Türkiye dünyada en fazla uluslararası öğrenciye ev sahipliği yapan 7’nci ülke konumuna yükseldi

Halil İbrahim Medet
21.05.2025
İstanbul

"Öğrencilikle ilgili problemlerde öğrenci işleri, Türk öğrencilere yaptıkları muamelelere benzer muamele yapıyorlar. Bazen bu ayrımcılık gibi gözüküyor. Öyle değil. Aynı muameleyi Türk öğrenciler de görüyor."

Instagram'da daha fazlası için takip edin

Türkiye'de sayısı 350 bine yaklaşan uluslararası öğrencilerin kökleşmiş, sistematik veya sürekli bir ayrımcılığa maruz kalmadığı ve bu öğrencilerin Türkiye'ye ekonomik, diplomatik, akademik ve sosyo-kültürel katkı sağladığı belirtiliyor. 

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Toplum ve Medya Direktörü Prof. Dr. Faruk Taşcı, AA muhabirine, SETA bünyesinde asistan Hamza Kızılkaya ile birlikte hazırladıkları "Uluslararası Öğrencilerin Türkiye'ye Katkıları" başlıklı raporu değerlendirdi.

Taşcı, dünyadaki uluslararası öğrenci sayısının artmasına paralel olarak Türkiye'de de bu sayının arttığını ve bundan 10 yıl önce 40-50 bin bandında olan uluslararası öğrenci sayısının geldiğimiz noktada 350 bin bandına dayandığını kaydederek, "Bu, Türkiye'nin bu konuda ciddi adımlar atmasıyla ilgili bir şey. Türkiye'nin dış politikasındaki vizyonunun uzantısı olarak biz, Türkiye'deki uluslararası öğrenci sayısı açısından önemli bir mesafe kat etmiş durumdayız." dedi.

Türkiye'nin en fazla uluslararası öğrenciye ev sahipliği yapan 10 ülke arasında 7. sırada olduğunu bildiren Taşcı, Türkiye'nin dış politikadaki yaklaşımının yansımasının burada kendini gösterdiğini ve Türkiye'nin bu bağlamda mağdur coğrafyalar ve komşu ülkelerden ciddi sayıda öğrenciye ev sahipliği yaptığını kaydetti.

Taşcı, uluslararası öğrencilerin bulundukları ülkelere dört yönlü katkıda bulunduğundan bahsederek şu şekilde konuştu:

"Bu katkıları ekonomik katkı, siyasi-diplomatik katkı, akademik katkı ve sosyo-kültürel katkı olarak söyleyebiliriz. Uluslararası öğrencilerin ekonomik katkılarında harcama kalemleri üzerinden hesaplama yaptığımızda 2 milyar dolar civarı bir miktar ortaya çıktı. Buna danışmanlık firmaları ile harç katkıları da eklendiğinde yaklaşık 4 milyar dolarlık ekonomik katkı söz konusu. Bunun yanı sıra, öğrencilerimizin dış ticaret içindeki katkılarını hem mezunlarımızın hem mevcut öğrencilerimizin çalışma hayatında kısmi zamanlı çalışma hakkı olanlar var, bunları da koyduğumuz zaman ekonomik katkısının daha fazla olduğunu söyleyebiliyoruz.

İkinci yönümüz, siyasi-diplomatik katkı. Yani bu konuda Batılı ülkeler çok ileri seviyede. Ellerindeki enstrümanlar, üniversite sayıları, üniversitelerin oturmuşluğu, köklü olması, eğitim düzeyleri, eğitimin kalitesi gibi nedenler ve kısmen de sömürdükleri ülkelerden öğrenci çekmelerine bağlantılı olarak oradaki katkı daha fazla. Yani dünyadaki ülkelerin liderlerinin yüzde 85’i batılı ülkelerin okullarından mezun olanlar. Türkiye bu konuda da artık yarışa girmiş durumda."

"Hem kültürel hem de ticari açıdan büyük bir etkileşim söz konusu"

Türkiye'nin artık mezun ettiği öğrencileri özellikle Afrika ülkelerinin üst kademelerinde görmeye başladığını belirten Taşcı, yeni Suriye hükümetinin dışişleri bakanı ve Halep valisinin de Türkiye'den mezun olduğunu anımsattı.

Taşcı, Türkiye'de 17 bin Suriyeli uluslararası öğrencinin mezun olduğundan ve 60 bininin eğitim almaya devam ettiğinden bahsederek, "Bu otomatik olarak, Suriye konusu için söylüyorum, eğer Suriye'de bir siyasi-diplomatik ilişki, kazan-kazan ilişkisi olacaksa Türkiye'nin elinde bu dış politika için muazzam bir yumuşak gücü var." diye konuştu.

Uluslararası öğrencilerin sayısal dağılımına bakıldığında Suriye, başta Azerbaycan olmak üzere Türk dünyası ve Türkiye'nin son 15 yıldır gerçekleştirdiği açılım dolayısıyla Somali, Çad ve Mısır gibi Afrika ülkeleri öne çıktığını aktaran Taşçı, bu öğrencilerin yüzde 45'inin Marmara Bölgesi'nde ve bunların da 118 bininin İstanbul'da bulunduğundan bahsetti. 

Taşcı, mezun olan öğrencilerin bir kısmının kendi ülkesi veya başka bir ülkede akademisyenlik yapmaya başladığını ve Türkiye'de bulunan 3 bine yakın uluslararası akademisyenin 250'sinin Türkiye'de doktorasını bitirenler olduğunun altını çizerek şunları söyledi:

"Bunların sayısı artacaktır. Bu mezunların sadece Türkiye'de akademisyenlik yapması değil, kendi ülkesinde veya üçüncü bir ülkede yaptığı akademik çalışmalarda Türkiye'yle ortak projeler, ortak programlar; bunun ucu yok. Nihayetinde sosyo-kültürel bir katkı söz konusu. Bu katkının en önemli ayağını ise, şüphesiz, çok kültürlü yapı oluşturuyor. Türkiye’de artık 200’ün üzerinde farklı ülkeden öğrencimiz bulunuyor. Örneğin, İstanbul Üniversitesi’nde 140, başka üniversitelerde ise 50, 60, hatta 80 farklı ülkeden öğrenci eğitim alıyor. Bu öğrencilerle etkileşim içinde olan yerli öğrencilerimiz ve akademisyenlerimiz var. Bu durum büyük bir vizyon oluşturuyor. Bu uluslararası öğrenciler, kendi aralarındaki etkileşimleriyle olduğu gibi, Türk öğrencilerle ve akademisyenlerle de çok önemli bir etkileşim içerisindeler. Hem kültürel hem de ticari açıdan büyük bir etkileşimden söz edebiliriz."

"Türkiye'de ayrımcılık kökleşmiş veya sistematik değil"

Uluslararası öğrencilerin katkılarının ortaya çıkması için etkileşim olması gerektiği ve bu etkileşimin önünde ırkçılık, dışlanma ve ayrımcılık gibi tutumların engel teşkil ettiğini ifade eden Taşcı, Türkiye'de genel kitlenin bunu uygulamadığını ancak “seçimden seçime” mikro ölçekte bu durumların ortaya çıkabildiğini ve bunun neticesinde belli ülkelerde uluslararası öğrenci hareketliliğini korumak için Türk diplomatların ciddi mesai harcamak zorunda kaldığını kaydetti.

Taşcı, Türkiye'de uluslararası öğrencilerin katkılarının daha iyi olması için standartların olması gerektiğini vurgulayarak sözlerini şu şekilde tamamladı:

"Uluslararası öğrencilere yönelik ayrımcılık, Türkiye'de kökleşmiş, sürekli ve sistematik değil. Daha önce belirttiğim gibi, seçim dönemlerinde marjinal partiler üzerinden ilerliyor. Ancak öğrenci kabul süreçlerinde belli bir standart yok. Bu olmayınca, firmalar üzerinden burada öğrenci danışmanlığı şeklinde bir istismar alanı açıldığını görüyoruz. Ayrıca, öğrencilikle ilgili problemlerde öğrenci işleri, Türk öğrencilere yaptıkları muamelelere benzer muamele yapıyorlar. Bazen bu ayrımcılık gibi gözüküyor. Aslında öyle değil. Aynı muameleyi Türk öğrenciler de görüyor maalesef. Uluslararası öğrenci gördüğünde bunu ayrımcılık olarak adlandıramayız. Son olarak, biz şehirlerin nüfusuna oranla ve oraya uygun öğrenci profilinin yerleştirilmesini tavsiye ediyoruz. Mesela Doğu Karadeniz'e Türk dünyasından öğrencilerin daha çok tercih edilmesi gibi.Hepsinden önemli, Türkiye’de uluslararası öğrencilerin sorunlarının asgariye inmesi adına, Türkiye’nin 500 bin ve 1 milyon uluslararası öğrenci hedefinin üstesinden gelebilmesi adına 'Türkiye Uluslararası Öğrenci Başkanlığı' gibi uluslararası öğrencilerle ilgili tüm kamu birimlerinin içinde olduğu bir üst yapılanma gerekiyor.