Marş Mira: Barış için yürünen ölüm yolu

Şule Özkan
11.07.2024
Ankara

Yugoslavya dağılmaya başlamasıyla bağımsız bir devlet olmak için referanduma giden Boşnaklar, Şubat 1992’de Sırpların protesto ederek katılmadığı referandumda bağımsızlık elde etti.

“Büyük Sırbistan" hayalini savunan Sırplar, Bosna Hersek'in bağımsızlığını tanımadı ve Yugoslav ordusunun da imkanlarıyla büyük katliamlar gerçekleştirdi. Bosna Hersek'te 4 yıla yakın süren savaş sonrası 2 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kalırken, çoğunluğu sivillerden oluşan 300 bin kişi de hayatını kaybetti.

Srebrenitsa’da neler oldu? 

Savaştan önce yüzde 75’ini Müslümanların oluşturduğu 36 bin nüfuslu, Bosna Hersek-Sırbistan sınırındaki Srebrenitsa kenti, 1992 yılında Sırp işgaline uğradı. Boşnaklar kısa sürede kenti Sırplardan geri almayı başardı. 

1993 yılında Srebrenitsa, Sırpların elindeki bölgenin oldukça içlerinde, Sırplar tarafından kuşatılmış hale geldi. Çevre bölgelerden kaçan Boşnakların göçü sonucu Srebrenitsa’nın nüfusu 60 bine çıktı. Su, gıda ve tıbbi malzeme kıtlığı başladı. Sırplar, Boşnakların elinde bulunan bölgelere karşı saldırıya geçti.

Nisan 1993’te Srebrenitsa, Zepa ve Gorazde, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından “güvenli bölge” ilan edildi. Bölgeye BM Barış Gücü askerleri gönderildi. Fakat Sırp kuşatması devam ediyor, bölgeye sınırlı şekilde insani yardım ulaştırılabiliyordu. Kentte açlıktan ölümler yaşanmaya başlamıştı.

Tarihler Temmuz 1995’i gösterdiğinde, Sırplar “Krivaya 95” ismindeki operasyonu başlattı.  Srebrenitsa’da Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'nın ardından en büyük insanlık trajedisi olarak nitelendirilen soykırım gerçekleştirildi.

Savaş döneminde Bosnalı Sırpların lideri olan Radovan Karadzic, Bosna Sırp Ordusu komutanı Ratko Mladiç’e tam yetki vererek bu bölgelerin alınmasını istedi. Daha önce BM Barış Gücü tarafından silahları toplanan Boşnaklar savunmasız durumdaydı. Uzun süredir maruz kaldıkları açlık nedeniyle savaşacak güçleri de kalmamıştı.

Kasabayı korumakla görevli yüzlerce Hollanda askeri ise Sırplara karşılık vermeye niyetli değildi. Hollandalı Komutan Thom Karremans, güvenliğinden sorumlu olduğu 25 bin Boşnak sivili ve kenti Sırpların insafına terk etti.

Ratko Mladiç komutasındaki birlikler Srebrenitsa’ya girerken Mladiç kameralara şunları diyordu: “Bugün 11 Temmuz 1995. Sırplar için kutsal bir günün yıl dönümünü kutlamadan önce Sırp Srebrenitsa’dayız. Bu kenti Sırp milletine armağan ediyoruz. Osmanlı’ya karşı gerçekleştirdiğimiz ayaklanmanın anısına, Türklerden (Bosnalı Müslümanlar) öç alma vakti gelmiştir.”

Hollandalı BM askerlerinin üs olarak kullandığı akümülatör fabrikasında tutulan sivillerin yanına giren Sırplar, erkekleri ayırarak öldürdü. Sırplar, en az 8 bin 372 Boşnak erkeği ormanlık alanlar, fabrikalar ve depolarda katletti. Katledilen Boşnaklar, toplu mezarlara gömüldü.

Arşivlerde yer alan fotoğraflarda Mladic'in, Karremans'a içki ısmarladığı ve ikilinin birlikte kadeh kaldırdığı görülmüştü. Hollandalı askerlerin Srebrenitsa'dan uğurlanması öncesinde Mladic'in, Karremans ve ailesine çeşitli hediyeler vermesi de bir başka ilgi çekici detay olarak göze çarpmıştı.

Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı, 2007'deki kararında, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesinden (ICTY) gelen kanıtlar doğrultusunda, Srebrenitsa ve civarında yaşananları "soykırım" olarak nitelendirdi.

Marş Mira (Barış Yürüyüşü) nedir?

Srebrenitsa soykırımından kaçanların orman yolundan "güvenli bölge" Tuzla şehrine ulaşmak için kullandığı güzergah, ölüm yolu olarak adlandırıldı. Hayatta kalabilmek için orman yolundan giden 15 bin Boşnak sivilden sadece 3 bin 500'ü güvenli bölgeye ulaşabildi.

Marş Mira, Srebrenitsa soykırımında hayatını kaybedenlerin anısına her yıl geleneksel olarak düzenleniyor. Yürüyüş, 8 Temmuz tarihinde Nezuk kasabasından başlıyor ve üç gün süren yürüyüşe soykırımdan kurtulanlar önderlik ediyor.

Yürüyüşte her gün yaklaşık 35 kilometre yol yürüyen farklı milletlerden katılımcılar, orman yolunda kurulan belirli noktalarda dinleniyor. Dinlenme yerlerinde bulunan ve soykırımdan kurtulmayı başaran Boşnaklar da katılımcılara yaşadıklarını anlatıyor ve ikramlarda bulunuyor. Boşnaklar, yaşanılanları yeniden hatırlayıp soykırımın unutulmamasını sağlarken, katılımcılar adeta soykırımın acısını tecrübe ediyor, yaşanılanlarla biraz da olsa empati kurabiliyor.

Yürüyüş sırasında soykırımda hayatını kaybedenler anılırken, kimi zaman Sırplar’ın provokasyonlara şahitlik ediliyor. Günümüzde hala soykırımı kabul etmeyen bazı Sırplar, Sırp Cumhuriyeti Ordusu (VRS) askerlerinin fotoğrafları yol kenarına yerleştirilerek anma törenleri öncesinde Müslümanlara yönelik tahrikte bulunabiliyor.

Srebrenitsa ve çevresinde 85 toplu mezar açıldı

Bosna Hersek Kayıp Kişiler Enstitüsünün verilerine göre, Srebrenitsa ve çevresinde bugüne kadar bulunan 85 toplu mezarda 6 bin 974 kurbanın kemik kalıntısına ulaşıldı. Toplu mezarlarda cesetlerine ulaşılan kurbanlar, kimlik tespitinin ardından her yıl 11 Temmuz'da Potoçari Anıt Mezarlığı'nda düzenlenen törenle toprağa veriliyor.

Aradan geçen yıllara rağmen hala binden fazla soykırım kurbanının cenazesine ulaşılamazken, kemik kalıntılarına ulaşılan soykırım kurbanlarının aile yakınları sevdiklerinin bulunabilen birkaç kemiğini toprağa vermenin ve "bir mezar taşı olsun" düşüncesinin hem hüznünü hem de huzurunu yaşıyor.

Potoçari Anıt Mezarlığı'nda şimdiye kadar 6 bin 751 kurban toprağa verilirken, 250 kurban ailelerin isteğiyle yerel mezarlıklara defnedildi. Bu yıl, Srebrenitsa soykırımının 29'uncu yıl dönümünde, 11 Temmuz'da, kimlik tespiti yapılan ve ailelerinin onay verdiği 14 soykırım kurbanı daha Potoçari Anıt Mezarlığı'na defnedilecek.

İmkansızlıklar içinde bağımsızlıklarını korumak için ülkenin batısında ve güneyinde Hırvatlara, doğusunda ve kuzeyinde Sırplara karşı savaşan Boşnaklar, önemli zaferler kazandı. Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra en büyük katliamlara sahne olan Bosna Savaşı, Dayton Barış Antlaşması ile sona erdi.

Uzmanlar, Dayton Barış Antlaşması’nın ateşkes niteliğinde olduğunu, yenilenmesi gerektiğini ve Bosna’nın elini kolunu bağladığını düşünse de Bosna Hersek'in kurucu cumhurbaşkanı merhum Aliya İzetbegoviç antlaşma için, "Bu adil bir barış değil ancak savaşın devam etmesinden daha adil. İçinde bulunduğumuz bu durumda ve böyle bir dünyada daha iyi bir barış sağlanamazdı." demişti.