

Daha fazlası için Instagram’dan takip edin
Siyonizmin yalnızca siyasi değil, kültürel ve edebi bir zemin üzerinde yükseldiğini vurgulayan yazar Peren Birsaygılı Mut, "İsrail Devleti'nin kurucu ideolojisi siyonizm, siyasetten önce edebiyatta doğdu." dedi.
Mut, AA muhabirine, "İsrail'in Zihin Haritası: Siyonist Edebiyat-Portreler, Yayınlar, Söylemler" adlı kitabı üzerinden İsrail devleti kurulmadan önce edebiyatın nasıl ideolojik zihin haritası oluşturduğunu, erken dönem siyonist metinlerin hem mit yaratma sürecinde hem de ulus inşasında oynadığı rolü değerlendirdi.
Yahudi halkının Filistin'e göçünde ve İsrail devletinin kurulmasında edebiyatın oynadığı rol üzerine kapsamlı çalışma kaleme alan yazar Mut, siyonizmin sanıldığı gibi Theodor Herzl ile başlamadığını, çok daha önce kültürel alanda şekillendiğinin altını çizerek, "Theodor Herzl, 1897'de İsviçre'nin Basel şehrinde Birinci Siyonist Kongre'yi topladı ama siyonist düşüncenin kökleri İngiliz, Fransız, Alman ve Rus edebiyatlarında en az bir asır öncesine uzanıyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Siyonist edebiyatçılar önce zihinsel, sonra fiziksel dönüşü hedefledi"
İsrail Devleti'nin 14 Mayıs 1948'de kurulmasının sadece siyasi sonuç olmadığını anımsatan Mut, "Yüzyıllarca yıl süren edebi ve kültürel mücadelenin sonucuydu aynı zamanda. Siyonist kültür ve edebiyat olmasaydı, güçlendiren, onlara katkı sağlayan siyasi siyonizm ve Hristiyan siyonistler olmasaydı, belki biz 14 Mayıs 1948'de İsrail'in kuruluşunu görmeyecektik çünkü insanları zihinsel olarak bu kadar hazırlayamayacaklardı ve belki Yahudiler, Doğu ve Batı Avrupa'dan kitleler halinde göç etmeyecekti." ifadelerini kullandı.
Siyonist edebiyatçıların temel hedefinin, okuyucuların gözünde Filistin'e önce zihinsel, ardından fiziksel dönüşü sağlamak olduğunu anlatan Mut, Yahudi hafızasının ortak tarihini canlandırmaya çalıştıklarını anlattı. Bu amaçla mitlerden faydalandıklarını belirten Mut, kutsal metinlerde geçen "Kudüs" ve "Siyon" gibi kavramların yalnızca dini değil, aynı zamanda ulusal semboller olarak da ele alındığını, böylece Kudüs'ün sadece dini değil, aynı zamanda ulusal hedef haline geldiğini kaydetti.
Bu metinlerde Filistin'in "boş", "verimli", "halksız" bir toprak olarak tasvir edildiğini belirten Mut, "O meşhur siyonist mottosu olan 'topraksız bir halk için halksız bir toprak', siyasetten önce edebiyatta doğdu. Bir yere insanları yönlendirebilmek için orayı boş göstermek zorundasınız. Siyonist yazarlar da tam olarak bunu yaptı." diye konuştu.
"Bazı metinlerde Filistin halkı hayvan gibi tasvir ediliyor"
Siyonist edebiyatın temel hedeflerinden birinin, geçmişle gelecek arasında ideolojik köprü kurmak olduğunun altını çizen Mut, Yahudilerin tarih boyunca yaşadığı sürgünleri, acıları ve mücadeleleri gelecekte kurulması planlanan İsrail Devleti ile anlamlandırdıklarını ve bu yaklaşımın edebi metinlerde açıkça görüldüğünü ifade etti.
Mut, "Yahudi halkının tarihsel serüveni, Siyonist yazarlar tarafından ilerideki devlete hazırlık olarak kurgulandı; yaşanmış her olumlu ya da olumsuz olay, adeta bu devletin inşasında kullanılan birer tuğla gibi metinlere taşındı." dedi.
İncelediği eserlerin büyük çoğunluğunda Filistin halkının yok sayıldığını, bazı metinlerde ise yerli halkın aşağılandığını belirten Mut, "Eserlerin yüzde 70-80'inde Filistin toprakları boş bir alan olarak gösteriliyor. Geri kalanında ise Araplar 'eğitilmeye muhtaç, kaba, cahil' şeklinde tasvir ediliyor. Bu da tam bir sömürgeci zihniyetin yansımasıdır." görüşünü paylaştı.
"Modern İbranice'nin doğuşu da edebi projeydi"
Siyonizmin iki önemli temsilcisi olduğunu dile getiren Mut, kültürel siyonizmin temsilcisinin Ahad Ha'am, siyasi siyonizmin temsilcisinin ise Theodor Herzl olduğunu hatırlattı. Kültürel siyonistlerin, Yahudi devletinin kurulmasının kültürel uyanışla birlikte gerçekleşmesi gerektiğine inandığını belirten Mut, bu nedenle modern İbranice'nin canlandırılmasına ve Filistin'de kültürel merkez kurulmasına önem verdiklerini vurguladı.
Mut, siyonist kültürün en temel unsurlarından birinin dil olduğunu, ortak dilin, ulus inşa sürecinde belirleyici rol oynadığını vurguladı. Bu bağlamda modern İbranice'nin siyonist edebiyatı taşıyan ve ideolojik yapıyı besleyen başlıca unsur haline geldiğini ifade etti ve sürecin en önemli aktörlerinden biri olarak Eliezer Ben Yehuda'nın çalışmalarına dikkati çekti.
Kültürel ve siyasi siyonizmin zaman zaman yöntemsel çatışmalar yaşadığını, Theodor Herzl'in diplomasi ve siyaset yolunu öncelediğini vurgulayan Mut, Herzl'in İbranice bilmediğini ve metinlerini Almanca kaleme aldığını vurgulayarak, "Her ne kadar farklı yöntemler izleseler de her iki ekol de nihayetinde bir Yahudi devleti fikrine hizmet etti." diye konuştu.
"Sadece Yahudiler değil, Hristiyan siyonistler de eserler kaleme aldı"
Kitabında 30 farklı siyonist edebiyatçıdan bahsettiğini söyleyen Mut, siyonist edebiyatın öncü isimleri arasında İngiltere'nin ilk Yahudi Başbakanı Benjamin Disraeli'yi başlangıç noktası olarak değerlendirdi. Disraeli'nin "Alroy'un Harika Rüyası" adlı eserinin edebi zeminde siyonist fikirlerin ilk izlerini taşıdığını belirten Mut, "Disraeli hem güçlü bir edebi kalem hem de siyasi bir figür olarak İsrail Devleti fikrinin ilk temellerini atan isimlerden biri." bilgisini paylaştı.
Aynı dönemde önemli yazarlardan George Eliot'un Yahudi olmamasına rağmen "Daniel Deronda" romanıyla Batı edebiyatında ilk kez Filistin topraklarını işaret eden ve Yahudi devleti fikrine açıkça yer veren karakter kurguladığını aktardı.
Mut, dikkat çektiği diğer önemli isimler arasında Hristiyan siyonist Laurence Oliphant, tiyatro oyunlarıyla tanınan Theodor Herzl'in yakın arkadaşı Max Nordau, siyonizm kavramını ilk kez kullanan Nathan Birbaum ve Rusya'dan Filistin'e göçü teşvik eden "Katliam Şehrinde" şiiriyle meşhur Hayim Nahman Bialik'in yer aldığından bahsetti. İsrail'in ulusal marşının da bu gelenekten beslendiğini vurgulayan Mut, ilk siyonist kadın şair Rachel Bluwstein'ın İsrail'in 20 şekellik banknotları üzerinde yer aldığını ifade etti.
"Yazarların isimleri bugün İsrail'in her yerinde yaşıyor"
Siyonist edebiyatın öncülerine İsrail toplumunda verilen sembolik değerin altını çizen Mut, "Bugün o siyonist edebiyatın kurucu isimlerinin adına İsrail'in her yerinde açılmış caddeler var. İsimler okullara, müzelere, parklara verilmiş. Bu yazarların çok büyük çoğunluğu, 1948'den bu yana İsrail'deki eğitim müfredatına girmiş." şeklinde konuştu.
Mut, siyonist edebiyatçıların sadece edebi değil, aynı zamanda ulusal hafızada da yer edindiklerini ve çağdaş edebiyatçılar tarafından "üstat" olarak görüldüklerini kaydetti. Bu figürlerin İsrail'de edebi birikimin yanı sıra ideolojik devamlılık açısından da büyük motivasyon kaynağı haline geldiğini vurguladı.
Siyonizmin başarısının ardında yalnızca uzun yıllar süren yoğun çalışma olduğunu ancak bu sürecin aynı zamanda pek çok çelişki ve gerçekleri perdelemeye yönelik söylemlerle yürütüldüğünü ifade eden Mut, 7 Ekim sonrası bu yalanların açığa çıkmaya başladığını, siyonizmin artık sonuna gelindiğine inandığını sözlerine ekledi.