Kolay tüketilen sabah programları toplumun değerlerini aşındırıyor

Ömer Faruk Madanoğlu, Mehmet Kara
10.10.2025
İstanbul

"Dayanışmayı vurgulamak yerine sadece şiddet, sadece cinayet, sadece rekabet, sadece saldırganlık sergilendiğinde bu, bir sosyalizasyon aynı zamanda. Böyle sosyalleştiriyoruz insanları yani eğitiyoruz"

Daha fazlası için Instagram’dan takip edin

İbn Haldun Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alev Erkilet, sabah kuşağı programlarının kadın kimliğine ve toplum değerlerine zarar verdiğini belirterek bu programlarının yeni bir formata bürünmesi gerektiğini söyledi.

İbn Haldun Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alev Erkilet, barındırdığı şiddet ve dram unsurlarıyla sık sık tepki çeken sabah kuşaklarının yol açtığı toplumsal etkileri, AA muhabirine değerlendirdi.

Erkilet, sabah kuşaklarını genel olarak kadınların takip ettiklerini, bu programların bilinçli olarak kadınları hedef kitle olarak belirlediğini söyledi.

Bu tür programların, kadınların sadece kendilerini değil, aynı zamanda çocuklarını da etkilediğine dikkati çeken Erkilet, “Çünkü çocuk da anneyle birlikte evde. Yani en azından çocukların bir kısmının aynı içeriklere maruz kaldığı gerçeğini de bence hatırlamamız lazım. Yani sadece kadın dediğimiz zaman yeterince olayın vahametini idrak etmediğimizi düşünerek söylüyorum.” dedi.

Erkilet, sabah kuşağı programlarının bu kadar çok takip edilmesinin en büyük nedeninin “kolay tüketim” olduğunu anlatarak bu konuları konuşmak için kendini geliştirmeye gerek olmadığını vurguladı.

Herkesin konuşabileceği “dedikodu” tarzı bir program mantığı olduğu için hızlıca yayıldığını kaydeden Erkilet, “Çok kolay tüketilebilir bir içerik ve yani hani herhangi bir ayaküstü karşılaşmada veya bir evdeki bir çay sohbeti kıvamında orada süren bir hikaye var. Dolayısıyla o içeriği tüketmek için sizin bir çaba göstermeniz gerekmiyor. Kendinize ilave bir donanım katmanız, onu kavramaya çalışmak için ekstra bir gayret göstermeniz gerekmiyor. Dolayısıyla çok rahat tüketiliyor.” diye konuştu.

Erkilet, sabah kuşaklarının kadın kimliğini yanlış yansıttığını dile getirerek şöyle devam etti:

“Kadın kimliğinin ben açıkçası çok fazla bunlara yansıdığını düşünmüyorum. Daha çok belki olması istenen bir kadına doğru mu diyelim... Tüketici, rekabetçi, işte muhabbet etmekten çok başka rekabet eden bir kadın tipini aslında inşa ediyor bana kalırsa bu tür programlar. Yani yansıtmaktan çok sürekli bu tür içerik bombardımanına tabi tutmakla diyebiliriz.”

Erkilet, toplumdaki olumlu özellikleri sabah kuşağı tarzı programların negatife döndürdüğünü belirterek “Dayanışmayı vurgulamak yerine sadece şiddet, sadece cinayet, sadece rekabet, sadece saldırganlık sergilendiğinde bu, bir sosyalizasyon aynı zamanda. Böyle sosyalleştiriyoruz insanları yani eğitiyoruz. Belki gayrişuuri bir şekilde.” değerlendirmesinde bulundu.

Kadınların mağduriyetleri olduğunu ama kadın programlarının bunun tam tersi bir etki yaptığını işaret eden Erkilet, “Ben aslında başta söylemeye çalıştığım gibi bence bizim en kötü hallerimizin sürekli olarak sergilenmesiyle alakalı burada bir mesele var. Ya bence mağduriyet gerçeği var yani çok net bir şekilde bence. Kadının bir tür olarak, bir cins olarak mağduriyetini zaten kabul etmeliyiz. Bunu vurgulamalıyız ama biraz daha yani sergilenen buna karşı sağlam bir duruşu ortaya koymaktan ziyade bunu metalaştırıyor ve ticaretini yapıyor." dedi.

“Bu tür programlar kadın karşıtı bir eylem”

Erkilet, sabah kuşağı programlarının reyting kaygısıyla tüm etik değerleri görmezden geldiğini vurgulayarak, bu tür programların temel sebebinin takip edilmek olduğunu kaydetti.

Olayların ve sorunların metalaştırıldığını aktaran Erkilet, “Metalaştırma dediğim, ticarileştirme dediğim aslında o. ‘Bunu halk istiyor.’ diyorlar ve bence medya biraz kendisini bunun üzerinden meşrulaştırıyor. Yani ‘Biz veriyoruz bunu çünkü en yüksek talep bu tür programlara oluyor.’” ifadelerini kullandı.

Erkilet, bu tür programların sansürlenmesi yerine daha iyi bir forma sokulmasının daha doğru olacağını belirterek, şöyle devam etti:

“Burada çok ince bir çizgi var. Yani bir taraftan sansürcülüğe düşebileceğiniz ‘Canım, halk bunu istese de halka verilmesi gereken bu değil.’ söylemi üzerinden daha sansürcü bir yaklaşım geliştirebilirsiniz. Yahut da daha etik, tüm toplumun refahına daha fazla katkıda bulunacak şekilde halkın talepleriyle temel insani değerleri nasıl örtüştürebiliriz diye düşünüp buna bilimsel, sosyal bir çözüm bulup bunu hayata geçirmeye çalışabilirsiniz. Yani ben bu ikincisini yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu programları böyle daha insani mesajların yeniden üretilebildiği bir mecraya çekmek gerekir. Aksi takdirde herkes birbirinin mahremiyetini merak ediyor, kurcalıyor, sergiliyor ve bu satıyor. Gösteri toplumu, satış toplumu... Önemli olan içerik değil, bunun satılması diye bakarsak bence varacağımız nokta pek hayırlı olmasa gerek diye düşünüyorum.”

"Medya sorumluluk almalı"

Medya şirketlerine bu konuda çok fazla görev düştüğüne değinen Erkilet, medyanın ayakta kalması için bir sermaye devrine ihtiyacı olduğunu ama bu konuda sorumluluk alması gerektiğini belirtti.

Erkilet, tüm toplumdaki insanların kendilerini geliştirme hakkı olduğunu, devletin ve özel sektörün buna katkıda bulunma sorumluluğu olduğunun altını çizerek, “Dolayısıyla bence burada yani medyanın sorumluluğu ne? Para kazanmaktan başka, toplumun kendini geliştirmesi konusunda ne yapmalı diye sormalıyız ve inşai bir rol de yüklemeliyiz medyaya diye düşünüyorum şahsen.” görüşünü paylaştı.

Toplumun medya okuryazarlığı konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini söyleyen Erkilet, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bilinçli medya tüketimi ve bence artı yani topyekun toplumun anlamlı içeriklerle güçlendirilmesi. Kadınların toplumda bu kadar güçlendirilmeye ihtiyacı varken bu tür içeriklerle aşağı çekilmesi bence çok kadın karşıtı bir eylem. Sürekli buna maruz kalırsanız depresif edeceği, belli bir noktadan sonra sizi aşağı çekeceği muhakkak. Biz bu kadını nasıl güçlendirebiliriz diye bakmamız lazım. Zihnen, ruhen, bedenen, hukuken, haklarını koruma ve peşinde olma bakımından yani bunlara harcanan vakit ve enerji keşke bunları yapmaya harcansa toplumdaki kadınlar açısından da çok ciddi bir kazanım olur diye düşünüyorum.”