Dolar
32.37
Euro
34.96
Altın
2,233.04
ETH/USDT
3,566.50
BTC/USDT
70,474.00
BIST 100
9,079.97
Politika

TBMM Başkanı Yıldırım: Bilgiyi üreten toplumlar iki adım önde gidiyor

TBMM Başkanı Yıldırım, bugün artık bilgiyi üreten toplumların iki adım önde gittiğini belirterek, "Bu nedenle içinde bulunduğumuz çağın adı bilgi çağı, toplumun adı bilgi toplumudur." dedi.

Hatice Şenses Kurukız, Mücahit Türetken  | 26.10.2018 - Güncelleme : 01.11.2018
TBMM Başkanı Yıldırım: Bilgiyi üreten toplumlar iki adım önde gidiyor

Istanbul

İSTANBUL

Üsküdar Üniversitesi'nin 2018-2019 Akademik Yılı Açılışı ve TBMM Başkanı Binali Yıldırım'a Fahri Doktora Takdim Töreni, üniversitenin Altunizade yerleşkesinde gerçekleştirildi. 

Törende, Yıldırım'a fahri doktora takdimi, Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan tarafından yapıldı.

Yıldırım, törende cübbe giymesinin ardından yaptığı konuşmada, öğrenmenin yaşının olmadığını belirterek, "Okumayı bıraktığınız an yaşlandınız demektir. İster 60, ister 20 yaşında olun okumak insanı genç tutar. Onun için gençler okuyacağız. Daha çok okuyacağız." diye konuştu.

Okumanın insanları bir anlamda törpülediğini, kavgacı kimliğini tamamen ortadan kaldırdığını dile getiren Yıldırım, okumanın her şeyi karşılıklı anlayışla halletmenin daha doğru olduğu noktasına getirdiğini aktardı.

TBMM Başkanı Yıldırım, İngiltere'de bir yılda 6 bin 500 kişinin intihar ettiğini bu nedenle ülkede bakanlık kurulduğunu anlatarak, "Ölümler her yerde var sebepleri farklı. Kimi yoksulluktan, yokluktan, anarşiden, terörden hayatını kaybediyor, kimisi de maalesef yalnızlıktan, bunalımdan hayatını kaybediyor ama sonuç değişmiyor." diye konuştu.

Bugün Türkiye'de 206 üniversite bulunduğunu, bu sayısının 2002'de 76 olduğunu aktaran Yıldırım, bunlardan 129'unun devlet, 72'sinin vakıf, 5'in de vakıf meslek yüksek okulu olduğunu anlattı.

Yıldırım, İstanbul'un bir dünya şehri olduğu kadar, aynı zamanda bir üniversite şehri de olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

"İstanbul'un nüfusunun yüzde 10'u kadarı üniversite öğrencisi. 13'ü devlet, 44'ü vakıf, 4'ü de vakıf meslek yüksek okulundan oluşan, toplam 61 üniversitemizde bu öğrenciler eğitimlerini görüyorlar. Üniversite öğrencilerinin Türkiye genelinde beşte biri İstanbul'daki üniversitelerde bulunuyor. Bu durum İstanbul'un ekonomik, sosyal, kültürel hayatının yanında, tarihi birikiminin de doğal sonucudur. Esasen ülkemizdeki üniversitelerin atası da İstanbul'dur. Bugün İstanbul Üniversitesi'nin kitabesine baktığımızda 1453 yazdığını görürüz. İstanbul Teknik Üniversitesi, benim de okuduğum üniversitenin kuruluş yılı 1773'tür. Burada gençler bir hususu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Zannedilir ki ilk üniversiteyi Batılılar kurmuştur. 1088'de kurulan Bologna Üniversitesi'nin dünyada açılan ilk üniversite olduğu söylenir. Bu kocaman bir yalandır. Ondan 229 yıl önce Tunus'un Kayrevan şehrinde Müslümanlar ilk üniversiteyi kurmuştur. Dolayısıyla Orta Çağ bizim medeniyemizde yoktur. Orta Çağ, Batı'da icat edilmiş bir kavramdır. Onların Orta Çağ dediği dönemde bilimin, hikmetin zirve yaptığı bir İslam dünyası vardı. İbn-i Rüştler, Farabiler, Ali Kuşçular, Mirza Uluğ Beyler hepsi Batı dünyasının ilham aldığı pozitif ve diğer bilim dallarının temellerini atmıştır. Yunan filozoflarına öncülük, rehberlik etmişlerdir."

"Her işi yaparım ağabey' dönemi artık tarihte kalmıştır"

TBMM Başkanı Binali Yıldırım, Üsküdar Üniversitesi'nin genç bir üniversite olduğunu, 2011'de kurulduğunu ifade ederek, akademik kadrosuna bakıldığında da ülkenin sahasında söz sahibi değerli akademisyenlerin ders verdiğini söyledi.

Temelleri 1999'da NP Grup tarafından atılan Üsküdar Üniversitesi'nde 19 binin üzerinde gencin eğitim gördüğünü, aldıkları formasyon eğitimiyle istikbalin umudu haline geldiklerini ifade eden Yıldırım, "Çünkü Üsküdar Üniversitesi, gerçekleri arayan pozitif bilimlerle iyi, güzel ve doğruyu arayan sosyal bilimleri buluşturan bir üniversitedir. Arkadaşlarımız üniversitenin Türkiye'nin ilk davranış ve sağlık temalı üniversitesi olduğunu söylediler bana." diye konuştu.

Yıldırım, çağın ihtisaslaşma çağı olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Günümüzde her alanda, her konuda iyi olmak mümkün değil. 'Her işi yaparım ağabey' dönemi artık tarihte kalmıştır. İnsanlar ve kurumlar artık belirledikleri alanlarda referans gösterilecek işler yapmaya yöneliyorlar. Üsküdar Üniversitesi'nin de bu çerçevede nöroloji, psikiyatri, psikoloji birlikteliğini gerçekleştirerek, teşhisten tedaviye çok disiplinli yaklaşımı Türkiye'ye taşımaya çalıştığını görüyoruz. Bu yönüyle diğer üniversitelerden ayrılan bir üniversite olduğunu da söyleyebilirim. Bu arada sağlık bilimlerini klasik alandan bilgisayar tabanlı gerçeğe taşımaya çalıştığı da bir gerçek. Üniversitenin bu vasfının psikoloji ve davranışsal sağlık bilimlerine ilgi duyan gençlerimize iyi hitap ettiğini söyleyebilirim. Evren, şehir manasına gelen üniversite yerelden evrensele ulaşmanın kapısıdır. Evreni bir bütün olarak kabul eder, insanlığın birikimlerinden yararlanarak farklı inanç, düşünüş ve yorumlarla yeni bir senteze ulaşmaya çalışır. Bu noktada ideolojik, doğmatik davranmamak çok önemlidir. Bilgiyi sistematik şekilde üretmek, akademik düşünceyi öğretip, analiz gücünü elde etmek için üniversitelere ihtiyaç olduğu aşikar. Farklılıkları zenginlik olarak görüp, iletişim ve istişare kültürünü geliştirerek, demokrasiyi olgunlaştırmak için yine üniversitelere ihtiyacımız var. Bu manada sağlık, mühendislik, sosyal bilimler gibi sahalarda, bilgi ve değer üreten üniversiteler insanlık ailesine çok büyük katkı sağlıyor.

Bugün artık bilgiyi üreten, bilgiye sahip olan, geliştiren, hayatın içine sokan toplumlar iki adım önde gidiyor. Gelişmiş toplumlar sınıfına dahil oluyor. Bilginin yeni düşünme biçimleri getirdiğini, yerleşik anlayışları da temelinden sarstığını ifade etmek isterim. Bu nedenle içinde bulunduğumuz çağın adı bilgi bilgi çağı, toplumun adı bilgi toplumudur."

Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün de rehberlik ettiği alfabe okur yazarlığında 95 yılın geride bırakıldığını ve bu noktada alfabe okur yazarlığında yüzde yüze yaklaşıldığını vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yüzde 100 olmadık ancak iş bitti mi? Bitmedi. Geçtiğimiz 10 yıl içerisinde önümüze bilgisayar okur-yazarlığı diye bir alan çıktı. Şimdi alfabe okur yazarı olmak yetmiyor. Bilgisayar okur-yazarı da olmak gerekiyor. Günlük hayatımızı tamamen kuşatan bilgisayar ve internet üzerinden seyahat, devlet, işimizle gücümüzle olan bütün konuları artık cep telefonundan, internetten yapmak zorunda kalıyoruz. Eğer bilgisayar üzerinden işlem yapamıyorsanız oldu okur-yazar değilsiniz. Onun için AB bilgisayar okur-yazarlığında, diğer adıyla bilgi toplumu hedeflerinde yüzde 70'lere geldi, daha ileri götüremiyor. Niye? Yaşlı nüfus bilgisayar çağının dışında. Onları bilgi toplumunun içine dahil etmek için çok özel projeler geliştiriyorlar. Sırf yaşlı kesime yönelik özel bilgisayarlar, telefonlar üretiyorlar. Gelişmelerin toplumun bütün kesimlerini kuşatması lazım. Eğer bir kesim işin dışında kalırsa o toplumda adaletsizlik olur, huzursuzluk olur, sorunlar büyür gider. Yaşadığımız sorunların esasında sebepleri, görünümleri farklı farklı olsa da işin özü tektir. Adaletli yönetim, adil paylaşım. Bu gerçekleşmediği zaman toplumlarda hastalıklar ya terör ya da yalnızlık ve yoksulluk şeklinde nüksediyor veya bencillik şeklinde önümüze çıkıyor."

Muhabir: Hatice Şenses Kurukız,Mücahit Türetken

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.