Hitler'in 'yıkmaya kıyamadığı' şehir Prag, tarihi dokusuyla büyülüyor

Mehmet Kara
12.12.2025
Prag

Avrupa’nın en iyi korunan başkentleri arasında yer alan ve Hitler’in “yıkmaya kıyamadığı şehir” olarak anılan Prag, Gotik’ten Barok’a, Rönesans’tan Art Nouveau’ya uzanan mimari mozaiği tek bir dokuda birleştiriyor.

Avrupa’nın en iyi korunan başkentleri arasında yer alan ve Hitler’in “yıkmaya kıyamadığı şehir” olarak anılan Prag, Gotik’ten Barok’a, Rönesans’tan Art Nouveau’ya uzanan mimari mozaiği tek bir dokuda birleştiriyor.

Çekya’nın başkenti Prag, II. Dünya Savaşı’nın ağır bombardımanlarına sahne olan diğer Avrupa şehirlerinden farklı olarak büyük yıkım yaşamadan günümüze ulaştı. 

Prag, bu özelliğiyle hem Avrupa tarihinin hem insanlığın somut mirası olan mimarlığın bir aynası ve köprüsü olarak geçmişin izlerini günümüze taşıyan estetik bir şehir olarak öne çıkıyor. 

Tarihçiler, bu durumun hem savaşın askeri seyriyle hem de Adolf Hitler’in şehre yönelik özel tutumuyla bağlantılı olduğunu belirtiyor.

1939’un ilk aylarında büyük direniş olmadan Almanya tarafından işgal edilen Prag, savaşın ilerleyen yıllarında cephe hattı dışında kaldı.

Bu nedenle şehir, Varşova, Berlin, Rotterdam ya da Budapeşte’de olduğu gibi yoğun hava saldırılarına maruz kalmadı.

Tarihçilere göre kenti koruyan bir diğer unsur ise Nazi yönetiminin Prag’a atfettiği sembolik ve kültürel değer oldu. 

Hitler’in başmimarlarından Albert Speer, “Inside the Third Reich” adlı anı kitabında, Hitler’in Prag’ın barok ve gotik mimarisinden etkilendiğini ve şehrin “korunması gereken bir Avrupa vitrini” olarak görüldüğünü aktarıyor.


Speer, Hitler’in Prag için “Avrupa’nın en güzel şehirlerinden biri” dediğini de not ediyor.

Kentin simgeleri arasında yer alan Charles Köprüsü, Gotik kuleleri ve heykelleriyle şehrin geçmişle bugün arasında kurduğu mimari köprünün en çarpıcı örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. 

Eski Şehir Meydanı’ndaki Astronomik Saat Kulesi her gün binlerce ziyaretçiyi kendine çekerken, Prag Kalesi ve St. Vitus Katedrali’nin şehrin siluetine kazınan ihtişamı da kentin tarihsel dokusunu güçlü biçimde hissettiriyor. 

Barok, Gotik ve Rönesans mimarisinin yan yana durduğu sokaklar, Prag’ı hem Avrupa tarihinin canlı bir müzesi hem de çağdaş yaşamla uyum içinde var olan özel bir şehir haline getiriyor.