Gerçek zamanlı dezenformasyon ve BTK'nın önemi

Çağdaş Çetindemir / 28.05.2024

Türkiye'de bilişim sektörü ne durumda? Yapay zeka, veri ve dezenformasyon, dijital çağa uyumu nasıl etkiliyor? Türkiye Bilişim Derneği (TBD) Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Aktepe, Anadolu Ajansı Teyit Hattı'na konuştu.

2030'A KADAR UYUM SAĞLAMAYAN AYAKTA KALAMAZ

Bilişim sektörüyle ilgili genel bir değerlendirme yapan Aktepe, gelinen noktada bilişimin dünyada 5 trilyon dolarlık, Türkiye'de de -2023 rakamlarıyla- 409 milyar liralık bir sektör olduğunu söyledi. Türkiye'ye ilk bilgisayarın 1960'ta geldiğini belirten Aktepe, o günden bu zamana sürecin "bilgisayarlaşma, otomasyon, modernizasyon, dijitalleşme, dijital dönüşüm" gibi kavramlarla ifade edildiğine ve süreci yaşama biçiminin Avrupa'dan farklı olmadığına dikkati çekti. Nitelikli insan gücünün artması, dinamik müfredatla eğitimde kalitenin yükseltilmesi, üniversitelerin yapay zeka, robot, bulut, siber güvenlik gibi konulara uygun müfredatlar geliştirmesi, ilgili bakanlıkların ve kuruluşların teşvik ve desteklerinin şekil değiştirmesi gerektiğine işaret etti. Aktepe'nin vurguladığı bazı hususlar şöyleydi:

-      Türkiye'nin temel amacının, bilişim teknolojileri kullanılarak yüksek katma değerli ürünler üreterek cari açığımızı kapatmak olması lazım. Çünkü bu yüksek katma değerli ürünlerin temel unsurlarından bir tanesi, bilişim teknolojileri.

-      Yazılımda yapılan ihracat, 2022’de 3,5 milyar dolarken 2023'te 5 milyar dolara çıktı. 2030'da ise 15 milyar doları geçmesi bekleniyor.

-      2030 yılına kadar yapay zekaya uyum göstermeyen şirketlerin ayakta kalması bile mümkün olmayacak.

-      Yapay zeka uzmanları yetiştirme projesinde seçtiğimiz 140 öğrencide bu eğitime başladık. İlk 35 mezun oldu. 25 tanesi 240 saatlik eğitim sonrası ilk sertifikaları alacak.

VERİ NEDEN ÖNEMLİ?

Aktepe, verinin sadece bugün değil asırlardır çok önemli olduğunu düşünüyor. Aktepe'ye göre; bilginin-verinin önemli olmadığı bir dönem yok. "Mesela ilk defa dünyanın yuvarlak olduğunu öğrendiğimizde bu veri-bilgi önemsiz miydi? Ya da Amerika’nın keşfedildiğini öğrendiğimizde bu bilgi önemsiz miydi?” diye soruyor. Gelinen noktada verinin artık "petrol" olarak ifade edildiğini hatırlatan Aktepe, "Bu, bilginin artık çok kıymetli bir meta olduğunu anlatmak adına kullanılıyor. Petrolden de şu anlamda avantajlı; petrolün nihayetinde belirli rezervleri var ama bilginin rezervi de yok. Fakat veri işlendiği zaman, kıymetli işleyebilme becerisi gösterdiğiniz zaman, kıymetli." dedi. İşte özetle söyledikleri:

TOPLA… İŞLE… AKTAR… Bilişimin kısaca tanımı, verilerin toplanması, işlenmesi, bir yerden bir yere aktarılması. Bugün geldiğimiz noktada tabii ki verinin kıymeti artık bütün kesimlerce anlaşılmış durumda, ki özellikle firmalar, şirketler bunun farkındalar diye düşünüyorum.

PANDEMİDE KEŞFETTİK: Pandemi döneminde; sokağa çıkma yasağı olduğunda, bu verilerin ne kadar önemli olduğunu, yani lojistikten üretime kadar bütün alanlarda verinin çok kıymetli olduğunu aslında hepimiz keşfettik.

EN BÜYÜK HATA!.. "Veri kıymetli, kıymetini de biliyoruz o halde paylaşmayalım." İşte en büyük hata bu. Yani şimdi kıymetli olan bir şeyi paylaşmak zordur. Halbuki paylaştığımız zaman, paylaşacak ortamları yarattığımız zaman, bunların üzerinde araştırma geliştirme yaptığımız zaman, yüksek katma değerli ürünlere etki ettiğimiz zaman, veri bizim için, ülkemiz için değerli hale gelmekte.

ULUSAL VERİ SÖZLÜĞÜ: Dijital Ofisin -Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi- yapmak istediği, bu Ulusal Veri Sözlüğü de buradan ortaya çıkıyor. Aslında verilerin tasnif edilmesi anlamında bir şey.

ARAŞTIRMACILAR İÇİN… Kamunun verileri özellikle toplumun, akademisyenlerin, araştırmacıların kullanılması için belli platformlarda da bulundurulması gerekiyor. Bunun normalize edilmesi anlamında bu Ulusal Veri Sözlüğü kavramını kullanıyoruz. Dijital Ofis önemli çalışmalar yapmakta ve Türkiye Bilişim Derneği de her adımında destek oluyor.

ANONİMLEŞTİRME: Çünkü bu açık veri gerçekten çok önemli, buna gayret göstermemiz gerekiyor. Mesela bir sağlık konusu… Evet sağlık konusu bir kişisel veridir ama siz bunu anonimleştirebilirsiniz. Bunu kişiden bağımsız hale getirebilirsiniz ve bunu araştırmacıların emrine verebilirsiniz. Düşünün mesela kanserle, kanser süreçleriyle ilgili Sağlık Bakanlığı’nın elinde o kadar çok veri var ki!.. Bunlar üzerinde araştırma yapılabilir, çünkü artık yapay zekayı kullanarak kişisel tedavi yönüne doğru gidiliyor. Bunlara fırsat verebilmek için bu alt yapı dediğimiz yapıların da ülkemiz tarafından hazırlanıyor olması gerekiyor.

DEZENFORMASYON: Bu, hepimizi, hem hükümeti hem vatandaşı bütün bireyleri etkileyen bir konu. Deepfake denilen bir olgu var. Belli algoritmalar kullanılarak insanların ses ve görüntü taklitleri, benzerlikler yaratarak sosyal medyada yanıltıcı filmler videolar şeklinde yer alıyor. Zaman zaman hepimiz de buna aldanıyoruz. Ki bunlar bazen çok ünlü kişiler ya da siyasetçiler tarafından yapılıyor gibi …

ÜRETİMDE YA DA ÖNLEMEDE YAPAY ZEKANIN ROLÜ

GERÇEK ZAMANLI: Bunlar yapay zeka kullanılarak yapılıyor, yapay zeka kullanarak önlenir mi? Aslında gerçek zamanlı önlemek çok kolay değil. Tespit edebilirsiniz belki gerçek zamanlı… Ama gerçek zamanlı olarak bunları önlemek, sadece yapay zeka uzmanlarınca önlenebilmesi mümkün değil.

BTK İLE MÜMKÜN: Bu bizim Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK)  gibi devlet yapıları vasıtasıyla ve belli kanuni düzenlemeler de yapılarak bunların önlenmesi ancak mümkün.

FARKINDALIK ÇALIŞMASI: Ama bizim şunu yapıyor olmamız lazım; sosyal medyada izlediğimizde bu işin içinde kişiler olarak, belli bir farkındalığı yakalamış insanlar olarak, bunların fake şeyler olduğunu tespit edebiliyoruz, biliyoruz. Çünkü bir de mantığı ters şeyler. Mesela diyor ki işte 8 bin dolar verirseniz haftada 2 bin dolar kazanırsınız falan gibi bir yaklaşım. Yani bunda bir mantık olmadığını tespit edebiliyoruz ama bunu tespit edemeyen insanlarımız da var. İşte bize düşen görev kapsamında bu farkındalığı artıracak, bunu yaygınlaştıracak çalışmalar yapmak zorundayız. Bunlara okullardan başlayabiliriz, ki yapıyoruz biz Türkiye Bilişim Derneği olarak.

NE YAPARSANIZ YAPIN… Ama her şeye rağmen ne yaparsanız yapın bu tür aldanmalar olacaktır. Bunu tamamen önlemek mümkün değil. Bir defa önce bunu bileceğiz. Sonra da hem kişisel olarak kendimiz hem de devlet olarak bazı önlemler almak zorundayız. Çünkü sosyal medya artık hayatımızın her yerinde, bundan etkilendiğimiz doğru ama bunları çok bilinçli olarak kullanmamız gerekiyor. Kişisel verilerimizi bu ortamlarda fazla bulundurmamamız gerekiyor.

AKILLICA DAVRAN: Kendimizi bu tür aldatmaca olan şeylerden kurtarmak için akıllıca davranmamız gerekiyor. Çünkü karşı taraf da bir sürü yöntem kullanıyor, onların da bir tane yöntemi yok. Oltalamadan tutun da her türlü yöntemi bize kullanarak bize cazip gelecek biçimde yapma gayreti içindeler, bunun için bu tür önlemler almak zorundayız.

DİREKT MÜDAHALE İMKANSIZ: (Yetiştirilen yapay zeka uzmanlarının dezenformasyonun önleyip önleyemeyeceğine ilişkin soru üzerine…) Tespitler tabii ki yapılabilir ama bunları önlemek çok kolay bir iş değil. Çünkü sosyal medyada bir anda yaygınlaşıyor bu tür görüntüler.  Çünkü gerçek zamanda yapay zeka uzmanlarının buna direkt müdahale etme imkanları yok. Ha bunun fake bir şey olduğunu fark edebilirler. Uzmanlıklarıyla da fark edebilirler ama bunu önlemek aslında ancak yapılarla mümkün.

BIÇAK ÖRNEĞİ: O yapı da neresi? Şu an BTK. BTK kanalıyla bunları önlemek, yine gerçek zamanlı ve sıfır noktasına getirmek de mümkün değil. Bunları yaşayacağız. Bıçak icat olduğundan beri insanların bıçakla öldürülmesini engellemek mümkün değil.

ZARAR ÇOK BÜYÜK: Rakamlara göre siber güvenlik saldırılarının dünyada verdiği zarar çok büyük: 8 trilyon dolar. Bu zarar, dünyadaki bilişim sektöründen daha büyük. Dünyadaki bilişim sektörü, 5 trilyon dolar. Bu siber saldırıların verdiği zarar 8 trilyon dolar. 2025 yılında bunun 10 trilyon dolar olacağı varsayılıyor. Yani bu hakikaten çok büyük bir rakam ve bunun üzerinde çok durmamız lazım. Ama teknolojinin gelişme sürecine baktığımda yapay zeka nasıl kullanılırsa kullanılsın bunu sıfır noktasına getirmek mümkün değil. Mümkün de olmayacak. Dolayısıyla insanlarımızı buna göre farkındalık eğitimleriyle yetiştirmek zorundayız.

EŞİK NOKTASI: Önümüzdeki birkaç yıl, Türkiye açısından gerçekten çok önemli. Çünkü biz artık Türkiye'nin bir eşik noktasında olduğunu, bu eşik noktasına geleceği değerlere potansiyele sahip olduğunu görüyoruz. Eşik noktasını aştığımız zaman -ki onu da çok küçük çabalarla aşacağımızı düşünüyorum, yeter ki işbirliğiyle ortak aklı kendi aramızda oluşturalım- o eşik noktasını geçtikten sonra da Türkiye'yi tutacak hiçbir güç görmüyorum. Çünkü o potansiyel bizde var.

BEYİN GÖÇÜ: Türkiye'de bu potansiyel var. Gençlerimize ben güveniyorum. Her ne kadar gençlerimizin göçlerine üzülsek de onların en kısa zamanda belli bir bilgi birikimiyle Türkiye'ye geri döneceğine de ayrıca inancım tam.