

Doğaya Kulak Verin.
Ekolojik gündem, sürdürülebilirlik ve çevre mücadeleleri artık cebinizde.
Yeşilhat WhatsApp kanalını takip edin.
Dünyadaki bitki ve hayvan türlerinin neslinin tükenme risklerini değerlendirerek sınıflandıran Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN), bu çalışmayı "Kırmızı Liste" adıyla yayınlıyor.

Son olarak ekim ayında Abu Dabi'de düzenlenen Dünya Koruma Kongresi'nde güncellenen haliyle IUCN Kırmızı Listesi, 172 bin 620 türü kapsıyor ve bu türlerin 48 bin 646'sının nesli tükenme tehlikesi altında bulunuyor.
Güncelleme kapsamında BirdLife International (Dünya Kuşları Koruma Kurumu) tarafından yapılan çalışmayla 1360 kuş türü de yeniden değerlendirildi. Kurum bu son çalışmasıyla birlikte 9 yılda 11 bin 185 türün değerlendirmesini tamamlamış oldu.

Buna göre, türlerden 164'ü "nesli tükenmiş", 5'i "doğal ortamında tükenmiş", 216'sı "kritik derecede tehdit altında", 372'si "tehdit altında", 668'i "hassas", 967'si "tehdit altında olmaya yakın", 8 bin 757'si "asgari endişe" kategorisinde sınıflandırılırken 36 tür "durumu belirsiz" ifadesiyle Kırmızı Liste'de yer aldı.
2016 yılındaki güncellemede kuşların yüzde 44'ünün popülasyonunun azaldığı tespit edilmişken son güncellemede bu oran yüzde 61'e çıktı.
Tropikal orman kaybının kuşlar için artan bir tehdit oluşturduğu bölgeler arasında Madagaskar, Batı Afrika ve Orta Amerika öne çıktı. Madagaskar'da 14 endemik kuş türü "tehdit altında olmaya yakın", 3 tür "hassas" kategorisine alındı. Batı Afrika'da 5 tür "tehdit altında olmaya yakın" olarak listelenirken Orta Amerika'da orman kaybı 1 kuş türünü "tehdit altında olmaya yakın" kategorisine itti.
"Türkiye özelinde en baskın tehdit tarımın yoğunlaşması ve sulak alanların kurutulması"
KuzeyDoğa Derneği kurucusu, ekolog ve kuş gözlemcisi Prof. Dr. Çağan Şekercioğlu, AA muhabirine, kuş popülasyonlarındaki düşüşün başlıca nedenlerinin tarımsal yoğunlaşma, ormancılık, iklim değişikliği ve avcılık olduğunu söyledi.

Türkiye özelinde en baskın tehdidin tarımın yoğunlaşması ve sulak alanların kurutulması olduğunu belirten Şekercioğlu, "20. yüzyıldan bu yana 1,3 milyon hektar sulak alan kayboldu. Kuyucuk Gölü, Tuz Gölü ve Akşehir Gölü gibi önemli sulak alanlar kurudu. Barajlaşma ve su tahsislerinin tarıma yönelmesi ile yetersiz koruma ve kanunların uygulanmaması, bu kaybı hızlandırıyor." dedi.
Habitat kaybı ve bozulmasının kuşlar üzerindeki etkilerine değinen Şekercioğlu, şunları kaydetti:
"Üreme alanlarının kaybı, beslenme kaynaklarının azalması ve göç duraklarının bozulması kuşların üreme başarısını düşürüyor. Sulak alan kuşlarında ölümler artıyor. Habitat bozulması, pestisit kullanımı, gürültü ve istilacı türler gibi faktörler, kuşların hayatta kalma ve üreme başarısını azaltıyor. Dar habitat tercih eden, düşük üreme hızına sahip, göçmen türler diğerlerine göre daha savunmasız."

Türkiye'de dikkuyruk, elmabaş patka, yaz ördeği ve kadife ördek gibi sulak alan bağımlısı türlerin uzun dönemli düşüşler gösterdiğini bildiren Şekercioğlu, göçmen türleri, birden fazla ülkeye bağımlılıkları nedeniyle "zincirin en zayıf halkası" olarak nitelendirdi.
Şekercioğlu, büyük yırtıcı kuşlar ve akbabaların düşük üreme hızları nedeniyle artan ölümlere karşı çok daha hassas, küçük akbaba ve bozkır kartalının ise elektrik tellerine, rüzgar enerji santrali projelerine ve zehirlenmeye karşı ciddi risk altında olduğunu anlattı.

"Özellikle orman ve çalılık ekosistemlerinde bu etkiler belirgin olacak"
Şekercioğlu, kuş türlerindeki kayıpların ekosistem fonksiyonlarına etkilerini şöyle özetledi:
"Kısa vadede tohum yayılımı ve tozlaşma yapan kuş türlerinin azalmasıyla bitki çeşitliliğinin düşebileceğini ve bitki topluluklarının yenilenmesinin yavaşlayacağını görüyoruz. Haşere kontrolü sağlayan böcekçil kuşların azalması, tarımsal zararlıları artırabilir ve daha fazla böcek ilacı kullanılmasına yol açabilir. Leşçilerin azalması hastalık taşıyan leşlerin doğada daha uzun süre kalmasına ve insan-yaban hayatı temaslarında hijyen risklerinin yükselmesine neden olabilir. Uzun vadede ise ekosistem dengesini bozacak, yırtıcı kuşlardaki kayıplar orta seviyedeki avcı türlerinin artışıyla ekolojik dengesizlikler yaratacak ve bitki topluluklarının yapısında değişimler yaşanacaktır. Kuş türlerindeki kayıpların özellikle orman ve çalılık ekosistemlerinde belirgin etkileri olacak, ekosistem hizmetlerinde azalma ve tarım, ormancılıkla su yönetimi gibi insan faaliyetleri üzerinde dolaylı olumsuz etkiler görülecektir."

Şekercioğlu, Türkiye'de kuşların korunması için veri toplama ve izleme sistemlerinin güçlendirilmesi, ulusal ölçekte kuş izleme programı geliştirilmesi, eKuşbank ve eBird verilerinin entegre edilmesi ve kış dönemindeki sayımların yaygınlaştırılması gerektiğini dile getirdi.
Odaklanılması gereken türler ve coğrafyalar
Habitat ve tehdit yönetimi konusunda sulak alanların korunması, restorasyon çalışmaları ve havza ölçekli su yönetimi planlarının hayata geçirilmesinin önemine değinen Şekercioğlu, kuruyan göllerin restorasyonu, enerji ve altyapı projelerinde göç koridorlarının dikkate alınması, elektrik hatlarının yalıtılması ve göç yollarında ışık ile yapılaşma düzenlemelerinin sağlanması gerektiğini ifade etti.

Odaklanılması gereken kuş türlerini, sulak alanlara bağımlı türler, göçmen yırtıcılar ve orman içi kuşlar, coğrafi alanları ise Kars Kuyucuk Gölü, Iğdır Aras Nehri Kuş Cenneti, Hatay Belen Geçidi ve Tuz Gölü olarak sıralayan Şekercioğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Kuş popülasyonlarındaki bu düşüş, yalnızca biyolojik çeşitliliği değil insan refahını da tehdit ediyor. Türkiye, sahip olduğu biyocoğrafi konum nedeniyle küresel sorumluluk taşıyor. Bilim temelli, çok paydaşlı ve uzun vadeli koruma politikalarının acilen hayata geçirilmesi gerekiyor. KuzeyDoğa Derneği olarak yürüttüğümüz saha çalışmaları, veri toplama, elektrik hattı yalıtımı ve göç yollarında koruma müdahaleleri ile bu sürece katkı sağlıyoruz."