Polonya ve Macaristan gibi ülkeler, Müslüman nüfusun neredeyse hiç olmadığı yerler ancak bu ülkelerde, İslam’a yönelik korkular ve eleştiriler siyasetin tam merkezinde yer alıyor. 

Örneğin, Polonya’da Müslümanlar nüfusun yalnızca yüzde 0,1’ini oluşturuyor. Buna rağmen, bu ülkelerdeki siyasetçiler ve medya, İslam’ı sürekli bir tehdit olarak gündeme taşımaya devam ediyor. 

Peki, nasıl oluyor da “yokluk” üzerine bir korku inşa edilebiliyor?

Bu duruma Platonik İslamofobi adı veriliyor. Platonik İslamofobi, İslam’a ve Müslümanlara karşı somut bir deneyime değil, teorik korkulara ve soyut ön yargılara dayalı bir tutum. İslam, burada bir gerçeklik değil, çoğu zaman “Batı’ya tehdit” gibi hayali bir anlatıya dönüşüyor.

Bu gönderiyi Instagram'da gör

Ayrımcılık Hattı (@ayrimcilik.hatti)'in paylaştığı bir gönderi

Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, Avrupa'nın "Hristiyan kimliğini korumak" için Müslüman göçmenlere karşı olduğunu açıkça dile getirirken, Polonya’da ise iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi (PiS), mülteci kabulünü “kültürel istilaya” yol açacağı gerekçesiyle reddediyor.

Bu ülkelerde sıklıkla medya da bu korkuları körüklüyor. Televizyonlarda Müslüman mültecilerle ilgili “şiddet ve tehdit” içeren haberler sürekli gündemde tutuluyor. Halbuki buralarda Müslüman mülteci nüfusu bile yok denecek kadar az.