Doğu Guta katliamından sağ kurtulan Enes el Barzawi yaşadıklarını anlattı

Ömer Faruk Madanoğlu
21.08.2024
İstanbul

"Saldırıdan önce Esed rejimi Guta'nın dünya ile bağlantısını kesti. Guta'nın içerisinde bile insanlar birbirleri ile haberleşemiyorlardı. Sonra bütün Guta sarin gazıyla hedef alındı"

Esed rejiminin 2013'deki Doğu Guta'daki kimyasal saldırısında 16 yaşında olan ve ailesinin bir kısmını kaybeden Enes el Barzawi, katliam sırasında yaşadıklarını anlattı.

Barzawi, Doğu Guta'da Esed rejiminin attığı kimyasal bombalardan etkilenen yerleşim yerlerinden birisinde yaşadığını söyleyerek, kimyasal saldırının gece yarısı yapılması nedeniyle insanların uykularında yakalandığını belirtti.

Esed'in ilk defa uluslararası yasaklı kimyasal bombayı Doğu Guta'da kullandığına dikkati çeken Barzawi, "Guta'daki insanlar Esed'in kimyasal bomba atacağı ile ilgili dedikodular yapıyorlardı ama gece vakti ansızın saldıracağı kimsenin aklına gelmezdi." dedi.

O yıllarda Guta İletişim ve Koordinasyon Ofisi'nde gönüllü çalışan Barzawi, bölgedeki doktorların kimyasal saldırıya dair çok fazla bilgisi ve deneyimi olmadığını dile getirerek, sağlık alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının bazılarının klor gazı ile ilgili deneyimi olduğunu ama sarin gazına karşı ne yapacaklarını bilemediklerini ifade etti.

Kimyasal bombanın ilk atıldığı anda herkesin panikleyerek sağa sola koştuğunu aktaran Barzawi, yeterli gaz maskesi olmadığı için ağız ve burunlarını kapatacak büyüklükteki bezlerin içerisine kömür koyarak nefes almaya çalıştıklarını bildirdi.

Barzawi, saldırının askeri hedeflere değil özellikle sivillerin yoğun yaşadığı yerlere yapıldığını vurgulayarak, "Saldırıdan önce Esed rejimi Guta'nın dünya ile bağlantısını kesti. Guta'nın içerisinde bile insanlar birbirleri ile haberleşemiyorlardı. Sonra bütün Guta sarin gazıyla hedef alındı." diye konuştu.

"Çocuklar hastane avlusunda su ile yıkandı"

Esed rejiminni attığı sarin gazından çocukların yetişkinlere göre daha fazla etkilendiğini kaydeden Barzawi, çocukların bir kısmının daha patlama esnasında korkudan hayatını kaybettiğini anlattı.

Barzawi, gazdan etkilenen çocuklara yeterli ekipman ve doktor olmadığı için hastane avlusunda su tutulduğunu hatırlatarak, "Saldırıdan etkilenen çocuklar hastane avlusuna yatırıldı. Bazıları kasılıyor hemen hemen hepsi nefes almakta güçlük çekiyor ve doktorlar çaresiz ne yapacağını düşünüyordu. Ardından çocukların üzerindeki kimyasal süprüntüler temizlensin diye su tutulmaya başlandı. Çocuklar yıkandı, tüm herkes gördükleri karşısında sadece susuyordu." ifadelerini kullandı.

Saldırılarda hastanelerin de zarar gördüğünü ve kimyasal saldırıdan korunmak için yeterli ekipmanın bulunmadığına değinen Barzawi, doktorların ve gönüllü olarak bölgede bulunan bir çok sivil toplum kuruluşu üyesinin de saldırıda hayatını kaybettiğinin altını çizdi.

Barzawi, Doğu Guta'da kimyasal saldırıdan az etkilenen sivillerin sağlık görevlilerinin yardıma koştuğunu sözlerine ekleyerek, şunları söyledi:

"Sağlık görevlileri hastaları tahliye edemiyordu. Gençler, kimyasal maske olmadan ya da kendi yaptıkları maskeler ile yaralıları, çocukları kurtarmak için kimyasal saldırının olduğu bölgeye giriyorlardı. Buldukları arabaları kullanarak bombalanan bölgede yaralıları hastanelere bırakıyorlar ardından su tanklarını alarak evlerdeki eşyalara bile su sıkıyorlardı. Guta halkı ölene kadar dayanışma içerisinde görev yaptı. Ne insani yardım örgütleri ne de herhangi bir devlet o katliam sırasında orada yoktu."

Guta'daki insanların bir kısmının da ekip kurarak mezar kazdıklarını söyleyen Barzawi, kimyasal saldırıdan vefat edenlerin bir kısmının toplu mezarlara gömüldüğünü belirtti.

Barzawi, yaşlı ve çocukların kimyasal saldırıdan daha az etkilenen bölgelere götürüldüğünü dile getirerek, tahliye edilenlerin yemek, güvenlik ve su ihtiyaçlarını orada kurulan bir ekibin yerine getirdiğini ifade etti.

Guta İletişim ve Koordinasyon Ofisi'nin çok büyük bir eksiği kapattığını aktaran Barzawi, şu bilgileri paylaştı:

"Ofis'in ana görevi oradaki ekipleri kontrol etmekti ben de bir bölgedeki gençlerle iletişim halindeydim ve büyük medya kuruluşları röportaj ve yayın yapmak için bizimle iletişime geçtiler. Ben ve ekip arkadaşların saldırıda ölenlerin sayısını bulmak için görevlendirildik ama bazı aileler tamamen öldüğü için yaklaşık bir sayı verdik. Bu sayıları Birleşmiş Milletler ve diğer kuruluşlarla paylaştık. Rejim bölgesine kaçan ve ailesinden ölenler olanlar vardı ama onlar sessiz kalmayı tercih etti çünkü Şam'da kimyasal saldırı hakkında konuşmak infaz ya da tutuklama sebebi sayılıyordu."

Barzawi, Esed rejiminin kimyasal saldırıdan sonra Doğu Guta'yı ablukaya aldığını ve oradaki sivilleri yerinden etme politikası uyguladığını bildirerek, 2018'de tekrar kimyasal silah kullanarak Guta'daki sivilleri muhaliflerin kontrolündeki bölgelere sürdüğünü vurguladı.

Kendisinin de 2018'de Guta'dan zorla çıkmak zorunda kaldığına işaret eden Barzawi, altı ay boyunca farklı yerlerde göçebe olarak yaşadığını ve ardından Türkiye'ye geldiğini anlattı.

Doğu Guta katliamı

Esed rejimi, 21 Ağustos 2013'te başkent Şam'ın Doğu Guta bölgesinde kimyasal silaha başvurarak 1400'ün üzerinde sivili öldürmüştü.

Katliamda, çoğu kadın ve çocuk binlerce sivil de zehirli gazlardan etkilenmişti.

Doğu Guta, 2018'de de Suriye yönetiminin en sıkı ablukayı uyguladığı, neredeyse tüm silahları kullandığı bölge haline gelmişti.

Bölgedeki muhalifler, Şam yönetimi ve Rusya ile yaptıkları mecburi anlaşma neticesinde Nisan 2018'de Doğu Guta'yı boşaltmak zorunda kalmıştı.

5 yıllık kuşatmadan çıkan siviller, halihazırda ülkenin kuzeyinde muhaliflerin kontrolündeki alanlarda yaşam mücadelesi veriyor.

Suriye İnsan Hakları Ağının raporuna göre, Şam yönetimi, Suriye'de iç savaşın başlamasının ardından muhaliflerin kontrolündeki yerleşimlere 217 kez kimyasal silah saldırısı düzenledi.

Şam yönetimi ve kimyasal silahlar

Suriye'de insan hakları ihlallerini belgeleyen Suriye İnsan Hakları Ağının (SNHR) verilerine göre Şam yönetimi, iç savaşta 217 kez kimyasal silaha başvurdu.

21 Ağustos 2013'te Doğu Guta'da 1400'ün üzerinde sivilin öldüğü saldırı, uluslararası camianın gündemine oturdu.

Dönemin ABD Başkanı Barack Obama, daha önce Suriye'deki kırmızı çizgisini kimyasal silah kullanımı olarak açıklamış olsa da ABD ve Rusya, alternatif çözüm üzerinde uzlaştı.

Kimyasal Silahları Yasaklama Örgütüne (KSYÖ) devredilen süreçte Şam yönetiminden tüm kimyasal stokunu imha etmesi istendi.

KSYÖ, 19 Ağustos 2014'te bu sürecin tamamlandığını duyurdu ancak Şam yönetimi, 4 Nisan 2017'de İdlib’in Han Şeyhun ilçesinde bir kez daha kimyasal silah kullanarak 100'den fazla sivili öldürdü.

7 Nisan'da ABD, Şam yönetiminin kimyasal bombalarını taşıyan uçakların havalandığı Şayrat Hava Üssü'nü füzelerle vurarak sınırlı müdahalede bulundu.

Han Şeyhun kurbanlardan alınan kan ve idrar numunelerini inceleyen KSYÖ, 19 Nisan 2017'de saldırıda sarin gazının kullanıldığını tespit ettiklerini açıkladı.

Birleşmiş Milletler ile KSYÖ ortak soruşturma misyonu (JIM), 26 Ekim 2017'de rejimi Han Şeyhun katliamından sorumlu tuttu.

Şam yönetimi, Han Şeyhun'dan sonra 14 kez daha kimyasal silah saldırısı düzenledi.