

Daha fazlası için Instagram’dan takip edin
Günümüz dünyasında psikoloji ve psikiyatride hakim eğilim olarak eşcinsellerin tedaviye yönlendirilmek yerine bu kimliği sahiplenmesinin söylenmesine karşın geniş çaplı genetik araştırmalarda eşcinsellik geni diye bir şey olmadığı ortaya kondu.
Dünyanın en prestijli bilim dergilerinden olan "Science" da 2019 yılında yayımlanan ve yaklaşık yarım milyon insanın DNA bilgilerinin incelendiği araştırma da eşcinsellik genine rastlanmadı.
Eşcinselliğin doğuştan veya genetik olmadığını ve eşcinsel sayısındaki artışın doğal faktörlerle ortaya çıkmadığını savunan uzmanlar, psikolojideki baskın eğilimin aksine eşcinselliğin tedavi edilebilir olduğunu söylüyor.
Bilimsel verilere dayanarak cinsel sapkınlıkları ele alan "Hekaton'la Son Tango" kitabının yazarı Psikiyatr Dr. Mustafa Merter, AA muhabirine, dijital medya platformları ve arama motorlarının yürüttüğü eşcinsellik propagandasının sonuçlarını değerlendirdi.
❝Eşcinsellik doğuştan gelmez, tedavisi vardır. Nitekim bilimsel veriler de bunu gösteriyor❞
— Ayrımcılık Hattı (@AyrimcilikHatti) June 23, 2025
🗯️ "Hekaton'la Son Tango" kitabının yazarı Psikiyatr Dr. Mustafa Merter, dijital medya platformları ve arama motorlarının yürüttüğü eşcinsellik propagandasının sonuçlarını AA Ayrımcılık… pic.twitter.com/E2gMilw3OP
Merter, insanlığı yeniden yapılandırma projesinin yürütüldüğünün ve bunun aileyi 5 cepheden hedef aldığını ifade ederek şu şekilde konuştu:
"Terbiyeyi Amerika’dan hareketle ortadan kaldırdılar. Annelik ortadan kaldırıldı. Baba otoritesi ortadan kaldırıldı. Her türlü cinsel sapkınlık küresel olarak üstel bir şekilde arttırıldı. Beşincisi de, 'toplumsal cinsiyet’ diye tabir ettikleri, aslında hiçbir manası olmayan, erkek-kadın arasındaki farkı kaldırmak için yapılan çalışmalar. Ancak bu beşini bir arada okursak büyük resmi görebiliriz."
"Tercih" kelimesini mayınlı bir kelime olarak nitelendiren Merter, sapıklığın tercih edilemez olduğunu ancak bu kelimelerin internet ve sosyal medya aracılığıyla insanların zihin dünyasına yerleştirildiğini söyledi.
Merter, insanların bu mecralar aracılığıyla hasta edildikten sonra gittiği psikolog ve psikiyatrların da insanlığı yeniden yapılandırma projesine hizmet eder hale geldiğine işaret ederek, "18-19 yaşında bir genç psikiyatra, psikoloğa gidip 'Ben pişmanım, bundan kurtulmak istiyorum.’ dese, istisnalar dışında 'Sen böyle doğdun, bunun tedavisi yok.’ diyecekler. Yalan. Doğuştan değildir. Tedavisi vardır.” ifadelerini kullandı.
"LGBT+ değil, cinsel sapkınlık"
İnsanların sosyal medya ve internet aracılığıyla zehirlendiğini ve sürekli propagandaya maruz kalma neticesinde cinsel sapkınlıkların ortaya çıktığını anlatan Merter, Facebook (Meta) ve Google’ın zihinleri en fazla etkileme potansiyeline sahip platformlar olduğunu söyledi.
Merter, Netflix, Disney Channel ve YouTube gibi büyük dijital platformlar üzerinden cinsel sapkınlıkların propagandasının aktif biçimde yapıldığını kaydederek şu ifadeleri kullandı:
"Bazı karelerle, satır arası mesajlarla insanların beynini etkiliyorlar. RTÜK’ün bazı tedbirleri var ama yeterli değil. En büyük bela şu an yapay zeka. Yapay zeka devreye girerse insanlar artık birbirleriyle konuşmayacak. Terapilere gitmeyecekler, yapay zeka üzerinden duygusal destek alacaklar. Bu, insanlığı yeniden yapılandırma projesi. Cinsel sapkınlık bunun sadece bir cephesi."
Cinsel sapkınlıkların insanlığı yapılandırma projesinin sadece bir yönü olmasına rağmen göze en çok çarpanı olduğuna dikkat çeken erkek ve kadın eşcinselliği ve transeksüel sayısındaki artışın sosyal dalgalanmayla olamayacağını ve bu artışın tetiklenmiş bir artış olduğunu söyledi.
Merter, LGBT+ tabirinini kullanmayı doğru bulmadığını kaydederek, "Çünkü o tabire eklemeler de yaparak arkasına bir de ‘P’ (Phedophilia/Pedofili) ekleyecekler, o da sübyancılığa kadar gidecek. Böyle bir şey yok. Sapkınlık var, cinsel sapkınlıklar." dedi.
Geniş çaplı araştırmaların eşcinselliğin genetik temelli olmadığını ortaya koyduğunu aktaran Merter, çocuklarını ekranlardaki bu propagandadan korumak isteyen ailelerin önce kendilerinin sanal bağımlılıktan kurtulması gerektiğini ifade etti.