

Doğaya Kulak Verin.
Ekolojik gündem, sürdürülebilirlik ve çevre mücadeleleri artık cebinizde.
Yeşilhat WhatsApp kanalını takip edin.
Kayıkçıoğlu, AA muhabirine, Akdeniz'in iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelerden biri olduğunu söyledi.
Bölgede en çok yetiştirilen ürünlerin başında domatesin geldiğine işaret eden Kayıkçıoğlu, söz konusu ürünün pazarının son yıllarda arttığını ifade etti.
Kayıkçıoğlu, pazarın büyümesinin beslenme eğilimlerine bağlı olduğuna dikkati çekerek, hükümet politikalarının ve iklim faktörünün de üretimi etkilediğini kaydetti.
Avrupa'nın en büyük domates üreticisi olan Türkiye'de bazı bölgelerde üretimin düşmeye başladığını belirten Kayıkçıoğlu, "Özellikle ani sıcaklıklar, su kısıtları ve hava dengesizlikleri domatesteki verim ve kaliteyi bozdu. Kuraklık domates üretimini hem tarlada hem de serada ciddi şekilde etkiliyor." ifadelerini kullandı.
Kuraklık koşullarında domates veriminin sürdürülebilirliği için araştırma yapıldı
Kayıkçıoğlu, Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen ve Türkiye'nin de ortak olduğu "Partnership for Research and Innovation in the Mediterranean Area" programı kapsamında domatesin verimine ilişkin bir araştırma yapıldığına işaret ederek, farklı sulama seviyelerinde yetiştirilen domates çeşitlerinin bitki gelişimi, verim ve su kullanım etkinliğinde organik düzenleyicilerini incelediklerini söyledi.
İtalya ve Yunanistan'ın da içinde olduğu ülkelerdeki yerli domates çeşitlerinin Akdeniz'e kıyısı olan diğer ülkelerdeki performanslarını ortaya koymak istediklerini belirten Kayıkçıoğlu, şöyle konuştu:
"İki yerli domates çeşidimiz, bir Yunanistan'ın yerli domates çeşidi, bir de Fransa'da üretim yapılan yerli domates çeşidi olmak üzere dört domates çeşidi denedik. Bu domates çeşitlerini topraklı örtü altı tarımda denedik ki üretici koşullarını daha iyi simgeleyebilelim ya da toprağımızda karşılaştığımız yorgunluk ve sağlık düşüşünü bertaraf edebilelim. Burada su kısıtlarını öngördüğümüz için 3 farklı su rejimi kullandık. Domates üretimi boyunca gerekli olan su miktarı yüzde 100 sulama şeklinde verildi ve bu tam sulama miktarının yüzde 70'ini ve yüzde 40'ını, yani yüzde 30 kesintisi ve yüzde 60 kesintisi yapacak şekilde iki farklı su kısıtı uyguladık."
Kayıkçıoğlu, toprak sağlığını iyileştirerek domatesin daha rahat yetiştirebileceği bir ortam sağlamak için solucan gübresi ve biyokömür ile toprakta uygulamalar yaptıklarına işaret ederek, bu iki materyalin toprakta bulunan faydalı mikroorganizmaların aktivitesine ve bitki verimine etkisini de incelediklerini aktardı.
"Toprak sağlığını kuraklık koşullarında daha dirençli kılmayı da başardık"
Su kısıtlarının giderek arttığı ve kesintilerin yaşandığı bölgelerde, üreticilerin su bulmakta zorluklar yaşayacakları için bitkinin ihtiyacı olan bütün suyu vermekte zorlanacaklarının altını çizen Kayıkçıoğlu, bu nedenle su kısıtı koşullarında domateste kaliteyi düşürmeden miktarı da koruyarak üretim yapabilmek için bu araştırmanın önem taşıdığını anlattı.
Kayıkçıoğlu, araştırma sonuçlarının olumlu olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Sudan yüzde 30 kesinti yaptığımız koşullarda domates verimini büyük ölçüde korumayı başardık. Solucan gübresinin orta kuraklıkta yani yüzde 30 kesintide, biyokömür kullanımının ise daha şiddetli kuraklıkta yani yüzde 60 kesintide etkili olduğunu belirledik. Burada topraktaki mikroorganizmaların sayısını arttırmayı, yani toprak sağlığını kuraklık koşullarında daha dirençli kılmayı da başardık. Çalışmayı ilkbahar döneminde polietilen örtülü bir serada gerçekleştirdik. Toprak nemi sensörleriyle süreci izledik. Bitkisel ölçümler yaptık, verim ve meyve kalite analizleriyle mikrobiyal enzim aktivitelerini takip ettik."
"Toprak sağlıklıysa gıda sağlıklıdır"
Tarım alanlarının korunması gerektiğini belirten Kayıkçıoğlu, toprakların her türlü organik atığın bertaraf edileceği alanlar olmadığını vurguladı.
Kayıkçıoğlu, yerli tohumların ülkenin mirası olduğuna işaret ederek, "Yüzyıllardır bu iklimde bu coğrafyada ayakta kalmayı başarmışlar. Bilimsel destekle birleştirildiğinde iklim krizine karşı elimizdeki en büyük güce dönüşüyorlar. Topraklar yer altı su kaynaklarına giden suyu filtreleme özelliğine sahip. Eğer yer altı kaynaklarımızın temiz olmasını istiyorsak, sağlıklı topraklara ihtiyacımız var. Toprak sağlıklıysa gıda sağlıklıdır. Ayrıca, organik atıkların yerinde ayrıştırılması son derece önemlidir. Evsel ve tarımsal atıklar çöp değildir. Toprağa geri kazandırılmalıdır." değerlendirmesinde bulundu.