

Doğaya Kulak Verin.
Ekolojik gündem, sürdürülebilirlik ve çevre mücadeleleri artık cebinizde.
Yeşilhat WhatsApp kanalını takip edin.
Brezilya'nın Belem kentinde 10-21 Kasım'da düzenlenecek BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı'nın (COP30) ana gündem maddelerinden birini, Paris İklim Anlaşması'na taraf ülkelerin 2025 sonuna kadar sunmaları gereken Ulusal Katkı Beyanları (NDC) oluşturacak.
Ülkelerin, NDC raporlarında, 2035 için karbon emisyonlarında düşüş başta olmak üzere iklim değişikliğiyle mücadelede koydukları hedeflere ve atacakları adımlara yer vermeleri gerekiyor. 2015'ten bu yana her 5 yılda bir yayımlanan bu raporlar, ülkelerin kararlılıklarını göstermeleri açısından önem taşısa da yapılan son çalışmalar, beyan edilen hedeflerle birçok ülkenin emisyonu arasında ciddi farklılıklar olduğunu gösteriyor.
İsveç'te bulunan Stockholm Çevre Enstitüsü tarafından hazırlanan Üretim Açığı Raporu 2025 (The Production Gap Report 2025), Paris Anlaşması'na taraf ülkelerin bulunduğu taahhütlerle fosil yakıt üretimi kaynaklı karbon emisyonları arasındaki farkı bir kez daha ortaya koydu.

Rapora göre ülkeler, küresel ısınmayı 2030 yılında 1,5 santigrat dereceyle sınırlama hedefine rağmen, bu hedefin tutturulabilmesi için gerekli fosil yakıt üretimi sınırlamasından yüzde 120 daha fazla üretim yapıyor. Ülkelerin fosil yakıt üretimi, 2 derecelik ısınma senaryosu için dahi yüzde 77 daha fazla.
Enstitünün 2023 yılındaki analizinde, ülkelerin üretimleri, 1,5 derece hedefinin tutturulması için gerekli sınırlamanın yüzde 110 üzerinde, 2 derece senaryosu için gerekli sınırlamanın ise yüzde 69 üzerinde hesaplanmıştı.

"Gidişat yanlış yönde"
Stockholm Çevre Enstitüsü Katılım ve Etki Direktörü Annika Markovic, COP30 öncesinde ülkelerin iklim hedefleri ve zirveden beklentilerine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Taraf ülkelerin NDC'lerini BM'ye sunmaya devam ettiğini, öte yandan çabaların yeterli olmadığını belirten Markovic, hazırladıkları raporda özellikle fosil yakıt üretimi yüksek ülkelere odaklandıklarını söyledi.
Markovic, "Petrol, kömür ve gaz gibi fosil yakıtların en büyük üreticileri arasında yer alan 20 ülkeyi inceledik. Ne yazık ki gidişat doğru yönde değil, tam tersine yanlış yönde ilerliyor. Bu da ülkelerin üretimi azaltmak yerine artırdıkları, önümüzdeki yıllarda da daha fazla artırmayı planladıkları anlamına geliyor." dedi.

Konuya ilişkin ilk raporlarını 2019'da yayımladıklarını, o yıldan bugüne gelinen süreçte ülkelerin hedefleri ile üretimleri arasındaki açığın sürekli arttığını kaydeden Markovic, Paris Anlaşması ile belirlenen küresel ısınmayı sınırlama hedefinin tutturulabilmesi için emisyonların çok hızlı düşürülmesi gerektiği, bunun yapılmaması halinde gelecekte problemin çözülmesinin daha da zorlaşacağı uyarısında bulundu.
Ülkelerin devam eden NDC sunma süreçlerini yakından takip ettiklerini bildiren Markovic, "Hala görmek istediğimiz seviyede bir azmin ortaya konulmadığını söyleyebiliriz. Dünyanın en fazla emisyonunu gerçekleştiren Çin, iklim hedeflerini paylaştı. Elbette belirli bir iddiaları var ama biz daha yüksek bir hedef bekliyorduk." diye konuştu.

"Devlet ve hükümet başkanları seviyesinde katılım çok önemli"
Paris Anlaşması'nın imzalanmasının üzerinden 10 yıl geçtiğini hatırlatan Markovic, şöyle devam etti:
"Bu sene COP30 zirvesinde, Paris'te üzerine mutabık kalınan konularda ve tüm süreç boyunca bu konularda neler yapıldığına bakmamız gerekiyor. Paris Anlaşması'nın temel amacı, emisyon azaltımı için yukarıdan aşağıya dayatılan hedefler koymak değil tüm ülkeleri kendi kapasiteleri ölçüsünde iddialı olmaya ve anlaşmanın hedeflerine ulaşmak için neler yapabileceklerini değerlendirmeye teşvik etmekti. Sonrasında da bu ulusal katkılar bir araya geldiğinde de bizi 1,5 derece hedefine yaklaştıran bir tablo ortaya çıkarmaktı. COP30'un en önemli misyonu iklim hedeflerinin yükseltilmesi olabilir. Dünya şu anda zor bir dönemden geçiyor ve birçok alanda işler doğru yönde gitmiyor olsa da daha iddialı olmaya devam etmemiz gerekiyor. Bence dikkatimizi vermemiz gereken konu tam olarak bu."

COP30 zirvesine devlet ve hükümet başkanları seviyesinde katılımın zirvede verilecek mesajı güçlendireceğine işaret eden Markovic, liderlerin konunun önemini yalnızca zirveye katılanlara değil, tüm dünyaya iletebildiklerini dile getirdi.
ABD'nin ayrılması sonrası birçok ülke lider olabilir
ABD'nin Paris İklim Anlaşması'ndan çekilmesinin ardından iklim değişikliği konusundaki küresel çabalara liderlik edebilecek yeni ülkeler olması gerektiğini dile getiren Markovic, şunları kaydetti:
"Öncelikle Avrupa Birliği'nin bu alanda liderliğini sürdürmesini bekliyorum ve güçlü bir şekilde umuyorum ki Belem'deki zirveye güçlü bir NDC sunmayı ve iyi bir mesaj iletmeyi başaracaklar. Ben İsveçli olduğum ve İsveç de AB üyesi olduğu için bu müzakerelerde son yıllarda üstlendiğimiz liderlik rolünü sürdürmemiz gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca Brezilya'dan da yüksek beklentilerim var. COP'a ev sahipliği yapmaları, iddialı bir program sunmaları, BRICS üyesi olarak ülkeleri bir araya getirmeleri konumunu güçlendiriyor. Liderleri Brezilya'ya getirip bu önemli COP'un bir parçası olmalarını sağlayabilirler. Ayrıca Çin'in de daha güçlü bir liderlik rolü üstlenebileceğini düşünüyorum. Güncellenmiş NDC'leri konusunda biraz hayal kırıklığına uğradım. Hedeflerini abartmamalarıyla tanınan Çinlilerin, başlangıçta 'Şu kadar ilerleyebiliriz.' dediklerini, sonra da 'Aslında buraya ulaşacağız.' diyerek herkese hoş bir sürpriz yapmayı planladıklarını düşünüyorum."
Markovic, ABD ile de ilişkilerin devletler düzeyinde olmasa da özel sektör ve iklim değişikliği çalışmalarına odaklı kuruluşlarla sürdürülebileceğini sözlerine ekledi.