Depremle ilgili 'doğru' sanılan yanlışlar

Ayşenur Cevahiroğlu / 24.04.2025
İstanbul

İstanbul'da 23 Nisan 2025 Çarşamba günü saat 12.49'da, merkez üssü Marmara Denizi Silivri açıkları olan 6,2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) verilerine göre, İstanbul'da şiddetli şekilde hissedilen sarsıntı çevre illerde de etkili olurken, vatandaşlar panikle sokağa çıktı. 

Depremin ardından sosyal medya ve çeşitli dijital platformlarda, kamuoyunda korku ve paniğe yol açabilecek, doğruluk payı bulunmayan çok sayıda içerik yayılmaya başladı. Anadolu Ajansı (AA) Teyit Hattı, daha önce de depremler sonrası kamuoyunda sıkça karşılaşılan bu tür yanlış inanışları derlemişti


Bilginin Doğrusu Cebinizde:

Yanıltıcı içerikler her yerde! Sosyal medyada önünüze düşen dezenformatif haberlerin doğruları her gün telefonunuza gelsin isterseniz, bağlantıya tıklayın: Teyit Hattı’nın WhatsApp kanalına katılın.

AA Teyit Hattı depremlerle ilgili doğru bilinen yanlışları Ankara Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahadır Aktuğ ve İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Afetlerde Sağlık Hizmetleri Birim Uzmanı ve İstanbul UMKE Sorumlusu Samet Kılıç'a sordu. 

Prof. Dr. Bahadır Aktuğ, depremle ilgili olarak sosyal medya ve dijital platformlarda gündeme gelen, bilimsel temelden yoksun doğru bilinen yanlışları AA Teyit Hattı'na değerlendirdi. 

- Depremler önceden tahmin edilebilir mi?

Ankara Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahadır Aktuğ, faylanma ile tarihsel ve aletsel dönem depremselliği kullanarak depremlerin nerelerde meydana geleceğinin tahmin edilebildiğini söyledi. Ancak, "Depremlerin ne zaman meydana geleceği henüz tahmin edilememektedir." ifadesiyle zamanlamaya dair belirsizliğe dikkat çekti.

Aktuğ, deprem tekrarlıklarına dayalı zaman tahminlerinin duyarlılığının birkaç yüzyılı aşabildiğini belirterek, "Bu tahminler, insanların beklentisi olan saatlik, günlük, haftalık ve aylık tahminlerden çok uzaktır." dedi.

- Deprem havası diye bir şey var mıdır?

Prof. Dr. Bahadır Aktuğ, tarihsel dönemde depremlerin neden ve nasıl meydana geldiğinin bilimsel olarak açıklanamadığını, bu nedenle çeşitli inanışların ortaya çıktığını belirtti. Bu inanışlardan birinin, yer altındaki mağaralarda sıkışan hava akımlarının yüzeye kuvvetli rüzgar olarak çıkmasıyla depremlerin meydana geldiği yönünde olduğunu ifade etti.

Günümüzde ise yapılan bilimsel incelemelere göre, meteorolojik veriler ile depremler arasında herhangi bir ilişki bulunmadığını vurgulayan Aktuğ, "Deprem havası diye bir şey bilimsel anlamda bulunmamaktadır." dedi.

- Depremler HAARP ya da titanyum çubuklarla tetiklenebilir mi?

Aktuğ, Soğuk Savaş döneminde titanyum veya tungsten çubukların silah olarak kullanılması yönünde bir teori ve konseptin bulunduğunu, bunun gerçekte hiçbir zaman hayata geçmediğini ancak bilim kurgu filmlerinde sıkça işlendiğini belirtti.

"Temeli, metal alaşımlı çubukların yörünge üstünde yüksek çizgisel hıza sahip uydular tarafından yer hedeflerine karşı kullanılmasına dayanmaktadır. Çok hızlı olmaları nedeniyle havada imha edilmelerinin güç olması, savaş başlığı içermeden de yüksek kinetik enerji ile tahrip yeteneklerinin olması gibi nedenlerle tasarlanmış olmakla birlikte, bu ağırlıktaki çubukların yörünge yüksekliğine çıkarılması ve yörünge hızına eriştirilmelerinin güç olması nedeniyle pratikte hayata geçemedi." dedi.

Aktuğ şöyle devam etti:

"Bu tür çubukların deprem üretmek için kullanılması için diğer bir güçlük ise yer içinde derinliklere penetrasyonları. Ne kadar yüksek kinetik enerjiye sahip olurlarsa olsunlar, bu büyüklükte bir depremi yaratmak ve tetiklemek için hala çok küçük kalıyorlar. Özetle, silah sistemi olarak tasarlanan ancak çeşitli fiziksel nedenlerle hayata geçmeyen ve geçmeyecek (en azından yakın gelecekte) bir sistem ile depremlerin oluşturulması söz konusu değildir."

- Deprem anında görülen ışıklar depremin doğal olmadığı, insan yapımı olduğunu mu gösterir?

Aktuğ, deprem sırasında bazı bölgelerde gözlemlenen ışıklarla ilgili çeşitli teorilerin bulunduğunu belirtti. Bu teorilerden birinin, deprem anında derinlerdeki ani gerilme boşalımı sonucu oksijen iyonizasyonunun meydana gelmesi ve bu iyonların yüzeye çıkarak havada iyonizasyona yol açmasıyla plazma oluştuğu, buna bağlı olarak da ışımaların gözlemlendiği yönünde olduğunu aktardı.

Bir diğer teorinin ise kuvars gibi piezoelektrik mineral içeren kayaçların, deprem sırasında maruz kaldıkları yüksek mekanik enerjiyle elektrik alanı üretmesi üzerine kurulu olduğunu ifade etti. Aktuğ, ayrıca deprem sırasında meydana gelen iyonosferik anomalilerin de araştırma konusu olduğunu, ancak bu durum ile depremler arasında doğrudan bir ilişkinin henüz bilimsel olarak ispatlanmadığını belirtti.

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Afetlerde Sağlık Hizmetleri Birim Uzmanı ve İstanbul UMKE Sorumlusu Samet Kılıç, deprem anında ve sonrasında yapılması ve yapılmaması gereken davranışlara ilişkin doğru bilinen yanlışları AA Teyit Hattı'na değerlendirdi.

- Deprem esnasında kapı eşiğinde durmak hayat kurtarır mı?

Samet Kılıç, geçmişte kapı eşiklerinin depremler sırasında güvenli bir nokta olarak düşünüldüğünü ancak bu bilginin artık geçerliliğini büyük ölçüde yitirdiğini belirtti. Modern yapı teknikleri dikkate alındığında, kapı eşiklerinin duvarlardan daha sağlam olmadığına dikkat çeken Kılıç, burada durmanın düşen eşyalar ya da savrulan kapılar nedeniyle tehlike oluşturabileceğini vurguladı.

Kılıç,"Kapı eşiğinde durmak yerine, 'çök-kapan-tutun' yöntemiyle sağlam bir eşyanın yanında korunmak daha doğrudur." dedi. 

- Deprem esnasında masa altına girmek hayat kurtarır mı?

Hafif ya da dengesiz mobilyaların yeterli koruma sağlamayabileceğini vurgulayan Kılıç, "çök-kapan-tutun" hareketinin, sarsıntı sırasında bulunulan ortamda en güvenli noktada yapılması gerektiğini belirtti. 

"Bu nokta, başımıza düşebilecek nesnelerden ve devrilebilecek eşyalardan uzak, sağlam ve korunaklı bir yer olmalıdır." diyen Kılıç, tercihen ağır ve devrilmeyecek bir mobilyanın yanı, iç duvar köşeleri, pencerelerden ve camlardan uzak noktaların ideal olduğunu aktardı. Kılıç, "Önemli olan bulunduğumuz yerde hızla korunabilecek bir noktaya geçip, panik yapmadan pozisyon almaktır." ifadelerini kullandı.

- Deprem esnasında hemen kapıya koşmalı ve binayı boşaltmalı mıyız?

Kılıç, deprem sırasında hemen dışarı çıkmanın çok riskli olduğunu vurguladı. Sarsıntı devam ederken merdiven, asansör ve çıkış yollarının tehlikeli olabileceğini belirten Kılıç, "En güvenli yöntem, bulunduğunuz yerde korunabileceğiniz bir noktaya geçip 'çök-kapan-tutun' yapmaktır." dedi.

Kılıç, depremin sona ermesinin ardından, eğer ortam güvenliyse binanın tahliye edilmesinin daha sağlıklı olacağını ifade etti.

- Deprem esnasında ve sonrasında merdivenleri kullanmalı mıyız?

Kılıç, deprem anında kesinlikle merdiven kullanılmaması gerektiğini vurguladı. Kılıç, "Merdivenler, binanın en zayıf noktalarından biridir ve sarsıntı sırasında yıkılma riski taşıyabilir." dedi.

Deprem sonrasında da binanın hasar görüp görmediğinden emin olmadan merdivenlere yönelmenin tehlikeli olabileceğini belirten Kılıç, "Yetkililerce 'güvenli' onayı verilmedikçe içeride kalmak ya da merdiven kullanmak risklidir." ifadelerini kullandı.