Bolu Kartalkaya'daki Grand Kartal Otel yangını davası sürüyor

Bolu Kartalkaya'da 78 kişinin hayatını kaybettiği, 137 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin, aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 20'si tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın 3. duruşması devam ediyor.

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Bolu Sosyal Bilimler Lisesi'nin spor salonundaki özel olarak oluşturulan alanda yapılan duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, yangında yaralananlar ile hayatını kaybedenlerin yakınları ve taraf avukatları katıldı.

Salonun içi ve çevresinde kolluk kuvvetlerince geniş güvenlik önlemi alındı, yerleşke etrafındaki cadde ve sokaklar araç trafiğine kapatıldı.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Hayatını kaybedenlerin yakınları, sanıkların "olası kast" suçundan yargılanmasını istiyor

Yangında oğlu Ömür Kotan'ı kaybeden Zeynep Kotan, duruşma öncesi gazetecilere, savcılığın verdiği mütalaaya itiraz ettiklerini, iddianamede 13 kişi hakkında "olası kast" istenirken mütalaada bu sayının 7’ye düşürüldüğünü ve suçlaması "bilinçli taksir"e çevrilenler arasında otelin Yönetim Kurulu Başkan Vekili Emine Murtezaoğlu Ergül, Elif Aras ve Ceyda Hacıbekiroğlu'nun bulunduğunu anlattı.

"Hala 21 Ocak gecesindeyiz. Hala o otelin koridorlarındayız"

Bu durumun kendilerini çok yaraladığını çünkü oteldeki sorumluların her şeyden haberinin olduğunu belirten Kotan, "Yangın sırasındaki davranışları, yangın sırasında bütün Türkiye'nin kameralardan izlediği kaçışları, yönetim kurulu üyesi Elif Aras'ın ve genel müdür eşi Emir Aras'ın çocuklarının üstünü giydirerek, maskesine takarak, botlarını giydirerek parmaklarının ucunda o kaçış manzarası hiçbirimizin gözümün önünden silinmiyor. Onlar kaçarken bizim canlarımız o sırada uyuyordu, uyanamamıştı." diye konuştu.

Kotan, dosyada incelendiğinde delil karartmalarının olduğunu ve personel ifadeleri üzerinde baskı kurulduğunu öne sürerek, bu tür davranışların sanıkların sorumluluklarını artırırken savcılığın böyle bir mütalaa vermesini anlamakta zorluk çektiklerini söyledi.

Duruşmayı takip edenler arasında çocuklarını, torunlarını, bütün ailesini yitirmiş insanların bulunduğuna dikkati çeken Kotan, "Yani bu insanlar artık bunu yaşamasın. Artık buradan öyle bir karar çıksın ki biz de evlerimize dönüp yasımızı yaşayabilelim istiyoruz çünkü hala bunu yapamadık. Hala aynı durumdayız. Hala 21 Ocak gecesindeyiz. Hala o otelin koridorlarındayız. Her gün orada geziyoruz." dedi.

Kotan, Ergül ve kızları ile otelin diğer yetkililerinin yanı sıra bakanlıklar, Belediye ve İl Özel İdaresinin de sorumlu olduğunu savunarak, "Bunlar bir dişli çarkın parçaları gibi. Birinde olan aksaklık diğerini de etkiler. Birine olası kastsa diğerleri de olası kast. Hepsi organize şekilde çalışmış." değerlendirmesinde bulundu.

"Suçlamanın bilinçli taksire çevrilmesi bizi yaraladı"

Olayda oğlu Mert Doğan ile gelini ve iki torununu kaybeden Uğurtan Doğan, intikam değil, adalet istediklerini, daha önce "olası kast" ile iddianamesi hazırlanan otelin Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve diğer iki üyesinin suçlamasının "bilinçli taksir"e çevrilmesinin kendilerini yaraladığını söyledi.

Tüm sanıkların "olası kast"la yargılanıp karara varılmasını istediklerini belirten Doğan, "Bu bizim yüreğimize su serpecektir ve en önemlisi bir emsal karar olarak Türkiye'de sadece otelcilikte değil, tüm sektörlerde bu tür sorumsuzluğa karşı büyük engel olacaktır." dedi.

Doğan, haklarında soruşturma izni verilen Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkililerinin de davada yargılanmasını beklediklerini ancak bunun gerçekleşmediğini sözlerine ekledi.

"Çocuğunun paltosunu ilikleyerek çıkan bir anne, en azından 'yangın var' diye bağırabilir"

Eşi Sıdıka Ersin Doğan da acılarının bitmeyeceğini, her şeylerini, en büyük değerlerini kaybettiklerini dile getirerek, Türk adaletine güvendiklerini ve haksızlığa uğramayacaklarına inandıklarını söyledi.

Haksızlık ve adaletsizlik yaşanmayacağına inandıklarını vurgulayan Doğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Çok zor şeyler yaşıyoruz. Haklılıklarına inanmadığımız insanların kendilerini savunmaları, suçsuz olduklarını iddia etmeleri bizi çok yaralıyor çünkü ortada apaçık gerçekler var. Hepimiz seyrettik. Çocuğunun paltosunu ilikleyerek çıkan bir anne, en azından 'yangın var' diye bağırabilir. En azından o koridordaki insanların uyanmasına sebep olabilir. Bu kadar basit, insani bir refleksi bir insan gösteremiyorsa... Bu elbette insanı yoruyor, çok sert bir şey bu. Bu tür şeyler bizleri yaralıyor ama yine dediğim gibi biz hakkaniyetli bir yargılama bekliyoruz."

"Evlatlarımız bir defa öldü. Biz sabah, öğle, akşam, gece, sabahlara kadar ölüyoruz"

Olayda gelini Kübra ve 11 yaşındaki torunu Alya'yı kaybeden Ahmet Altın, "katillerin (sanıkların) ihmalleri, para hırsları yüzünden canlarının yanarak öldüğünü" söyleyerek, "Neden bu hale geldik. Çocuklarım Kartalkaya'ya güle oynaya geldiler. Benim ciğerim yanıyor. Buradaki arkadaşlarımızın yürekleri yanıyor. Evlatlarımız bir defa öldü. Biz sabah, öğle, akşam, gece, sabahlara kadar ölüyoruz." diye konuştu.

Sanıkların 78 kişiyi kasten öldürdüğünü savunan Altın, "İdam, kısasa kısas olması lazım. İstiyor ki gönlüm asılmaları lazım." dedi.

​​​​​​​Hilmi Altın da eşi ve kızı gibi yiten canlar için herkesin sorumlulara beddua ettiğini vurgulayarak, "Benim için bu dava ilk günden beri çok net. Bu otelin açılmasına, açık kalmasına göz yuman herkes katildir. Bu cezasızlık düzeninin sonucu olarak yandık. Başlarına hiçbir şey gelmeyeceklerini düşündükleri için pervasızca davrandılar. Bizim canlarımız yanarken, bunlar başka otellerde karınlarını doyuruyorlardı." dedi.

Oteli denetleyen Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinin de sanık olarak duruşmaya gelmesi gerektiğini savunan Altın, sanıklara hitaben, "Size de son bir sözüm var, itiraf edin ya artık itiraf edin." ifadelerini kullandı.

Yangında eşi Atakan ve 10 yaşındaki kızı Elif Derin Yalçın'ı kaybeden Yaprak Yeşilada Yalçın, tüm sorumluların cezalandırılmasını ve emsal bir karar istediklerini belirtti.

Yangında kardeşi ve eşi ile yeğenlerini yitiren Emine Dayı Kocabey, sanıkların yalan beyanlarla mahkemeyi meşgul ettiğini öne sürerek, "Bu olay sizlerin başına gelse ne yapardınız, lütfen empati yapın. Bundan sonraki konuşmalarınız da doğruları itiraf edin ki gerçekler ortaya çıksın." diye konuştu.

"Emsal ve asrın kararını bekliyorum"

Yangında vefat eden Alp Mercan'ın babası Eray Mercan da cumhuriyet savcısının mütalaasını değiştirmesini talep ederek, oğluna kavuşmayı beklediğini dile getirdi.

Oğlunu anlatırken duygusal anlar yaşayan anne Ceyhan Mercan da "Benim kıyametim 21 Ocak'ta koptu, bize bunu yaşattılar. Biliyorum ki oğlum, 78 can geri gelmeyecek. Asrın davası deniyor. Emsal ve asrın kararını bekliyorum. Günümüzü gece yaptınız, siz de gün yüzü görmeyeceksiniz, rahat rahat gezemeyeceksiniz. Son nefesime kadar nefesim ensenizde olacak. Katiller." ifadelerini kullandı.

Yangında ağabeyini, yengesi ve iki yeğenini kaybeden Gözdem Güngör Derin, sanıkların en ağır şekilde cezalandırılacağına inandığını söyledi.

Olayda kızını, damadını ve iki torununu yitiren Şaban Filiz, "canilerin çocuklarının yaşam haklarını ellerinden aldığını" savunarak, "Bunların idam olması lazım. Nerede bu bakanlık yetkilileri. Bunlar kime güvendi, otele zerre bir şey yapmamışlar." dedi.

Çocukları Nehir ve Doruk'u kaybeden anne Duygu Can, bu davanın "is kokusu davası" olduğunu ifade ederek, "Sizler çocuk katilisiniz, 78 canımızın katilisiniz. Elif, sen çocuğunu giydirdin ya ben kızımın üstünü örttüm yıkarken. Siz hiç utanmıyor musunuz, oğlumu yıkarken gözünü yıkamadım su kaçmasın diye. Allah hepinizin belasını versin. Öbür dünyada elimiz iki yakanızda olacak. Kızımın hayalinden bahsetmiştim, hukuk okuyacaktı. Nehir'in hayali omuzlarınızda kalsın." şeklinde konuştu.

Yangında ağabeyi ile yeğenini kaybeden Çiğdem Sarıtaş da bir an önce yakınlarına kavuşabilmek için kabristanda 7 kişilik yer aldıklarını dile getirerek, sanıkların üst hadden cezalandırılmasını talep etti.

Zaman zaman müştekilerin sanıklara tepki gösterdiği duruşmada, yangında oğlu Yılmaz Sarıtaş'ı kaybeden Gülüzar Sarıtaş'ın fenalaşması üzerine salon dışında sağlık görevlilerince müdahale yapıldı.

Müşteki avukatları da sanıklarda pişmanlık emaresi görmediklerini, ilgili kurumların denetim yükümlülüğünü yerine getirmemesi sonucu yangının meydana geldiğini belirterek, bakanlık ile ilgili kurumların yetkililerinin davaya dahil edilmesini, sanıkların, takdir indirimi kullanılmadan "olası kast" ve üst hadden cezalandırılmasını talep etti.

Duruşmada sanık savunmalarına geçildi 

Sertifikasyon şirketi yetkilisi tutuksuz sanık Ali Ağaoğlu, mütalaaya katılmadığını belirterek, yetkilisi olduğu şirketin otellerde nasıl denetim yapacağını belirleyen kurumun Turizm Geliştirme Ajansı olduğunu savundu.

Beraatini ve hakkındaki adli kontrol kararının kaldırılmasını talep eden Ağaoğlu, Turizm Geliştirme Ajansının kendilerine tevdi ettiği şekilde denetim yaptıklarını, kontrollerin ise evrak üzerinden sağlandığını öne sürdü.

Sertifikasyon şirketi çalışanı tutuksuz sanık Aleyna Beşinci de "Sürdürülebilir Turizm Programı" kapsamında aldığı eğitimler arasında "yangın denetimi yapmak" gibi bir görevi olmadığını, yalnızca evrak kontrolü gerçekleştirdiğini iddia etti.

Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yetkilisi tutuksuz sanık İbrahim Polat ise oteldeki yangın güvenliği eksikliğine dair bir bilgisi olmadığını ileri sürdü.

Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yetkilisi tutuksuz sanık İsmail Karagöz de üzerine atılı suçlamaların hiçbirini kabul etmediğini belirterek, kafenin işletilmesiyle ilgili bir görevinin bulunmadığını söyledi.

Duruşmaya 1 saat ara verildi.

Süreç

Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'ndeki Grand Kartal Otel'de 21 Ocak'ta çıkan yangında 78 kişi hayatını kaybetmiş, 137 kişi yaralanmıştı.

Bolu Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve 1. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen 98 sayfalık iddianamede, otel sahipleri, şirket yönetim kurulu üyeleri ve yöneticileri Halit Ergül, Emine Murtezaoğlu Ergül, Ceyda Hacıbekiroğlu, Elif Aras, Emir Aras, Zeki Yılmaz, Ahmet Demir, Kadir Özdemir, Cemal Özer, Mehmet Salun ile Bolu Belediyesi Başkan Yardımcısı Sedat Gülener, İtfaiye Müdür Vekili Kenan Coşkun ve itfaiye eri İrfan Acar hakkında 78 kez "olası kastla öldürme" ile "olası kastla kasten yaralama" suçlarından toplam 1998'er yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

Otelin teknik görevlileri Tahsin Pekcan, Hüseyin Özer ve Bayram Ütkü, mutfak personeli Reşat Bölük, Enver Öztürk ve Faysal Yaver, iş güvenliği uzmanları Kübra Demir ile Ece Kayacan, resepsiyon görevlisi Yiğithan Burak Çetin, Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yetkilileri İbrahim Polat ile İsmail Karagöz, FQC Global Sertifikasyon Anonim Şirketi yetkilisi Ali Ağaoğlu ile çalışanı Aleyna Beşinci, LPG tesisatı bakım görevlileri Doğan Aydın ve Muharrem Şen, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Sırrı Köstereli, İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcısı Bünyamin Bal, İl Özel İdaresi Ruhsat ve Denetim Müdürü Yeliz Erdoğan ile eski İl Özel İdaresi Ruhsat ve Denetim Müdürü Mehmet Özel'in de "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 22 yıl 6'şar aya kadar hapsi talep ediliyor.

Mütalaa

Bolu Cumhuriyet Başsavcılığınca ilk celsenin ardından mahkemeye gönderilen mütalaada, otel sahibi Ergül, şirketin genel müdürü Aras, Gazelle Otel Genel Müdürü Ahmet Demir ve otelin muhasebe müdürü Özdemir hakkında 78 kez "olası kastla öldürme" suçundan 1950'şer yıla, "olası kastla kasten yaralama" ve "olası kastla nitelikli mala zarar verme" suçlarından 178 yıl 582'şer aya kadar hapis cezası istendi.

Belediye Başkan Yardımcısı Sedat Gülener ve İtfaiye Müdür Vekili Kenan Coşkun için aynı suçlardan 1950'şer yıl ile 176 yıl 570'şer aya kadar, itfaiye eri İrfan Acar için ise 1950 yıl ile 172 yıl 546 aya kadar hapis cezası talep edildi.

Mütalaada, şirket yönetim kurulu üyeleri Emine Murtezaoğlu Ergül, Ceyda Hacıbekiroğlu ve Elif Aras, otel müdürü Zeki Yılmaz, muhasebe görevlileri Cemal Özer ve Mehmet Salun, teknik personeller Tahsin Pekcan, Hüseyin Özer, Bayram Ütkü, mutfak personelleri Faysal Yaver ve Reşat Bölük, iş güvenliği uzmanları Kübra Demir ve Ece Kayacan, resepsiyon görevlisi Yiğithan Burak Çetin, Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yetkilileri İbrahim Polat ve İsmail Karagöz, FQC Global Sertifikasyon Anonim Şirketi yetkilisi Ali Ağaoğlu ile çalışanı Aleyna Beşinci, LPG tesisatı bakım görevlileri Doğan Aydın ve Muharrem Şen'in "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 22 yıl 6'şar aya kadar hapis talebinde bulunuldu.

İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Sırrı Köstereli, İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcısı Bünyamin Bal, İl Özel İdaresi Ruhsat ve Denetim Müdürü Yeliz Erdoğan ile eski İl Özel İdaresi Ruhsat ve Denetim Müdürü Mehmet Özel'in "taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edilen mütalaada, tutuksuz sanık mutfak görevlisi Enver Öztürk'ün beraati istendi.