Yapay Zeka ve Dezenformasyon

Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Ermağan, son zamanlarda ChatGPT ile sosyal hayatta varlığını yoğun olarak hissettiren yapay zeka ve dezenformasyon hakkında Anadolu Ajansı Teyit Hattı'na konuştu

19. yüzyılın ortalarından itibaren iletişim alanında yaşanan devrimsel nitelikteki gelişmeler dünyayı ekonomik, siyasal, kültürel ve teknolojik alanlarda küreselleştirdi. Özellikle 2000'li yılların başından itibaren internetin ve multimedya araçlarının hayatımıza girmesiyle ülkeler arasındaki resmi sınırlar şeffaflaştı. İletişim ve seyahat olanaklarının artmasıyla toplumlar birbirleriyle daha entegre hale geldi.

Yaşanan teknolojik gelişmeler sadece bunlarla sınırlı kalmadı, ayrıca bireylerin hayatına sosyal medyayı da kattı. Ana akım medyanın unsurları olan gazete, radyo, televizyon veya dergiler karşısında bir tüketici konumunda olan ve geri bildirim şansı elde edemeyen bireyler, artık dijital ağlar aracılığıyla kendi ekranlarına sahip oldular. Bu ekran aracılığıyla istedikleri dijital ürünü ortaya çıkartmak ve bağlantı kurdukları takipçilerine servis etme şansı elde ettiler.

Sonuç olarak geçmişte profesyonel gazetecilerin, editörlerin veya uzmanların süzgecinden geçen haber metinleri yerine adeta 'kum zemine inşa edilmiş, iddialarla dolu içerikler' dünyanın her köşesinde insanların önüne düşmeye başladı.

Bu durum özellikle son yıllarda önü alınamaz bir dezenformasyon furyasına sebep oldu. Ortaya çıkan bilgi kirliliği bazen toplumsal krizlerin kapısını araladı, bazen ise bireylerin hayatında onarılması zor yaralar açtı. Fakat yapay zeka teknolojisinin gelişmesiyle beraber gelecekte karşı karşıya kalınabilecek yeni süreçler ise hem devlet yöneticilerinin hem de vatandaşların kafasında yeni soru işaretlerini beraberinde getirdi. 

BİLGİ KİRLİLİĞİ NEDİR?

Anadolu Ajansı Teyit Hattı, bu soru işaretlerinden bazılarını ortadan kaldırabilmek için Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Ermağan ile "Yapay zeka ve dezenformasyon" hakkında konuştu. 

Ermağan, sözlerine bilgi kirliliği ifadesini açıklayarak başladı. Bilgi kirliliğini, "Örneğin bir fotoğraf çekiniyorsunuz ve o fotoğrafta siz karşıdasınız. O fotoğrafı öyle renklerle sağdan soldan açıları oynayarak bambaşka bir şekle de sokabilirsiniz, vurgularla tonlamalarla. İşte bilgi bazen simsiyah bir hale sokulabilir bazen gri hale sokulabilir. Her bir olayın, olgunun siyah beyaz ve gri çıktıları vardır ve bu tarihten beri yaşana gelmiştir." şeklinde tanımladı. 

İnsanların tarihin ilk çağlarından beri gücü elde tutabilmek adına bilgiyi manipüle ettiklerini ifade eden Ermağan, Milenyum Çağı olarak işaret edilen günümüz koşullarına dikkat çekti. "İnsanlar biliyorsunuz sosyal düzene geçtiklerinden beri aslında gücün peşinde koştular ve bunu da Machiavelli zaten Prens isimli çalışmasında söyledi. Biz bu güce ulaşırken, bir bilgiye ulaşmak iki bilgiyi kirletmek olarak aslında hayatı dizayn ettik. İngilizler, Sanayi Devrimi'ni gerçekleştirdiğinde tam 80 sene o bilgiyi sakladılar ve 80 sene dünyanın en iyisi oldular. 1930'larda dünyanın en büyük kolonyal sömürü imparatorluğunu kurduklarında aslında o geçmiş 1695’e kadarki uzanan, bilgiyi sanayi devrimini elde etme hikayesiydi. Daha sonra teknoloji bambaşka bir noktaya geldi. İşte hayatımızda bilgiyi elde etmek ve bilgiyi kirletmek anlamında teknoloji, tarihin başından itibaren ve en çokta bu milenyumun başından itibaren bizim hayatımızı şekillendirir oldu." dedi. 

TEKNOLOJİK GELİŞMELERİN ETKİSİ NEDİR?

Ermağan, yeni multimedya araçlarının bireylere son model teknolojiye ulaşabilmek açısından önemli bir fırsat tanıdığını ancak bu fırsatın arkasında bir tehdidi de barındırdığını belirtti ve sözlerine şu şekilde devam etti;

"Önemli bir telefon firması son modelini tanıtmadan önce AVM'lerde biz ne görüyoruz? Kuyruklar görüyoruz. Aslında o kuyruklar bizim kendimize tanıdığımız bir fırsat son model teknolojiye ulaşmak için ama diğer yandan bir tehdit unsuru. Onlara bizi dinleme, gözleme fırsatı veriyoruz. Uluslararası İlişkiler Ve Teknoloji İlişkisi’ni ele aldığım kitapta bunu açıkladım. Artık bizi sadece dinlemiyorlar, gözlüyorlar da... Yani dinlemek başka görsel olarak izlemek başka ve bunu akıllı cihazlar üzerinden yürütüyorlar. Biraz tarihe baktığımızda, 1990’lı yıllarda internet ilk çıktığında ABD’li bir firma zaten bunu en başından yapmış. Gözetlemek bilgiyi almak ve o bilgiyi aldığı bilgiyi kirletmek veya kullanmak üzeri tasarlamış. 90’lı yıllardan sonra internetin yaygınlaşması, şu an 8 milyar dünya nüfusunun 4,5 milyarının internet ortamında olması, akıllı ürünleri kullanması, neredeyse dünyanın en büyük devleti Çin’den Hindistan’dan büyük Facebook imparatorluğu olması... Bu neyi ifade ediyor? Aslında biz insanların dijital ortamlarda ne kadar çok imkan, fırsat ve tehditlerle beraber yaşadığımızı gösteriyor."

Ermağan, devletlerin karşı karşıya olduğu bilgi kirliliği konusunda daha akıllı davranmaya ittiğini ifade etti. Artık yalanın sanal medyada rahatlıkla üretilebildiğini söyleyen Ermağan, "İlk başta tanımladığımız gibi 'bilgiyi elde etmek ve bilgiyi kirletmek, kullanmak, değerlendirmek...' Bu süreçler bizi, devletleri, toplumları çok daha akıllı olmamız gereken bir sürece itiyor. Örneğin sanal medya sadece sizin ekrana baktığınız olay değil. Artık gerçek sanal medyada üretilebiliyor. Zaten Uluslararası İlişkiler literatüründe buna hakikat ötesi çağ diyorlar. Biz insanlar ve devletler gelecekte burada ne yapacak? Esas sorun bu." dedi. 

YAPAY ZEKA NELER GETİRDİ?

Yapay zekanın dezenformasyon konusunda önemli bir pozisyon kazandığını ifade eden Ermağan, özellikle ses alanında yürütülen taklitlerin ortaya çıkartabileceği krizler konusunda uyardı. Yakın tarihte Almanya ve Ukrayna arasında gerçekleştirilen bazı görüşmelerin benzer teknikler kullanılarak rayından çıkartıldığını anlatan Ermağan "Yapay zeka üretilmiş yanlış haberleri öncelikle üretiyor, yani yanlış haberler üretiyor. Sonra üretilmiş yanlış haberleri üretmede de yapay zeka kullanılıyor. Biz nasıl bir yol izleyeceğiz? Şimdi yapay zekanın 100 senelik bir geçmişi var ama 1950’lerden sonra özellikle OpenAI anlatılır. İlk önce bir altın çağı yaşamıştır, 1970'lere kadar. Biz çalışmamızda onu anlattık. Bunu sadece teknik boyutta anlamamamız lazım. Yani sosyal boyutta öğrenciler-öğretmenler yapay zekanın aslında ne olduğunu kavramalı. Şu anda korkunç boyutlara ulaşmış durumda, savaş ortaya çıkaracak boyutlardan bahsediyoruz. Örneğin, az önce sorunuzda ifade ettiğiniz Trump örneği veya bizim Cumhurbaşkanı’nın sesinin taklit edilmesi. Bu yolla bir devlet yönetilebilir veya siz onu yakalayamadığınız anda çok sayıda uçaklar patlatılabilir, birbirlerine çarpıştırılabilir, kaos ortaya çıkarılabilir, devlet ilişkileri bozulabilir. Bu yakın tarihten örneğin Almaya-Ukrayna arasındaki siyasetçilerin bir görüşmesi rayından çıkarıldı. Tabii ki sonunda manipülasyon olduğu anlaşıldı. Şimdi bizim sesimizi onlarca süzgeçten geçirerek, gerçeğe en yakın haline getirmeye çalışıyorlar. Yıl 2023, 2003’te bu var mıydı? 2053’te nasıl olacak?" ifadelerini kullandı. 

GELECEKTE BİZİ NELER BEKLİYOR?

Yapay zekanın sadece mühendislik boyutuyla ele alınmaması gerektiğini ifade eden ve Türkiye'nin bu alanda Ortadoğu'da yabana atılmayacak bir pozisyonda olduğunu ifade eden Ermağan bu alanda daha emin adımlar atılması gerektiğini vurguladı. Son olarak "Şunu çok önemsiyorum, yapay zeka sosyal bir olgu. Yani buna sadece mühendislik boyutunda bakamazsınız, eğer siz yapay zekayı devlet kanalı olarak daha üst boyutta ele almazsanız, bu milli güvenlik sorunu aynı zamanda. Sizin sadece bireyleriniz, vatandaşlarınız dinlenmiyor, taklit edilmiyor. Devletin kurumları da hedefte. Bir maile tıkladığınızda sizi tamamiyle ele geçiriyorlar. Ve bu devletin çok ciddiye alması gereken bir eğitim sorunu aynı zamanda. Ortadoğu’da coğrafyasında inovatif teknolojilerde yapay zekada Türkiye hiç de yaban atılacak bir konumda değil ama siz ilk 10’a adaysınız, ilk 10’da değil ilk 40’dasınız. Demek ki gidecek epey bir yolumuz var." ifadelerini kullandı.