Taner Yıldız, bilimsel açıdan son derece önemli olarak nitelendirdiği, Marmara Denizi için bu tür yayınların gerekli olduğunu belirtti.
Marmara Denizi'nin, Karadeniz ve Akdeniz arasında ekolojik köprü niteliği taşıdığını, bu nedenle önemli bir biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yaptığını ifade eden Yıldız, uzun yıllardır maruz kaldığı çevresel baskılar nedeniyle bu ekosistemin ciddi tehdit altında olduğu uyarısında bulundu.
Yıldız, sözlerini şöyle tamamladı:
"Kitap, yalnızca geçmişi kayıt altına almakla kalmıyor, aynı zamanda bugünü belgeleyerek geleceğe bir yol haritası sunuyor. Bilimsel verilere, doğrudan gözleme ve saha deneyimlerine dayanan bu tür çalışmalara hem karar vericiler hem de toplum nezdinde her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Marmara, hala bazı hassas türlerin son yaşam alanı olabilir, bu durum, koruma çabalarımızın merkezinde olmalıdır. Bu çabaların devamlılığı, Marmara'nın geleceği açısından belirleyici olacaktır."