

Doğaya Kulak Verin.
Ekolojik gündem, sürdürülebilirlik ve çevre mücadeleleri artık cebinizde.
Yeşilhat WhatsApp kanalını takip edin.
Paris Anlaşması, Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Konferansı'nda (COP21) 12 Aralık 2015'te 195 ülke tarafından kabul edildi.
Küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelere göre 2 derecenin altında tutmayı, mümkünse 1,5 derece ile sınırlamayı hedefleyen anlaşma, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 55'ini oluşturan en az 55 tarafın onaylaması koşulunun karşılanmasıyla birlikte 4 Kasım 2016'da yürürlüğe girdi.
Kabulünün üzerinden 1 yıl geçmeden yürürlüğe giren ilk uluslararası anlaşma özelliğini taşıyan Paris Anlaşması, ilk kez bağlayıcı hükümlerle, tüm tarafları iklim değişikliğiyle mücadele için bir araya getirdi.
Paris Anlaşması, iklim kriziyle mücadele bağlamında, ulusal katkılar, azaltım, uyum, kayıp-zarar, finansman, teknoloji geliştirme ve transferi, kapasite geliştirme, şeffaflık, durum değerlendirmesi gibi konuların uygulama aşamalarına dair bir çerçeve oluşturdu.

İhtiyaç duyan ülkelere iklim finansmanı sağlanıyor
Anlaşma, taraf ülkelerin iklim eylemlerinden oluşan 5 yıllık bir döngü üzerine kuruldu. Bu kapsamda ülkeler, 2020'den bu yana Ulusal Katkı Beyanlarını (NDC) sunuyor ve bu beyanlar, bir önceki versiyona kıyasla daha gelişmiş hedefleri kapsıyor. Taraf ülkeler, NDC'lerinde Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için sera gazı emisyonlarını azaltmaya ve iklim değişikliği etkilerine uyum sağlamak için direnç oluşturmaya yönelik adımlarını bildiriyor.
İhtiyaç duyan ülkelere mali, teknik ve kapasite geliştirme için destek sunuluyor. Gelişmiş ülkelerin daha az gelire sahip ve daha savunmasız ülkelere mali yardım sağlamada öncülük etmesi gerektiği vurgulanırken gönüllü katkıları da teşvik ediliyor. Bu noktada, emisyonları önemli ölçüde azaltmak için büyük ölçekli yatırımlara ihtiyaç duyulduğu için iklim finansmanı, emisyonların azaltılması noktasında gerekli görülüyor.
Gelişmekte olan ülkelerin, iklim değişikliğinin getirdiği birçok zorlukla başa çıkmak için yeterli kapasiteye sahip olmadığı göz önüne alındığında Paris Anlaşması'nda gelişmekte olan ülkeler için iklimle ilgili kapasite geliştirmeye büyük önem veriliyor ve tüm gelişmiş ülkelerden, gelişmekte olan ülkelerdeki kapasite geliştirme eylemlerine desteği artırmaları talep ediliyor.
Anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten bu yana, düşük karbonlu çözümler ve yeni pazarlar da oluştu. Giderek daha fazla ülke, bölge, şehir ve şirket karbon nötr hedefi belirlemeye başlarken sıfır karbon çözümleri, emisyonların yüzde 25'ini temsil eden ekonomik sektörlerde rekabetçi hale geldi. Mevcut eğilim, en çok enerji ve ulaşım sektörlerinde kendini gösterdi. Bu kapsamda, 2030'a kadar sıfır karbon çözümlerinin, küresel emisyonların yüzde 70'inden fazlasını temsil eden sektörlerde rekabetçi duruma gelmesi bekleniyor.

Küresel durum değerlendirmesi
Paris Anlaşması'nın ilerlemesini değerlendiren ilk "Küresel Durum Değerlendirmesi" (Global Stocktake), 2023'te COP28'de tamamlandı.
İklim değişikliğinin yol açtığı yıkıcı etkilerle başa çıkmakta zorlanan gelişmekte olan ülkeler için uzun yıllardır talep edilen Kayıp ve Zarar Fonu noktasında da yine COP28'de anlaşmaya varıldı.
Geliştirilmiş şeffaflık çerçevesi
Paris Anlaşması kapsamında 2024 yılı itibarıyla geliştirilmiş şeffaflık çerçevesi de yürürlüğe girdi. Çerçeveye göre, taraflar 2024'ten itibaren iklim değişikliğinin azaltılması, uyum önlemleri, sağlanan ve alınan destekler konusunda atılan adımlar ve kaydedilen ilerlemeler hakkında şeffaf bir rapor verecek.
Türkiye'nin Paris Anlaşması'na katılımı
Türkiye, Paris Anlaşması'nı, 22 Nisan 2016'da New York'ta düzenlenen Yüksek Düzeyli İmza Töreni'nde 175 ülke temsilcisiyle imzaladı.
Anlaşma, 7 Ekim 2021'de Cumhurbaşkanı Kararı ile onaylandı ve iç hukuk onay süreci tamamlandı. Anlaşma onay belgesi, ulusal beyanla, 11 Ekim 2021'de BM Sekretaryası'na teslim edildi.

ABD'nin Paris Anlaşması'ndan çekilmesi
İklim değişikliğine inanmadığını defalarca belirten ve COP zirvelerine mesafeli duran ABD Başkanı Donald Trump, 2017'deki COP23 öncesinde ülkesinin Paris Anlaşması'ndan çekilmesini öngören kararnameye imza attı.
ABD Başkanlığına 2021'de gelen Joe Biden ise Paris Anlaşması'na yeniden katıldıklarını ve 2030'a kadar metan emisyonlarını yüzde 30 azaltma taahhüdünde bulunduklarını açıkladı.
Ancak, ikinci kez ABD Başkanı seçilen Donald Trump, 2025'te göreve başlar başlamaz ülkesini Paris Anlaşması'ndan bir kez daha çekti. Washington yönetimi, BM'ye gönderdiği bir mektupla 27 Ocak 2026'dan itibaren Paris İklim Anlaşması'na taraf olmayacağını iletti.