Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Kalyon Vakfı ve Türk Kızılay işbirliğinde, Gazze'de yıkımın içinden doğan vakur direnişi sanatın diliyle görünür kılma amacıyla Nişantaşı'nda Kalyon Kültür'ün bulunduğu Tarihi Taş Konak'ta düzenlenen "Kalanlar" Filistin Sergisi'nin açılışında konuştu.
Erdoğan, hayra dokunan kıymetli bir sergiyi hayata geçirdikleri ve ev sahipliği yaptıkları için Kalyon Vakfına teşekkür etti.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Sergiyi ziyaret edecek her misafir adına, Kızılay’ın bugün başlatacağı "Filistin'e Nefes" kampanyasına bağış yapılacak olmasını büyük takdirle karşıladığını ifade eden Erdoğan, Gazze'nin dünya haritasındaki yerinin bir toplu iğne başı kadar bile olmadığını söyledi.
Emine Erdoğan, "Yüz ölçümü sadece 365 kilometrekare, yani aşağı yukarı Beykoz ilçesi kadar bir alan ama gelin görün ki bu avuç içi kadar yer, tarihin en kanlı, en vahşi, en sistematik soykırımıyla, hiçbir vicdanın kaldıramayacağı acıların merkezi oldu." diye konuştu.
İsrail'in, iki senede Gazze'ye 200 bin tondan fazla bomba attığını, bunun İkinci Dünya Savaşı'nda Hiroşima'ya atılan bombanın 14 katı büyüklüğünde bir yıkımla aynı olduğunu aktaran Erdoğan, "İki senede Gazze'de yaklaşık 20 bini çocuk, 70 binden fazla insan katledildi. 56 binden fazla çocuk yetim kaldı, 2 bin 700 aile nüfustan silindi. 13 bin 500 öğrenci, 830 öğretmen, 193 akademisyen, 1500’ün üzerinde sağlık çalışanı öldürüldü. İsrail'in gıda ve ilaç girişlerini yasaklaması nedeniyle 12 binden fazla hamile kadın düşük yaptı. Bu rakamları söylemek dile kolay ama biz biliyoruz ki her bir sayı semaya yükselen ahlardan, imdat çığlıklarından, gözyaşlarından ve masumların toprağı sulayan kanından müteşekkildir." ifadelerini kullandı.
Bugün Gazze'de okul, hastane, tarım alanı, yeterli gıda ve temiz içme suyu olmadığına dikkati çeken Erdoğan, bu büyük yıkıma rağmen geride kalan 2 milyon insanın bulunduğunu, o insanların Gazze'yi ayakta tutmak için akıl almaz zorluktaki koşullarda yaşam mücadelesi verdiklerini vurguladı.
Emine Erdoğan, şöyle devam etti:
"Merhum Filistinli şair Rıfat el-Arir bir şiirinde şöyle der: 'Eğer ölmem gerekiyorsa/Sen yaşamalısın/Hikayemi anlatmak için.' İşte bize düşen de budur. Geriye kalanların hikayesini anlatmak, uluslararası hukukun işletilmesi ve bu zulmün bir an önce durdurulması için sesimizi yükseltmektir. İnsanlığın kalbi, kışın ortasında derme çatma çadırlarda, soğuktan titreyen bebeklerle, hastalarla, engellilerle, yaşlılarla birlikte atana kadar susmamaktır. Daha geçen hafta, sel felaketinin Gazze'deki insani krizi nasıl derinleştirdiğine hep birlikte tanık olduk. İşte bu halde bile Filistinli anneler, o yürekli kadınlar, ellerinde kitap defter, tüm imkansızlıkları aşan bir iradeyle çocuklarına ders çalıştırıyorlar. Belki Gazze'de dört duvarı olan okul kalmadı ama artık orada her yer okul."
"Resim malzemelerini kaybeden ressam, artık kaynamayan tencerelerin isiyle açlığı resmediyor"
Erdoğan, 1244 caminin yıkılmasına rağmen ezanların susmadığını, namaz vakti girince herkesin bir köşeden ezan okuduğunu anlatarak, "Moloz yığınlarının içinde kurulan upuzun ramazan sofraları, enkazın üzerine gerilen iplerden sarkan rengarenk bayraklar ve fenerler bir meydan okuyuşa dönüşüyor ve 'Bizden her şeyimizi aldınız ama yaşama gayretimizi çalamadınız' diye haykırıyor. Yıkıntıların ortasında yapılan düğünler, yok edilmeyi reddeden bir halkın en asil direnişi oluyor. Bombaların arasında doğan bebekler, 'Bir Filistin vardı, bir Filistin yine var.' mısralarına dönüşüyor. Sanatçılar da susmuyor. Resim malzemelerini kaybeden ressam, artık kaynamayan tencerelerin isiyle açlığı resmediyor. Algı oyunlarını sanatın inkar edilemez gerçekliğiyle bozuyor. 'Açlık ve kıtlık yok.' denilen Gazze'de açlıktan sütü kuruyan kadınları, bayılan çocukları çiziyor." diye konuştu.
Ziraat mühendisi bir kadının deniz suyunu içme suyuna çeviren bir arıtma sistemi kurduğunu aktaran Erdoğan, bu kişinin ambargoyu bilgiyle deldiğini söyledi.
Emine Erdoğan, herkesin elinden ne geliyorsa onunla direndiğini vurgulayarak, "Bizim televizyon ekranlarına yansıdığında bakmakta dahi zorlandığımız bu yakıcı acıların merkezinde yaşayan Filistinliler, dipdiri bir imanla 'Allah bize yeter. O ne güzel vekildir' diyorlar. O yüzden hala boyunlarında evlerinin anahtarlarını taşıyorlar. O anahtarlarla bir gün yeniden evlerinin kapılarını açmak için sabrediyorlar. Küllerinden doğacak bir Gazze'ye inanıyorlar. Biz de inanıyoruz. İşte bu nedenle, geriye kalanlarla bir ve beraber olarak, yüklerini omuzlayarak, bu umudun ve direnişin bir parçası olmalıyız. Olmalıyız ki Hanzala'nın küslüğü bitsin ve artık yüzünü bize dönsün." ifadelerini kullandı.
İsrail'in amacının yalnızca toprak almak olmadığının altını çizen Erdoğan, şunları belirtti:
"Asıl hedef, Filistin toprağını Filistin kimliğinden arındırmaktır. O nedenle sadece insanları değil, milli hafızayı, geleceği kuracak çocukları ve yetişmesi yıllar sürecek insan kaynağını bilinçli bir şekilde hedef alıyorlar. İşte bu yüzden hafıza oluşturmak ve bu hafızayı şiirlere, resimlere, romanlara, filmlere nakşetmek zorundayız. 'Yahudi düşmanlığı' etiketiyle her sesi bastıran, Filistin'deki kontrol noktalarını, dikenli telleri zihin haritalarına da yerleştiren İsrail'in kültürel ambargosunu delmenin tek yolu budur. Düşünün, eğer 'Hind Receb'in Sesi' filmi yapılmasaydı, o küçücük kız çocuğu 'İsrail katliamlarında 70 binin üzerinde insan öldürüldü' cümlesinin içinde kaybolup gidecekti. Altı yaşındaki bir çocuğun, içinde kurtarılmayı beklediği araca tam 335 kere ateş edilmesinin dehşetini asla bu kadar derinden hissedemeyecektik."
Emine Erdoğan, "Yakın bir zamanda ülkemizde de misafir ettiğimiz Filistinli yönetmen Basel Adra, 'Başka Toprak Yok' belgeselini çekmemiş olsaydı, Filistin halkının 70 yılı aşkın süredir yaşadığı trajediyi dünyaya kendi sesiyle anlatması mümkün olmayacaktı. İşte bu yüzden, bundan sonra Filistin'de tek bir kuşun kanadı kırılsa, tek bir ağacın yaprağı koparılsa, tek bir çiçek bile solsa mutlaka sanata konu olmalıdır." dedi.
"Açıkçası ben, dünya başkentlerinde, tarihten kültüre, sanattan gastronomiye geniş bir anlatıya sahip Filistin müzeleri kurulması gerektiğine inanıyorum. Çünkü mesele, bir halkın yaşadıkları kadar, insanlığın neyi hatırlayıp neyi unuttuğudur" diyen Erdoğan, vicdani yaklaşımlarda seçici ve ön yargılı davranıldığını söyledi.
Erdoğan, utanç verici bir çifte standart uygulandığını gördüklerine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Uluslararası topluma şu gerçeğin çok iyi anlatılması gerek: Eğer bugün çocuklara kurşun sıkılabiliyorsa, açlığa mahkum edilen bebekler ağlamaktan katılıyorsa, kadınlar yoksulluk ve çaresizlik içinde çırpınıyorsa, hastalar ilaçsızlıktan ölüyorsa, erkekler İsrail zindanlarında ağza alınmayacak işkencelere maruz kalıyorsa ve tüm bunlar dünyanın gözü önünde olabiliyorsa, artık dünyada hiçbir insan güvende değildir. Çünkü Gazze, siyonistlerin, evrensel değerlerin ve uluslararası hukukun nasıl sistematik bir şekilde ayaklar altına alınabileceğini gösterdikleri bir test zemini oldu. Bu zorbalık dizginlenmezse, bir gün dünyanın başka bir coğrafyasında, başka bir meşrulaştırmayla aynı zulmün yeniden sahneye konulması ne yazık ki çok da uzak bir ihtimal değil. Dolayısıyla Filistin'i savunmak, Filistinliler kadar tüm insanlığı, onu ayakta tutan değerleri ve en başta da insan kalma hakkımızı savunmaktır."
Sergide Filistin'e özgü yemekler ikram edildi
Açılışın ardından sergiyi ziyaret edip bilgi alan Erdoğan, deneyim alanı olan "Bu Tencereye Sadece Bakma-Kullan" isimli bölümde, "Filistin'e Umut Ol" mesajı taşıyan resmi tencerenin isiyle boyadı.
Erdoğan, serginin enstalasyon alanlarından, "Hanzala'dan Kalanlar" Umuda Mesaj Bırak alanında, "Filistin bir gün yeniden barış yurdu olacak ve güvercinler bu müjdeyi tüm çocuklara taşıyacak. O güne kadar, siz her zaman dualarımızda, bizse hep sizin yanınızda olacağız." mesajını deftere yazdı.
Serginin anı defterine de mesaj bırakan Erdoğan, şunları kaleme aldı:
"Kalanlar Filistin Sergisi'ni ziyaret etmekten büyük bir mutluluk duydum. Filistin halkının 70 yılı aşkın süredir maruz kaldığı zulme rağmen, ortaya koyduğu vakur ve onurlu direnişi, güçlü ve sarsıcı bir anlatımla yansıtan bu sergi, sabrın, mücadelenin ve imanın bükülmez bir bilek olduğunu bir kez daha hatırlatarak, insanlığın umutlarını tazelemektedir. Filistin'in en kısa zamanda barışa, adalete ve insan onuruna yakışır bir geleceğe kavuşmasını temenni ediyor, böylesine başarılı bir çalışmaya imza atan Kalyon Vakfını canıgönülden tebrik ediyorum."
Kalyon Vakfı Başkanı Reyhan Kalyoncu, AA muhabirine, serginin Filistin halkının onurunu, inancını ve süren var olma mücadelesini görünür kılmak için hazırlandığını söyledi.
Bu serginin sessizliğe karşı tanıklık, unutuluşa karşı hafıza olduğuna değinen Kalyoncu, "Türk Kızılayının başlattığı 'Filistin'e Nefes Bağış' kampanyasıyla bu tanıklığı somut bir dayanışmaya dönüştürüyoruz. Kalyon Vakfı olarak her ziyaretçimiz adına yapılan bağış, Filistin'de bir lokmaya ve bir sofraya dönüşüyor. Sergi, Filistin halkının yalnız olmadığını ve insanlık onurunun hala ayakta olduğunu açıkça ilan ediyor." dedi.
Açılış törenine Filistin'in Ankara Büyükelçisi Nasri Abu Jaish, Türk Kızılay Genel Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Kalyon Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Kalyoncu, Kalyon Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Lütfi Elvan ile holdingin yönetim kurulu üyeleri Mehmet Kalyoncu, Haluk Kalyoncu, Kübra Kalyoncu ile Murathan Kalyoncu katıldı.
Kalyon Kültür'de 6 farklı odada 6 farklı enstalasyon ve bir deneyim alanından oluşan sergi 30 Mart'a kadar devam edecek.
Ayrıca, küratörlüğünü Muhammed Şems İbrahimhakkıoğlu, Emine Karabulut ve Enes Hakan Tokyay'ın yaptığı serginin enstalasyon adları "Hanzala'dan Kalanlar", "Labirentten Kalanlar", "Kalanlar Sadece İsimler Kalıyor", "Kalanların Ardında: Sadece İsimler Değişiyor", "Gazze'de Açlık Bir Ressamın Tuvaline Dönüştü ve Soykırım: Açlığın Sessiz Biçimi" ile "Eğitimden Kalanlar" olurken deneyim alanı ise "Bu Tencereye Sadece Bakma-Kullan" olarak adlandırıldı.
Sergide Filistin'de yaşananlara dikkati çekmek için Filistin çorbası, Filistin simidi, zeytin ile hurma ikram edildi.
Program, aile fotoğrafının çekilmesiyle tamamlandı.