

Ölü internet teorisi, çevrimiçi trafiğin, paylaşımların ve kullanıcıların büyük çoğunluğunun robot hesaplar ve yapay zeka tarafından oluşturduğu teorisine dayanıyor. Bu teoriye göre, internetin yönünü insanlar değil, yapay zeka ve algoritmalar belirliyor. Teori, 2021 yılında Agora Road'daki Macintosh Cafe forumunda "IlluminatiPirate" adlı kullanıcı tarafından paylaşılan "Dead Internet Theory: Most of the Internet is Fake" başlıklı gönderiyle geniş çapta ilgi gördü.
Kullanıcı, yazının bir kısmında şöyle diyor: "İnternet boş ve insandan yoksun hissettiyor. Aynı zamanda içerikten de yoksun. 2007 ve sonrasının internetiyle karşılaştırıldığında, bugünün interneti tamamen steril. Artık gidilecek hiçbir yer, yapılacak, görülecek, okunacak ya da deneyimlenecek hiçbir şey yok. İnternet devasa görünebilir, ancak içi boş bir sıcak hava balonu gibi. Bunun bir kısmı ise kesinlikle büyük şirketlerin ve devlet kurumlarının suçu."
"Ölü internet teorisinin" öne sürdüğü gibi, günümüz internetinin büyük ölçüde yapay zeka ve algoritmalar tarafından şekillendirildiği doğru mu? İstanbul Medipol Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Başak Gezmen bu teoriyi Anadolu Ajansı (AA) Teyit Hattı'na değerlendirdi.
Doç. Dr. Başak Gezmen, "Ölü internet teorisi, internetteki içeriklerin çok büyük bir bölümünün yapay zeka ve botlar tarafından üretildiğini öne sürmektedir." dedi. Gezmen, bu teorinin, 'insanların ürettiği içeriklerin zamanla yapay zeka tarafından üretilen içeriklerle yer değiştireceğini iddia eden distopik bir komplo teorisi olarak da değerlendirilebileceğini' belirtti.
İnternet tarihine bakıldığında, Web 1.0 döneminin, yalnızca okuma odaklı olduğunu ve kullanıcıların interneti daha çok teknik bilgiye ulaşmak amacıyla kullandığını ifade eden Gezmen, bu dönemde özgün ve nitelikli içeriklerin yer aldığını söyledi. Web 2.0 ile birlikte internetin etkileşimli hale geldiğini, kullanıcıların içerik üretimeye ve paylaşmaya başladığını vurguladı. Gezmen, "Sosyal medya platformları, bilgiye kolay ve hızlı erişim sağlarken aynı zamanda kullanıcıların içerik paylaşmasına da imkan tanımaktadır. Ancak, yapay zeka destekli algoritmaların devreye girmesiyle birlikte, otomatik karar süreçlerinin hakim olduğu içerikler ortaya çıktı." ifadelerini kullandı.
Gezmen, yapay zeka destekli algoritmaların, bireylerin sadece kendi ilgi alanlarındaki içerikleri değil, platformlarda daha uzun süre kalmalarını sağlamak amacıyla sunulan içerikleri de deneyimlemelerine neden olduğunu aktardı. "Örneğin, 2018 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde Cambridge Analytica şirketi, seçim döneminde seçmen kitlesine kişiselleştirilmiş içerikleri nasıl stratejik bir biçimde sunduğunu gözler önüne serdi." dedi.
Gezmen, sosyal medya platformlarının kullanıcı deneyimlerini birçok yönden dönüştürdüğünü belirterek, bu platformların kullanıcıları daha uzun süre ekranda tutmak için yeni stratejiler geliştirdiğini ifade etti. Yapay zekanın, birer haz dünyası üretip, bireylerin gereksinim ve beğeni alanlarına yönelik içerikler ürettiğini vurgulayan Gezmen, bu durumun insan etkileşimlerinden çok yapay zeka içeriklerinin deneyimlenmesine neden olduğunu söyledi. "Algoritmalar, sınır koyucu ve karar verici bir merci olarak karşımıza çıkmakta. Burada aslında şunu söyleyebiliriz: İnsanların her şeyi söyleyip paylaştırdığı özgür platformlar yerine, yönlendirilen, manipülatif, etkileşimden uzak içerikler fazlalaşmakta." ifadelerini kullandı.
Gezmen, botlar ve algoritmaların içerik yayılımını kontrol ettiğini belirterek, bunun medya ekosisteminde değişikliklere yol açtığını ifade etti. Bu süreçte hem fırsatlar hem de zorlukların çıktığını vurgulayan Gezmen, devletlerin ve büyük teknoloji şirketlerinin yapay zeka ve algoritmaları ticari kazanç ve siyasi güç elde etmek amacıyla bir araç olarak kullanabileceğini söyledi. Devletlerin, sosyal medya platformlarıyla anlaşarak algoritmalara müdahale edebileceğini belirtti. Gezmen, "Bu mekanizmalar, kamuoyunu yönlendirmek, manipülatif içerikler ve propaganda yaymak için kullanabilir. Muhalif görüşlerin sesleri kısılabilir, siyasi mesajlar bireylerin karar verme sürecinde manipülatif şekilde kişiye özel olarak iletilebilir." dedi.
Gezmen, günümüzde yapay zeka ve etik tartışmalarının bu noktalar üzerinde yoğunlaştığını belirtti. "Bazı içeriklerin sürekli olarak gösterilmesi sağlanırken, bazıları algoritmalar aracılığıyla engellenebilir. Bu durum, gözetim toplumunun güçlü bir silahı olarak karşımıza çıkabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Gezmen, dezenformasyonun, kasıtlı olarak bir kişi veya kuruma yönelik yanıltıcı bilginin üretilmesi ve yayılması olarak tanımlandığını belirtti. Bu süreçte botların, yalan haberleri çok daha hızlı yayarak gündemi sahte hesaplar aracılığıyla kolayca değiştirilebildiklerini ifade etti.
Sahte haberler ve manipülatif içeriklerin toplumu yanıltabileceğini ve kutuplaşmaya neden olabileceğini vurgulayan Gezmen, özellikle doğal afetler, pandemi ve seçim süreçleri gibi kritik dönemlerde dezenformasyonun daha hızlı üretildiğini ve yayıldığını söyledi. Gezmen, "Bu noktada, algoritmalar bir yandan dezenformasyon içeriği üreten bir araç olarak içeriğin yayılma sürecini hızlandırırken, diğer yandan dezenformasyonla mücadelede etkin bir araç olarak da kullanılmaktadır." ifadelerini kullandı.
Gezmen, ölü internet teorisi abartılı bir yaklaşım olarak değerlendirilse de aslında dijital dünyada yapay zeka ve otomasyonun dönüştürdüğü alanları da ortaya koyduğunu ifade etti. Yapay zeka etkileri ve ortaya çıkan sorunlara vurgu yapan Gezmen, algoritmalar tarafından üretilen içeriklerin yüksek etkileşim ve anahtar kelimelere dayanarak organik etkileşimi yok ettiğini söyledi. Hangi içeriği yapay zeka, hangi içeriği insan üretiyor? sorusuyla karşı karşıya kalındığını belirten Gezmen, içeriklerin sıradanlaştığını, tek tip içeriklerin arttığını, kreatif ve kaliteli içeriklerin giderek azaldığını söyledi.
Habercilerin yapay zeka tarafından üretilen içeriklerin üzerinden geçerek düzenlemeler yaptığını, bunun da haberlerde insani dokunuşun kaybolmasına nenden olduğunu vurguladı. "Optimize edilen içeriklerle tık haberciliği giderek artmaktadır." dedi.
Gezmen, ölü internet teorisinin abartılı bir yaklaşım olarak görülmesine rağmen, gerçeğe dönüşme noktasında çok fazla risk olduğu görülmektedir. Sosyal medya platformlarında içerik üreticilerinin kullanıcıları reklam verenlere pazarladığını vurgulayan Gezmen, bu teorinin, gerçeğin sadece belli bir bölümünü yansıttığını ve organik içerik akışının tamamen yok olduğunu söylemenin doğru olmayacağını ifade etti.
Bireylere bu noktada önemli görevler düştüğünü belirten Gezmen, "Algoritmaların çalışma sistemini ve medya ekosistemindeki yerini iyi bilmeli ve eleştirel bir gözle analiz edebilmeliyiz. Ayrıca, bilinçli ve seçici, kaliteli içerik üreticileri olmak durumundayız." değerlendirmesinde bulundu.