Eski BM Raportörü Falk, Gazze'de olanları soykırımın en açık örneklerinden biri olarak niteledi

Sercan İrkin, Muhammet Tarhan
06.07.2025
İstanbul

"Akademik ya da bilimsel bir bakış açısından bu (Gazze'de olanlar), insanlık tarihinde soykırımın en açık ve en şeffaf örneklerinden biri"

Eski Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü ve Princeton Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Richard Falk, İsrail ve Filistin halkının yıllardır devam eden krize çözüme bakış açısının tamamen zıt yönlerde şekillendiğini belirterek, "İsrail'in hayali, Filistin'in kabusu, Filistin'in hayali ise İsrail'in kabusudur." dedi.

Prof. Dr. Falk, Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından "Çatışma Sonrası Toplumlarda Adalet ve Yeniden İnşa" temasıyla ikincisi düzenlenen ve Anadolu Ajansının Global İletişim Ortağı olduğu Uluslararası Hukuk Konferansı 2025'te (BILC 2025) katılımcılara hitap etti.

Falk, uluslararası hukuk geleneğinin Avrupa'nın sömürge dünyasının bir ürünü ve ifadesi olarak başladığını ifade ederek, "(Uluslararası hukuk) çoğu zaman tarihin ve insan haklarının yanlış tarafında yer aldı ve çok sayıda baskıcı politikayı haklı çıkarma eğiliminde oldu." dedi.

Prof. Falk "Birleşmiş Milletler (BM), İkinci Dünya Savaşı'nın galipleri tarafından hakimiyetlerini ve hareket özgürlüklerini korumak için tasarlandı. Bu da onlara veto hakkı tanınması anlamına geliyordu ki bu aslında adeta bir hapisten çıkış kartı, yani stratejik çıkarlarıyla çatıştığı takdirde hukukun zorunlu karakterini hissetmekten muafiyet anlamına geliyordu." şeklinde konuştu.

Bu ülkelerin uluslararası hukuku sadece stratejik çıkarlarına uyduğu sürece benimsediklerine dikkati çeken Falk, bu durumun hukukun düzenleyici bir ilkesi olmaktan ziyade "politika aracına" dönüştüğünü gösterdiğini ifade etti.

Falk, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı karşısında hukukun hızlıca devreye sokulurken, İsrail'in Gazze'deki eylemlerinin Uluslararası Adalet Divanı (UAD) kararlarına rağmen görmezden gelindiğini vurgulayarak, "Uluslararası ilişkilerde eşitlere eşit davranılmaması durumu hala devam etmektedir ve bu da uluslararası hukukun otoritesini gerçekten zayıflatmakta ve ahlaki ikiyüzlülük eleştirisine maruz kalmasına neden olmaktadır." ifadelerini kullandı.

ABD, Vietnam Savaşını kaybetti

Devletlerin hukuku ihlal ettiği noktada sorumluluğun sivil topluma geçtiğini belirten Falk, Vietnam Savaşı'nı örnek göstererek, "Vietnam Savaşı'nın ortaya koyduğu şey, meşruiyet savaşının kazananlarının, çoğu zaman siyasi olarak galip gelmediğidir." dedi.

Falk, modern savaşların artık yalnızca cephede değil, kamuoyu nezdinde meşruiyet alanında da yürütüldüğünü belirterek, Amerikan halkının televizyonlarda izlediği görüntülerle savaşa karşı çıkması nedeniyle ABD'nin askeri gücüne rağmen "savaşı kaybettiğini" ifade etti.

Bu durumu "Batı'nın sömürge sonrası dönemde bile öğrenmek istemediği bir ders" olarak değerlendiren Falk, Vietnam'dan çıkarılması gereken derslerin Irak ve Afganistan'da da göz ardı edildiğini söyledi.

Falk, askeri zorunlu hizmetin kaldırılarak profesyonel orduya geçilmesinin ve savaşların uzaktan, düşük riskli ama yüksek yıkımlı teknolojilerle yürütülmesinin bu başarısızlıkların sonucunda şekillendiğini kaydetti.

"Gazze’de olanlar soykırımın en açık örneklerinden biri"

İsrail’in, Gazze’ye yönelik saldırılarına ilişkin "Akademik ya da bilimsel bir bakış açısından, bu, insanlık tarihinde soykırımın en açık ve en şeffaf örneklerinden biri" ifadesini kullanan Falk, dijital teknolojinin sağladığı görsellerin bu durumu daha görünür kıldığını vurguladı.

Falk, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını "savaş" olarak nitelendiren çevrelerin uluslararası hukuka aykırı bir meşrulaştırma zemini yarattığını kaydederek, "Eğer bu bir savaşsa, İsrail, kendini savunma hakkına sahip olur. Ancak bu bir çatışmaysa, İsrail Gazze ve Batı Şeria'da işgalci bir güçtür ve meşru müdafaa hakkını ileri süremez." değerlendirmesinde bulundu.

Gazze’de yaşananların sömürgecilik tarihinin devamı niteliğinde olduğunu belirten Falk, "Soykırım, tüm sömürgeci projelerin gerektirdiği gibi yalnızca hükmetmeyi ve sömürmeyi değil, aynı zamanda yerleşimci sömürgeci projelerin yerli nüfusun yerini alma özelliğine sahip olmasını da amaçlayan yerleşimci sömürgeci mantığa uygun olarak gerçekleşir." diye konuştu.

İsrail'in Filistin halkını yerinden etme politikası "ekolojik yıkıma" evrildi

Richard Falk, bu bağlamda İsrail’in Filistin halkını yerinden etme politikasının "apartheid'den soykırıma, ardından da ekolojik yıkıma" evrildiğini söyledi.

İsrail ve Filistin’in temel taleplerinin uzlaşmazlığına dikkati çeken Falk, "İsrail’in hayali Filistin’in kabusu, Filistin’in hayali ise İsrail’in kabusudur." dedi.

Prof. Dr. Richard Falk, İsrail’in destekçileri arasında yalnızca "beyaz Batılı ülkelerin" bulunduğuna işaret ederek, Filistin halkına ise "küresel Güney ve bölgedeki İslami hareketlerin destek verdiğini" aktardı.