

Daha fazlası için Instagram’dan takip edin
Eğitim koçu Gökhan Müftüoğlu, Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki merkezi sınav ve Yükseköğretim Kurumları Sınavı'na (YKS) giren, bir şekilde istediği sonucu elde edemeyip yeniden sınava hazırlanan ya da istemediği bir okulu veya bölümü tercih etmek durumunda kalan öğrencilerin, aile ve toplum baskıları nedeniyle ilerleyen dönemlerde ciddi problemlerle karşılaştıklarını söyledi.
Eğitimci Müftüoğlu, AA muhabirine, sınavlara hazırlanan öğrencilerin psikolojileri ve aile ile toplum baskısının etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Haziran ayında ortaokuldan liseye geçecek öğrenciler için yapılan LGS sınavı ile liseden üniversiteye geçiş için yapılan YKS sınavlarının, milyonlarca öğrencinin geleceğe ilişkin yol haritasını belirleyeceğini anlatan Müftüoğlu, sınavın öğrencilerin geleceğini olumlu yönde etkilediği gibi aile ve toplumsal baskının öğrencileri yanlış tercihlere, istemediği şehirlerde istemediği okulları okumaya veya istemediği bir mesleğe yönlendirdiğini, bu durumun da öğrencilerin geleceklerini olumsuz yönde etkilediğini söyledi.
Özellikle henüz küçük yaşta olan liseye geçecek öğrenciler ile iş hayatının ilk adımlarını üniversite döneminde atacak gençler için aile baskısının çok zorlu bir durum olduğuna dikkati çeken Müftüoğlu, "Bir sınav gerçekleşti ama şimdi 'Puanım, sıralamam ne gelecek? Hangi liseye, üniversiteye, şehre gideceğim ya da gidemeyecek miyim? Bütün bunlardan sıyrılıp başka bir işe mi gireceğim ya da ailem bana ne diyecek?' soruları, gençlerde çok büyük kaygı ve onarılamaz psikolojik rahatsızlıklara yol açıyor maalesef." diye konuştu.
"Oyun arayan çocukları sınav yarışına sokuyoruz"
Sınav psikolojisinin ortaokuldan liseye geçen ve henüz küçük yaşta, ergenlik çağının başında olan çocuklarda daha zorlu olduğunu, tek bir seferlik şanslarının olduğu bu sınavı yeterince ciddiye alamadıkları için ailelerinden ciddi baskı gördüklerini belirten Müftüoğlu, şöyle devam etti:
"Misketler bilirsiniz bizim dönemde çok popülerdi. Biz misket yaşında, oyun arayan çocukları sınava, sınav yarışına sokuyoruz maalesef. Çocuk bunu yaşarken de arka planda yıllardır duygusal bağlar kurduğu annesiyle babasıyla farklı bir savaşın içinde. Sınav ve başarı savaşı. Şimdi çocuğun bunu anlamlandırması o kadar zor ki ve LGS sınavı bir kere oluyor. O bir kerelik sınavda, o en üstün performansı göstermeli ve ona göre bir kariyer çıkmalı anne babaya göre. Bu çok da doğru olmayan bir yaklaşım."
Sınav dönemine kadar çok yoğun tempo ile ciddi zamanlar harcanarak yapılan bu hazırlanma sürecinin çocuklarda zaman zaman ters tepen sonuçlara da yol açtığına değinen Müftüoğlu, "Özel dersi, kursu, kurumları, eğitimle alakalı yaşadığı her şey... Sınava gittiğimizde maalesef çok gergin, çok kaygılı bir çocuk görüyoruz. Öncesinde yaşanılan bütün olumsuzlukları görmezden gelip bastırıp ileride psikolojik ya da biyolojik başka problemler de yaşayabiliyor gençler." ifadelerini kullandı.
Özellikle sınav dönemi geldiğinde baskı, zorlama ve başkalarıyla kıyaslamanın çocuklarda öfke kontrolü ve tepki problemlerine yol açabildiğini vurgulayan Müftüoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Olası bir kötü sonuç durumunda anne baba diyor ki "Eyvah bittik biz. Benim çocuğum kötü lisede. Bir akrabanın, bir komşunun çocuğu iyi lisede." Burada kıyas başlıyor. Bir öğrencim bana "Annem babam bana bu kıyası çok yapıyor. Ben de onlara başka bir kıyas yapacağım. Anneme, 'Senin yemekler güzel ama hani şu bizim Ayşe teyzenin var ya hani onun yemekleri çok iyi.". Babama da gideceğim 'Senin maaşlar ne kadardı. Ya bu maaşlar ne zaman artacak senin? Hani prim yok mu? Ya işte bizim işte bir tane amca var bak onun işte maaşı şöyleymiş falan." desem nasıl olur?' dedi. Aslında baktığımız zaman aynı neredeyse. Bir yetişkinin buna vereceği tepki neyse, çocuklardan gelecek tepkiye de şaşırmamak gerek açıkçası."
"Kafalardaki algıyı değiştirmemiz lazım buna anne babalarla başlayacağız"
Öğrenciler üzerindeki baskının en önemli sebeplerinden biri de ailelerin beklentileri ve çocuklarının geleceklerini, kendi isteklerine göre planlama yönelimi olduğuna da vurgu yapan Müftüoğlu, ailelerin, çocuklarının yapmasını istediği meslekleri bazen çocukların yapmak istemediğini bu durumun da ilerleyen yıllarda çatışmalar veya yapılmak istenmeyen mesleğe katlanmak durumu olarak ortaya çıktığını savundu.
Özellikle tıp, mühendislik veya hukuk gibi bölümleri sırf aile baskısı nedeniyle okumak zorunda kalan gençlerle çokça kez karşılaştığını, bunların da çoğunlukla kendi istedikleri tercihleri, ailelerinden gelecek tepkiden dolayı yapamadıklarına değinen Müftüoğlu, "Türkiye'de çok fazla doktor bu acıyı çeker. Çünkü en havalı en çok maaş alan ve en garanti iş bölümü olduğu için birçok mühendis zekasındaki biz gencimize tıp fakültesine gönderdik maalesef. Çok büyük bir acıdır bu. Bir başkası mühendisliğe bu kadar meyilliyken zorla farklı bir bölüm okutturmak son derece yanlış." dedi.
Yalnızca mühendislik, tıp veya hukukta algısından değil, ailelerin de çocuklarına gelecek tayin etme hakkını kendilerinde görmelerinden kaynaklı bir meslek yönlendirme durumunun var olduğuna da vurgu yapan Müftüoğlu, ailelerin sırf kendi istekleri veya kendilerinin doğru olduğunu düşündüğü kararları yüzünden ilerleyen yıllarda çocuklarının sevmediği bir meslek yapmak durumunda kaldığı için ciddi psikolojik sorunlar ile karşılaşabileceklerini söyledi.
Müftüoğlu şöyle devam etti:
"Kafalardaki algıyı bir değiştirmemiz lazım. Buna anne babalarla başlayacağız. Oğlunun ya da kızının yaptığı meslekle alakalı bir övünç meselesi mi yoksa böyle bir utanma mevzusu mu böyle içine kapanma mevzusu mu, önce buradan başlamalıyız. Bugün İstanbul'da iyi bir boyacı bulmak için uğraşıyoruz biz artık. İyi bir çilingir bulmak için uğraşıyoruz değil mi? Ve bu insanlar çok güzel para kazanıyor. Benim berberim kurs başlattığını söyledi berber yetiştirmek için. Şimdi arka planda baktığımda adamın kazandığı parayı da az çok biliyorum mesela. Çok güzel bir kazancı var. Kalan tarafta şimdi anne baba diyor ki ama hocam diyor imkan varken diyor daha iyisi olsun. Daha iyisinden kastımız ne? Bu algıyı bir değiştirelim. İşini seviyorsa bir de helalinden kazanıyorsa parasını bir aile daha ne isteyebilir ki evladından?"
Müftüoğlu, iki çocuk babası olduğunu, bir eğitimci olmasına rağmen çocuklarının ilerleyen yıllarda okumak istemeyip ticarete atılmak veya farklı bir meslekle uğraşmak istemesinin kendisini üzmeyeceğini bilakis gururlandıracağını, ailelerin de kendi meslekleri ne olursa olsun asla bu düşüncelere kapılmadan, evlatlarına yüklenmeden, onların gelecekleri için yine onlarla birlikte karar almanın en doğru yol olduğunu söyledi.
Ebeveynlerin, kendi çocuğuna olumlu bir mesaj vermek isterken, yine onun psikolojilerine hasar verdiklerini, kendi egolarına yenildiklerini asla unutmamaları gerektiğine vurgu yapan Müftüoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Mesleklerimiz, kariyerlerimiz ne olursa olsun Kendi egolarımıza, kibrimize yenilmememiz lazım. Çoğu çocuk hatta bundan çok çok rahatsız. Gerçekten çok rahatsız. Bir anne ya da bir baba ya da bir çocuk hani benim de oğullarım olduğu için söylüyorum. Hakikaten o merhamet dolu, o sevgi dolu yuvada tek günden bu olmamalı. Özellikle sınavla alakalı gelen sonuç ne olursa olsun. İyi de gelse, kötü de gelse sisteme göre birileri tarafından başarısız da denilse evlat evlâttır. Merhametli bir şekilde bizim onu kucaklamamız lazım. Bu aracı güzel kullanırsak biz günün sonunda çok iyi noktalara geliriz."