Osmanlı’nın devşirme sistemine tarihsel bakış: Efsaneler ve gerçekler

Halil İbrahim Medet
05.12.2025
İstanbul

AA Ayrımcılık Hattı, İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibi Prof. Dr. Mehmet İpşirli ile devşirme sistemine dair yaygın algıları ve tarihsel gerçekliği konuştu

Daha fazlası için Instagram’dan takip edin

Osmanlı’nın devşirme sistemi, tarihte gayrimüslim kökenli gençlerin devlet kademelerinde en üst makamlara kadar yükselebilmesini sağlayan özgün bir yönetim modeli olarak öne çıkıyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nun üçüncü padişahı 1. Murat döneminden itibaren gelişen devşirme sistemi Fatih Sultan Mehmet döneminde kanuni ve sistematik bir yapıya kavuştu. Başlangıçta asker ihtiyacını karşılamak için oluşturulan sistem zamanla Osmanlı idari yapısının belkemiğine dönüştü.

İpşirli, devşirme sistemi hep aynı şekilde devam etmeyip sistemde gelişmeler olduğunu ve devşirme sisteminden önce muadili iki sistemin uygulandığından bahsederek şunları söyledi:

"Bunlardan birincisi gulam sistemidir. Gulam sistemi, İslam dünyasında Emevilerden başlayarak, özellikle de Abbasiler döneminden itibaren yaygın olarak kullanılan, “paralı asker” tarzında ya da yabancı unsurların askeri sistemde istihdam edilmesi anlamına gelen bir uygulamadır. İkincisi ise Osmanlı döneminde erken kaynaklarımızda sıkça zikredilen pencik sistemidir. Pencik, Farsçada 'beşte bir' anlamına gelir. İslam hukukuna ve Kur’anı Kerim’deki ayete göre, elde edilen ganimetlerin beşte biri devlete aittir. Bu Enfal Suresi’nde belirtilmiştir. Yani ganimetlerin beşte birinin Allah’a, Resulüne, yani devlet ait olması gerektiğini ifade eden kavramdır pencik usulü. Daha sonra bu uygulama sistematik bir hal alarak devşirme sisteminin ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Bu sistem gerçekten başarılı bir uygulama olmuş ve çok iyi sonuçlar vermiştir."


İnsan sarrafları: Sürücüler

Devşirmeler, Osmanlı İmparatorluğu'na ait topraklarda yaşayan ve çoğunlukla Balkanlardaki Hristiyan tebadan toplanıyordu. Devşirmeleri seçmek için sürücü adı verilen özel görevliler belli periyotlarla bölgeye gönderilir, belirlenen kurallar ve kısıtlar çerçevesinde devşirmeleri seçerlerdi. Sürücülerin, bir gencin yüzüne, simasına bakarak onun karakterini, zekasını, huyunu anlamaya çalışan "kıyafet ilmine" sahip olmaları gerekirdi.

Prof. Dr. İpşirli, esas itibariyle devletin kendi halkından çocukları alıp yetiştirdiği bir sistem olan devşirme sisteminin, bugünün ABD’sinin zihin göçü modelinin geçmişteki muadili gibi olduğuna dikkat çekti.

İpşirli, devşirme sisteminde kundaktaki çocukların değil en az 10-12 yaşında hatta 14-16 ve 18 yaşında bile gençlerin alındığını anımsatarak şu şekilde konuştu:

"Yani ailesini, toprağını, kültürünü, dilini, örf-adetini bilen, kimliği oluşmuş bir genç alınırdı. Bu asker alma gibidir. Aileler doğal olarak bundan üzüntü duyuyorlardı. Birincisi, 'çocuğumuz elimizden alınıyor' diye; ikincisi ise Hristiyan oldukları için, 'çocuğumuz Müslüman olacak, dininden çıkacak' diye kaygı duyarlardı. Fakat bunun yanında sevinirlerdi çünkü köyde kalan bir çocuk devlet tarafından yetiştirilerek devlet hizmetine alınacak, önü açık bir kariyere sahip olacaktı. Nereye kadar? Sadrazamlığa kadar. Nitekim devşirmelerden olup sadrazamlığa yükselmiş 35–36 tane Arnavut, Sırp, Hırvat, Boşnak kökenli kişi vardır. Osmanlı’nın 182 sadrazamının yaklaşık yarısı devşirmedir. Diğer yarısı Türkler ve diğer Müslüman unsurlardandır. Ayrıca özellikle Osmanlı’nın yükseldiği ve en güçlü olduğu dönemde devşirmelerin büyük hizmetleri olduğu görülür; Osmanlı’nın imparatorluk kimliği kazanmasında önemli rolleri vardır."

Sürücüler tarafından seçilen devşirme adayları önce Müslüman ve Türk olan ailelerin yanına verilerek İslami ilkeleri, örf ve adetleri benimserledi. Bu gençler, Müslümanlığı, örf ve adetleri aile yanında benimsedikten sonra okullara devam ederlerdi. Ortaokul ve lise seviyesine denk gelen Acemi Oğlanlar Okullarında eğitim görürlerdi.

Bu sistemi tanıtırken özellikle üç önemli noktaya dikkat etmek gerektiğini belirten İpşirli, bu 3 ilkenin "disiplin, İslami atmosfer ve Türk örf ve adeti" olduğunu kaydetti.

İpşirli, devşirmelerin alındıkları günden saraya gelene kadar ve saraydaki eğitimleri sırasında çok sıkı bir disipline tabi olduğunu bildirerek, "Disipline uyamayan genç hemen ordunun bir birliğine kaydırılır; böylece devlet adamı olma yolu kapanmış olur. Bu olmazsa olmaz bir kuraldır. İncelediğimizde birinci derecede Harp Okullarına benzediği görülür; çünkü orada da disiplin esastır: kalkma, oturma, yeme içme, talim… Aynı durum devşirmeler için de geçerlidir. İkinci önemli unsur, eğitimin baştan sona İslami bir atmosfer içinde gerçekleşmesidir. Beş vakit namaza titizlikle dikkat edilir. Ramazan ve diğer dini günlerde İslami kültür içinde yaşanır. Acemi Oğlanlar Okulları’nda en iyi hocalar ders verir. Saraya kadar gelebilenler —yani Enderun’a kabul edilenler— ise imparatorluğun en seçkin hocalarından eğitim alır. Hem dini ilimlerde hem Türkçe’de hem de dil eğitiminde… Türkçe, Arapça ve Farsça öğretimine özellikle önem verilirdi. Dönemin kaynaklarında “Türk” kelimesi her vesileyle geçmese de Türk’ün örfü, âdeti, yaşam tarzı, giyim-kuşamı, mutfak kültürü gençlere öğretilir. Bu ilkeler çerçevesinde gençler yetiştirilirdi." dedi

"Enderun'da devlet yönetimine ilişkin pratik eğitimler verilirdi"

Devşirilen her acemi oğlan saraya gelemezdi. Çok sayıda devşirme olsa da yalnızca az bir kısmı Enderun’a kabul edilir. Başarısızlık ya da disipline uyumsuzluk sebebiyle devşirmelerin bir kısmı Yeniçeri Ocağı’na veya başka hizmetlere kaydırılırdı. Devşirilen her çocuk defterlere eksiksiz kaydedilir, anne ve babasının kim olduğu, nerede yaşadığı bilinirdi. Zaman zaman bu aileler ziyaret edilirdi. Hristiyan olarak kalmış aile üyeleriyle görüşülür; bazıları İstanbul’a gelirdi.

Prof. İpşirli, bu sistemi sadece askerî veya memuri olarak düşünmemek gerektiğini ve Amerika Birleşik Devletleri devlet sisteminde bile bazı kurumlarla paralellik kuran araştırmacılar olduğuna dikkati çekerek, "Amerikan sistemi ile Osmanlı’nın eyalet düzeni ve başarılı unsurları 'seçip yetiştirme' yöntemi arasında benzerlik kuran çalışmalar bulunmaktadır. Osmanlı’daki 32 eyalet sistemi ile ABD’nin eyalet sistemi bazı yönleriyle karşılaştırılmıştır. Bunları sadece Türk araştırmacılar değil, Batılı yorumcular da dile getirmiştir." diye konuştu.

Devşirilen çocuklar birçok aşamada elenir. En başarılı olanlar üç saraya gönderilirdi: Galata Sarayı, Edirne Sarayı, İbrahim Paşa Sarayı (bugünkü Türk İslam Eserleri Müzesi binası).

Enderun başlı başına rafine bir sistemdi ve dışarıya tamamen kapalıydı. Öğrencilerin istediği zaman İstanbul’a çıkmasına izin verilmezdi. Tıpkı Harbiye’ye benzer şekilde, çıkış-iniş saatleri sıkı kurallara bağlıydı.

İpşirli, Medrese eğitiminde klasik İslami ilimlerde derinlik verilirken, Enderun eğitiminin daha yüzeysel ama tamamen pratiğe ve devlet adamlığına yönelik bir eğitim olduğunu kaydetti.

Gerçekten de sistem uzun süre çok iyi sonuç vermiştir. Fakat diğer kurumlarda olduğu gibi devşirme sistemi de 17. yüzyıldan itibaren bozulmaya başlamıştır. 15. yüzyılda oturmuş, 17. yüzyılda aksaklamalar başlamış, 18. yüzyıla kadar da uygulanmaya devam etmiştir.

Bazı modern araştırmacılar bu sisteme ağır eleştiriler yöneltmiştir. Bazı tarihçiler devşirmeleri "gizli hainler" gibi göstermeye çalışmıştır.

Prof. Dr. İpşirli, devşirme sistemine yönelik bu ifadeleri "büyük bir haksızlık ve iftira" olarak nitelendirdi İpşirli, tarihte devşirmeler arasında vatana ihanet eden bir elin parmağını geçmeyeceğini, buna karşılık yalnızca Türk beyliklerinden çıkan birçok isyan örneği olduğunu bildirdi.