Dolar
42.43
Euro
49.31
Altın
4,189.27
ETH/USDT
3,015.00
BTC/USDT
91,809.00
BIST 100
11,123.47
Kültür

"MÜSİAD Vizyoner'25" kapsamında İstanbul'da "Kültür" paneli düzenlendi

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından "Konnektivite: Order-Disorder-Reorder" temasıyla düzenlenen "Vizyoner'25", Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) gerçekleştirildi.

Ömer Mirza Şeker  | 02.12.2025 - Güncelleme : 02.12.2025
"MÜSİAD Vizyoner'25" kapsamında İstanbul'da "Kültür" paneli düzenlendi Fotoğraf: Bünyamin Çelik/AA

İstanbul

Anadolu Ajansının (AA) global iletişim ortağı olduğu, Türkiye'nin ve bölgenin kapsamlı gelecek vizyonu etkinliklerinden biri olarak kabul edilen programda "Kültür" paneli düzenlendi.

Panele, oyuncu ve yönetmen Reshad Strik, sanatçı ve akademisyen Naoki Yamamoto, gazeteci Arwa Damon ve Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan konuk oldu.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Dijitalleşme, kültürel etkileşimler ve toplumsal yapının geçirdiği dönüşümün incelendiği ve kültürün yeni düzenin en güçlü belirleyicilerden biri olduğu vurgulanan panelin moderatörlüğünü Züleyha Ortak üstlendi.

"Gelecekte yeni bir kültür, medeniyet inşa edilecek"

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dünyanın kültürel olarak resetlendiğini belirterek, "Gelecekte yeni bir kültür, medeniyet inşa edilecek. Biz endüstri devrimini kaçırdık ama yapay zeka devrimini kaçırmamamız gerekiyor. Kaçırmayacak insan kaynağımız da var. O eski tecrübelerimizi getirdiğimiz zihinsel dönüşümü de geçmiş ve gelecek, doğu-batı sentezini yaparsak gelecek konusunda, geleceği inşa etmede, büyük bir medeniyet inşasında bizim medeniyet coğrafyamızın da müthiş bir katkısı olacak. Batı'nın sosyal sermayesi yok. Bizim sosyal sermayemiz ve Batı'nın bilimsel sermayesinin sentezini yapabilirsek bunu yapabileceğiz." dedi.

Gazze olaylarının küresel vicdanı harekete geçirdiğinin altını çizen Tarhan, şunları kaydetti:

"50 senedir beynimize işlenmiş bir İslamofobi önyargısı vardı, bu dağıldı. Bu önyargı dağılınca, öğrenilmiş bir davranışı altüst etti. Şimdi insanlarda hakikati arama eğilimi çıktı ve küresel olarak yapay zeka bize bu fırsatı verdi. Oraya girip her şeyi sorabiliyorsunuz. Yapay zekaya bizim medeniyet coğrafyamızdaki insanların da girip bu konuları anlatması, sorması lazım ki yapay zeka çünkü hangi veriler olursa onunla hareket ediyor. İnsanın olmadığı yerde yapay zeka yoktur çünkü hayat sahibi değil, insanlık yok olsa yapay zeka da biter. İyicil insanlar yapay zekayı kullanmalı, kötücül insanların eline bırakmamamız gerekiyor."

"Gazze'de değişik bir şey vardı, kaçacak yer yok"

Gazeteci Arwa Damon, neredeyse bütün savaşların içinde bulunduğunu belirterek, "Gazze'ye girdiğim anda bir değişiklik vardı ve onun ne olduğunu ilk etapta anlayamadım. Her savaşta ölüm, yıkılmış hayatlar, insanlar, binalar var ama Gazze'de değişik bir şey vardı, kaçacak yer yok. İnsan o bombayı, anı atlatıyor, 'Nefes aldım, yaşıyorum.', 'Her şey yoluna girecek.' diyor. Öyle bir an yok Gazze'de. Bizim şu anda gözlerimizin içinde hayat, yaşam, hayatın enerjisi var. Onların gözlerinde o yok." diye konuştu.

Damon, Gazze'deki mücadeleye birçok şekilde fayda sağlanabileceğini vurgulayarak, "Birbirimizi ortak paydada bağlayan noktaları bulmak ve bakmak lazım. Gazze'den sadece acı, yıkılmış, kan gösterirsek insanlar bir yerde artık bakamayacaklar ama iki kardeşin arasındaki sevgi anlarını, iyiliği gösterirsek o zaman insanları daha çok o olayların içine alabiliriz. Öyle anları sürekli bulmak lazım ki birbirimizi daha çok ortak noktalarda bulalım." ifadelerini kullandı.

"Hollywood dünyanın en büyük silahıdır"

Oyuncu Reshad Strik de medyanın nereden, neden geldiğine bakmak gerektiğinin altını çizerek, "Hollywood dünyanın en büyük silahıdır. Dedelerimiz zamanında bir medya formatı başladı. Mesela bir kağıt baskısı yaptık ve bizim kültürümüzü, hikayelerimizi anlattık. Bu çok değerli, bizim için çok önemliydi çünkü tarihimizi kaydediyor, anlatıyoruz. Şiirimizi, Kur'an'ımızı, dinimizi, kültürümüzü ve kimliğimizi o zamanlardan beri anlattık. Zaman ilerledi. Şu anda bir grup insan, ne izleyebileceğimizi tam anlamıyla kontrol ediyor. Sinemaya gidiyoruz, hangi sinemanın seçileceğini, film festivallerinde hangi filmin ödül kazanacağını, hangi dergilerin çıkacağını, hangi yıldızların parlayacağını, hangi müzik şarkıcısını dinleyeceğimizi onlar söylüyor. Her şeyi onlar kurguluyor ve kuruyor ve her zaman bir motifleri, hedefleri var. Tıpkı bir siyasetçi gibi onu kullanıyorlar." değerlendirmesinde bulundu.

Gençliğinin geçtiği 1980'li yıllarda Hollywood filmlerinde her düşmanın Rus olduğunu kaydeden Strik, "Amerika siyaset sahnesi nereye gitmek istiyorsa, başka ülkelerden neler çalmak istiyorsa orayı hedef gösterdiler. Mesela Afganistan'a gittiler, Afganistan ile ilgili bin tane film yaptılar. Afganları, Müslümanları kötü insan, terörist olarak gösterdiler. Silahı öyle kullandılar ve başka ülkelerden bir ses yoktu, beynimizi kontrol ediyorlardı. Genç nesillerimiz hala en iyi yerlerin New York, Londra, Paris olduğunu düşünüyor. Beynimizi o kadar yıkadılar." dedi.

"Biz medeniyeti ihya etmeye çalışıyoruz"

Naoki Yamamoto ise yabancı akademisyenlerin İstanbul'da olsa bile İngilizce konuşmaya çalıştığına dikkat çekerek, "Divan-ı Lügati't-Türk'ün önsözünde 'Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır' diyor. Şahsen bu egemenlik sadece siyasi hakimiyet değildir. Kültürel, sosyal açıdan Türkiye'de, gelecekte bir potansiyel var. Türkiye üzerine çalışan çok var ama Türkiye için çalışan yabancı akademisyen az. Ben Türkiye'ye geldiğimde neden geldim, ne yapacağım? diye hiç düşünmemiştim. 'Kervan yolda düzülür.' dedim." şeklinde konuştu.

Amerikan emperyalizminin kullandığı yumuşak güce dikkati çeken Yamamoto, Hollywood filmlerinin etkilerini anlamak için Japonya'nın güzel bir örnek olduğuna değindi. Yamamoto, "Japonya Uzak Doğu'nun en gelişmiş ülkelerinden birisi. Japon animasyonları dünyada çok popüler. Suşi, Ninja, Samuray dünyada çok biliniyor ama turistler Tokyo'ya gittiğinde çok şaşırıyor. Tokyo'daki hayatın, Washington DC'deki hayattan ya da Londra'daki hayattan çok farkı yok. Çünkü bu geleneksel kültürü, değerleri, klasik kitaplarımızı kaybediyoruz." ifadelerine yer verdi.

Yamamoto Japon kültürünü bir ağacın yapraklarına benzeterek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Yaprakları çok güzel ama bu yapraklar artık düşüyor çünkü bizim ülkemizde çok güçlü bir kök yok. Artık biz kendi hikayemizi üretemiyor, değerlerimizi kültürel olarak ihya edemiyoruz. Türkiye'ye geldiğimde çok şaşırdım. Bu ülkede kendi hikayeleri, kültürleri, üretimlerini dünyaya sunmaya çalışan çok vizyon sahibi insanlar var. Yaprakları biraz az gibi görünebilir ama çok güçlü bir kök var. Buraya geldiğimde tamamen Batılılaşmamış, modernleşmemiş olduğunu gördüm. Farklı bir dünya var ve bu farklı dünya, Japonlara da farklı bir vizyon sunuyor. Burada yaşayan bir yabancı, özellikle Müslüman bir akademisyen olarak şunu unutmamamız gerekiyor, biz medeniyeti ihya etmeye çalışıyoruz. Bu medeniyeti ihya etmek için dili ihya etmemiz gerekir. Bu açıdan Türkçe öğrenmek, Türk tarihi öğrenmek ve burada yaşayan insanlar dünyaya ne sunmaya, göstermeye çalışıyor bunu görmek benim için ilham verici."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.