

Artan dünya nüfusu ve endüstrileşme ile birlikte mineral ham madde kaynaklarına talep de artıyor. Bir yandan maden kaynakları giderek azalırken bir yandan da firmaların karasal madenleri bulup çıkarma maliyetleri yükseliyor. Bu noktada küresel birçok aktör ileriye dönük maden ihtiyaçlarını karşılamak adına çeşitli yeni stratejiler oluşturma eğilimi gösteriyor.
Bu stratejilerden biri de "derin deniz madenciliği". Birçok ülke ve madencilik şirketi gelecekteki mineral ham madde teminini garanti altına almak adına derin deniz madenciliğini hem ekonomik hem de jeopolitik sebeplerle potansiyel alternatif madencilik olarak görüyor.
Derin denizlerde yer alan ve maden şirketlerinin ilgisini çeken kıymetli madenler arasında ise bakır, nikel, alüminyum, manganez, çinko, lityum, gümüş, altın, kobaltı göstermek mümkün. Özelikle cep telefonu, rüzgar türbinleri, güneş panelleri ve batarya gibi teknolojik aletlerin üretiminde kullanılmaları sebebiyle de bu madenlere talep giderek artıyor.
Bahsi geçen madenler derin denizlerde manganez yumruları (polimetalik yumrular), kobalt kabukları (polimetalik kabuklar), polimetalik sülfitler (deniz tabanı masif sülfitleri, SMS) formlarında yer alıyor. Bu madenler açısından dünya okyanuslarının tabanlarında zengin olan bölgeler arasında Kuzey-Orta Pasifik Okyanusu, Hint Okyanusu’ndaki okyanus ortası sırt sistemleri ve Atlantik Ortası Sırtı gösterilebilir.
Derin denizlerdeki ekosistemi ve biyoçeşitliliği çeşitli yönlerden tehlikeye atabileceği belirtilen bu faaliyetleri ise Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi (ISA) kontrol ediyor.