TBMM Başkanı Kurtulmuş: Kararlı adımlarla birlikte yeni bir dönemin eşiğindeyiz

TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda kurulan komisyonun ilk toplantısında, "Bugün FETÖ dahil darbe girişimlerini boşa çıkaran ve terör örgütünün etkisini kıran kararlı adımlarla birlikte yeni bir dönemin eşiğindeyiz" dedi.

"Terörsüz Türkiye" süreci kapsamında Meclis'te kurulan komisyon, TBMM Başkanı Kurtulmuş başkanlığında toplandı.

Komisyonun, TBMM Tören Salonu'ndaki ilk toplantısının açılışında, "hayırlı, uğur olması" temennisiyle sözlerine başlayan Kurtulmuş, "Milletlerin tarihinde öyle anlar vardır ki yalnız o günü, o anı değil; milletlerin yarınlarını da şekillendirir. Bugün de öylesi günlerden birindeyiz." diye konuştu.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Yarım asırdır milletin başına bela olmuş terör illetinden kurtulmak için tarihi bir dönüm noktasına gelindiğinin müşahede edildiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Milletimiz geçmişte en zorlu dönemlerde nasıl birlik içerisinde kenetlenerek hareket ettiyse, bugün de aynı inanç, kararlılık ve dayanışmayla bu sorunu çözecektir. Bu toplantı, yalnızca komisyonumuzun çalışmalarının başlangıcı değil, aynı zamanda aziz milletimizin geleceğe dair umutlarının yeşermesinin de başlangıcıdır." ifadesini kullandı.

Komisyonu sıradan değil, yarınları onarma cesareti ve toplumsal bütünleşmeyi pekiştirme iradesi gösteren tarihi bir heyet olarak nitelendiren Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Bu salonda milletin iradesini temsilen yeni bir dönemin başlangıcına şahitlik ediyoruz. Bu komisyon, millet adına çözüme ulaştırılacak sorunların müzakeresi, üzerinde uzlaşılan teklif ve tavsiyelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne iletilmesi ve bahse konu süreçlere millet adına vaziyet etmek için vardır. Komisyonumuz, on yıllardır ülkemizin enerjisini tüketen ve kardeşi kardeşten uzaklaştırmaya çalışanların provoke ettiği bir meseleye yeni bir gözle bakma iradesinin de yansımasıdır. Burada asli meselemiz, hiç şüphesiz anayasa yazmak, hukuk reformu yapmak ya da tüm meseleleri bir anda çözmek değildir; Meclisin halkın sesi olmanın yanında, toplumsal barışın taşıyıcısı, kardeşliğin teminatı, çözümün meşru adresi olduğunu hatırlatma iradesidir. Siyasi hesaplarla, dar tanımlarla ve kalıplarla değil; cesaretle, vicdanla ve adaletle hareket etmenin adıdır. Çünkü örgütün kendini feshederek, silahların tamamen susturulmasıyla başlayan süreç, herhangi bir kişi, kurum ya da siyasi yapının değil, doğrudan doğruya aziz milletimizin meselesidir. Meclis komisyonunun da kıymeti tam buradadır.”

Komisyonun, toplumun manevi dokusunu tahkim etmeye, kardeşliği kalıcılaştırmaya ve farklılıkları zenginlik olarak kabul edip, ortak yaşamı güçlendirmeye dönük bir çağrı olduğunu bildiren Kurtulmuş, milletin arasındaki birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının, toplumun asırlar boyunca en önemli toplumsal yapı taşı olduğunu vurguladı.

Kurtulmuş, küresel emperyalizmin böl, parçala, yönet politikalarının kirli aracı olarak kullanılan terör aparatları vasıtasıyla milletin içine suni şekilde sokulmaya çalışılan ayrılık fitnesine milletin hiçbir zaman itibar etmediğini belirterek, "Terör eylemlerinin ülkemize yaşattığı karanlık yıllar her bir yurttaşımızın ortak kaybıdır, ortak acısıdır. Terör bu topraklarda uzun yıllar boyunca sadece canlarımızı almadı, emeğimizi, umudumuzu ve ortak hayalimizi de çaldı." sözlerini sarf etti.

Cumhuriyet'in yüz yıllık tarihinin yaklaşık 50 yılında enerjiyi içerideki karanlıkla boğuşmakla geçirdiklerini ifade eden Kurtulmuş, farklı terör örgütlerinin arkasına saklanarak yürütülen kirli oyunların, Türkiye'nin güçlü, müreffeh, huzurlu bir ülke olma hedefinin önünde yıllarca en büyük engeli oluşturduğunu dile getirdi.

TBMM Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Tek bir terör örgütü değil, farklı isimler ve maskeler altında birçok yapının ülkemizin önünü yıllarca kesmeye çalıştığına da hep birlikte şahit olduk. Bu örgütler, bölgemizdeki ülkeleri parçalayan vekalet savaşlarını yürütmek için kurulmuş yapılardı hiç şüphesiz. Çevremizdeki çoğu ülke de, bölgemiz, bu yapılar eliyle istikrarsızlaştırılmaya çalışılmış, kardeş halklar arasında çatışmalar, katliamlara yol açılmış, milyonlarca insan topraklarından edilerek sığınmacı durumuna düşürülmüştür. Bu tablo, Türkiye'nin de demokratik ve özgürlükçü vizyonunun daha güçlü bir siyasal düzlemde kök salmasını ne yazık ki uzun yıllar engellemiştir. Bugün, FETÖ dahil darbe girişimlerini boşa çıkaran ve terör örgütünün etkisini kıran kararlı adımlarla birlikte yeni bir dönemin eşiğindeyiz. Yeni dönem, siyasetin, düşüncenin ve vicdanın daha çok konuşulduğu bir dönem olmak zorundadır. Evladını yitiren annenin, dükkanını kapatmak zorunda kalan esnafın, yaylasına çıkamayan köylünün ve kamu adına görev yaparken can veren, şehit olan kamu görevlisinin acısı hepimizin ortak acısıdır. Ortak acılarımızı artık ortak umuda çevirmek için buradayız.”

"Terörsüz Türkiye, aslında açıkçası terörsüz bir bölge demektir"

Uzun yıllarca süren bu büyük problemin, siyaseti ve devleti güvenlikçi reflekslerle hareket etmeye mecbur bıraktığını aktaran Kurtulmuş, artık güvenliğin yanı sıra özgürlüğün, eşitliğin ve adaletin imkanlarını ve gücünü daha yüksek sesle konuşmanın zamanının geldiğine dikkati çekti.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra birbirinden kopartılan, aralarına tel örgüler çekilen halkların, artık yeniden birbirlerini daha yüksek sesle duymayı hak ettiğini belirten Kurtulmuş, "Attığımız her adım bu kadim coğrafyada barış ve kardeşliği tahkim etmeye yönelik olmalıdır. Bu çerçevede Terörsüz Türkiye, aslında açıkçası terörsüz bir bölge demektir." değerlendirmesinde bulundu.

Türk-Kürt kardeşliğinin bu coğrafyanın asli kodu olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Çanakkale'de omuz omuza savaşanların torunlarıyız. Kaderdaşlık, yalnız savaş meydanlarında değil; alın terinde, acıda ve umutta da birlikte yürümektir. Biliyoruz ki Selahaddin Eyyubi'yi, Nureddin Zengi'yi anlamadan bu toprakların hakikatini kavrayamayız. Alparslan'ın ve Kılıçarslan'ın yaptıklarının özünü anlamadan ise birlikte yürümenin anlamına ulaşamayız. Hepsi kendi çağlarında adaletin, kardeşliğin, dayanışmanın, paydaşlığın, sevinci ve tasayı ortaklaştırmanın, hülasa milletçe beraber yürümenin öncüleri, sembolü olmuş büyük şahsiyetlerdi. Bugün de bizler, halkın tam da içinden çıkan o akla yaslanarak, o milli irfanı kuşanarak, tarihi bugünün anlayışıyla yeniden yorumlamak ve geleceği bu iradeyle kurmak mecburiyetindeyiz. Küresel şartlar ve bölgesel gelişmelerin kırılganlığına rağmen, içeride birliğimizi büyütmek, toplumsal huzuru pekiştirmek, dışarıda ise bölgesel barışı korumak mecburiyetindeyiz. İç cephemizi tahkim etmek, Türkiye'nin istikrarını kurumsal bir siyasal akla oturtmak zorundayız. Ülkemizin önünü tıkayan karanlık dönem, milletimizin feraseti ve devletimizin kararlılığıyla artık geride kalıyor."

Meclisi hakikati duyan, toplumu hisseden ve vicdanı temsil eden en yüksek demokratik çatı olarak nitelendiren Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Biz bu komisyonda yeni bir anayasa yazmıyoruz belki ama kardeşlik cümlelerini kuracağız ve birlikte hareket edeceğiz. Meclisimiz bin yıllık kardeşliği yeniden hatırlatmakla kalmayacak, siyasal düzlemde yeniden tarif edecektir. Bilinmelidir ki şahit olduğumuz silah bırakma süreci bir pazarlığın sonucu asla değildir. Milletimizin huzura, birliğe dair kararlılığının sonucudur ve bunun yansımasıdır. Bugün iftihar ettiğimiz gelişmeler, insanımızın emeğini ve vaktini çalan bir engelin ortadan kalkması istikametindedir. Eğer terör belasıyla uğraşmamış olsaydık, eğer bütçemizin önemli bir bölümünü yıllarca terörle mücadeleye değil, kalkınmaya ayırabilseydik nice okullar, üniversiteler, hastaneler, çok daha önceleri inşa edilebilirdi. Daha çok öğrenci daha nitelikli eğitimle buluşur, daha çok insanımız sağlığa daha kolay ve hızlı erişirdi. Bugünlerde ulaştığımız bu noktaya çok daha önceleri ulaşmamız mümkündü. Bugün iftihar ettiğimiz savunma teknolojilerimiz, kendi helikopterlerimiz, uydularımız, milli savunma sanayisinde geldiğimiz bu seviyeye belki çok daha erken zamanlarda ulaşabilirdik. Fakat bu tüm bu kayıpların ötesinde en ağır bedel şüphesiz ki canla ödenmiştir. Manevi kayıplar, unutulmaz acılarımızdır. Her biri ayrı bir ailenin ocağına düşen şehitlerimizin, her biri bir ömrü feda eden gazilerimizin acısı... Canları pahasına bu vatanı savunan tüm kahramanlar, bugün burada başlattığımız sürecin manevi mimarlarıdır. Bu istikamette atacağımız her adımda onların emanetine sadakatle bağlı kalacağımızı ilan ediyoruz."

Kurtulmuş, komisyonun, sözünü yükselten herkesin kürsüsü olacağını belirterek, ortak kelimenin "barış", ortak hedefin "kardeşlik" olacağını söyledi.

Meclis çatısı altında konuşulmayacak hiçbir konu olmadığını belirten Kurtulmuş, bu olumlu sürecin parçası olan vicdan sahibi herkese, her kuruma bir kez daha yürekten teşekkür ettiğini dile getirdi.

Milletin taleplerinin siyasal zeminde buluşması ile kurumlar arası koordinasyonun sağlıklı yürütülmesinin istikrar ve huzur için elzem olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, bu açıdan tartışmanın doğru mecrasının TBMM ve bugün onu temsilen oluşturulan komisyon olduğunu ifade etti.

"Her bilgilendirme ve adım, şeffaf ve kapsayıcı biçimde yapılacaktır"

Kurtulmuş, milletin tamamını temsil eden, her fikrin ve kimliğin söz söyleyebildiği yerin TBMM olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:

"Bugün sadece grubu olan siyasi partilerin değil, TBMM'de temsil edilen bütün siyasi partilerin temsilcisi arkadaşlarımız buradadır. Diyebiliriz ki, bu salon toplumun yüzde 98'inin temsil edildiği bir siyasi iradenin yansımasıdır. Her bilgilendirme ve adım, şeffaf ve kapsayıcı biçimde yapılacaktır. Bu çatının altında yürütülen her çalışma, halkın gözü önünde ve millet iradesinin güvencesiyle ilerleyecektir. O yüzden komisyonun işleyiş prensiplerini, ilk günden itibaren açık bir şekilde ifade etmek zorundayız."

Komisyonun ilk ilkesinin "şeffaflık" olduğunu anlatan Kurtulmuş, milletin her adımı bilmeye hakkı olduğunu söyledi. Kurtulmuş, ikinci ilkenin "açıklık", üçüncü temel ilkenin de "çoğulculuk" olması gerektiğini belirtti.

Komisyon çalışmaları hakkında kamuoyunun ve basının bilgilendirilmesinin yalnızca TBMM Başkanlığı tarafından yürütüleceğini dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Çünkü süreci zehirleyebilecek ve provoke edecek açıklamalara itibar edilmemesini sağlamak da bu komisyonun başlıca görevlerinden birisidir. Onun için kamuoyunu zamanında, basınımız vasıtasıyla yerinde, zamanında, doğru bilgilendirmek önceliklerimizden birisi olmalıdır. Bu komisyonda ele alacağımız konu, yani Türkiye'nin terörü bırakmasıyla birlikte ele alacağımız konular, herhangi bir siyasi partinin tekelinde olan konular değildir. Bu süreç, Türk'ün de Kürt'ün de her kesimden yurttaşın ortak geleceğini ilgilendiren bir beka meselesidir. Dolayısıyla komisyonumuz, müzakereci bir istişare organı olarak hareket edecektir, bu zeminde farklı fikir ve hissiyatların ortak akılla bir akılda birleşmesini sağlayacak bir anlayışla çalışacaktır. Komisyonun görev ve sorumlulukları arasında özellikle silah bırakma sürecinin millet adına takibi büyük önem taşımaktadır. Bu süreç, hukuki çerçevesiyle, sosyal zeminiyle, siyasal diliyle dikkatle izlenmeli, yönlendirilmeli, gerektiğinde öneriler sunulmalıdır.

Burada önemli bir hususu da vurgulamak istiyorum. Hiç şüphesiz, bu sürecin en önemli hususiyetlerinden birisi de toplumsal psikolojinin iyi bir şekilde yürütülmesidir. Bu çalışmaların başarıya ulaşmasında toplumsal ve farklı kesimlerin sürece katkısının sağlanması bakımından toplumsal psikolojinin doğru ve hep birlikte yönlendirilmesi de önemli bir görevdir. Bu aynı zamanda güçlü ve karşılıklı toplumsal bir saygıyı doğuracak bir adımdır. Kürt'ün onurunu korumayan bir dil, Türk'ün gururunu hiçe sayan bir söylemin, barışa değil yeni kırılmalara neden olan yaklaşımlar olduğunu ifade etmek isterim."

"Çalışmalarımıza sadece siyaset kurumu değil toplumun bütün kesimleri dahil edilecek"

Kurtulmuş, hedeflerinin sadece asgari müştereklerde birleşmek olmadığını, birlikte yaşamın azami zeminini güçlendirmek için burada bulunduklarını söyledi.

Komisyonun farklı fikir, beklenti ve kanaatlerin çatıştırılmadığı, aksine birlikte yaşama iradesinin inşa edildiği güçlü bir zemin olacağına dikkati çeken Kurtulmuş, "Silahın tamamen bırakılmasıyla beraber barışı kalıcılaştıracak yasal düzenlemelerin önerilmesi, hazırlanması da bu komisyonun sorumlulukları arasındadır. Ortaya çıkacak ihtiyaçlar doğrultusunda öneriler geliştirmek, raporlar sunmak, analizler yapmak ve bunları Meclis'in genel iradesine taşımak da bu yapının asli görevidir." diye konuştu.

Meclis'in manevi gücü, tarihsel tecrübesi ve temsili yapısının provokasyonlara karşı en güçlü kalkan olacağını vurgulayan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hiç şüphesiz provokasyonlar her zaman, her dönemde olabilir. İçeriden ve dışarıdan gelecek hamleleri bertaraf edecek en önemli unsur, çoğulcu demokratik yapımızdır. Bu yüzden çalışmalarımıza sadece siyaset kurumu değil toplumun bütün kesimleri de dahil edilecektir. Kanaat önderleri, üniversiteler, hukuk camiası ve sivil toplum kuruluşlarının bu konulardaki katkıları kıymetli olacaktır. Basın, siyasi magazinden uzak, halkı doğru bilgilendirmekle, akademi meseleyi soğukkanlı ve bilimsel çerçeveyle izah etmekle, sivil toplum sahadaki ihtiyaçları dile getirmekle görevlidir. Hiç kimse dışarıda bırakılmamalıdır, hiçbir fikir kenara itilmemelidir. Çünkü biz bu milletin tamamını kapsayan birliği ve kardeşliği kurmak istiyoruz. Meclis'te görev yapan her bir milletvekilimiz, hangi partiden ve bölgeden olursa olsun, milletimiz adına bu çalışmalara katıldığı anlayışıyla hareket edeceklerdir. Sonuç olarak bu masa, milletin vicdanıyla, aklıyla, irfanıyla ve inancıyla kurulmuştur."

"Konuşulacak her söz, kardeşliğin diliyle ve vicdanın sesiyle şekillenecektir"

Kurtulmuş, ülkenin barışla, bütünlükle, demokrasiyle ve kardeşlikle güçleneceğine inandığını, demokratik, çoğulcu ve herkesin kendisine ait hissettiği bir Türkiye'yi hep birlikte, büyük çabayla inşa edeceklerini vurguladı.

Komisyonun, hakikatin göz ardı edilmediği, duyguların inkar edilmediği ve siyaseten çözüm üretme cesaretinin gösterildiği bir anlayışı temsil edeceğini belirten Kurtulmuş, "Burada konuşulacak her söz, kardeşliğin diliyle ve vicdanın sesiyle şekillenecektir. Her kimlik, milletimizin asli rengidir. Hiçbir vatandaşımız kimliğinden, dilinden ve inancından dolayı ötekileştirilemez. Bu uğurda milletin iradesine sonuna kadar bağlıyız. İnanıyorum ki komisyonumuz, milli birlik ve kardeşlik içinde yürütülen bu tarihi misyonu layıkıyla gerçekleştirecektir. Niyetimiz halis, sözümüz kuvvetli, ufkumuz açık, vaktimiz bereketli, kardeşliğimiz daim olsun. İnancımız tamdır, Allah yar ve yardımcımız olsun." dedi.

Kurtulmuş, verilen aranın ardından toplantının 2. oturumunda yaptığı açılış konuşmasında, sürecin bu noktaya gelmesinde büyük emekleri olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Yeni Yol Partisi grup başkanı ve grup başkanvekilleri, DEM Parti yöneticileri, eş genel başkanları ve grup başkanvekilleri, toplantıda bulunan, bulunmayan, sürece destek veren tüm siyasi partilere teşekkürlerini iletti.

Dikkatli bir süreç yürütülmese ve bu destekler verilmese sürecin bu noktaya gelmeyeceğini belirten Kurtulmuş, komisyona verilen destek dolayısıyla parti yönetimlerine ve toplantıya katılan milletvekillerine teşekkür etti.

Kurtulmuş, komisyonun nevi şahsına münhasır bir istişare komisyonu olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

"Ancak siyasi olarak bütün siyasi partilerin yönetimleri tarafından yetkilendirilmiş kuvvetli bir komisyondur. Dolayısıyla buradaki konuşmaları, gerektiğinde kanun teklifleri, düzenlemeler, raporlar, hangi sonuca ulaşacaksak bunlarla ilgili olarak da çalışmalarımızı süratle tamamlayıp TBMM Genel Kuruluna sunacağız. Dolayısıyla tarihi bir dönüm noktasındayız. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek lazım. Bir kere daha ifade etmek istiyorum. Bu, siyasi parti hesaplarının yapılacağı bir yer değil. Fikirlerin çarpıştırılacağı bir arena hiç değildir. Burada yapıcı fikirlerle tabii ki farklı fikirleri ortaya koyarak sonuç almaya çalışacağız."

TBMM Başkanı Kurtulmuş'un konuşmasının ardından, gruplar ve siyasi partiler adına milletvekillerinin konuşmasına geçildi.

Grubu bulunan partilere 20 dakika, grubu olmayan partileri temsilen bulunan milletvekillerine ise 10 dakika süre verildi.

AK Parti'li komisyon üyeleri, "Terörsüz Türkiye" süreci kapsamında Meclis'teki komisyonun ilk toplantısında konuştu

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Kürşat Zorlu, "Terörsüz Türkiye" çalışmaları kapsamındaki Meclis'teki komisyonunun ilk toplantısında yaptığı konuşmada, TBMM'de "Terörsüz Türkiye" hedefine hizmet edecek çok anlamlı bir adım atılarak komisyonun resmen kurulduğunu söyledi.

Komisyonun kurulmasının sadece siyasi bir karar olmadığını vurgulayan Zorlu, komisyonun milletin yıllardır teröre karşı sergilediği ortak duruşun kurumsal bir temsili olduğunu ifade etti.

Bu buluşma zeminini, büyük Türkiye'nin inşası için tarihi bir fırsat platformu olarak görmek gerektiğini söyleyen Zorlu, komisyonun kurulma sürecine destek veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'a, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e ve diğer siyasi partilere teşekkür etti.

Milletin, terörle mücadele konusunda siyasi görüşü, kimliği ya da yaşam tarzı ne olursa olsun ortak bir vicdanla ve ortak bir beklentide birleştiğini söyleyen Zorlu, vatandaşın temel talebinin huzur ve güvenlik içinde yaşayabilmek olduğunu belirtti.

Bu talebin ve terörün bitirilmesi konusundaki ortak mutabakatın, devletin terörle mücadelede kararlılıkla, tavizsiz bir duruş sergilemesini zorunlu kıldığını vurgulayan Zorlu, şöyle konuştu:

"Gelinen aşamada hesap verme yükümlülüğünün tamamen ortadan kalkması da adalet unsurunu zedelemeye matuftur. Kalıcı toplumsal barış ancak devletin egemenliğinin ülkenin her noktasında, 86 milyon, her bir vatandaşımız açısından eksiksiz olarak sağlanmasıyla mümkün olabilir. Bu bağlamda terörün her türlüsüne karşı sıfır tolerans yaklaşımı artık sadece bir devlet politikası değil, aynı zamanda güçlü bir toplumsal mutabakat haline gelmiştir. Toplumun her kesiminden teröre karşı yükselen bu haykırış, teröre karşı yürütülen mücadelenin arkasındaki en büyük güç konumundadır. Dolayısıyla bu mesele dar siyasi tartışmaların konusu yapılmamalı, iç siyasetin gündelik diliyle değil, milli birlik ve beka anlayışıyla ele alınmalıdır. Nitekim terörle mücadele sadece güvenlik politikalarının konusu değil, aynı zamanda bir adalet, bir vicdan bir gelecek kuşaklara karşı sorumluluk meselesidir.

Bir diğer önemli nokta da silah bırakılması, bir örgütün meşrulaşma çabası olarak kabul edilemez. Bilakis milletin birliğine kastetmiş bir yapının teslimiyeti olarak görülmelidir. Devletimiz bunu bir pazarlık konusu yapmamıştır ve bundan sonra da yapmayacaktır. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın en başından bu yana ortaya koyduğu bu kararlı irade milletimizin vicdanında da kabul görmüştür. Bu açıdan bakıldığında silah bırakma kararını meşrulaştırma veya pazarlık aracı gibi sunma girişimlerine karşı hepimiz çok dikkatli olmalıyız. Zira eğer demokrasi temelli bir siyaseti, ülke sathında baki kılmak istiyorsak herkesin şiddetle arasında kesin çizgiler çekmesi gerektiği çok açıktır. Aynı kararlılığı sadece ülke içinde değil, sınır ötesinde de göstermeye devam etmek durumundayız."

Kürşad Zorlu, komşu ülkelerde barınan ya da destek bulan terör yapılarının Türkiye'ye tehdit oluşturmasına izin verilemeyeceğini belirterek, bu noktada yürütülen caydırıcı politikaların hem milli güvenliğin hem de bölge istikrarının vazgeçilmez bir parçası olduğunu söyledi.

"Komisyonun bu sınırlanmış bağlamını aşarak birtakım anayasal değişiklikleri gündeme taşımak ve bunlar üzerinden toplumsal desteğimizi sarsmaya yönelik girişimler de milli sorumluluğumuza aykırılık teşkil edecektir" ifadesini kullanan Zorlu, Anayasa'nın ilk 4 maddesi dahil olmak üzere milletin bileştirici unsurlarını ihtiva eden hükümlerin milletin vicdanı tarafından desteklendiğini ve denetlendiğini belirtti.

Kürtlerin bu ülkenin asli unsuru, kardeşi ve milli birliğin vazgeçilmez bir parçası olduğunu söyleyen Zorlu, bugün için önemli olanın milletin tüm fertlerinin, huzur içinde yaşayacağı hak ve fırsatlara sahip olarak geleceğe birlikte yürümesi olduğunu vurguladı.

Zorlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İlk toplantının odaklandığı temel unsurlar; komisyonun adı, işleyiş biçimi ve hareket tarzı tüm bu hassasiyetleri gözeten bir muhtevada uyumlaştırılmalıdır. Bu mücadelede canını hiçe sayan kahramanlarımızı da anmadan geçemeyiz. Aziz şehitlerimize, terör saldırılarında hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza minnet ve şükranlarımızı sunuyorum. Bu devletin ve milletin, onların hatırasına sahip çıkmak, ailelerinin onurunu korumak ve yaşadıkları mağduriyetleri gidermek yönünde ahlaki, vicdani ve tarihsel bir sorumluluğu vardır. Cumhurbaşkanı'mızın da sıkça ifade ettiği gibi şehitlerimiz, gazilerimiz, başımızın tacıdır ve öyle kalacaktır. Bugün kurulan komisyon aynı zamanda çocuklarımıza terörden arınmış, barış ve güven içinde bir Türkiye bırakmanın da zeminini oluşturacaktır. Unutulmamalıdır ki; Türk milleti sevgi, kardeşlik ve dayanışma hafızasından aldığı güçle önüne çıkan ve çıkacak tüm sorunları aşmaya muktedir."

"Terörsüz Türkiye bir millet projesidir"

AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül ise Türkiye'nin tarihi bir kararın eşiğinde olduğunu söyledi.

Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölgenin buhranlı ve çalkantılı bir dönemden geçerken, bugün Meclis'te milli birlik ve dayanışma ruhuyla bir araya geldiklerini belirten Gül, huzur, barış ve güvene dayalı bir gelecek inşa etmek için tarihi bir misyon üstlendiklerini vurguladı.

Kararlı ve vizyoner liderlikleri için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye şükranlarını sunan Gül, komisyonun teşkili ve çalışmalarındaki kolaylaştırıcılığı, yol göstericiliği için Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'a da teşekkür etti.

Gül, "Terörsüz Türkiye" sürecine, uzlaşma arayışına katkıda bulunan TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'e de Allah'tan rahmet diledi.

TBMM çatısı altında yürütülen her sağduyulu çabanın, milletin huzurunu, kardeşliğini ve birlik umudunu büyüttüğünü vurgulayan Gül, bugün üzerinde çalıştıkları meselenin sadece bir güvenlik meselesi olmadığını aynı zamanda milletin kader ortaklığına dayanan bir gelecek inşası olduğunu da ifade etti.

"Terörsüz Türkiye"nin bir millet projesi olduğunu dile getiren Gül, şöyle konuştu:

"Terörsüz Türkiye, bu topraklarda yaşayan her bir ferdin, talep ve beklentisidir. Bu proje, emperyalizmin oyunlarını boşa çıkaran bir adımdır. Emperyal güçlerin bölgedeki çıkar hesaplarına karşı Türkiye'nin dik duruşunun bir tezahürüdür. Bu hedefin gerçekleşmesinde devletin kararlılığı ve siyasetin sahiplenmesi çok önemli bir belirleyiciliktir. Siyaset kurumumuzun bu konudaki pozitif tutum alması da bu süreçteki önemli kaldıraçtır. Bu sürecin parlamentoda, yüce Meclis çatısı altında yürütülmesi de yine demokratik bir zemine kavuşturmuştur. Temsilin ve vekaletin olduğu yerde meşruiyet de vardır. Seçmenlerin kahir ekseriyetinin temsil edildiği, demokratik temsil kabiliyeti çok yüksek bir mecliste böyle bir heyetin süreci sahiplenmesi, Türk siyasi tarihimiz ve devlet pratiğimizde önemli bir örneklik teşkil etmektedir. Bu süreç, yarım asırlık bir acıyı sona erdirmeyi hedefleyen bir kardeşlik projesidir. Terörün aramıza koyduğu duvarları yıkmak, aynı bayrak altında yeniden kenetlenmek için daha güçlü bir şekilde buluşmak için, kenetlenmek için tarihi bir fırsattır."

Farklı siyasi partilere ve dünya görüşlerine sahip olsalar da Meclis çatısı altında ortak duygularla, aynı amaç için bir arada olduklarını dile getiren Gül, TBMM'nin sadece bir yasama organı olmadığını, TBMM'nin Milli Mücadele'nin kalbi, bağımsızlık yürüyüşünün karargahı ve millet iradesinin tecelligahı olduğunu anımsattı.

Gül, "Terörsüz Türkiye hedefi ülkemizin tamamını, 86 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını yakından ve doğrudan ilgilendiren toplumsal barış ve bütünleşme perspektifidir. Bu hedef herhangi bir partinin, kişinin ya da kurumun projesi değil. Bizatihi 86 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşımızın, halkımızın ortak projesidir, ortak hedefidir. Bu hedef, çocuklarımızın yarınlarını, gençlerimizin umutlarını tüm prangalardan kurtarma gayesidir." diye konuştu.

Komisyonun, bütün seslerin duyulmasına ve Türkiye'de bütünlüğün tahkim edilmesine, kültürel zenginliğin artmasına vesile olacağına inandıklarını dile getiren Gül, AK Parti iktidarlarında demokrasinin, özgürlüklerin, millet iradesinin güçlenmesi için gayret ettiklerini söyledi.

Şehitlerin uğruna can verdiği bağımsızlık ve birlik idealinin en sağlam dayanağının "Terörsüz Türkiye" hedefinin olduğunu ifade eden Gül, şehitlerin emanetini yere düşürmemek, onların mirasına sahip çıkmakla mükellef olduklarını vurguladı.

Terörün gölgesinin düştüğü ülkede ne gerçek özgürlükten ne de huzurlu bir gelecekten söz edilemeyeceğini dile getiren Gül, şöyle konuştu:

"Artık anaların ağlamadığı, babaların evlatlarını toprağa vermediği, umutla ve güvenle yarına yürüyen bir Türkiye ideali hepimizin müşterek bir hedefi olmalı. Bundan dolayı geçmişin acılarından ders çıkarıp ortak geleceğimizi daha özgür, daha adil, daha huzurlu Türkiye olarak inşa etmek bizim asli sorumluluğumuzdur. Bu topraklarda hiçbir evladın canını yitirmediği, hiçbir annenin gözyaşı dökmediği bir Türkiye bizim hedefimizdir. Çünkü anne de bu toprakların annesidir, evlat da bu toprakların evladıdır. Bu komisyon, milletimizin ve tüm bölgenin umudunu omuzlamaktadır. Bu sebeple komisyondaki her bir partinin bulunması gerçekten çok kıymetlidir. Böylece siyasi ve toplumsal mutabakatın tam manasıyla sağlanacağına inanıyoruz. Bu sorunun çözümünde sadece bir partinin değil, Tüm Türkiye'nin ortak başarısının olacağına inanıyoruz. Ortak akılla ortak geleceğe güçlü bir şekilde yürüyeceğimize inanıyoruz. Tüm bu sürecin popülist, dar siyasi hesaplara kurban edilmemesini ve üslubun usulün de esastan önce geldiğini bir kez daha hatırlatmak isterim."

Bölgedeki istikrarsızlığın bütün bir coğrafyayı tehdit ettiğini dile getiren Gül, "Türkiye, iç cephesi ne kadar güçlü olursa dışarıdaki fırtınalara karşı daha güçlü ve daha tesirli olur, Türkiye'nin kendi iç huzurunu sağlaması aynı zamanda bölgedeki istikrarı da belirleyecek bir etkiye sahiptir. Türkmenler, Kürtler, Araplar bu coğrafyada, bu bölgede binlerce yıl beraber olduğumuz halkların beklentileri vardır ve hepsi Türkiye'ye bakmaktadır. Bu misyonu da bizler yerine getireceğimize inanıyoruz. Türkiye'nin demokrasi tarihine yeni bir sayfa açılacağına inanıyorum. Demokrasimizin, ülkemizin kazanacağı bir sonuca ulaşacağız. Cumhur İttifakı olarak, insanımızın güvenlik ve özgürlük hakkını asla pazarlık konusu yapmayız. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı'mızın da net tavrı tüm milletimizce malumdur. Hak ve özgürlük bir pazarlık meselesi değildir. " diye konuştu.

AK Parti'nin ve Cumhur İttifakı'nın bugüne kadar milleti hiçbir konuda yanıltmadığını belirten Gül, verdikleri her sözü tuttuklarını, her adımı milletin hayrına attıklarını söyledi.

Gül, "Bugün de aynı kararlılıkla ifade ediyoruz. Bu ülkede vatan toprağını, İstiklal Marşı'mızı, bayrağımızı tartışmayı açtırmadık, açtırmayız. Teröre karşı nasıl dimdik durduysak, Türkiye'nin birlik ve bütününü nasıl koruduysak bundan sonra da aynı azimle, inançla bu mücadeleyi sürdüreceğiz." dedi.

"Silahların şartsız bırakıldığının açıklanmış olmasını önemsiyor ve fiilen gerçekleşmesini diliyoruz"

Bu kapsamda söz alan HÜDA PAR Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Zekeriya Yapıcıoğlu, her ne şekilde olursa olsun akan kanın durmasının değerli olduğunu, çatışmalı süreçlerde toplumun her kesiminin zarar gördüğünü söyledi.

Bugün çözümün nasıl olacağı veya ne olduğu konusunda farklı fikirler olsa da en azından bir "mesele olduğu" ve bu konuda Meclis'in devreye girmesi gerektiği hususundaki ortaklığın değerli olduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, "Şiddeti ve çatışmayı sona erdirme amacıyla atılan her samimi adımı değerli bulur ve destekleriz. Bu komisyonun kurulmuş olması da önemlidir ve şiddetin tamamen devre dışı kalması da ciddi bir işlev görme şansı vardır. 28'inci dönem Parlamentosunun temsil kabiliyeti ve bu konuda bir iki istisna dışında Parlamento'da temsil edilen bütün partilerin görev almış olması bu şansı büyütmektedir." ifadelerini kullandı.

"Elbette sorunlarımız çoktur ve çeşitlidir." diyen Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu komisyon, bütün sorunlarımızı çözmek için olmalıdır fakat mevcut sorunlarla ilgili bazı talep ve temennilerin öneri ve şikayetlerin dile getirileceği de beklenmektedir. Elbette her sorunumuzu konuşabiliriz ancak bu konuların iç içe geçmesi zaten karmaşık ve çok büyük olan meseleyi çözmeyi daha da zorlaştıracaktır. 'Ya bütün sorunlarımızı toptan çözeceğiz ya da hiçbirini' demek sorunlu bir yaklaşım olur. Sorunları iyi analiz edip parçalar halinde çözmek için çabalamak aklın gereğidir. Sorunlarımızı konuşabiliriz ancak birinin çözümünü diğerinin ön şartı olarak görmeyelim. Her bir sorunun çözümü diğerlerinin çözümünü de kolaylaştıracaktır."

Yapıcıoğlu, Kürt meselesine bir çözüm bulma gerekliliği konusunda tereddüt olmadığını ifade ederek, "meselenin" sulh yoluyla adalet temelinde halledilmesi gerektiğini vurguladı.

Emperyalist müdahalelere açık hale gelmiş huzursuz bir coğrafya, heba olan nesiller ve ekonomik çöküntünün "meselenin" çözümsüz kalmasının sonucu olduğunu değerlendiren Yapıcıoğlu, "Silahın devrinin bittiği, çatışmalı süreçlerden herkesin zarar gördüğü ve sorunlarımızın siyaset kurumu tarafından tartışılarak diyalogla çözülmesi gerektiği konusunda fikir birliği, sorunun çözümü konusunda büyük bir fırsatı önümüze koymuştur. Bu fırsat heba edilmemelidir." diye konuştu.

Yapıcıoğlu, daha önce de "meseleye" çözüm bulmak adına bazı girişimler olduğunu, o dönemlerde yapılan yanlışlardan dersler çıkarıldığını temenni ettiklerini söyledi.

Süreç boyunca çok dikkatli olunmasını isteyen Yapıcıoğlu, "Silahların şartsız bırakıldığının açıklanmış olmasını önemsiyor ve fiilen gerçekleşmesini diliyoruz. Bunun yanında temel haklar ve hürriyetlerle ilgili atılması gereken adımların da herhangi bir şarta bağlanmaması gerekir. Bir şey hak ise şartsız verilir, adaletin gereği budur. Sulh ve kardeşliğin zemini de böyle sağlanır ve bu şekilde sağlamlaşır." dedi.

Yeniden Refah Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Bekin, komisyonun başarılı bir şekilde görevini ifa etmesini temenni ederek, TBMM'de gerekli düzenlemelerin yapılmasını ve bir an önce Türkiye'de barış ve kardeşliğin yeniden tesis edilmesini istediklerini söyledi.

Komisyon ile tarihi bir sürecin başında yer aldıklarını ifade eden Bekin, komisyonun aziz Türk milletinin arzu ve beklentileri doğrultusunda önemli katkılar sağlayacağını kaydetti. Bekin, şöyle konuştu:

"Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerini zayıflatabilmek adına başta terör ve benzeri unsurların ön plana çıkartılması ve tüm hesapların buna göre düzenlenmeye çalışılması, üzerinde durulması gereken önemli konuların başında gelmektedir. ABD ve siyonist İsrail'in Orta Doğu'da çıkarlarına ters düşen yönetimleri zayıflatabilmek adına yönetim karşıtı hareketleri desteklemesi bir bakıma ABD'nin desteği ile terör unsurlarının gerek ekonomik gerekse askeri açıdan sürekli tahkim edilmeleri Türkiye'nin güvenliğini örselemeye yönelik sinsi hamlelerdir."

Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, komisyonun esasına dair görüş ve değerlendirmelerini ilerleyen toplantılarda ortaya koyacaklarını belirtti.

Şık, Kürt sorununu Osmanlı dönemindeki Kürt ayaklanmalarından bugüne ulusal mücadelelerin tarihselliği içinde ele aldıklarını ifade ederek, "Sermaye egemenliğinin bir sonucu ve sınıf mücadelesinin bir başlığı olarak görüyoruz. Yoksul Kürt emekçileri, Türkiye işçi sınıfının önemli bir unsurudur." dedi.

Barışın tesis edilmesinde, en başta şiddetin durmasına ve silahların susmasına ihtiyaç duyulduğunun açık olduğunu ifade eden Şık, "Bu bağlamda silahları bırakma çağrısı, PKK'nın fesih kararı, geçtiğimiz günlerde gerçekleşen silah yakma töreni çok hayati adımlardır. Bu adımların atılmasından umutlanmaktayız." ifadesini kullandı.

Şık, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının istisnasız uygulanması, komisyonun bu yönde ortak, yazılı bir irade beyanı sergilemesi gerektiğini belirtti.

EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, komisyonun işleyişine ilişkin önerilerini yazılı olarak Meclis Başkanlığına ileteceklerini bildirdi.

Bayhan, "Biz de komisyonun isminin olabildiğince 'terör', 'terörü bitirmek', 'terör süreci', 'terörün sonlanması' gibi kavramlarla değil doğrudan, amaca hizmet eden, bin yıllık büyük sözlerle ifade edilen, tarihsel birikime uygun şekillendirilmesini istiyoruz. Aksi taktirde o sözler havada kalan sözler olacaktır. Barış, demokrasi ve eşit haklar komisyonu olması, adının böyle belirlenmesi bizim açımızdan da kıymetlidir, değerlidir." diye konuştu.

Komisyonun nitelikli çoğunlukla karar vermesinin, komisyonda, tartışmalarda itirazda bulunabilme konusunda tüm milletvekillerinin eşit haklara sahip olmasının önemli olduğunu dile getiren Bayhan, komisyon çalışmalarının ve tartışmalarının aleni olmasının da önemli olduğunu söyledi.

Bayhan, komisyon toplantı, tutanak ve raporlarının herkesin erişebileceği şekilde TBMM sitesinde yayınlanmasının yanında, basına açık şekilde kayda alınması gerektiğini de ifade etti.

DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, Türkiye'nin başına musallat edilen terör belasını bertaraf etme konusunda bir kararlılığın ortaya konulması gerektiğini belirtti.

Aksakal, DSP olarak komisyonun adının "Tam Bağımsız Türkiye Yolunda Ulusal Birlik Komisyonu" olmasını önerdiklerini söyledi.

Komisyon çalışmalarının başlamasıyla, gerçekçi ve samimi yaklaşımlarla el birliği yapılması gerektiğini dile getiren Aksakal, şunları kaydetti:

"Sayın Cumhurbaşkanımız, PKK/PYD/YPG/KCK ve tüm türevleri zaman geçirmeden silahlarını teslim etmeli, suça karışanlar yasal müeyyidelerini yerine getirmeli, terör örgütü üyesi olmak dışında herhangi bir suça karışmamış olan diğerleri de belirlenecek bir programla toplumsal yaşama geri dönmelidirler. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çözüme yönelik yaklaşımını sinsi planlar için fırsata çevirme gayreti içinde olanlara devlet kararlılığının derecesi zaman geçirmeden gösterilmelidir."

DSP Genel Başkanı Aksakal, komisyonda alınacak kararların demokrasiyi güçlendirecek nitelikte olması gerektiğinin altını çizdi.

Siyasi partiler ve seçim kanunlarının çağa uygun şekilde yeniden ele alınması, siyasetin finansmanın adil ve şeffaf olması gerektiğini vurgulayan Aksakal, seçim barajlarının kaldırılmasını istedi.

Demokrat Parti İzmir Milletvekili Haydar Altıntaş, büyük acılar ve bedeller ödenerek kurulan Cumhuriyetin kıymetini bilmeleri gerektiğini dile getirdi.

Vatan savunmasına vakti geldiğinde canlarını vermekten imtina etmediklerini ifade eden Altıntaş, "Bugün, artık bu milleti ölmeden, öldürmeden yaşatmak zorundayız. Bunun icabı ve gereği ne ise yapılmalıdır. Ancak, bu icap ve gereği yapılırken toplumun bir takım sinir uçlarıyla oynamadan, toplumda daha yeni yarıklar açmadan bu meselenin halledilmesi gerekmektedir." dedi.

Altıntaş, Anayasanın ilk 4 maddesi ve 66. maddesinin birlik ve beraberliğin teminatı olduğunun altını çizdi.