Ratko Mladic: Dokunulmaz generalden savaş suçlusuna

Halil İbrahim Medet
11.07.2025
İstanbul

Ratko Mladic, yalnızca işlediği suçlarla değil, uzun süre cezasız kalmasıyla da hafızalara kazındı. Hikayesi, geç gelen adaletin ve uluslararası ihmalkarlığın simgesi oldu.

Daha fazlası için Instagram’dan takip edin

Bosna Savaşı’nda Bosnalı Sırpların askeri lideri olarak görev yapan Sırp general (savaş suçlusu) Ratko Mladic, 1992-1995 yılları arasında Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşadığı en büyük kitlesel katliamların baş sorumlularından biri olarak kabul ediliyor. Savaş suçlarını ve insanlığa karşı suçları yıllarca bir dokunulmazlık zırhıyla işleyen Mladic, bugün dünya kamuoyunda "Bosna Kasabı" olarak tanınıyor.

1990’ların başında Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte Balkanlar’da etnik milliyetçilik hızla yükseldi. Slobodan Milosevic’in öncülüğündeki “Büyük Sırbistan” ideolojisi doğrultusunda Müslüman Boşnaklar ve Hırvatlar düşman ilan edildi. Mladic ise bu ideolojinin sahadaki en acımasız uygulayıcısı oldu. Soğuk, disiplinli, fanatik ve sert bir Sırp milliyetçisi olan Mladic, 1992’de Bosna Savaşı başladığında Bosnalı Sırpların Genelkurmay Başkanı olarak görevlendirildi. Görevi ise Bosna’da Sırpların hakim olduğu, Boşnaklardan ve Hırvatlardan "arındırılmış" bir bölge yaratmaktı.

Bu hedef doğrultusunda Mladic, etnik temizlik politikasını sistematik bir şekilde yürüttü. Başkent Saraybosna tam 1425 gün boyunca kuşatma altında kaldı. Keskin nişancılar, top atışları ve bombalarla sivil halk sürekli hedef alındı. Kadın, çocuk, yaşlı ayırt edilmeden herkes vuruldu. Saraybosna’da ölüm, gündelik hayatın bir parçası haline geldi.

Ancak Bosna Savaşı'nın en büyük trajedisi Srebrenitsa’da yaşandı.

Birleşmiş Milletler tarafından “güvenli bölge” ilan edilen Srebrenitsa’ya Mladic, 11 Temmuz 1995'te kameralar eşliğinde girdi. Gülümsüyor, çocuklara şeker dağıtıyordu. Ancak bu sahneler, tarihe utancın gülümseyen fotoğrafı olarak geçecekti. Kameralar kapandıktan sonra, birkaç gün içinde en az 8.372 sivil Boşnak erkek ve çocuk sistematik olarak katledildi. Kamyonlarla taşındılar, toplu mezarlara gömüldüler. Bazı cesetler yıllar sonra bile bulunamadı; bulunanların çoğu ise tanınamayacak durumdaydı. 

Mladic, Boşnakları sadece Müslüman oldukları için hedef almıyor, aynı zamanda onları "Türk artığı" olarak nitelendiriyordu. Osmanlı’ya duyduğu tarihsel nefreti, Müslüman bir halkı ortadan kaldırma arzusuna dönüştürmüştü. Konuşmalarında “Boşnakların nüfusu azaltılmalı” gibi ifadeleri açıkça kullanıyordu. Srebrenitsa’da bu hedef doğrultusunda yaptığı, yalnızca bir askeri operasyon değil, planlı ve organize bir soykırımdı.

Tüm bunlar yaşanırken, Batı dünyası olup bitene seyirci kaldı. Ne Birleşmiş Milletler barış gücü askerleri ne de uluslararası toplum, katliamı önleyebildi. Bu sessizlik, Mladic'in kendini durdurulamaz veya dokunalamaz hissetmesine yol açtı. O dönemde gerçekten de onu durdurabilecek bir irade ortaya konmadı.

Savaş sona erdiğinde Ratko Mladic yıllarca kayıplara karıştı. Kimine göre manastırlarda, kimine göre çiftliklerde gizlendi. Devlet içindeki bazı yapılar ve milliyetçi çevreler tarafından korunduğu iddia edildi. Aradan 16 yıl geçti. Sonunda, 2011 yılında Sırbistan’da yakalandı ve Lahey’deki Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY)’ne teslim edildi.

Yargılama sürecinde hiçbir pişmanlık göstermedi. Mahkeme salonunda bağırdı, tehdit etti, suçu inkar etti. Pişmanlık duymaması yaptıklarının büyük suçlar olduğu gerçeğini değiştirmedi. Mladic 2017 yılında soykırım, savaş suçu ve insanlığa karşı suçlardan ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Uluslararası Adalet Divanı (ICJ), 2007 yılında, ICTY’nin sunduğu delillere dayanarak Srebrenitsa’da yaşananları resmen “soykırım” olarak tanımladı. Buna rağmen, bugün hala Bosnalı Sırpların önemli bir kısmı bu katliamı “soykırım” olarak nitelendirmeyi reddetmektedir.