İsrail ordusunda görev alan Türk vatandaşları, evrensel yargı yetkisinde yargılanabilir mi?

Şule Özkan
02.05.2025
Ankara

“Bazı suçlar vardır ki, bunlar nerede ve kim tarafından işlenirse işlensin, vahameti dolayısıyla, o suçun tüm insanlığa karşı işlendiği düşüncesiyle evrensel yargı yetkisi devreye girer"

Uzmanlar, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarda yer alan İsrail askerlerinin, soykırım ve insanlığa karşı suçlardan dolayı evrensel yargı yetkisi kapsamında, nerede bulunurlarsa bulunsunlar yargılanabileceklerini vurguluyor.

Kudüs ve Hukuk Platformu Başkanı Av. Mustafa Eminoğlu, Sivil Diplomasi Merkezi Başkanı İsmail Mansur Özdemir, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu (TİHEK) Üyesi Muhammet Ecevit Carti, AA muhabirine, İsrail ordusunda görev alarak Gazze'de soykırım ve insanlığa karşı suçlar işleyen İsrail-Türkiye çifte vatandaşlarının, evrensel yargı yetkisi kapsamında Türkiye’de yargılanma imkanını ve bu kapsamdaki olası dava süreçlerini değerlendirdi.

“Suç Gazze’de işlense de Türkiye’de yargılanabilir”

Eminoğlu, İsrail-Türkiye çifte vatandaşı bir kişinin, Gazze’de İsrail ordusunda görev alarak soykırım ve insanlığa karşı suç işlemesi durumunda, evrensel yargı yetkisine dayanarak Türkiye tarafından yargılanabileceğini belirtti.

Suçun kural olarak işlendiği ülkenin yargılama yetkisine tabi olduğunu hatırlatan Eminoğlu, “Ancak bazı suçlar vardır ki, bunlar nerede ve kim tarafından işlenirse işlensin, vahameti dolayısıyla, o suçun tüm insanlığa karşı işlendiği düşüncesiyle evrensel yargı yetkisi devreye girer. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar, bu kapsama girer. Böylece suçun işlendiği yerden ve failin uyruğundan bağımsız olarak her devlet bu suçları yargılama yetkisine sahip olur.” diyerek konuştu.

Eminoğlu, Türk Ceza Kanunu’nda soykırım ve insanlığa karşı suçların uluslararası suçlar kapsamında düzenlendiğini belirterek, Gazze’de yaşananların da hem Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) verdiği geçici tedbir kararları hem de kamuoyuna yansıyan bulgular doğrultusunda bu suç tipleriyle ilişkilendirildiğini ifade etti.

Türk Ceza Kanunu’na göre soykırım ve insanlığa karşı suçları yurt dışında işlense bile Türkiye’de yargılanabileceğine vurgu yapan Eminoğlu, İsrail-Türkiye çifte vatandaşı kişilerin yerleşik hayat, iş veya turizm amacıyla Türkiye'ye geldiğini, bu nedenle doğrudan yargılanabileceğini vurguladı.

“İsrail ordusundaki Türk askerler, Türkiye için güvenlik tehdidi”

Soykırım ve insanlığa karşı suçlarda doğrudan soruşturma başlatılabileceğine ancak yargılamanın Adalet Bakanı talebine bağlı olduğunu vurgulayan Eminoğlu, uluslararası örnekler olduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam etti:

“Enver Raslan isimli kişinin Esed rejimi döneminde Suriye iç savaşında işkence ve insanlığa karşı suçlar işlediği tespit ediliyor. 2022’de Almanya'ya gittiği sırada, Alman makamı şikayetler üzerine harekete geçiyor ve kişi yakalanarak yargılanıyor. Suç Almanya'da işlenmedi, Alman vatandaşına karşı işlenmedi ama yargılayan Almanya. Sonuçta Enver Raslan müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Bu karar evrensel yargı etkisinin çok güzel bir örneği.”

Yabancı bir devletin ordusunda gönüllü askerlik hizmetine giden kişilerin Cumhurbaşkanlığı kararıyla vatandaşlığa çıkartılabildiğinin altını çizen Eminoğlu, vatandaşlıktan çıkarma uygulamalarına dair uluslararası örneklere dikkati çekti:

“Özellikle DEAŞ'ın etkili olduğu dönemde, İngiltere’den bu örgüte katılan bir kadının vatandaşlıktan çıkarıldığını biliyoruz. Benzer şekilde, Gazze’de soykırım suçu işleyen kişilerin de Türkiye açısından milli güvenlik tehdidi olarak değerlendirilmesi gerekir. Soykırıma karşı toplumsal ve hukuki refleksin gösterilebilmesi için, bu kişilerin vatandaşlıktan çıkarılması ve haklarında yargı süreçlerinin başlatılması yönünde adımlar atılmalı.”

“Soykırım suçluları yaptıklarını cüretkar şekilde paylaşabiliyor”

Sivil Diplomasi Merkezi Başkanı İsmail Mansur Özdemir, Gazze’de yaşanan zulümle mücadele etmek adına sivil diplomasi yoluyla yürütülen çalışmalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Özdemir, bu çerçevede özellikle İsrail ordusunda yer alan yabancı savaşçılar ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının durumuna odaklandıklarını belirtti.

Özdemir, Gazze’de soykırım suçuna doğrudan katılan ve sosyal medya üzerinden pasaportlarını paylaşarak kimliklerini ifşa eden yabancı savaşçıların takip edilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Gazze'de soykırım suçuna doğrudan dahil olan bazı katiller kendilerini ifşa ettiler. Farklı devletlere ait olan pasaportlarını göstererek soykırım suçundan adeta şeref duyduklarını ifade ettiler. Bu kişiler geçiş yaptıkları ülkelerde tutuklanmalı ve yargılanmalıdır.” diyerek konuştu.

İsrail-Türkiye çifte vatandaşlarının durumunun çalışmalar ilerledikçe farklı bir boyut kazandığını belirten Özdemir, bu kişilerin hem soykırım suçu işlediklerini hem bunu Türk vatandaşı sıfatıyla gerçekleştirdiklerini hem de İsrail ordusundaki görevlerini sosyal medyada cüretkar şekilde paylaştıklarını söyledi. Ayrıca, yalnızca Gazzelilere değil, Türkiye’deki yöneticilere ve kurumlara karşı da düşmanca tutum sergilediklerini vurguladı.

“Soykırım suçu işleyenler nasıl aynı hayatı paylaşabiliriz?”

Özdemir, ilke çerçeve aşamasından, gerekçe ve somut adım aşamasına geçmek gerektiğini vurgulayarak, “Bu insanlar Gazze’ye gidip soykırım yaptıktan sonra, halkımızla aynı siteyi, aynı marketi, aynı otobüsü kullanamaz. Bu insanlarla nasıl aynı hayatı paylaşabiliriz? Onlar vahşi, katil, cani; bir değil belki yüzlerce insanı katleden kişiler. Ben bunların ülkemiz açısından da ciddi bir tehdit oluşturduğunu düşünüyorum. Bu artık sadece Gazze halkı için değil, bizim toplumumuz için de bir tehdit haline gelmiştir.” diyerek konuştu.

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) ile Ankara Filistin Dayanışma Platformu (ANFİDAP) işbirliğinde düzenlenen "Gazze’de İşlenen Soykırım Suçuna Katılan Çifte Vatandaşların (İsrail/Türkiye) Hukuki Durumu" konulu panele işaret eden Özdemir, panelde mevcut hukuki çerçevenin bu kişilerin yargılanması açısından yeterli olduğu yönünde ortak bir kanaat oluştuğunu ifade etti.

“İsrailli askerlere yurt dışında yapılacaklar kılavuzu”

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu (TİHEK) Üyesi Muhammet Ecevit Carti, çifte vatandaşlık olmasa dahi yapılacak bir yargılamanın, esasen İsrail’in eylemlerinin uluslararası hukuk önüne taşınması anlamına geleceğini belirterek, Belçika’nın Ariel Şaron hakkında Sabra ve Şatilla katliamları nedeniyle başlattığı soruşturmayı örnek gösterdi.

Japonya'da bir otelin, rezervasyon yapmak isteyen İsrailli müşterilerden savaş suçu işlemediklerine dair taahhütname imzalamalarını istediğini anımsatan Carti, “Kısa zaman önce Brezilya'da turistik amaçla ziyaret eden İsrailli asker gözaltına alındı ve ciddi bir yargılamayla karşı karşıya olacakken İsrail tarafından ülke dışına çıkarıldı. Sri Lanka, Tayland gibi ülkelerde de benzer olaylar yaşandı.”

İsrail’de askerlerin yurt dışında tutuklanma riskine karşı duyulan endişeye dikkati çeken Carti, şu ifadeleri kullandı:

“İsrail'de bir gazete, yurt dışında tutuklanma riski bulunan askerler için kılavuz yayınlıyor. Gözaltına alınanlar nasıl davranmalı, ne yapmalı, diplomatik kanallarla nasıl irtibata geçilmeli gibi bilgiler veriliyor. Yakalanma korkusuyla ülkelerinden çıkamadıklarını okuyoruz. Bu, ciddi bir tedirginlik olduğunun göstergesi.”

“İsrail askerleri yalnızca askeri değil ideolojik olarak da eğitiliyor”

İsrail ordusunda görev yapan Türkiye vatandaşlarının sayısına dair net bir bilginin bulunmadığını ifade eden Carti, Kadınların da zorunlu askerlik yaptığı İsrail’e, Türkiye’den çok sayıda çifte vatandaşın gitmiş olabileceğini belirtti. Carti, bu kişilerin nerede ve hangi görevlerde bulunduklarının bilinmediğini, ancak askerliğin ardından Türkiye’ye dönerek toplumla birlikte yaşamlarını sürdürdüklerini dile getirdi.

Carti, İsrail ordusunda görev alan kişilerin yalnızca askeri değil, aynı zamanda ideolojik ve siyasi eğitimden geçtiğini belirterek, bu durumun Türkiye açısından sadece hukuki değil, uluslararası ilişkiler ve güvenlik boyutlarıyla da ele alınması gerektiğini vurguladı.

Siyonist ideolojinin genişleme hedeflerinin altını çizen Carti, “İsrail ordusu tarafından kullanılan armalarda, büyük İsrail haritasının Türkiye sınırlarını da kapsayacak şekilde yer aldığını görüyoruz. Bu bağlamda soykırıma karışan bazı çifte vatandaş askerler, Türkiye için ciddi bir güvenlik riski oluşturabilir.” dedi.

Carti, uluslararası mekanizmaların bu süreçte etkisiz kaldığını vurgulayarak, “Çifte vatandaşların yargılanmasının bu anlamda caydırıcı bir adım olacaktır. Uluslararası mekanizmaların etkisiz olduğu bir noktada, ulusal düzeyde devletlerin soykırım suçlarını yargılaması; bu suçlara karışanları tedirgin edecek, İsrail’in elini ise zayıflatacaktır.” diyerek sözlerini sonlandırdı.