

Daha fazlası için Instagram’dan takip edin
Prof. Dr. Mustafa Macit Kenanoğlu, "Osmanlı Millet Sistemi" ile Avrupa'nın sömürgeciliği arasında hiçbir ortak yönün olmadığını, Osmanlı Devleti'nin hakimiyeti altında yaşayan gayrimüslimlerin dil, din ve kültürlerini koruduğunu söyledi.
"Osmanlı Millet Sistemi: Mit ve Gerçek" kitabının yazarı Türk-Alman Üniversitesi Hukuk Bölümü Öğretim Görevlisi Kenanoğlu, günümüzde Batı ülkelerinde yabancı ve göçmenlere yönelik nefret söylemi tartışılırken, Osmanlı'nın yüzyıllar boyunca farklı toplulukları nasıl bir arada tutmayı başardığını anlattı.
Osmanlı Millet Sistemi'nin İslam hukuku esasları üzerine inşa edildiğini söyleyen Kenanoğlu, bu sistemin İslam'ın gayrimüslimlere verdiği hakların Osmanlı Devleti tarafından şekillendirilmesini bir yansıması olduğunu belirtti.
Kenanoğlu, Osmanlı Devleti'nin içerisinde çok farklı etnik ve dini unsur bulunduğunu ve bu yapıları yönetebilmek için millet sistemini kurguladığını dile getirerek, bu sistemin diğer devletlerin yaptıklarının idealize edilmiş biçimi olduğuna dikkati çekti.
Avrupa'nın uyguladığı sömürge sistemi ile "uzaktan yakından alakası" olmadığını ifade eden Kenanoğlu, "Gayrimüslimlerin, can, mal, ırz güvenliğini sağlayacak bir yapıda İslam hukuku esas olmak üzere temellendirildiği yapıya millet sistemi diyoruz. Şimdi sömürgecilikte böyle can, mal, ırz, namus teminatı, hukuki bir güvenlik endişesi güdülmez. Daha çok sömürülen ülkenin temel zenginliklerinin başka ülkelere aktarılması söz konusu. Osmanlı millet sisteminde öyle bir hedef yok. Tam tersi ahlaki ve insani bir boyutu var." dedi.
Kenanoğlu, Osmanlı Devleti'nde yaşayan gayrimüslimlerin hukuki haklara sahip olduğunu ifade ederek, hukuk sistemi önünde bir Müslüman ile bir gayrimüslimin haklarının birebir aynı olduğunu aktardı.
Osmanlı Devleti'nin kiliselerin de bazı hukuki uygulamalarına izin verdiğini ama ana hukukun kendi sistemi olduğunu bildiren Prof. Kenanoğlu, "Millet sistemi, daha çok bu farklı dini grupların Osmanlı hukukuyla uyumlu hale getirilmesi için ihdas edilmiş bir yöntemdir. Burada gayrimüslim grupların belirli ruhani otoritelerinin devletle uyumunun sağlanması hedefi var. Millet Sistemi, özerklik değildir." yorumunda bulundu.
Kenanoğlu, Osmanlı Devleti'nin hukuk devleti olduğuna işaret ederek, Osmanlı Devleti'nde yazılan kanunların ya da kadı sicillerinin alelade yazılmadığını ve Osmanlı hukukçularının alanının en iyileri olduğunu kaydetti.
Millet Sistemi'nin otonom bölgeye izin verdiği algısının yanlış olduğunu anlatan Kenanoğlu, eğer bir beldede sadece gayrimüslimler varsa orada gayrimüslim hukuku uygulandığını ama diğer tüm yerlerde Osmanlı'nın kendi hukuk sistemini işlettiğini hatırlattı.
"Yahudiler varlığını Osmanlı'ya borçludur"
Macit Kenanoğlu, Avrupa sistemi ile Osmanlı Millet Sistemi arasındaki en büyük farklardan birisinin asimilasyon olduğunu aktararak, şöyle devam etti:
"Osmanlı Devleti, fethettiği toprakları kendi toprağı olarak görür, Avrupa devletleri gibi sömürmek amacıyla girmez. Bir de İslam'da kimse zorla din değiştirilme uygulaması olmadığı için gayrimüslimlere baskı yapılmamıştır. Zorla din değiştirme uygulaması olsaydı ya da Osmanlı bunu yapmış olsaydı Balkanlar'da, Avrupa'da çok da gayrimüslim nüfus kalmazdı. Yani öyle bir asimile politikası gütmemiştir devlet. Öyle bir zihni arka planı da yok, olsa fiiliyata dökebilirdi rahatça. Tam tersi unsurları koruma altına almıştır. Millet Sistemi o asimilasyonun önündeki en büyük engellerden bir tanesidir. Bugün Avrupa ülkelerinin birçoğunda siyahi çok sayıda insan görürsünüz. Bunlar işte sömürgelerden oraya başka amaçlarla götürülmüş önceki nesillerin daha çok çocuklarını oluşturur. Osmanlı yıkıldıktan sonra bakın etrafta hiç öyle insanlar göremezsiniz."
Osmanlı Devleti'nin nüfusunun ekseriyetini gayrimüslimlerin oluşturduğunu bildiren Kenanoğlu, asimilasyon politikası olsa Osmanlı Devleti'nin iktidar olduğu topraklarda şu an bu kadar çeşitli halkları göremeyeceğimizi vurguladı.
Kenanoğlu, Avrupa'da zulüm gören Yahudilerin Osmanlı Devleti'nin asimilasyon yapmadığını bildikleri için bu topraklara kaçtığına değinerek, "Yahudiler varlığını Osmanlı'ya borçludur. Avrupa'dan engizisyona tabi tutulan Yahudiler yok edilme tehlikesiyle karşı karşıyayken Osmanlı'ya niye göç etmişlerdir? Osmanlı'da o dönemdeki Avrupa gibi bir baskı ve zulüm atmosferi olsa bu insanlar burayı niye tercih etsinler? Yahudilerin o dönem yazdıkları kroniklerde bile asimilasyon olmadığını ifade ediyorlar." diye konuştu.
Asimilasyon ve baskı konusunda Osmanlı Devleti ile Avrupa'nın kıyas dahi edilemeyeceğinin altını çizen Prof. Dr. Macit Kenanoğlu, Avrupa devletlerinin sömürge olarak gittikleri bölgelerde kendi hukuk, dil ve dinlerini zorla kabul ettirmeye çalıştıkları bilgisini verdi.
Kenanoğlu, Avrupa devletlerinin sömürgelerinde uyguladıkları sistemi dayattıklarını söyleyerek, "Bugün Hindistan'da herkes İngilizce konuşuyor. Ya da Fransa'nın sömürgelerinde Fransızca temel dil hepsinde. Osmanlı'da böyle bir durum yok ki. Hepsi kendi okullarında kendi dillerini rahatça okuyup yazıp kullanmışlardı. 400 yıl boyunca eğitim sistemleri kontrol bile edilmemiştir." dedi.
Osmanlı Devleti'nin fethettiği topraklardaki zenginlikleri başka bir yere götürmek niyeti olmadığına dikkati çeken Kenanoğlu, Osmanlı Devleti'nin yeni medeniyetler, yeni yerleşimler inşa etmeye çalıştığını belirtti.
Kenanoğlu, Avrupa devletlerinin sömürge sistemlerini empoze ettiğini dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Batı kendi hukuk sistemini empoze eder başka ülkelere. Tek tip bir hukukun oluşması için çok büyük paralar ve güçler kullanılır. Yani bugün işte İngiliz ya da Amerikan şirketleri kendi hukuklarının dünyada tahkim dediğiniz şey budur. Onlar kendi hukuklarını dünyanın her yerinde istedikleri gibi uygulayabilsin diye belli adlar altında belli kuruluşlar vasıtasıyla yapı dünyaya empoze edilir. Bunun sonucunda kaynakların nereye akması gerektiğine dair planlı, programlı bir hedefe doğru yapılan çalışmalar var. Osmanlı Millet Sistemi yani geçmişte de çok farklı şekilde algılanan bir sistem."