Avrupa’da hangi ülkede kaç cami var?

22.09.2025
İstanbul

Avrupa’da milyonlarca Müslüman, camiler ve ibadet özgürlüğü açısından aynı haklara sahip değil. Müslümanlar yeni cami inşa edebilmek için Batı Avrupa’da görünürlük ve güvenlik tehdidi, Doğu Avrupa’da ise yasal tanınma ve bürokrasi engeline takılıyor. Araştırmalar, ideolojik söylemler ve İslam karşıtlığının yapısal olduğunu gösteriyor.

Avrupa nüfusunun yaklaşık yüzde 6’sı, yani 46 milyon kişi Müslüman kimliğiyle yaşıyor. Fransa’da 6 ila 7 milyon, Almanya’da 5 ila 6 milyon Müslüman bulunurken, Bulgaristan’da nüfusun yüzde 10’u İslam inancına sahip.

Bu ülkelerde binlerce cami faaliyet gösteriyor. Almanya’da 2 binden fazla, Fransa’da yaklaşık 2 bin 300 civarında, Bulgaristan’da ise yaklaşık bin 200 cami bulunuyor.

Ancak bu güçlü varlık, Müslümanların ibadet özgürlüğünün garanti altına alındığı anlamına gelmiyor. İsviçre’de 2009’da yapılan minare yasağı referandumu, İslam karşıtlığının Batı Avrupa’da da yaygın olduğunun açık göstergesi.

Batı Avrupa’da Müslümanların “öteki” temsili

Batı Avrupa’da cami sayıları yüksek olsa da, Müslüman karşıtı söylemler ve uygulamalar giderek artıyor. Batı Avrupa ülkelerinde Müslümanların “öteki” olarak temsili, siyasi kampanyalarda sıklıkla araçsallaştırılıyor.

İtalya’da resmi cami sayısı sadece 5–8 ile sınırlı. Çoğu ibadet merkezi “kültür derneği” çatısı altında faaliyet gösteriyor. Birleşik Krallık’ta yaklaşık bin 800 cami varken, medya ve siyaset yoluyla Müslümanlara yönelik nefret saldırıları ve ayrımcılık vakaları sıkça raporlanıyor.

İsveç ve Danimarka’da Kur’an yakma eylemleriyle provokasyonlar öne çıkıyor. Bu tür olaylar, Müslümanların toplumsal dışlanmasını yoğunlaştırıyor. Bu ülkelerde yapılan araştırmalar, Müslümanların iş yaşamından barınmaya, kamu alanı kullanımından eğitime kadar birçok alanda ayrımcılığa maruz kaldığını gösteriyor.

Fransa’da yayımlanan bir raporda, Şubat 2018'den Ocak 2022'ye kadar 25 bine yakın cami, okul, dernek ve iş yerinin kontrol edildiği, aynı dönemde 718'inin kapatıldığı belirtiliyor.

2018 yılında Hollanda’nın ikinci büyük kenti Rotterdam'da aşırı sağcı Göç ve İslam karşıtı aşırı sağcı Batı'nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar (Pegida) örgütüne Diyanet'e bağlı Laleli Camii önünde mangal partisi düzenleyerek, domuz çevirme izni verilmişti.

Doğu Avrupa’da hukuki engeller ve cami yokluğu

Doğu Avrupa’da Müslüman topluluklar, özellikle ibadet yeri eksikliği ve resmi tanınma meseleleriyle baş etmek zorunda kalıyor. Slovakya’da nüfusun yaklaşık 5 bini Müslüman olmasına rağmen resmi bir cami bulunmuyor. 2016 yılında Müslümanların devlet tarafından tanınması için gerekli minimum üye sayısı 20 binden 50 bine çıkarıldı. Bu düzenleme, yeni cami inşaatını fiilen imkansız hale getirdi.

Slovakya özelinde, cami ve mescit izinlerinin yerel makamlar ya da mülk sahipleri aracılığıyla geri çevrilmesinin sık görülen bir uygulama olduğu belirtiliyor. Slovakya Başbakanı Robert Fico, ülkesinde Müslüman bir topluluğun oluşmasını istemediğini ifade ediyor.

Çekya’da yaklaşık 20 bin Müslüman yaşıyor. Prag ve Brno’da küçük camiler olsa da yeni cami projeleri çoğu zaman toplumsal muhalefet ve bürokratik prosedürlerle tıkanıyor. Prag’da Müslümanların cami inşa etme taleplerinin altı ay içerisinde en az 10 kez geri çevrildiği belirtiliyor.

Medyada Müslümanlara yönelik olumsuz stereotiplerin ve popülist söylemlerin seçim kampanyalarında kullanılması, bu ülkelerdeki cami olmayan durumları yalnızca altyapısal eksiklikten çıkarıp, siyasi stratejik bir meseleye dönüştürüyor.

Müslümanların cami yapması “güvenlik tehdidi” olarak algılanıyor

Saha çalışmaları ve yıllık izleme raporları, cami karşıtlığının yapısal nedenlerine işaret ediyor. Medyada Müslümanların çoğu zaman “uyum sorunu”, “güvenlik tehdidi” gibi olumsuz temalarla temsil edilmesi, toplumda algıyı şekillendiriyor. Araştırmalar, bu tür temsil biçimlerinin popülist partilerin desteğini artırdığı yönünde.

Avrupa’da Müslümanların ibadet özgürlüğü ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösteriyor. Batı Avrupa’da cami sayıları çok görünür olsa da, cami projeleri çoğu kez yerel itiraz, yasa kısıtlamaları ya da izin engelleriyle karşılaşıyor. Doğu Avrupa’da ise bazı ülkelerde hala resmi cami bulunmuyor. Yasal tanınma kriterleri ve bürokratik engeller bu durumu pekiştiriyor.

Bu tablo, “cami sayısının fazlalığı ibadet özgürlüğünü garanti eder” düşüncesinin eksik olduğunu gösteriyor. Uzmanlar, Avrupa’daki İslamofobiyle mücadelenin, yasal reformlar, medya eğitimi, yerel topluluklarla diyalog ve Müslümanların içeride ve kamusal alanda görünürlüğünün arttırılması ile mümkün olabileceğini vurguluyor.