Baltık Denizi AB'nin stratejik öncelikleri arasına yerleşiyor

29.12.2025
Brüksel

Bir yandan iklim değişikliği ve kirliliğin diğer yandan artan askeri hareketlilik ve hibrit tehditlerin ağır baskısı altında kalan Baltık Denizi, son dönemde Avrupa Birliği'nin (AB) "stratejik öncelik" verdiği alanlardan biri olarak öne çıkıyor.


Doğaya Kulak Verin.
Ekolojik gündem, sürdürülebilirlik ve çevre mücadeleleri artık cebinizde.
Yeşilhat WhatsApp kanalını takip edin.


Anadolu Ajansının (AA) "Çevre krizi ile hibrit tehditlerin kesiştiği Baltık Denizi" başlıklı 3 bölümlük dosya haberinin ilkinde AB'nin Baltık Denizi'nde iklim değişikliğinin yol açtığı çevresel tahribat, artan güvenlik sorunları karşısındaki yeni yaklaşımı ele alındı.

Coğrafi olarak İskandinavya, Orta Avrupa ve Doğu Avrupa arasında konumlanan Baltık Denizi, son yıllarda artan jeopolitik gelişmeler, enerji güvenliği tartışmaları ve bölgesel güvenlik dinamikleri çerçevesinde uluslararası kamuoyunun dikkat odağı haline geldi.

İsveç, Finlandiya, Rusya, Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Almanya ve Danimarka'nın çevrelediği Baltık Denizi, iklim değişikliği kaynaklı çevresel bozulmalar, deniz ekosistemindeki kırılganlık ve artan kirlilik gibi sorunların yanı sıra Rusya-Batı gerilimi ve NATO'nun genişleme süreciyle güvenlik eksenli tartışmaların merkezine yerleşti.

Bu nedenle Baltık'ı artık sadece bir çevre meselesi değil, aynı zamanda stratejik sorun olarak gören AB, "stratejik dayanıklılık" başlığı altında ele almaya başladı.

AB Komisyonunun "çevre, su direnci ve rekabetçi bir döngüsel ekonomi" portföyünden sorumlu üyesi Jessika Roswall, Brüksel’in yaklaşımındaki değişimi, 1 Ekim'de Stockholm'de yapılan "Baltık Denizi" konulu konferansta, "Baltık Denizi’nin karşı karşıya olduğu çevresel, ekonomik ve güvenlik sorunları birbiriyle bağlantılı. Bunlara birlikte çözüm bulmak, AB için büyük önem taşıyor. Gerekli araçlara sahibiz, şimdi sıra bunları hayata geçirmekte." sözleriyle anlattı.

Bu kapsamda AB'nin Baltık için geliştirdiği yeni strateji, parçalı müdahaleler yerine, bütüncül ve eş zamanlı bir dönüşüm öngörüyor.

Komisyonun önceliklerinden biri, Baltık'a kıyısı olan ülkeler arasında siyasi koordinasyonu güçlendirmek. Bu amaçla düzenlenen söz konusu konferansta çevre, tarım ve balıkçılık politikalarının tek bir stratejik çerçevede uyumlandırılmasının hedeflendiği bildirildi.

Baltık'ın tek tek ülkelerin değil, tüm Avrupa'nın ortak sorumluluk alanı olduğunu vurgulayan yeni yaklaşımda balıkçılık politikaları bu dönüşümün en hassas başlıklarından biri.

AB, Baltık'ta yalnızca av kotalarını sınırlamakla yetinmiyor, aynı zamanda uydu izleme, dijital bildirim sistemleri ve liman denetimleriyle kayıt dışı avcılığı ve yanlış beyanları önlemeye çalışıyor. Böylece çökmüş balık stoklarının biyolojik olarak yeniden toparlanabilmesi için av baskısını gerçek anlamda kontrol altına alınması hedefleniyor.

Politikanın kısa vadede balıkçılar üzerinde ekonomik baskı yaratacağı bilinse de, Komisyon uzun vadede sektörün ayakta kalmasının tek yolunun bu olduğunu savunuyor.

Hedef, denize karışan kirliliği baştan durdurmak

Baltık Denizi'ndeki kirlilikle mücadelede artık ağırlık denizden çok karaya verilmiş durumda. AB, tarımdan gelen azot ve fosfor kirliliğiyle yeterince arıtılmadan denize bırakılan şehir atık sularını azaltmak için daha sıkı kurallar uygulamaya başladı.

Bu sorunu yalnızca bir çevre meselesi olarak değil, aynı zamanda güvenlik riski olarak da gören AB, denizin dibinde yatan mühimmatlar ve kirli alanlar için de özel haritalama ve temizlik çalışmaları yürütüyor.

2. Dünya Savaşı'ndan kalma patlamamış mühimmatlar, kimyasal sızıntılar ve batıklar, hem deniz canlıları hem de deniz altı kabloları ve enerji hatları gibi kritik altyapılar için tehlike oluşturduğu için bu alana doğrudan mali destek sağlanıyor.

Baltık Denizi'nin geleceği

Ancak Brüksel'in tüm planlarına rağmen Baltık Denizi'nin geleceği konusunda kesin bir iyimserlik yok. Ekosistemin bu noktaya gelmesinin onlarca yıl sürdüğü, toparlanmanın da kısa sürede olmayacağı vurgulanıyor.

Ülkeler arasındaki uygulama farkları, ekonomik kaygılar ve bölgede giderek artan güvenlik gerilimi, sürecin önündeki en büyük engeller olarak öne çıkıyor.

İsveç'teki Gothenburg Üniversitesi Deniz Ekolojisi Profesörü ve Tjärnö Deniz Laboratuvarı Direktörü Kerstin Johannesson, AA muhabirine, Baltık Denizi'ndeki ekolojik durumun "tek kelimeyle kötü" olduğunu söyledi.

Johannesson, "En büyük sorunlar, ötrofikasyon ve balık stoklarının aşırı avlanmasıdır. Yuvarlak kaya balığı gibi bazı tanıtılan türler de sorun teşkil etmektedir." ifadesini kullandı.

"Siyasi yetkililerin, araştırmacıların tavsiyelerine daha sıkı şekilde uymaları gerekiyor." uyarısında bulunan Johannesson, AB'nin balıkçılık politikasına ilişkin "Komisyon, sadece kotaların belirlendiği 'MSY (maksimum sürdürülebilir verim)' olarak adlandırılan şeyi hesaplamak için bazı özel tavsiyeler istiyor. Ancak bu model, demografik sorunları, yerel olarak uyarlanmış balık stoklarıyla ilgili sorunları ve foklardan kaynaklanan artan avlanma, iklim değişikliği ve diğer stres faktörlerine karşı direnci dikkate almıyor. Baltık çevresindeki ülkeler, şu anda balıkçılıktan çok askeri konularla meşgul olduklarından, ekosistemin kötü durumu hakkında çok az tartışma yapılıyor." eleştirisinde bulundu.

KATEGORİDE ÖNE ÇIKANLAR