

Gazeteci Belkıs Kılıçkaya, antisemitizm tanımının İsrail tarafından nasıl istismar edildiğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) ve Avrupa'da yaşıyorsanız akademide, medyada, iş dünyasında, siyasette ve hatta sıradan bir işle meşgulseniz dahi İsrail’i eleştirmemeniz öğretilir. Bunun aksi antisemit olmanız anlamına gelir ki Yahudi olmanız hatta ailenizi Holokost'ta kaybetmiş olmanız, hayatınızı Holokost çalışmalarına adamış olmanız dahi sizi kurtarmaz. Üstelik bu bir hakaret değil, suçtur. Bu konuda öyle bir suç tanımı söz konusudur ki ne zaman, nereden başlayıp, nereye gittiği belirsizdir. Bu durum, hem zaman hem mekan anlamında tıpkı İsrail'in sınırlarına benzer. Hatta suçun adının anti-semitizm mi yoksa antisemitizm olarak mı yazılacağı bile net değil, tartışmalıdır.
Karşı tezler olsa da uygulama alanına bakılırsa etkili ve yaygın "ebediyetçi ve tarihselci" tezlere göre, "antisemitizmin" antik çağa kadar uzanan uzun ve kesintisiz bir tarihi vardır. Tapınağın yıkımı, Orta Çağ'daki kan iftirası, Çarlık pogromları, Holokost ve İsrail'e yönelik saldırılar, Robert Wistrich'in ünlü ifadesiyle "en eski nefret" olan, iki bin yıllık tek bir düşmanlık biçiminin farklı tezahürleridir. İkincisi, "Holokost, binlerce yıllık Yahudi karşıtı duygunun neredeyse mantıksal sonucudur." Üçüncüsü, "antisemitizm diğer ön yargı biçimlerinden niteliksel olarak farklıdır ve karşılaştırmalı çalışmaya uygun değildir." Dördüncüsü, "İsrail, nefret ve öfkenin 'toplu bir Yahudi topluluk' olarak İsrail Devleti'ne yöneltildiği bir yeni antisemitizmin hedefi haline gelmiştir."
Tarihte ve bugün de tabiatıyla yeryüzünde kimsenin hesap sorma ve hesap verme alanı bu kadar geniş bir tarihi dilimini içermez, içermiyor. Öte yandan, dünyanın en güçlü ülkesi ABD'ye de yeri gelirse ABD’de ya da herhangi bir ülkede de yerin dibine sokacak eleştiriler getirebilirsiniz. Aynı zamanda İngiltere’yi, Fransa’yı, Almanya’yı da eleştirebilirsiniz. Ancak İsrail’i yerin dibine sokamadığınız gibi hakkıyla eleştirmeniz de mümkün değildir. Özellikle, Batı'da ırkçılık ya da Yahudi karşıtlığıyla zerre miskal alakanız olmasa da ciddi bir İsrail eleştirisi sebebiyle bir kere "antisemit" diye etiketlenirseniz insanoğlunun bir kısmının (elbette Hristiyanlar, Ruhban, Hitler ve Müttefikleri kesinlikle Müslümanlar değil) 2 bin yıllık sicili sırtınıza bir "canavar" gibi yüklenir. İsterseniz Yahudi olun size de "canavar" muamelesi ve propagandası yapılır, mahkemelerde yargılanırsınız ya da ABD'deki kampüs olaylarında gördüğümüz gibi dünyanın en prestijli üniversitelerinde hoca veya öğrenciyken kendinizi kapının önünde bulursunuz.
İsrail'in antisemitizm silahı ve istismarı
2000’de Stocholm'da yazılan ve kısa bir zaman sonra ABD ve Avrupa'yı kuşatan ve bir nev'i yasa haline gelen bir belge var. Uluslararası Holokost Anma Birliğinin (IHRA) kabul ettiği bu belgenin önemli bir bölümü İsrail'e yönelik her türlü eleştiriye karşı kalkan görevi görüyor. Zaten İsrail de var gücüyle IHRA'ya destek veriyor. Birçok Batı ülkesi ve kuruluşu için hatta mahkemeler için bile IHRA'nın antisemitizm tanımı ve beraberindeki örnekleri bağlayıcı bir kurallar dizinine dönüştü. İsrail’in desteğinde IHRA'nın antisemitizm tanımı 2017'de Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edildi. 2018'de Avrupa Birliği Konseyi, üye devletleri bunu eğitim ve öğretim için yararlı bir rehber araç olarak onaylamaya davet etti.
Belgeye göre antisemitizm aslında tipik bir ırkçılık çeşidi olarak "Yahudilere Yahudi oldukları için (veya Yahudi kurumlarına Yahudi oldukları için) ayrımcılık, ön yargı, düşmanlık veya şiddetten ibaret değil. IHRA'nın çoğunluğu İsrail'le ilişkilendirilen antisemitizm tanımlarına dair pek çok maddesi var. Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz: Yahudi vatandaşlarını, kendi uluslarının çıkarlarından ziyade İsrail'e veya dünya çapındaki Yahudilerin sözde önceliklerine daha sadık olmakla suçlamak. İsrail'in varlığının ırkçı bir girişim olduğunu iddia ederek Yahudi halkının kendi kaderini tayin hakkını inkar etmek. Başka hiçbir demokratik ulustan beklenmeyen veya talep edilmeyen bir davranışı talep ederek çifte standart uygulamak. Klasik Yahudi karşıtlığıyla ilişkilendirilen sembolleri ve imgeleri İsrail'i veya İsraillileri karakterize etmek için kullanmak. Çağdaş İsrail politikasını Nazilerin politikasıyla karşılaştırmak. Yahudileri topluca İsrail devletinin eylemlerinden sorumlu tutmak.
Sadece maddeler değil yorumlanma biçimine bakılırsa İsrail yeryüzünün biricik devleti ve emsalsiz bir koruma kalkanına sahip. Nasıl? Her biri etkili olmuş yüzlerce örnek sıralanabilir. Mesela bütün dünyanın gözü önünde onlarca yıldır Batı Şeria’daki işgalciler Filistinli ev sahibini öldürüp tarlasını ve evini gasbetse de Holokost’u hatırlayıp onlara işgalci dememek gerekir. Ki denmiyor "yerleşimci" deniyor.
Ayrıca, 2011’de, İngiliz bir araştırmacı Beytüllahim ziyareti sırasında edindiği izlenimler hakkında çok da popüler olmayan bir dergide eleştirel bir makalesi yayınlandıktan yıllar sonra makalede, "İsrail'in Holokost hatırası nedeniyle ahlaki olarak özel bir muamele görmemesi" gerektiğini yazdığı için antisemit diye suçlanmakla kalmadı. Bu durum, "son yıllarda ortaya çıkan en ciddi Holokost inkarı vakalarından biri" olarak tavsif edildi. Bir İngiliz parlamenterle beraber "Yahudi Karşıtlığına Karşı Kampanya" adlı bir örgüt söz konusu akademisyenin IHRA tanımına dayanarak, üniversitedeki görevden alınmasını talep etti. İsrailli tarihçi Ilan Pappe, 2006'da yazdığı "Ethnic Cleansing of Palestine" (Filistin'in Etnik Temizliği) kitabında, daha o zaman bugün bütün dünyaya aşikar olan Gazze’de kademeli bir soykırımın varlığından bahsettiği için İsrail’i terk etmek zorunda kalmıştı.
İsrail'i suçlarıyla eleştirmek de antisemitizm olarak adlandırılıyor
IHRA'nın belgesinin referans gösterilerek "antisemit" diye etiketlenen ve bu sebeple yerine göre yargılanan sabote edilenler sadece akademideki tezler ve araştırmacılar değil. İsrail mallarına dönük boykot çağrıları yapan BDS hareketi de "antisemit" diye etiketleniyor. Yani İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırıma karşı yumuşak caydırıcı sivil eylemler dahi "antisemit" olarak adlandırılıyor. Hatta zaten bazı Avrupa ülkelerinde bu tür eylemler yasak. Daha da vahimi Belçika hükümetinin, Avrupa Birliği'nde (AB) ithal ürünlere ilişkin etiketleme işlemi dahilinde Batı Şeria'dan gelen İsrail ürünlerini "İsrail'de üretilmemiş" olarak etiketleme kararı Simon Wiesenthal Enstitüsü tarafından 2015'de en ciddi üçüncü antisemitik olayı olarak tanımlandı. IHRA'nın tanımına göre bu da ekonomik bir antisemitizm eylemiydi. O kadar ki ABD ve bazı müttefiklerinin Gazze'de çoluk çocuk bebek demeden yok eden İsrail'i silahlandırmanın gerekçelerinin merkezinde de İsrail'in "Yahudi halkının" ulusu olduğu iddiası yer alıyor, yani tersi dolaylı antisemitizm. Daha dün Almanya Başbakanı Friedrich Merz bu retoriği daha da ileri götürdü ve "Eğer biz ve diğerleri İsrail Devleti’ni askeri açıdan desteklemeseydik, İsrail Devleti yok olurdu." dedi.
Yani İsrail'in belgelenmiş soykırım, askeri işgal, mülksüzleştirme, aşağılama, sürgün ve devam eden günlük şiddet politikalarına yönelik eleştiri ve eylemleri susturma girişimleri için antisemitizm istismarının sonu yok. O kadar ki sadece Gazze dışında değil Gazzeliler bile kendi durumlarını Varşova Gettosu'nun durumuyla kıyasladıklarında yahut iki yıldır soykırım yaşarken İsrail ile Nazilerin politikaları arasında kıyaslama yaptıklarında IHRA'ya göre antisemitizm suçu işlemiş oluyorlar.
İsrail, IHRA belgesinde talep edildiği üzere “çifte standarda tabi tutulmadığı” gibi herhangi bir standarda da tabi değil. İsrail uluslararası hukukun hükümlerini yok sayıyor, kurallarını kendi belirlediği, kendi kurguladığı bir tarih ve mantıkla hareket eden, müttefiklerini de ettiren ve başka her ülkeden talep edilen ve dayatılan kısıtlamalar ve yaptırımlardan azade bir ülke olarak konumlanıyor. Antisemitizm suçunun tarifi de İsrail haritasıyla atbaşı gidiyor.
Filistin Devleti için hakikat her yerde yüksek sesle dile getirilmeli
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2019’da Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada 4 İsrail haritası göstermiş ve sormuştu: "İsrail devletinin sınırları neresidir? 1948 sınırları mıdır, 1967 sınırları mıdır, yoksa daha başka bir sınırı var mıdır? Tıpkı işgal edilen diğer Filistin toprakları gibi, Golan Tepeleri ve Batı Şeria’daki yerleşim yerleri bu devletin sınırları içinde değilse, nasıl oluyor da dünyanın gözü önünde gasbedilebiliyor?" Çözümü de söylemişti: "1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve mütecanis topraklara sahip bir Filistin devleti bir an önce kurulmalıdır. Türkiye, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da mazlum Filistin halkının yanında yer almaya devam edecektir." 1948 öncesindeki Filistin topraklarında İsrail başta ABD olmak üzere büyük güçlerin desteğiyle devasa büyüdü ve kalan kırıntıları da yutmak gayreti içinde.
Böyle gider mi? Gitmez. Nitekim, başta ABD’de olmak üzere iki yıldan fazladır Avrupa’da ve dünyanın dört köşesinde milyonlarca insan, Holokost’ta bütün bir ailesini kaybedenler de üniversiteden atılmak pahasına protesto gösterilerine katılan Yahudi akademisyen ve öğrencilerle el ele İsrail’in sınırları gibi zamanı ve mekanı belirsiz antisemitizm tanımı ve Holokost istismarını delik deşik ettiler.
2025 BM Genel Kurulu’nu izleyen günlerde AB'nin kurucu iki ülkesinden biri olan Fransa, Filistin Devleti'ni tanıdı. Ardından İngiltere de tanıdı. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından modern İsrail devletinin kuruluşunda oynadığı büyük rol nedeniyle bu tanıma kararının sembolik anlamı önemliydi. Nitekim, Başbakan Yardımcısı David Lammy de İngiltere'nin iki devletli çözümü kolaylaştırma konusunda tarihi bir sorumluluğu olduğunu bu sorumluluğun 1917 tarihli Balfour Deklarasyonu'na dayandığını ve bu belgeyle o dönemde Yahudi devleti kurulmasının Arapların haklarını ihlal etmeyeceğine dair taahhüt verildiğini hatırlattı. İngiltere’yi Avustralya ve Kanada izledi. Ve bugün artık BM üyesi 193 ülke içinde 150’den fazlası Filistin Devleti’ni tanıyor.
Gazzeliler kış soğuğunda sular içinde hayatta kalmaya çalışıyor, ateşkese rağmen İsrail saldırılarını sürdürüyor diyeceksiniz. Doğru, ancak yılmadan "hakikati" sürekli tekrarlamak lazım. Yerkürenin her köşesinde, her platformda, tekrarlamak gerekiyor. Ta ki "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve mütecanis topraklara sahip bir Filistin devleti kurulana" dek.
[Belkıs Kılıçkaya, gazetecidir. 24 TV'de Bu Ülke programını hazırlayıp sunmaktadır.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.