Yugoslavya'dan İstanbul'a Arnavut bir ailenin zorlu göç hikayesi

"Malları Hristiyanlara yok pahasına sattık. Sırplar babama, 'Burada malım yoktur' yazan bir kağıt imzalattı. Türkiye'ye sadece 30 lirayla geldik. Trene binmek için kış ayında soğuk bir odada bir ay bekledik."

Eski Yugoslavya'dan 1955'te göç eden Fatma Süsler ve ailesinin İstanbul'a göç hikayesi, savaştan kaçtıkları topraklardan yeni bir yaşam kurdukları metropole uzanan zorlu bir yolculuğu anlatıyor. Zamanla değişen İstanbul'un yüzüyle, Süsler ailesinin yaşadığı dönüşüm geçmişin ve bugünün izlerini taşıyor.

AA'nın "İstanbul'un Yüzleri" başlıklı dosyasının ilk haberinde, Arnavut göçmeni Fatma Süsler, kız kardeşi Afet Başaran ve ailenin Türkiye'de doğan ilk kuşak üyesi Aşkım Aşık, AA muhabirine İstanbul'a göç serüvenlerini ve şehirdeki değişimi anlattı.

Fatma Süsler, Kuzey Makedonya'nın Eğri Palanka kasabasında doğduğunu ve 20 yaşına kadar burada yaşadığını belirterek, 1950'lere kadar kasabada Arnavut, Türk, Sırp ve Bulgar topluluklarının bir arada barış içinde yaşadığını kaydetti.

Süsler, farklı din ve geleneklere saygı duyulduğunu, Hristiyan komşularının Müslümanlara hassasiyet gösterdiğini aktararak, "Domuz kestiklerinde bizi uyarırlardı. 'Komşu kedilerinizi içeri alın. Kanlarından yemesinler' derlerdi. Bizi günaha sokmaktan korkarlardı." dedi.

Ancak 1950'lerin başında Bulgaristan ile Yugoslavya arasındaki çatışmaların başladığını dile getiren Süsler, Bulgaristan sınırında yer alan köylerinin topçu atışlarının hedefi olduğunu anlattı.

Süsler, babasının savaşın yaklaştığını fark ederek aileyi kasabadaki başka bir köye götürdüğünü ifade ederek, "Kıştı, bir metre kar vardı. Halk, 'Bulgarlar geliyor, Stalin geliyor' diye korkuyordu. Sığındığımız köye de saldırdılar. Evin yanına bomba düştü. Her yer toz duman oldu. Ramazan ayıydı. Dayım dışarıda hayvanlara bakıyordu. Bir kolunu bir ağaçtan, bir bacağını diğerinden topladık." diye konuştu.