"Yeni Çağ" inanışları dijital dünyada maddi ve manevi sömürüye dönüşüyor

Mehmet Kara
02.07.2025
İstanbul

"Sosyal medya üzerinden kişiye özel manevi şifa çözümleri sunuluyor ve bunun karşılığında ciddi düzeyde bir ticarileşme söz konusu"

Daha fazlası için Instagram’dan takip edin

Uluslararası literatürde Yeni Çağ inanışları (New Age) olarak tanımlanan astroloji, çakra açma, tarot, büyü, cadılık faaliyetleri, manevi temizlik ve şifacılık gibi uygulamalar sanal dünyada ticarileşerek ciddi maddi kayıplara ve psikolojik travmalara neden olabiliyor.

Özellikle bireylerin kırılgan ve savunmasız dönemlerinde karşılaştığı bu uygulamalar, kişisel gelişim veya spiritüel arayış adı altında sunulsa da çoğu zaman bilimsel temelden yoksun, denetimsiz ve suistimale açık pratikler olarak öne çıkıyor.

Kayıp, yas, yalnızlık, kimlik krizi veya travma gibi psikolojik kırılmalar yaşayan bireyler, bu uygulamalara bir çıkış yolu olarak yöneliyor ancak çoğu zaman daha derin duygusal ya da maddi sorunlarla karşı karşıya kalıyor.

Uzmanlar, bu tür uygulamaların bireyin ruhsal bütünlüğünü zedeleyebileceği, hatta bazı durumlarda ciddi travmalara yol açabileceği uyarısında bulunuyor.

Kişiye özel manevi çözümler ticari kaygıyla üretiliyor

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülenay Pınarbaşı, uluslararası literatürde Yeni Çağ inançları "New Age" olarak tanımlanan spiritüel pratiklere dair yaptığı araştırmalar ve bu alandaki güncel sosyal medya trendleri üzerine AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Pınarbaşı, bu yeni inanç ve ritüel biçimlerinin özellikle sosyal medyada yaygınlık kazandığını belirterek, "Sosyal medya üzerinden kişiye özel manevi şifa çözümleri sunuluyor ve bunun karşılığında ciddi düzeyde bir ticarileşme söz konusu. Örneğin, 'Telefonla veya internet yoluyla sana manevi bir ameliyat yapayım', 'İçsel arınmanı sağlayayım' ya da 'Şu ağaçla temas kurarsan sıkıntılarından kurtulursun' gibi vaatlerle bu hizmetler sunuluyor." dedi.

Bu alanlardaki uygulamaların her kesimden insanı hedef aldığını belirten Pınarbaşı, kontrolü zor olan bu alanda daha fazla akademik çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Ayrıca sosyal medyada gerçekleşen bu pratiklerin kişiler ve toplum için ciddi sonuçlar doğurabileceğinin altını çizen Pınarbaşı, şunları söyledi:

"Sosyal medyada cin, büyü gibi kavramlar üzerinden yapılan manipülasyonlar, zaman zaman cinayete, cinsel, duygusal ve ekonomik istismara kadar varabilen olaylara yol açabiliyor. Bu uygulamaların bireyler ve aileler üzerinde son derece zararlı etkiler yarattığını görüyoruz. Dünya genelinde de durum bu şekilde."

İnsanlar daha çok "kırılgan" dönemlerinde bu inanışlara yöneliyor

Pınarbaşı, son dönemde sosyal medyada "astroloji, enerji çalışmaları, çakra açma, manevi ameliyatlar, tarot, büyü, çeşitli şamanik ayinler ve şifacılığın en çok rastladıkları uygulamalar olduğunu söyledi.

Dijital ortamdaki bu inanç biçimlerinin yapısal özelliklerine de değinen Pınarbaşı, şöyle devam etti:

"Bu tarz uygulamalar kurumsal bir din değildir, daha çok bireysel inanışlardır. Tıpkı akışkan modernite gibi bu inançlar da kaygan bir zeminde yer alır. Temel farkları, merkezileşmemiş ve eklektik olmalarıdır. İnançlar dijitalleştiğinde, tamamen bireyselleşiyor ve metalaşıyor. Öyle ki, sabah şamanik bir ritüelle güne başlayıp akşam paganik bir ritüelle günü sonlandırmak mümkün hale geliyor.

Dijital ortamda gördüğümüz inanç ritüelleri, bireysel içerik üreticileri tarafından hazırlanıyor ve izleyiciyle etkileşim amacı taşıyor. Bu içerikler aynı zamanda algoritmalar tarafından yönlendiriliyor. Dolayısıyla hakikat iddiası taşımıyorlar, aksine hakikatin eğilip bükülmesiyle sahte ihtiyaçlar yaratılıyor ve bunlara karşılık sahte arzulara yanıt veriliyor."

Pınarbaşı, Batı'da bu inançlara yönelen bireylerle ilgili yapılan araştırmalara da değinerek, şu bilgileri verdi:

"Depresyon, yalnızlık, büyük kayıplar, yakınlarını kaybetme, travmalar, aidiyet ve kimlik sorunları gibi son derece kırılgan dönemlerde insanlar bu tarz inanışlara yöneliyor. Bu yönelimlerin temelinde daha derin bir anlam arayışı yatıyor. Modern insan kutsaldan kopmuş durumda. Bu tür uygulamaların temelinde de kutsal ile yeniden bağ kurma arzusu yatıyor. İnsan, varoluşundaki anlamı sorguluyor ve bu boşluğu doldurmak için bir yönelim arıyor."