Boykot, tarihi boyunca "iktisadi savaşın" bir parçası oldu

Halil İbrahim Medet
03.09.2025
İstanbul

"(Haçlı Seferleri sırasında) Türk ve Arap Müslümanlarla yapılan ticaret ve onlara destek vermek, 10 büyük günahın içerisinde"

Tarihte boykot benzeri uygulamalar hem Müslümanlara karşı hem de Müslümanlar tarafından ekonomik savaş stratejisi olarak uygulanırken, yakın tarihte Güney Afrika, İrlanda ve Hindistan gibi ülkelerde de büyük değişimlerin öncüsü oldu.

İLKE Vakfına bağlı İslam İktisadı Araştırma Merkezi (İKAM) tarafından hazırlanan "Finansal, Toplumsal ve Fıkhi Boyutlarıyla Boykot" başlıklı raporun yazarlarından, İstanbul Medeniyet Üniversitesi İktisat Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Faruk Bal, AA muhabirine, İslam tarihinde boykotu değerlendirdi.

Bal, günümüzde boykot denildiğinde "sosyal ve ekonomik dışlama, ilişkileri kesme, bağları koparmanın" anlaşıldığını ve ancak boykotun sadece bir kişinin eylemi olmanın ötesinde bir tutum olduğundan bahsederek şunları söyledi:

"Boykot isimlendirmesi 1880'lere dayanıyor ama benzeri uygulamalar tarihte var. Bu yönüyle iktisadi savaş daha kuşatıcı bir terim. Yani boykota katılan biri aslında ekonomik savaşın dolayısıyla geri planda da o büyük savaşın bir parçası olmuş oluyor."

Boykotun karşılığı olarak Arapça'da mukataa ve muhasara kelimelerinin kullanıldığını ve bu uygulamanın hedef kişileri bir şeyi yapmaya veya bir şeyi yapmaktan vazgeçirmeye yönelik olduğunu kaydeden Bal, boykotun sosyal baskıyı da kuşatan ama sosyal baskıdan daha geniş ve güçlü bir kavram olduğunu ifade etti.

Bal, Filistin'de yaşananlara karşı İsrail ve destekçisi firmaların ürünlerini tüketmemenin ahlaki bir sorumluluk olduğuna dikkati çekerek, "Bu yaşanılanlar karşısında boykot bizim için bir silaha dönüşmüş oluyor. Boykotun bireyle ilgili yönü var ama devletin de bireyleri teşvik etmesi gerekiyor. Çünkü işin maden, enerji ve lojistik gibi yönleri var. Devletin boykota ciddi anlamda sahip çıkması gerekiyor ki fiilen güç bulabilecekleri ve savaşı durdurabilecekleri malzemelerden yoksun kalsınlar." diye konuştu.

Boykotun yakın tarihte İrlanda, Güney Afrika ve Hindistan gibi ülkelerde başarılı uygulamalarının olduğunu ancak bu başarılı örneklerin toplumun genelinin boykota dahil olması ve ulusal/uluslararası güçlerin de bunu desteklemesiyle mümkün olduğunu anlatan Bal, tüketicinin boykotu kadar tedarikçinin de boykotunun önemli olduğunu ayrıca yerli üretim açısından da boykotun fırsatlar barındırdığını söyledi.

Boykotun geniş katılımlı ve sürekli olması gerekiyor

Bal, İslam tarihinde hem Müslümanların uyguladığı hem de Müslümanlara karşı uygulanan boykot benzeri stratejilerin pek çok örneği bulunduğunu ve özellikle Endülüs'teki Müslümanlara yönelik baskı başladığında bu yönlü fetvaların yaygınlaştığını aktararak, "1085 yılında Tuleytula'nın (Toledo) düşmesiyle fetvaların neredeyse tamamı Hristiyanlarla ticareti kesmeye yönelik oluyor. Savaş durumunda Müslümanların aleyhinde kullanılabilecek doğrudan silahlar veya silah yapımında kullanılan malzemeler zaten yasak. Savaş döneminde bu yasaklar genişletilerek diğer ürünleri de kapsıyor. Böyle bir durumda Müslümanlar sadece anlaşma olan kişilerle gıda alışverişi yapabiliyor." dedi.

Haçlı Seferleri'nde Hristiyanların Müslümanlara karşı ekonomik boykotu Batı ile Müslümanlar arasında gelişen ticarete yönelik bir strateji olarak kullandığını hatırlatan Bal, "Türk ve Arap Müslümanlarla yapılan ticaret ve onlara destek vermek, 10 büyük günahın içerisinde." dedi.

Bal, Müslümanların bu şekilde ekonomik kuşatma altına alınmasının yeni bir durum olmadığını Hz. Muhammed döneminde dahi bu uygulamaların Müslümanlara karşı yapıldığını anlatarak, "Mekke'de İslamiyet'in yayılması ve özellikle Hz. Hamza'nın Müslüman olması müşrikleri korkutuyor. Ekonomik, sosyal ilişkileri ve aile bağlarını tamamen kesiyorlar. Müslümanlar ve onlara destek verenler Ebu Talip mahallesi denilen yerde toplanıyor ve Müşriklerin buraya giriş çıkışı ve herhangi bir şekilde mal girmesi yasaklanıyor. Bu durum bazı rivayetlerde 2 bazılarında 3 yıl devam ediyor." ifadelerini kullandı.

Hz. Muhammed'in de ekonomik savaş stratejileri uyguladığını ve özellikle Bedir Savaşı'na kadar gazveleri ve gönderdiği seriyyelerin amacının Mekkeli müşriklerin Müslümanlar karşısında ekonomik olarak zayıflaması olduğunu kaydeden Bal, sahabeden bazı kişilerin de aynı dönemlerde kabileleri aracılığıyla Mekkeli müşriklere boykot uyguladığından bahsetti.

Bal, Medine'de bulunan Yahudi kabilelerinin Müslümanlarla yaptığı anlaşmaları bozmaları ve Müslümanlara zarar vermeye başlamaları neticesinde Müslümanların onlara karşı ekonomik bir savaş yürüttüğünü hatırlatarak sözlerini şu şekilde tamamladı:

"Müslümanlar, anlaşmayı bozup kendilerine zarar veren Yahudilerin yaşadığı mahalleleri kuşatıyor. En son onların geçim kaynağı olan hurma ağaçlarının Hz. Muhammed'in emriyle yakılması gündeme gelince Medine'yi terk ediyorlar. Bugün Gazze'de öldürülen çocukların hesabı yarın hepimizden sorulacak. Bu yüzden boykot bizim için önemli bir araç. Boykotun başarıya ulaşması için mümkün olduğunca genişletilmesi, sürdürülebilir/sürekli olması, kanaat önderlerinin topluma bu konuda önderlik etmesi gerekiyor. Araştırmalar biz de boykotun kısa süreli olduğunu gösteriyor. Doğru ve inandırıcı ürün listeleri oluşturmak bu noktada önem taşıyor."