Afetleri önlemenin yolu doğadan geçiyor

13.10.2025
İstanbul

Prof. Dr. Yusuf Serengil, "Türkiye - Ekosistemlerin Sürdürülebilir Yönetimi ile Afet Risk Azaltma (TERRA)" projesiyle afetlere karşı doğa temelli çözümlerle toplumun direncini artırmayı hedeflediklerini belirtti.


Doğaya Kulak Verin.
Ekolojik gündem, sürdürülebilirlik ve çevre mücadeleleri artık cebinizde.
Yeşilhat WhatsApp kanalını takip edin.


Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) koordinasyonunda yürütülen ve Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye tarafından eş finanse edilen TERRA projesinde sona gelindi. AFAD Ankara Başkanlık Yerleşkesinde, iki yıl süren çalışmanın ardından, 20-21 Ekim tarihlerindeki kapanış toplantısıyla proje tamamlanmış olacak.

Proje kapsamında, ekosistem tabanlı afet risk azaltma çözümlerinin ekolojik anlamda etkinliği, sürdürülebilirliği bilimsel ve geleneksel bilgilerle ortaya konuldu.

Türkiye genelinde aşırı yağış kaynaklı heyelan, taşkın ve kaya düşmesi riskinin yüksek olduğu pilot bölgeler belirlendi ve ekosistem bozulmasıyla ilişkilendirmeye yönelik bilimsel bir çalışma yürütüldü. Analizler sonucu projede Bursa, pilot bölge olarak seçildi. Pilot bölgede halkın katılımıyla düzenlenen çalıştaylar ve eğitimlerle farkındalık artırıldı. Uygulamalar, afet risklerinin azaltılabilirliğini gösterdi ve elde edilen sonuçlar ulusal politikalara entegre edilmek üzere raporlara yansıtıldı.

Projenin takım lideri İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Havza Yönetimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Serengil, 13 Ekim Uluslararası Afet Riskini Azaltma Günü dolayısıyla AA muhabirine projenin amacının ekosistem ve doğa temelli çözümleri afet risk yönetimine entegre etmek olduğunu söyledi.

Serengil, iklim değişikliği etkileriyle dünyada afetlerin arttığını gözlemlediklerini ve bunların içinde taşkının önemli bir konu olduğunu vurgulayarak, Türkiye'de de deprem, orman yangını ve taşkınların en fazla kayıplara neden olan afetler arasında yer aldığını hatırlattı.

İnsanlığın yüzyıllardır afetlerle mücadelede gri yapısal çözümlere odaklandığına işaret eden Serengil, "Geçmişte akarsu kanallarını genişlettik, menfezleri büyüttük ama sonuçta afetlerin sayısı ve etkisi azalmadı. Hatta daha kötüye gitti. Şimdi dünyada 'acaba doğaya dönük çözümler üretsek ve bu çözümleri mevcut gri çözümlerle entegre etsek daha kalıcı, sürdürülebilir ve ekolojik bir çözüm bulabilir miyiz?' sorusu öne çıkıyor." ifadesini kullandı.

Prof. Dr. Serengil, Avrupa'da da doğaya dönük afet önleme çalışmalarının giderek arttığını dile getirerek, AB'nin 2030 stratejisi kapsamında, geçmişte kanallaştırılmış ya da doğal halinden uzaklaştırılmış akarsuların ve göllerin doğal haline getirilmesinin hedeflendiğini aktardı.

AB'deki dönüşüme "renatürasyon" isminin verildiğine, Türkiye'de de bu yaklaşımdan yola çıkarak projeyi başlattıklarına dikkati çeken Serengil, "Proje ile hem afetleri azaltmak ve önlemekle ilgili çalışmalar yapalım hem de insanların yaşam kalitesini ve ekosistem hizmetlerini geliştirelim istedik." diye konuştu.

Proje iki temel bileşenden oluşuyor

Serengil, Bursa'nın pilot bölge seçilmesinde son 30 yıl içinde gerçekleşen hızlı ve çarpık kentleşme, aşırı sanayileşme, su ve doğal kaynakların zarar görmesinin etkili olduğunu belirterek, Bursa'nın halkının istekli olmasının da seçimde etkisinin bulunduğunu kaydetti.

Projenin iki temel bileşenle yürütüldüğüne işaret eden Serengil, bunlardan ilkinin örnek alan çalışmaları, ikincisinin ise ulusal ölçekte yol haritası oluşturmak olduğunu dile getirdi. Serengil, "Birinci bileşenimiz Bursa'da örnek alan seçimi ve uygulamasıydı. İkinci bileşenimiz ise ulusal ölçekte kamu kurumları, özel sektör ve diğer paydaşlarla birlikte ekosistem tabanlı afet riskini azaltma konusunda çalışmalar yürüterek bir yol haritası oluşturmaktı." bilgisini paylaştı.

"Heyelan, taşkın ve kaya yuvarlanmalarına odaklandık"

Yusuf Serengil, projenin doğrudan aşırı yağışların ekosistemleri etkilediği afet türlerine odaklandığına dikkati çekerek, "Heyelan, taşkın, sel ve kaya yuvarlanması gibi afetlere yoğunlaştık. Deprem riskine karşı ekosistemlerin doğrudan bir etkisi yok ama bu seçtiğimiz afetlerin oluşumuna ekosistem tabanlı çözümlerle müdahale edilebilir." değerlendirmesinde bulundu.

Bursa'da yapılan çalışmalarla kentin büyümesi ve ekosistem bozulması arasındaki ilişkiyi analiz ettiklerini aktaran Serengil, şehir genişledikçe afet risklerinin de arttığını, bunun da ekosistemleri koruyarak kentleşmenin dengelenmesi gerektiğinin göstergesi olduğunu anlattı.

Serengil, kentteki tüm paydaşların katılımıyla yapılan toplantılarda sorunların yerel halk tarafından dile getirildiğini belirterek, "Sulak alanlardan yukarı havzadaki kaya yuvarlanmalarına kadar tüm sorunları dinledik. Sonra bu verileri dikkate alarak Bursa için ekosistem tabanlı afet risk azaltma eylem planı geliştirdik. Bu plan, Bursa'nın İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) ve İklim Değişikliği Eylem Planı gibi yerel planlara destek verecek bir belge oldu." dedi.

"Aşırı kentleşen ve nüfusu artan merkezlerde yapılabilecek şeyler sınırlı"

Kentleşmenin aşırı arttığı bölgelerde doğa temelli önlemlerin etkilerinin sınırlı olabileceğinin altını çizen Serengil, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aşırı kentleşen ve nüfusu artan merkezlerde yapılabilecek şeyler sınırlı. En başından yani yerleşim planlanırken bu önlemlerin entegre edilmesi gerekiyor. Kent büyüdükten sonra çözüm üretmek çok zor. Bursa gibi kentleşmiş şehirlerde ekosistem tabanlı çözümler tek başına yeterli olmayabilir. Bu çözümler mühendislik yaklaşımlarıyla entegre edilirse daha etkili oluyor. Tamamen ekosistemleri restore ederek bazı afetleri çözmek zor. Bu yüzden hibrit, yani doğa temelli ve mühendislik çözümlerinin birlikte kullanılması gerekiyor."

Prof. Dr. Serengil, ekosistem tabanlı çözümlerde akarsuların yukarı kesimlerinde suyu tutacak doğal yapılar olarak planlanabildiğini dile getirerek, şöyle devam etti:

"Yağmur yağdığında suyun bir kısmı burada depolanıyor ve akış yavaşlatılıyor. Kent içinde ise yağış suyunu toprağa sızdıran geçirimli yüzeyler ve bunu en iyi düzeyde sağlayan yeşil alanlar oluşturulması lazım. Bu sayede taban suyu da beslenmiş oluyor. Ayrıca yukarı havza kesiminde yani akarsuyun üst bölümlerinde ormanlaştırma ve orman yönetimi ile akış regüle edilebilir, kaya yuvarlanmaları ve heyelanlar önlenebilir. Bu şekilde hem afet riski azaltılıyor hem de çevre dostu, sürdürülebilir çözümler geliştirilmiş oluyor."

Öte yandan Serengil, TERRA projesinin başlangıç adımı olduğunu, projeyi daha kapsamlı yeni projelerin takip edeceğini sözlerine ekledi.

KATEGORİDE ÖNE ÇIKANLAR