Uzmanlar dünyanın en büyük iklim davasının sonucunu olumlu buldu

24.07.2025
İstanbul

UAD'nin, devletlerin neden oldukları iklim zararlarından uluslararası hukuk çerçevesinde sorumlu tutulabileceği yönündeki danışma görüşünü olumlu bulan uzmanlar, bunun diğer ulusal ve uluslararası davalar üzerinde de etkili olacağını belirtiyor.


Doğaya Kulak Verin.
Ekolojik gündem, sürdürülebilirlik ve çevre mücadeleleri artık cebinizde.
Yeşilhat WhatsApp kanalını takip edin.


Küresel ısınmayla birlikte artan deniz seviyesi yükselmesi sonucu yok olma tehdidi altındaki Pasifik ada ülkesi Vanuatu'nun girişimiyle başlatılan dünyanın en büyük iklim davasında, Uluslararası Adalet Divanı (UAD), danışma görüşünü açıkladı.

UAD, görüşünde, dava kapsamında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından yöneltilen iki soruyu yanıtladı.

Bunlardan ilki, toplumları ve gelecek nesilleri insan kaynaklı sera gazı emisyonundan koruma konusunda devletlerin yükümlülüklerinin ne olduğuydu. Diğer soru ise bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde sorumlu ülkelerin ne gibi sonuçlarla karşılaşabileceğiydi.

Bu sorular ekseninde yürütülen davanın danışma görüşü, UAD Başkanı Yuji Iwasawa tarafından okundu.

Oy birliğiyle varılan danışma görüşünde iklim değişikliği anlaşmalarının, taraf devletlere, iklim sistemlerini ve çevrenin diğer parçalarını insan kaynaklı sera gazı emisyonundan korumayı sağlamasında bağlayıcı yükümlülükler getirdiği belirtildi.

Görüşte, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (UNFCCC) taraf devletlerin, sera gazı emisyonlarının azaltılmasına katkıda bulunmak ve iklim değişikliğine uyum sağlamak amacıyla önlemler alma yükümlülüğü bulunduğu bildirildi.

UNFCCC EK-1’de listelenen taraf devletlerin, sera gazı emisyonlarını sınırlandırarak ve sera gazı yutaklarını ve rezervlerini artırarak iklim değişikliğiyle mücadelede öncülük etmede ek yükümlülükleri olduğu belirtilirken taraf devletlerin sözleşmenin temel amacına ulaşmak için işbirliği yapma görevi bulunduğuna ve Kyoto Protokolü’ne taraf devletlerin de protokolün uygulanabilir hükümlerine uymak zorunda olduğuna işaret edildi.

Paris Anlaşması’nın gereklilikleri de divanın görüşünde önemli bir yer tuttu. Buna göre Paris Anlaşması’na taraf devletlerin, anlaşmada belirtilen sıcaklık sınırlama hedefinin gerçekleştirilmesine yeterli katkı sağlayabilecek önlemleri alma yükümlülüğü bulunuyor.

Ayrıca, Ozon Tabakasının Korunmasına Dair Viyana Sözleşmesi’ne, Ozon Tabakasını İncelten Maddelere İlişkin Montreal Protokolü’ne, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ne ve özellikle Afrika’da ciddi kuraklık ve çölleşme yaşayan ülkelerde uygulanan Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi’ne taraf devletlerin, bu sözleşmeler kapsamında, iklim sistemini ve çevrenin diğer unsurlarını insan kaynaklı sera gazı emisyonlarından koruma yükümlülükleri olduğu aktarıldı.

Devletlerin uluslararası insan hakları hukuku uyarınca, iklim sistemini ve çevrenin diğer unsurlarını korumaya yönelik gerekli önlemleri alarak insan haklarının etkin şekilde kullanılmasını sağlama ve güvence altına alma yükümlülükleri olduğu vurgulanan danışma görüşünde UAD yargıçları, sorumlu devletin ihlal edilen yükümlülüğü yerine getirmeye devam etme görevi olduğunu, hukuka aykırı eylemin sürmesi halinde doğacak hukuki sonuçların; eylemin durdurulması, gerekli durumlarda bir daha tekrarlanmayacağına dair güvence verilmesi, durumun eski haline getirilmesi ve zararın tazminini içerebileceğini ifade etti.

"Mazeretlere karşı hukuki çözümler sunuyor"

Davanın sonucunu, UAD'nin merkezinin bulunduğu Hollanda'nın Lahey kentinde takip eden Cambridge Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk ve Çevre Politikaları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Jorge Vinuales, Divan'ın görüşünü AA muhabirine değerlendirdi.

UAD'nin, Küresel Güney ve küçük ada ülkeleri ile gelişmekte olan devletlerin yanında yer aldığını belirten Vinuales, “Divan, konunun yalnızca sera gazı emisyonlarını değil, fosil yakıt üretimini, sübvansiyonları ve benzer uygulamaları da kapsayan bir eylem bütününü ifade ettiği sonucuna vardı." dedi.

Sonucu olumlu bulduğunu dile getiren Vinuales, danışma görüşünde, iklim adaletinin devletlerin uluslararası hukuk kapsamındaki genel sorumluluk kurallarıyla düzenlendiğine vurgu yapıldığını, bunun da iklim zararlarından kaçınmak için sıkça ileri sürülen çeşitli mazeretlere karşı hukuki çözümler sunduğunu kaydetti.

UAD'nin görüşünün, UNFCCC ve Paris Anlaşması ile sınırlı kalmayıp pek çok uluslararası yasaya işaret etmesinin önemli olduğunun altını çizen Vinuales, “Danışma görüşünde, BM tüzüğü, insan hakları hukuku, deniz hukuku, teamül hukuku ve benzerlerini içeren çok geniş bir yelpazede antlaşma ve teamül hukuku yükümlülüklerine başvurulabileceği sonucuna varıldı.“ diye konuştu.

"Uluslararası yükümlülükleri ihlal eden devletler için uluslararası sorumluluk doğuyor"

Norveç Oslo Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu ve Uluslararası Hukuk Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Christina Voigt, UAD'nin görüşünün hem sağlam temellere dayandığını hem de güçlü bir şekilde gerekçelendirildiği değerlendirmesinde bulundu.

Danışma görüşünün olası etkilerinden bahseden Voigt şunları söyledi:

“Mahkemenin açıkladığı uluslararası yükümlülükleri ihlal eden devletler için uluslararası sorumluluk doğuyor. Bu da ihlalin sonuçlarını gidermekle yükümlü oldukları anlamına geliyor. Bu yükümlülük iade, tazminat ve tatmin gibi unsurları içeriyor. Ayrıca, hukuka aykırı fiilin sona erdirilmesi, tekrarının önlenmesi ve gelecekte hukuka uygun hareket edilmesini de gerekli kılıyor. Görüşün, halihazırda iklim değişikliğiyle ilgili davaların sürdüğü ulusal ve uluslararası mahkemeler üzerinde de etkisi olması bekleniyor. Dünyanın dört bir yanındaki yargıçlar, kendi davalarında yorumlayıcı argüman olarak kullanabilecekleri, hukuken bağlayıcı olmasa dahi, ikna edici ve yetkin ifadelere ihtiyaç duyuyor."

İklim değişikliği karşısında savunmasız ülkeler için en önemli desteğin sera gazı emisyonlarının bir an önce ve ciddi bir şekilde azaltılması olduğunu hatırlatan Voigt, “Bugünkü danışma görüşü, emisyonlardan yüksek oranda sorumlu olan ve harekete geçme kapasitesine sahip devletlerin, sıkı bir özen yükümlülüğüyle hareket etme sorumluluğu taşıdığını açıkça ortaya koydu. Buna ek olarak mahkeme, uyum konusunda hukuki yükümlülüklere ve işbirliği yapma zorunluluğuna da özellikle dikkat çekti.” dedi.

KATEGORİDE ÖNE ÇIKANLAR