

Hikaye anlatıcılığı, dezenformasyon yayılımı için güçlü bir enstrüman. Hikayenin insana tesir eden bir gücü var. Duygu yaratıyor, inandırıyor ve ikna ediyor.
GELENEKSELDEN DİJİTALE HİKAYE ANLATICILIĞI
Tarihte ilk örneklerine Antik Çağ'da Gılgamış Destanı'nda, Homeros'ta rastlanan, Oğuz Türkleri'nin Dede Korkut hikayelerinden Arap edebiyatının Binbir Gece Masalları'na kadar nice eseri var eden hikaye anlatıcılığı, geleneksel etkisini dijital ortamda farklı bir formda da olsa sürdürüyor.
KISA HİKAYE ZAMANI
Alman kültür tarihçisi Walter Benjamin'in "Hikaye dinlemekten sıkılıp gidenler" ifadesiyle nitelenebilecek yeni nesil, dijital ortamda kısa hikayelere ilgi gösteriyor. Artık sözlü gelenek düştü, yerini kısa hikaye aldı.
Hala hikayenin gücü etkisinde ama internet çağı insanının fazla zamanı yok çünkü hikaye çok. İngiliz iletişim kuramcısı Marshall McLuhan'ın küresel köye dönüşen dünyasında heryeri küçük hikayeler sardı. Tıpkı bir köyde herkesin birbirinden haberdar olması gibi internette herkesin hikayesine erişilebiliyor.
HİKAYE İÇİNE ÇEKİYOR
Yalnız bir sorun var; merak duygusunu alt edebilmek için çok hızlı olmak ve çok tüketmek gerekiyor. Bu da internette bir akıma kapılma ve kontrolü kaybetme riskini artırıyor. Hikaye tasvir gücüyle içine çeker, internet aynı etkiyi daha büyük bir şiddetle hissettiriyor. Kendinden geçirebilme potansiyeline sahip. Bu haliyle insanın robotlaşmasına kapı açıyor ve dürüst olmayan bir sosyal etki biçimi olarak manipülasyonu tetikliyor.
GERÇEK DEĞİL İMAJ
Kaldı ki kendini dizayn edebilen insan, kendi anlamını keşfetmeyi ve paylaşmayı arzuluyor. Nasıl bilinmek istiyorsa kendi hikayesini öyle anlatıyor. ABD'li sosyolog Erving Goffman'a göre bunun sebebi kendini takip edenlerin beğenisini kazanmak ve bir değer/marka haline gelmek. Gerçek yok, imaj var.
O halde kendisi değil, yerine bir başkası anlatsın hikayeyi, nasıl olur? Genellikle o da olmuyor çünkü birinin, bir başkasıyla ilgili anlattığı hikaye, önyargılara veya dedikodulara yol açıyor. Bu da yanlışı yayıyor. Dolayısıyla herhangi bir hikayenin gerçekliğiyle ilgili sağlıklı bir kanaate varmak güç.
KURGU HİKAYELERLE DEZENFORMASYON
Burada soru şu; duyguları harekete geçirerek davranışlara yön verebilen hikaye anlatıcısı, ne yapabilir? Bir hikayenin gerçek mi yoksa hayal ürünü mü olduğu konusunda belirsizlik bir sorunsa, çözüm için bu belirsizliği ortadan kaldırabilir.
Ancak çoğu zaman böyle olmuyor. Hikaye anlatıcısının açıklığı ve dinleyenin kaynak, tür vb. sorgulamaları, büyük ölçüde fikir verse de kötücül bir stratejiyle üretilen kurgu hikayeler dezenformasyona açık ve doğruluk kontrolü gerektiriyor. Çeşitli amaçlarla oluşturulan içerikler, sosyal etki yaratma hedefiyle dolaşıma sokuluyor.
Böyle bir hedefle atılan bir tweet'in, paylaşılan bir story'nin, yüklenen bir videonun ya da radyo tv ve sinema gibi tüm kitle iletişim mecralarında dolaşıma sokulan "transmedya hikayeciliğinin" geniş bir dezenformasyon etki alanı var. Üstelik yalanlansa bile dolaşımı süren bazı hikayeler, kalıcı ve yanıltıcı izler de bırakabiliyor.
Halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu'nun kendisini terk eden eşinin çorabına para koyduğunu anlatan hikayede olduğu gibi… Ailesi tarafından yalanlansa da hikaye yayılarak bir efsaneye dönüştü.
Anlaşılan o ki hikaye anlatıcılığı, bilgi çöplüğüne dönen dijital ortamda dezenformasyon üretenlerin kullanmaktan hiç vazgeçmeyecekleri bir enstrüman olmaya devam edecek.