İçme suyu alternatiflerinde dikkat edilmesi gerekenleri uzmanı anlattı

20.02.2025
İstanbul

Prof. Dr. Mehmet Çakmakcı, musluk suyundaki tat ve koku sorunu nedeniyle vatandaşların yöneldiği ambalajlı sularda saklama koşullarının, arıtma cihazlarında ise filtre değişiminin önemli olduğunu söyledi.

Musluk suyu, ambalajlı sular ve tezgah altı su arıtma cihazları ile arıtılmış sular içme suyu olarak tercih edilirken bu tercihler, suyun kalitesi ve insan sağlığı üzerindeki etkileri açısından ayrı ayrı önem taşıyor.

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Çakmakcı, şebeke suyu için temin edilen suların "İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkındaki Yönetmeliğe" uygun ise nihai bir dezenfeksiyon işlemi yapılarak, yönetmeliğe uygun kalitede değil ise arıtma işleminden geçtikten sonra musluklara ulaştığını belirtti.

Çakmakcı, "Musluk suları, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından, yerleşim yerlerinin nüfusuna göre belirli periyotlarla, şebekeden numuneler alınarak kontrol edilir. Ancak tat ve koku sorunu nedeniyle damak tadı açısından birçok vatandaş tarafından tüketime uygun bulunmayarak alternatif çözümler aranır." dedi.

En çok tüketilen damacana ve pet şişe gibi ambalajlı ürünlerin de Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından ambalajlama aşamasında ve piyasaya arz edilen numuneler üzerinden sürekli takip edildiğini anlatan Çakmakcı, bu sularda öncelikle dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı:

"Ambalajlı suların özellikle insan vücudu için gerekli olan mineralleri yeterli miktarda içermesi önemli bir konudur. Gün ışığına ya da yüksek sıcaklıklara maruz kalması veya uygun olmayan saklama koşulları nedeniyle ambalaj maddesinden suya madde geçişi olup olmadığı önemlidir. Olumsuz koşullar altında, ambalajlardan suyun içine kimyasal olarak mı, yoksa mikroplastikler gibi partikül madde olarak mı bir geçiş oluyor? Bu ambalaj malzemesinin yapısına ve maruz kaldığı sıcaklık ve ışığa göre değişiyor."

Su arıtma cihazlarındaki denetleme eksikliği

Evlerde kullanılan ve tezgah altı su arıtma sistemi olarak da bilinen su arıtma cihazlarında ters osmoz membranı bulunduğundan bahseden Çakmakcı, bunun genellikle suyu saflaştırarak vücut için yararlı mineralleri büyük oranda sudan ayırdığını, bu cihazlar tarafından arıtılan suyun kalite denetiminin söz konusu olmadığını bildirdi.

Su arıtma cihazlarının arıtma sonrası suya bir miktar mineral ilave ettiğini ancak bu ilavelerin sağlık açısından yeterli miktarda olup olmadığını kontrol edecek bir mekanizmanın da bulunmadığını kaydeden Çakmakcı, "Evinize su arıtma cihazı taktırdınız, 6 ayda ya da belirli bir hacimde artıma yaptıktan sonra değiştirmeniz gereken filtreleri değiştirmeyi unuttuğunuzda cihaz sağlıksız su üretmeye başlıyor. Bunların denetlenmemesi büyük dezavantaj, kullanıcının inisiyatifinde bir denetleme var." diye konuştu.

Musluk suyunda havza ve klor etkisi

Musluk suyunun damak tadına uygun olmamasının 2 temel nedeninin bulunduğuna işaret eden Çakmakcı, şöyle devam etti:

"İlk olarak suyun geldiği baraj, göl ve göletlerdeki canlı yaşamından ve suyun toplandığı havzadan kaynaklı doğal bir koku söz konusu. İkinci olarak da suya ilave edilen klordan kaynaklı koku. Herhangi bir mikrobiyal kirletici bulaşma ihtimaline karşı şebekenin uç noktalarında suda litrede 0,2-0,5 miligram aktif klor olması istenir. Koku duyusu hassas olan kişiler bunu hisseder. Musluklardan mikrobiyal kirletici içermeyen suyun akması için klorun kullanılması gerekir."

Çakmakcı, koku sorununu gidermek için suyun kaynatıldığında sağlık için faydalı minerallerin tabana çökeceği, bu işlem yerine suyun bir kaba doldurulup karıştırıldıktan sonra bekletilmesi halinde klorun sudan ayrılacağı bilgisini paylaştı.

Suları musluklara kadar ulaştıran isale ve şebeke boruları ile su depolarının da suyun kalitesini etkileyebileceğine dikkati çeken Çakmakcı, isale hatlarında özellikle çelik boru kullanılıyorsa bir tür metal koruma metodu olan katodik koruma yapılması ve depoların periyodik olarak temizlenmesi önerisinde bulundu.

Ambalajlı suların, koku hissedilmediği için damak tadına daha uygun bir su olarak kabul gördüğünü ifade eden Çakmakcı, "İçme sularının litrede 75 ila 150 miligram kalsiyum karbonat aralığında bir sertlikte olması önerilir. Sertliği oluşturan esas iki element olan kalsiyum ile magnezyumdur. Bu iki element kalp ve damar sağlığı için önemlidir. Bunların belirtilen sertlik değerini sağlayacak konsantrasyonlarda olup olmadığını kontrol etmek gerekir." değerlendirmesinde bulundu.

Çakmakcı, içiminde herhangi bir tat ve farklılık hissedilmemesi için genellikle ambalajlı suların sertlik değerlerinin litrede 75 miligram kalsiyum karbonattan düşük olduğunu belirtti.

Musluk sularının büyük oranda tüketilebilir olması gerektiğini vurgulayan Çakmakcı, sözlerini şöyle tamamladı:

"Musluk suyu temininden sorumlu su ve kanalizasyon idarelerinin, il özel idarelerinin ve diğer kurum ve kuruluşların musluk sularının tüketilebilir olması için ilave çalışmalar yapması gerekiyor. Bu yapılırsa ve musluk suyu daha çok içme amacıyla tüketilebilirse hem ambalajlı suların satın alma maliyetinden hem de evlerimizde ekstra bir arıtma kullanma, bu arıtmayı sürekli kontrol etme endişesinden kurtulmuş olacağız. Bütün dünyada da olduğu gibi Türkiye'de de asıl olan, musluk suyunun doğrudan içilebilmesidir.”

KATEGORİDE ÖNE ÇIKANLAR