İstanbul
"12 yıllık zorunlu eğitimin süresinin azaltılmasının doğru olacağına yönelik bir kamuoyu oluştu"
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 12 yıllık zorunlu eğitimin süresinin azaltılmasının doğru olacağına yönelik bir kamuoyu oluştuğunu belirterek, "Yasa yapıcılara öneride bulunmadan önce biz hükümet olarak, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi olarak bir karar almak durumundayız. O kararımızı aldığımızda kamuoyu ile paylaşırız." dedi.Adile Sultan Kasrı'nda AA Editör Masası'na konuk olan Bakan Tekin, gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.Zorunlu eğitim konusunda Tekin, 4+4+4 uygulamasının 2012 yılında hayata geçirildiğini belirterek, o dönemde yapılan değişiklik sebeplerine değindi.Türkiye'de, 28 Şubat 1997 yılında başlayan süreçte meslek liselerinin ve imam hatip okullarının önünün kesilmesi amacıyla 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim uygulamasının başlatıldığını hatırlatan Tekin, "Yani meslek liselerinin ve imam hatip ortaokullarının kapatılması için ilköğretim okulu mantığıyla 8 yıllık bir algı başlatıldı. Bu nedir? Bu bir dayatmadır, bu antidemokratik bir uygulamadır. Çocuğunu meslek lisesine ya da imam hatip ortaokuluna göndermek isteyen bir veliye, 'Yapamazsın kardeşim, yasaklıyorum' diyen bir zihniyettir." ifadesini kullandı.Tekin, AK Parti iktidarlarının ana parametrelerinden bir tanesinin Türkiye'de yasaklar ve antidemokratik uygulamaları ortadan kaldırmak olduğunu ifade ederek, o dönemde bu antidemokratik uygulamayı ortadan kaldıracak bir çözüm olarak 8 yıllık eğitim sürecini "4+4" şeklinde ikiye böldüklerini söyledi.Bunun o günün koşullarında Türkiye'deki demokratikleşme trendini doğru okuyabilmek ve insanların bu hakkını sağlıklı kullanabilmesi için alınmış çok anlamlı ve çok doğru bir tedbir olduğunu vurgulayan Tekin, şunları kaydetti:"Yine gerek bu 28 Şubat'ın koşulları, gerek teknik ve fiziki altyapı eksikliği, gerekse de kamu otoritesinin bu konuda yeterli tedbir alamaması sebebiyle biliyorsunuz Türkiye'de okullaşma oranları çok düşüktü, uluslararası ortalamaların altındaydı. 2002 sonrası Türkiye'de o güne kadar var olan derslik sayısından daha fazla derslik yapıldığı için, o güne kadar sahip olduğumuz öğretmen sayısının ikiye katlandığı bir öğretmen ordusu oluşturulduğu için, okullaşma oranlarında bahsi geçen 12 yıllık zorunlu eğitimin de getirilmesiyle beraber, Türkiye uluslararası ortalamaların üstüne çıktı. Şu an göğsümüzü gere gere uluslararası ortamlarda biz, 'Türkiye'de çocuklarımız OECD ortalamasının üzerinde bir eğitim öğretim hakkına ve imkanına sahip' diyebiliyoruz. Fakat bunu yaptıktan sonra, hem o yasakçı uygulamayı kaldırttıktan hem de uluslararası göstergeler açısından okullaşma anlamında ortalamaların üstüne çıktıktan sonra şimdi farklı bir konuyu tartışmamız lazım."Hem içinde bulunulan çağın bilgiye erişmek konusundaki konumu hem de mesleki ve teknik eğitimde yaşanan sorunlar itibarıyla 12 yıllık zorunlu eğitimin farklı toplumsal kesimler tarafından, farklı gerekçelerle tartışıldığına dikkati çeken Tekin, şöyle devam etti:"Biz şimdi öyle bir karar almak durumundayız ki bir, Türkiye bu bahsettiğimiz uluslararası göstergelerin altına düşmemeli. İki, kamuoyunda bize bu konuda yönelen eleştirileri ortadan kaldırabilecek iyileştirmeler yapmak durumundayız. Üçüncüsü de 2011 öncesindeki antidemokratik uygulamalara zemin hazırlayacak yeni bir adım atmamak durumundayız. Dolayısıyla bu parametreler ışığında 12 yıllık zorunlu eğitimin tartışılmasını arzu etmiştik, yıl içinde tartışmaları yapıldı, çok farklı kesimler tartıştı. Aşırı ideolojik yaklaşanlar ve niyet okuma mantığıyla bizi eleştirenler hariç tutulduğunda büyük oranda 12 yıllık zorunlu eğitimin süresinin azaltılmasının doğru olacağına yönelik bir kamuoyu oluştu. Yasa yapıcılara öneride bulunmadan önce biz hükümet olarak, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi olarak bir karar almak durumundayız. O kararımızı aldığımızda kamuoyu ile paylaşırız.""Artık 40 bin, 50 binli atamalar mümkün değil"Bakan Tekin, meslek hayatını sürdüren öğretmenlerin yaklaşık yüzde 81'inin AK Parti iktidarları döneminde atandığını söyledi.Bu konuda 2002 yılı verilerine ve imkanlarına atıfta bulunan Tekin, şöyle konuştu:"2002 yılında atıyorum 100 öğretmene ihtiyacımız varken belki bu hizmetleri 50 öğretmenle sunuyorduk diyelim. Yıl içerisinde Sayın Cumhurbaşkanı'mızın eğitim öğretim süreçlerini çok aşırı öncelemesinden dolayı biz bugüne kadar her yıl 30 bin, 40 bin, 50 binli rakamlarla öğretmen ataması yaptık ve en nihayetinde 100 öğretmene ihtiyaç duyulduğu ortamda öğretmen ihtiyacını minimize edecek sayıda öğretmen ataması yaptık. Bu sayede öğretmen başına düşen öğrenci sayısı itibarıyla uluslararası göstergelerin örnek gösterdiği ülkelerden bir tanesi haline dönüştük. Şimdi bu güzel bir uygulama mı? Çok güzel, çok başarılı olmuş o zaman. Bu başarının beraberinde getireceği bir şey olması lazım ama ihtiyacımız azaldığına kadar artık 40 bin, 50 binli atamalar mümkün değil.Yıl içerisinde aslında insanların şunu demesi gerekiyor, 'Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan size müteşekkiriz. Teşekkür ediyoruz. Bu kadar çok öğretmen atadınız, bizim öğretmen ihtiyacımızı minimize ettiniz.' Bunu yaptık ama bunu yapınca beraberinde doğal olarak artık o yüksek sayılarda öğretmen atamasının olmaması geliyor. Eksi rakamlar mümkün değil, onu yapacağız dersen bir kendi kendimizle çelişmiş oluruz. İkinci bir konu daha var çağ nüfusumuz sürekli azalıyor, bu da ilave bir durum. Üçüncüsü, öğretmenlerimiz emeklilik yaşları artıyor. Dolayısıyla şunu açık yüreklilikle söyleyeyim, umut tacirliği yapmak istemem. Bundan sonraki yıllarda o oranlarda öğretmen ataması olacak bir Türkiye yok artık ama mutlaka her yıl ihtiyacımız oranında öğretmen ataması yapacağız.""Hiçbir branş diğerinden önemsiz değildir"Öğretmen atamalarının işleyişine değinen Tekin, "Elektronik ortamda bütün okullarımız, bu okullarımızda okutulacak her bir dersin haftalık ders saati ve bu ders saatleri üzerinden ne kadar öğretmene ihtiyacımız olduğu yapay zeka uygulamalarıyla tespit ediliyor. X branşında bizim 100 öğretmene ihtiyacımız var, kaç öğretmenimiz var 90, demek ki bizim Türkiye genelinde 10 öğretmene ihtiyacımız var. Sonra bunu il bazlı olarak yapıyoruz, hangi ilde ne kadar hangi öğretmene ihtiyacımız var. Ve biz atama yapacağımız alanları belirlerken branşların üzerini kapatarak kod veririz, çünkü bütün branşlar benim için eşit önemdedir." ifadelerini kullandı.Bakan Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:"Hiçbir branş diğerinden önemsiz değildir. Bütün öğretmen arkadaşlarımız bu anlamda bizim için değerlidir. Dolayısıyla biz branşı kapatırız ihtiyaç üzerinden, diyelim ki x branşında 10 öğretmene ihtiyacımız var, kaç öğretmen atayacağız 100 tane, yüzde 10'u demek ki oraya. Bu şekilde tanımlarız ve ondan sonra da kamuoyu ile paylaşırız. Şu an en azından ben kendi sistemin içinde olduğum dönem için söylüyorum, hiçbir dönem hiçbir branşa pozitif ya da negatif ayrımcılık yapmadık, altını çizerek söylüyorum. Mesela bu son mülakata aldığımız öğretmen arkadaşlarla ilgili atama sayılarını açıkladığımızda bizi eleştirdiler. 'Şu branşlarda az aldınız, şu branşlardan fazla aldınız.' Ben bakan olarak şu soruyu soruyorum kendime, 'ihtiyacım olmayan bir öğretmeni niye alayım ihtiyacım olan bir branş varken.' Bunun bana ne faydası var. Ben eğitim öğretim ortamlarını iyileştirmeyi kendisine görev edinmiş bir insanım. İhtiyaç duyduğum öğretmeni almak varken ihtiyaç duymadığım bir alana öğretmen alma durumunu neden tercih edeyim? Bu irrasyonel bir davranış, elimde imkan varsa neye ihtiyacım varsa orada kullanırım. Dolayısıyla biz bu branşlarla ilgili tercihlerimizi, rakamlarımızı tamamen bilimsel kriterlere göre tanımlıyoruz. Bunu da sonrasında paylaşıyoruz."