

Doğaya Kulak Verin.
Ekolojik gündem, sürdürülebilirlik ve çevre mücadeleleri artık cebinizde.
Yeşilhat WhatsApp kanalını takip edin.
Dünya Ruh Sağlığı Federasyonunun ruh sağlığına yönelik farkındalığı artırmak amacıyla 1992'de aldığı kararla 10 Ekim, Dünya Ruh Sağlığı Günü kabul edildi.
Ruh sağlığını etkileyen çok sayıda faktör bulunurken bunlar arasında çevresel unsurlar da yer alıyor.
Nörobilim ve iklim değişikliği bağlantısını ele alarak küresel sağlığı iyileştirmek üzere araştırmalar yapan ve bu alanda danışmanlık veren Econeuro şirketinin de kurucu direktörü olan Dr. İkiz, AA muhabirine, iklim değişikliğinin, ruh sağlığını derinden ve çok yönlü olarak etkileyen küresel bir tehdit olduğunu söyledi.
İnsan beyninin, ekstrem hava sıcaklıklarını bir stres unsuru olarak algıladığını belirten İkiz, "Özellikle gece, sıcak havalarda çok fazla uyuyamayız. Bu uyku eksikliği de duygularımızı kontrol etme yetimizi biraz düşürür. Aynı zamanda eğer kişi şizofren veya bipolarsa sıcak havalarda bu hastalıklar için alınan ilaçlar çok iyi çalışmamaya başlıyor. Bu yüzden de kişilerin vücudu sıcağı çok iyi kontrol edemeyebiliyor ve psikoz gibi değişik tanılarla hastaneye kaldırılabiliyorlar. Yine sıcak havalarda intihar ve depresyon olaylarının çok daha fazla olduğunu, agresyon ve suç olaylarının arttığını biliyoruz." diye konuştu.
Ekstrem hava sıcaklıklarının su ve gıda güvensizliğine neden olarak insan psikolojisini olumsuz etkilediğinin altını çizen İkiz, "Kuraklık ve havadaki değişiklikler su ve gıda güvensizliğine neden oluyor. Bazen yediğimiz gıdaların bile kalitesi düşüyor. Düşük gıda kalitesine sahip ürünlerin tüketilmesi küçük çocuklarda özellikle ilk 1000 gün beyin gelişimini olumsuz etkiliyor, davranış bozuklukları görülebiliyor ve ruh sağlığı bozulabiliyor." değerlendirmesini yaptı.
"Hava kirliliğinin hamileler ve bebeklerde çok daha ciddi olumsuz etkileri var"
Dünya Sağlık Örgütü ve çeşitli üniversitelerle işbirliği yaparak iklim değişikliği kaynaklı sağlık problemlerine dünyanın 45 ülkesinden 250 bilim insanı, doktor ve politikacıdan oluşan bir global nöroiklim çalışma grubuyla çözüm aradıklarından bahseden İkiz, şunları aktardı:
"Hava kirliliği depresyon ve anksiyete gibi psikolojik sorunları daha da kötüleştirebiliyor. Ayrıca hava kirliliği ile intihar oranları çok ilişkili. Mesela bizim nöroiklim çalışma grubundan bir arkadaşımızın Çin'de yaptığı bir çalışmadan örnek vermek istiyorum. Çin havayı temizlemek için bazı bölgelerde çok katı kurallar getiriyor ve aylar içinde o dünyanın en kötüsü dediğimiz hava tertemiz oluyor. Ardından yapılan çalışmalar gösteriyor ki birkaç gün içinde hava temizlendiğinde Çin'deki bu bölgelerde intihar oranları azalıyor."
İkiz, hava kirliliğinin özellikle hamileler ve bebekler gibi hassas gruplar üzerinde çok daha ciddi olumsuz etkileri olduğunu anlatarak, beyin gelişimi için çok önemli olan anne karnındaki son birkaç ayki dönemde hava kirliliğine maruz kalan bebeklerin genellikle erken doğumla dünyaya geldiklerini, doğduktan sonra çok daha yavaş gelişim gösterdiklerini ve ilkokul çağına geldiklerinde dikkat bozukluğu ve otizme bu çocuklarda daha sık rastlandığını bildirdi.
Anne karnında hava kirliliğine maruz kalmış bebeklerin gençlik çağlarında depresyon ve anksiyete gibi psikolojik sorunlara daha yatkın olduğunu ifade eden İkiz, iklim değişikliği ve hava kirliliğinin her yaş grubunu farklı şekillerde etkilediğine değindi.
Hava kirliliğinin yaşlılara etkilerinden de bahseden İkiz, "Hava kirliliği ve değişken hava olayları yaşlıları nörolojik hastalıklara çok daha fazla yaklaştırıyor. Demans, Alzheimer veya Parkinson hastalığının çok arttığını biliyoruz. Bu hastalıklarda gerçekten hava kirliliği ve diğer çevresel etkiler çok büyük bir risk faktörü." değerlendirmesinde bulundu.
Doğal afet sonrası antidepresan kullanımı artıyor
İkiz, anne karnında fırtına, sel ve yangın gibi aşırı hava olaylarına maruz kalan bebeklerin gençlik dönemlerinde daha fazla ruh sağlığı problemi yaşadıklarına hatta iklim depresyonu teşhisi alabildiklerine dikkati çekti.
Özellikle doğal afetlerin ardından görülen travmatik stres bozukluklarının yaygınlığının arttığını vurgulayan İkiz, "Yaklaşık 6-7 yıl önce gerçekleşen California'nın en büyük yangınından etkilenen toplulukla yapılan bir araştırmada, yaklaşık yüzde 60 ila 70'i evlerini kaybetmediği halde topluluk içindeki insanların çok ciddi travmalar yaşadıkları ve antidepresan kullanımının arttığı gözlemlendi." diye konuştu.
İklim anksiyetesi yaşayan bireylerin beyinlerini inceledikleri bir araştırma yaptıklarını kaydeden İkiz, şu bilgileri paylaştı:
"Gördük ki, normal anksiyetesi olan insanların beyninde aktif olan bir bölge var fakat eko-anksiyetesi olan insanların beyninde bu insula dediğimiz, beynimizin tam ortasındaki bir bölge aktif oluyor ve bu diğer anksiyetelere göre çok farklı bir yerde. Bunu biz psikolog ve psikiyatrist arkadaşlarımızla paylaştığımız zaman çok memnun oldular. 'Demek ki eko-anksiyete gerçekten fizyolojik bir olay ve bu diğer kaygılardan çok daha farklı çünkü gerçekle çok bağdaşan bir duygu.' dediler."
"Yaşadığımız yerlerde yeşil alan görebilmek ruh sağlığımız için çok faydalı"
İklim değişikliğinin ruh sağlığına etkilerini azaltmak için kolektif hareketlerin içinde yer almanın özellikle genç yaş grubuna iyi geldiğini belirten İkiz, bu nedenle eko-anksiyete yaşayan gençlere çözümün nasıl bir parçası olabileceklerini göstermenin psikolojileri üzerinde olumlu etki yaratabileceğine işaret etti.
Doğanın iyileştirici gücünün ruh sağlığı üzerinde de birçok olumlu etkisi olduğunu dile getiren İkiz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir çalışma yapılıyor. Hastanede, apandisit gibi çok ciddi olmayan ameliyatların yapıldığı iki hasta grubunun birinin odasında sadece renklerin olduğu bir tablo koyuluyor. Bir tanesine de ormanların ve ağaçların olduğu bir tablo koyuyorlar ve görüyorlar ki aynı ameliyatı olmuş, hemen hemen aynı sağlık durumunda olan ama doğaya bakan insanlar çok daha az ağrı kesici istiyor. Hatta bir gün önce taburcu edilebiliyor. Yani gidip gerçek ağacı göremesek bile onun yaratılması, yaşadığımız yerlerde yeşil alan görebilmek ruh sağlığımız için çok faydalı."
Fizyolojik sağlığın ve ruh sağlığının bütüncül bir şekilde iyi olmasıyla tam anlamıyla sağlıklı olabilmenin mümkün olduğunu söyleyen İkiz, bu nedenle psikolojiyi güçlü tutmak ve geleceğe umutla bakabilmenin doğayı korumaktan geçtiğini dile getirdi.